Suriye Oğuz Türkmenleri

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
uriye Türkmenleri
uriye Türkmenleri
Suriye, toprakları üzerinden çeşitli medeniyet ve kültürlerin geçtiği ve pek çok istilaların, hadiselerin meydana geldiği, eski ve kritik bir mevkiye sahiptir. Ülkeye ilk yerleşenler Hazret-i Nuh’un oğlu Şam’dan türeyen ve Sami dilini konuşan Samilerdir. Müslümanların Suriye’ye hakim olmasına kadar bölge Amoritler, Fenikeliler, İbraniler, Hititler, Persler, Makedonyalı İskender, Roma ve Bizans imparatorlukları idaresinde kaldı.

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in tebliğ ettiği İslam dini bütün Ortadoğu’ya yayıldığında, Suriye de İslamlaştı. Hazret-i Ebu Bekir’in halifeliği devrinde, Suriye’ye gönderilen İslam orduları, Hazret-i Ömer zamanında 635’te bölgeyi fethetti. Hazret-i Ömer bölgeye gelip, Suriye’yi teşkilatlandırdı. Hazret-i Ömer, önce Hazret-i Muaviye’nin kardeşi Hazret-i Yezid’i Şam valisi tayin etti. Şam, bölgenin en büyük şehirlerinden olup, şehrin adı eskiden Suriye olarak bilinirdi. Yezid’in vefatıyla Hazret-i Muaviye Şam valisi oldu. Hazret-i Muaviye, Suriye’yi teşkilatlandırıp, medenileştirdi.

662’de Emevi Hanedanı Suriye’de kurulup, Şam şehri merkezleriydi. Emevi Halifeliğinden sonra,Abbasilerin hakimiyetine geçti. Abbasi Halifeliği (662-749) devrinde Suriye, çok gelişip, pek çok ilim, kültür, medeniyet ve sosyal tesisler yapıldı.

Onuncu yüzyılın sonunda, Mısır’a hakim Şii Fatımiler, Suriye’yi işgal ettiler. On birinci yüzyılda Selçuklular, bölgeyi hakimiyetlerine aldılarsa da, 1096’da Haçlı Seferleri başladı. Haçlı Seferleri (1096-1270) esnasında Haçlı-Şii Fatimi ittifakından Suriye çok zarar gördü. Haçlıları, Eyyubi Hanedanının kurucusu Selahaddin-i Eyyubi (1169-1193) Suriye’den uzaklaştırdı. Suriye, Selçuklu Atabekliği, Eyyubiler ve Memluklerden 1517 yılında Osmanlı hakimiyetine geçti.

On altıncı yüzyılın başından 20. asrın başına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Suriye, bu zamanda gelişip, en huzurlu ve müreffeh devrini yaşadı. Osmanlı idari teşkilatında vilayet halindeydi. 1833 yılında Osmanlıya tabi Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa sülalesine verildi. Birinci Cihan savaşı (1914-1918) sonrasına kadar Osmanlı idaresinde kalan Suriye’ye Osmanlılar, pek çok ilmi, sosyal, kültürel, tarım, sınai ve ulaşım tesisleri kazandırdılar. Bu devirde pek çok ilim adamı yetişip, medeniyete hizmet ettiler.

Suriye Selçuklu Devleti (Suriye Selçukluları)

Suriye ve havalisinde Sultan Melikşah’ın kardeşi Tutuş tarafından kurulan bir Selçuklu hanedanı. Suriye Fatihi Emir Atsız’ın, Kahire yakınlarında, Fatımîler karşısında mağlubiyeti sırasında öldüğü zannedilince, Sultan Melikşah, Suriye’yi kardeşi Tutuş’a verdi (1077). Fakat Atsız’ın, Sultan Melikşah’a hayatta olduğunu bildirmesi üzerine, Tutuş’’a Halep bölgesine gitmesi emredildi. Bir süre sonra Fatımîler, Şam’ı kuşatınca, Atsız, Melik Tutuş’u yardıma çağırdı. Atsız’ın ölmesi üzerine Tutuş, daha önce hakim olduğu Suriye şehirlerini ele geçirdi (1079). Sonra Kudüsü aldı. Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak, başşehri Şam olmak üzere, Suriye Selçuklu Devletini kurdu. Bu sırada Antakya’yı fetheden Anadolu fatihi Süleyman Şah, Suriye hakimiyetini ele geçirmek istedi. Bu maksatla Halep’i ele geçirmek için hareket etti (1085). Halep Valisi İbn-i Huteyti, Tutuş’tan yardım istedi. Melik Tutuş, yanında Artuk Bey olduğu halde, harekete geçti. İki hanedan üyesi Halep civarında Ayn Seylem mevkiinde karşılaştılar. Yapılan muharebede Süleyman Şah, hayatını kaybetti (1086). Tutuş, Halep’i ele geçirdiyse de, iç kaleyi alamadı. Suriye’deki hadiseler üzerine Melikşah, bölgeye sefer düzenledi. Tutuş, Şam’a çekildi.

Sultan Melikşah’ın Suriye’den ayrılmasından sonra Tutuş, harekete geçip, 1090 senesinde Humus’u ele geçirdi. Trablusşam muhasarası başarısızlıkla neticelendi. Melikşah’ın vefatı üzerine Sultan Berkyaruk’la saltanat mücadelesine girişen tutuş, Rey yakınlarında yaptığı savaşta komutanlarının karşı tarafa geçmesi sebebiyle mağlup oldu. Genç yaşta hayatını kaybetti (1095). Melik Tutuş’un ölümünden sonra oğullarından Rıdvan Halep’te, Dukak ise Dımaşk’ta saltanatını ilan etti. Böylece Suriye Selçuklu Devleti, Halep ve Dımaşk Melikliği olmak üzere iki kola ayrıldı.

Halep Selçuklu Melikliği

Rıdvan, Halep Melikliğini kurduktan sonra topraklarını genişletmek üzere, veziri Cenahüddevle ile birlikte, Suruç üzerine yürüdü. Fakat, Artukoğlu Sökmen’in başarılı müdafaası karşısında kuşatmayı kaldırarak, Ermeni asıllı Toros’un idaresinde bulunan Urfa’yı zapt etti (1096). Şehrin idaresini Antalya valisi Yağıbasan’a vererek Halep’e döndü. Melik Rıdvan, Dımaşk’ı da alarak, babasının hakim olduğu topraklara sahip olmak istiyordu. Bunun için Artukoğlu Sökmen Beyden yardım istedi. Bir süre sonra Rıdvan, Sökmen’in kuvvetlerinin de katıldığı ordusuyla, Dımaşk’ı muhasara etti. Ancak iki kardeş arasındaki mücadele Fatımîlere yaradı. Fatımîler büyük bir ordu ile gelerek, Kudüs’ü zapt ettiler (Ağustos 1096). Melik Rıdvan ise, Kınnesrin’de Dukak’ın kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bu savaş neticesinde Dukak, Rıdvan’ın üstünlüğünü tanımak mecburiyetinde kaldı.

Diğer taraftan Haçlılar, 1098 senesinde Antakya’yı ele geçirdiler. Hakimiyet sahalarını genişletmeye çalışan Antakya hakimi Bohemond, Halepte bağlı bazı kaleleri ele geçirdi. Rıdvan, Haçlıların ele geçirdiği Kella Kalesini geri almaya çalıştıysa da, mağlup oldu. Çok geçmeden Haçlılar, Halep’i kuşatma hazırlıklarına başladılar. Fakat Malatya Emiri Danişmend kumandasındaki bir Müslüman ordusu tarafından sıkıştırılınca, geri çekildiler.

1104 senesinde Sökmen Bey ve Emir Çökürmüş idaresindeki Türk kuvvetleri Urfa ve Antakya Haçlılarını Harran’da mağlup etti. Bunun üzerine Melik Rıdvan harekete geçerek, Halep civarında Haçlıların elinde bulunan birçok yeri aldı. Böylece, bir süre için Haçlı tehlikesinden uzak kaldı.

1107’de, Melik Rıdvan’ın, Antakya bölgesine kadar seferler düzenlemesi üzerine, Antakya Prensi Tancerd harekete geçerek Esarib ve Zerdana kalelerini zapt etti. Bölgeye karşı yağma akınları düzenledi. Melik Rıdvan, bu durum karşısında Tancerd ile ağır şartlarda bir anlaşma imzaladı. Bir süre sonra Rıdvan, Haçlılara karşı Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’dan yardım istedi. Sultan Muhammed Tapar’ın yardım çağrısına birçok emir uydu ve Mevdud’un komutasındaki Selçuklu ordusu, Tell-Başir’i kuşattı. Fakat bu, başarısızlıkla neticelendi. Rıdvan, Halep’e Haçlı baskısının artması karşısında Büyük Selçuklu ordusunun Halep’e gelmesini istedi. Emir Mevdud, bu isteği yerine getirmek için Halep önlerine geldiyse de, askerin halka kötü davranması, Rıdvan’ın şehir kapılarını kapamasına yol açtı ve Selçuklu ordusu, Halep’ten ayrılmak mecburiyetinde kaldı.

Melik Rıdvan’ın 1113’te vefatından sonra yerine on altı yaşındaki oğlu Alp Arslan el-Ahras geçti. Fakat idare tamamıyla atabegi Hadim Lü’lü’ün elindeydi. Bu dönemde Halep’teki Batınilerden şikayetlerin artması üzerine, Sultan Muhammed Tapar, bir elçi göndererek Batınilere karşı harekete geçilmesini istedi. Alp Arslan, bu isteğe uyarak bir kısım Batıni reisini öldürdü. Batınileri sevmeyen Halep halkı da bu harekâta iştirak etti. Batınilerin sağ kalanları Suriye’nin çeşitli şehirlerine ve Haçlılara sığındılar. Alp Arslan’’ın melikliği kısa sürdü. Yakınlarının tavsiyesi üzerine yardım için Tuğtegin’e müracaat etti ve Dımaşk’a dostça bir ziyaret yaptı. Tuğtegin, bu müracaatı müspet karşıladı. Bu durum karşısında Atabeg Lü’lü, Alp Arslan’ın davranışlarından ve Tuğtegin’in istekleri doğrultusunda hareket edeceğinden korkarak 1114 senesinde Alp Arslan’ı öldürttü.

Hadım Lü’lü, Alp Arslan’ın yerine Rıdvan’ın altı yaşındaki oğlu Sultanşah’ı geçirdi. Böylece bir süre için devletin gerçek idarecisi durumuna geldi. Fakat, kudretli bir melikin yokluğu ve ordusunun küçük çapta olması, Halep Melikliğini, sadece bu şehri müdafaa durumunda bıraktı. Lü’lü’ün ise 1117’de öldürülmesinden sonra, Artukluİlgazi 1118’de Halep’i ele geçirdi ve Sultanşah’ı hapsetti. Böylece, Halep Melikliği sona erdi.

Dımaşk (Şam) Selçuklu Melikliği

Tutuş’un ölümünden sonra, oğlu Dukak, Suriye Selçuklularının Dımaşk şubesini kurmuştu. Tutuş’un emrinde bulunan Emir Tuğtegin, Sultan Berkyaruk’un eline esir düşmüş, sonra serbest bırakılmıştı. Tuğtegin, Dımaşk’a gelerek Dukak’ın hizmetine girdi ve ordu kumandanlığına getirildi. Ayrıca, Dukak’ın annesiyle evlendi ve Savtigin’i ortadan kaldırarak, melikliğin idaresini ele aldı. Dukak, Dımaşk’ı ele geçirmek isteyen ağabeyi, Halep Meliki Rıdvan ile yaptığı mücadelede mağlup olunca, onun hakimiyetini kabul etti.

Melik Dukak, bundan sonra Haçlılarla mücadele etti. Fakat Haçlı kumandanı Raymond’la yaptığı Trablus önündeki savaşı kaybetti (1102). Daha sonra Cenahüddevle, Rahbe’yi zapt etmek için sefer düzenlediyse de, buranın, Melik Dukak tarafından ele geçirildiğini öğrenince, bölgeden ayrıldı. Cenahüddevle, Dukak’ın 1104 yılında ölümünden sonra, Atabeg Tuğtegin, önce onun bir yaşındaki oğlu Tutuş adına hutbe okuttu. Daha sonra Dukak’ın on iki yaşındaki kardeşi Ertaş’ı tahta geçirdi. Fakat, Tuğtegin’den korkan Ertaş, Dımaşk’tan kaçtı (1104). Böylece, Suriye Selçuklularının Dımaşk kolu sona erdi ve yerine Tuğtegin ailesi, yani Böriler Hanedanı kuruldu.

Suriye Selçuklu Hükümdarları / Tahta Geçişleri

Tacüddevle Tutuş / 1079
Rıdvan (Halep’te) / 1095-1113
Dukak (Şam,da) / 1095-1104
Alp Arslan el-Ahras (Halep’te) / 1113
Sultanşah (Halep’te) / 1114-1117

Birinci Dünya Savaşında müttefik ordularının yenilmesi neticesinde, Osmanlı Devletiyle imzalanan Mondros Antlaşmasıyla bölge Fransızların işgaline uğradı. 1920’de Fransa’nın mandasına girdi. Suriye, Fransa’nın idaresine girmesiyle Osmanlı devrindeki huzur ve müreffeh hayatın yerini, anarşi ve sefalet aldı. Suriye’de Müslümanlar çoğunlukta olmasına rağmen, idarede Fransızlar, Ermeniler ve Nusayriler hakimdi. Şam, Halep, Nusayri merkezi Lazkiye ve Harran bölgesindeki Dürzilerle Fransa’nın mücadelesi

Suriye, bulunduğu coğrafi konum itibariyle; doğu ve batıyı birleştirdiğinden Anadolu’nun tabii bir uzantısı olmasından ötürü hem doğu ve hem de batıdaki devletlerin ilgi odağı olmuştur. Sümerler, Asurlular, Makedonyalılar ve Romalılar Suriye’de hakimiyet kurmuşlardır.

İslamiyet’in doğuşundan sonra bölgede, Hz. Ömer’le başlayan bir İslimi hareket görüyoruz. Bu durum, Emevi ve Abbasi hanedanlıkları zamanında da devam etmiştir.

Suriye’deki Türkmenlerin daha 7. ve 8. yüzyıldan beri Fırat ve Dicle boylarına indikleri, ayrıca, Mezopotamya’dan ve Anadolu’dan Suriye’ye göçtükleri 9. ve 11. yüzyıldan buyana bölgede yaşadıkları bilinmektedir. daha önce Mısırda bir Türk komutanı Tolun oğlu Ahmed kendi hanedanını kurmuş (875) ve bu hanedan 905 yılına kadar devam etmişti. Tolunoğlu Ahmed Suriye’yi (877) almıştı.

Daha sonra yine başka bir Türk komutanı Toğaç oğlu Muhammed Ebu Bekir, tarihte İhşidi adıyla anılan hanedanı kurmuş ve bu hanedan (935-969) yılları arasında bölgeye hakim olmuştur. Her iki Türk hanedanı, Abbasî halifeliğinin bir politikası olarak Türk komutanları ile Türk askerlerine, orduda büyük yer vermelerinin sonucunda doğmuştur. İhşidiler’i (969) yılında Şii Fatımî devletine yıktı.

X.Yüzyılın birinci yarısında Abbasî İmparatorluğu iyice parçalanmış, Irak’ta bile kuvvetini hissettiremeyecek bir duruma düşmüştü. Bizans bundan faydalanarak karşı taarruza geçti ve birçok yöreleri ülkesine katmaya muvaffak oldu. Bizans’ a karşı, kuzey Suriye ve Cezire’nin (Kuzey Irak ve bazı Güney Anadolu yöreleri) hakimleri olan Hamdani hükümdarları karşı koymaya çalıştı. Bu cümle adı geçen hanedanın en büyük hükümdarı olan Seyfü’de-devle, Seyfü’de-Devle’nin en ünlü ve muktedir kumandanlarından birinin “Türk Yemek” olduğunu biliyoruz. Bu Türk kumandanının Kimek elinin yemek boyundan olduğu için böyle anılmış olması muhtemeldir. (ölümü:951-2)

Türkmenlerin bölgeye gelip yerleşmeleri, Büyük Selçuklu Devleti’nin Gazneliler’le yaptığı Dandanakan Savaşı sonrası olmuştur. Büyük Selçuklu Devleti, bu savaştan sonra özellikle 1063 yılından itibaren kendi hayat tarzlarına uygun buldukları bu bölgeye yerleşmeye başladılar. Özellikle Halep, Lazzikiye, Trablusşam ve Asi Irmağı vadisi boyunca Hama, Humus ve Şam bölgesinde bu yerleşme yoğunluk kazanmıştır. Türkmenlerin buraya yönelik akınları Afşin ve Sandık Beyler komutasında Halep’e kadar devam etmiştir. (1069-1070) yıllarında ise Kurlu ve Atsız Beyler, Güney Suriye’yi tamamen ele geçirmişlerdir.

(1071) yılında Malazgirt Savaşından sonra Aşağı ve Yukarı Fırat boylarında, Saltuklar, Mengücekler, Danişmendiler, Yınaloğulları, Artuklar gibi Türk Beylikleri kurulmuştur.

(1077) yılından beri Suriye Selçuklu meliki olan Tutuş, kendini sultan ilân ederek, Oğuzların Yıva Boyu ile Bayat, Avşar, Begdilli, Döğer ve Üçoklar oymakları Şam ve Halep’e yerleşmişlerdir. Berkyaruk’un üzerine yürümüş, fakat yenilmişti (1095). Oğullarından Rıdvan Halep’te, ve Dokak Şam’da hâkimiyetlerini ilân ettiler. Halep hakimi Rıdvan Haçlılarla mücadele etti. Bir ara sınırlarını Güney Anadolu’ya kadar genişletti.

(1117)’ye gelindiğinde her iki bölgede de hâkimiyet, atabeylerin eline geçmişti. Suriye Selçukluları’nın Şam kolu, Atabey Tuğtekin tarafından yönetiliyordu. Oğlu Tacü’l-mülk Böri babasının ölümü üzerine idareyi ele aldı. Pek güçlü olmayan bu atabeylik, Zengi Atabeyi Nureddin Mahmut tarafından ortadan kaldırıldı (1154).

(1127) yılında Melikşah’ın Halep Valisi Ak-Sungur’un oğlu İmadeddin Zengi’nin Musul valiliğine getirildi. Haçlılara karşı verdikleri mücadelelerle öne çıkmışlardır. İmadeddin Zengi, Haçlılardan Urfa’yı alınca Avrupalılar II. Haçlı Seferi’ni düzenlemişlerdir (1137). Zengî’nin ölümünden sonra atabeylik Musul ve Halep olmak üzere iki kola ayrıldı (1146). Halep’teki oğlu Nureddin Mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı mücadeleler verdi. Şam’daki Börileri kendine bağladı. Haçlılarla iş birliği yapan Mısır Fatımi Devleti’ni ortadan kaldırdı (1171). Nureddin Mahmut ölünce atabeylik Eyyubi ailesine intikal etti (1174). Selahattin Eyyubi komutasındaki Müslümanlarla birleşerek Haçlılara karşı bölgeyi savunmuşlardır

Selahattin Eyyubi’nin ölümünden sonra bölgeye bir başka Türk devleti olan Memluklular hakim olmuştur. Anadolu’ya hakim olan Türkiye Selçuklu Devleti ise, 1243 yılında Moğollarla yaptığı Kösedağ Savaş’ını kaybetmesi sonrası ağır Moğol baskısı altında kalmıştı. Bu baskı sonucu özellikle Kayseri ve Sivas’ta yaşayan Türkmenler, Memluk Sultanı Baybars zamanında Suriye bölgesine yerleşmişlerdir. Bu dönemde Suriye’ye gelip Şam’a yerleşen Türkmenler, İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden sonra çıkan siyasi karışıklıktan faydalanarak 1337’de Elbistan civarında Dulkadiroğulları beyliğini kurmuşlardır. Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bu günkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır.

Suriye Türkmenleri, ilk yerleşimlerinde göçebe olarak kalmışlarsa da sonradan yerleşik düzene geçmişlerdir. Konar-göçer ahalinin merkeziyetçi bir devlet nizamı ile bağlaşamayan hayat tarzları yüzünden yerli halka büyük zararlar vermelerini sona erdirmek endişesi , Harab ve boş yerleri imar etmek ve yeniden ziraata açmak (1691-1699) yılları arasında konar-göçer halkın Osmanlı hükümet tarafından iskan edilmesinin bazı sebepleridi .
1916 sonuna kadar da bu bölgedeki Türk hakimiyeti, kesintisiz olarak 402 yıl sürmüştür. Bu sürede bölge sakinleri, derin Türk kültürü etkisi altında kalmıştır. Bu etki kendisini en çok dil konusunda göstermiş; Suriye lehçesi en fazla Türkçe kelime içeren Arap lehçesi olmuştur. I. Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Şam, Trablus ve Halep eyaletleri şeklinde yönetilen Suriye, Türk yönetimi altında kültürel, sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmış ve en huzurlu dönemini geçirmiştir.

30 Ekim 1916 Mondoros mütarekesine kadar aşağı yukarı 500 yıl Türk hâkimiyetinde kalan Suriye, İngiliz, ve Fransız işgaline uğramış, 1936 yılında ise Fransa denetiminde cumhuriyet olmuştur.

Suriye Türkmenleri ve yaşadığı yerler:

9. yüzyılda Tolunoğulları döneminde ilk defa Türk hakimiyetine giren Suriye, 11. yüzyılda Selçuklu Türkmenleri’nin, 1260’a doğru Memlûk Kıpçak Türkmenleri’nin eline geçmiş, 1516 yılında Yavuz’un bu ülkeyi fethetmesiyle Osmanlı hakimiyetine girmiş ve 850 yıllık Türk idaresinden sonra 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Anlaşmasıyla Osmanlı Devleti’nden koparılarak Fransız kontrolüne bırakılmıştır. Bugünkü Suriye 17 Nisan 1946 yılında bağımsız bir devlet haline gelmiştir.

20. yüzyılın ortalarında çok sayıda Suriye Türkmene Araplaşmış, böylece bu ülkede yüz yıllardır süren asimilasyon son dönemde de devam etmiştir>
Oğuz Türkmenleri’nin ve Memluk Kıpçakları’nın torunları olan Suriye Türkmenleri’ne Bayır-Bucak Türkmenleri de denilmektedir. Türkmenler bu ülkede azınlık olarak kabul edilmemekte ve kayıtlarda Müslüman olarak geçmektedirler. Halk arasında ise Türkmenler olarak adlandırılmaktadırlar.

Suriye’de Bayat, Afşar,Kadirl , Arabli , Begmishli , HacAli , Karakeçili , İsabeğli, Musabeğli, Elbeyli, Akar, Hayran ,Karashhli, Çandırl , Guonajli, Sincar gibi Türkmen boyları yaşamaktadır. Bu Türkmen boyları ile Anadolu’daki uzantıları olan Türk boyları arasında inançlar, gelenekler ve folklorik pratikler bakımından çok önemli benzerlik tespit edilmiştir.

Suriye’de yaşayan Türkmenler’in nüfusu hakkında verilen rakamlardan 500.000 tahmini bu gün artık eskimiştir. Yakın zamanlarda verilen tahminler ise 2000.000 – 2.5 milyon daha azdır, gerçek rakamlar 3 milyon arasında tahmin edilir, Onlarada Araplaşmış Türkmenleri eklenirse onların sayısına ikiye katlaşır, Surıyedeki Turkmenlerin basenda olan Kal Muhamed Mustafa Basa,sonra oglu Haj Nassan Mustafa Basa,semdi Suriyedeki Turkmenler in basenda olan Faruk Mustafa Basa Merhan (Belwa), semdeki Salwa koyunde oturmakdadir,kandsi HajAli asratinden olmakdader, HajAli asrati suriydeke turkmenleri yuz yelardir bir araye toplamakdader tespit edilmiştir.

Suriye’de Toplam 523 Türkmen köyü vardır (büyük şehirler harlarından başka) . Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça’ya çevirmiştir. İsabeğli “İseviye”, Kabamazı “Belutiye”,Merhan(Balwa) Salwah,hawahuyok.Beliz .Nabgha.. Dashlihoyuk TalHajr, Tırınca “Ümitüyur”, Karınca “Behlüliye” olmuştur

Suriye’de Türkçe eğitim yapan okullar olmadığı gibi. Türkmenler bir arada tutan her hangi bir teşkilat da yoktur. Köy ve kasabalarda yaşayan Türkmenler kendi aralarında Türkçe konuşmayı sürdürürler. Yüksek eğitim yapan Türkmenler’in sayısı çok azdır ve tamamına yakını Türkiye’deki okullarda okumuştur.

Türkçe çıkan yayın organları, 1922’den 1937’ye kadar, sürgündeki Refik Halit’in de katkılarıyla renklendirdiği, “Doğru Yol” ve “Vahdet”’tir.
Suriye Türkmenleri, şiveleri ve edebiyatları bakımından Türkiye’nin bir uzantısı gibidirler. Suriye’de konuşulan ağız da, Hatay bölgesinde konuşulan Türkmen ağızlarının bir devamı niteliğindedir. Hama ve Humus Türkmenlerinin şivesi eski Osmanlı diline daha yakın. Ve bazı ülkelerde Azerbaycan diline yakın olunmaktadır.

Halep Türkmenleri

Osmanlı Devleti döneminde Türk nüfusunun idari merkezi Halep’ti. Halep, sokaklarında Türkçe konuşulan bir yerdi. Türk mimari ve sanat eserleri Halep’te oldukça çoktur. Suriye’de Halep şehiride daha çok yaşayan Türkmenler vardır şehir merkezi huyluk harası(büyük bir Türkmen Mahallesi ,Türkmen nüfusu 400,000 tahmin edilir ) , Kürtdağı, Cerablus, Mümbiç, Musabeyli, Azez nahiyeleri ve yörelerinde Türkmenler yaşamaktadır , Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler’in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Cebeli Sema’nın doğusunda nahiye merkezi ile 16; Kilis’in güneyinde Azez Kazası’na bağlı, Azez ile Aferin Suyu arasında 17, Azez’in doğusunda 29, güneyinde Halep’e bağlı 3; Çobanbeğ Nahiyesi’nde Mümbiç Kazası’na doğru 54, aynı kazanın güneyinde 15; Baraklı Oymağı’ndan Cerablus Nahiyesi’ne bağlı 26; Sacır Suyu’nun güneyinde 23; Urfa hudut nahiyesi Mürşid Pınarı ve Akçakale Kazası’nın güneyine isabet eden ve Belih Irmağı’na kadar uzanan sahada 59 köy olmak üzere.Halep Bazı Türkmen köyleri : mirza, kerpiçli, arabazi, merhan (balwa ),khalisa ,dashlihoyuk, karsanle ,aiyasha ,talaysha, sakizlar ,sande ,arabjurduk ,dabis ,bizaah ,bozilja ,agdash, beyliz, nabğa, kanlı koy, eşekli, usbağılar, gavureli, amerne, bel veren, taflı, lilve, yusuf başa, kadılar, memeli, kurucu höyük, taş atan , buyan, dadlı, belli, sakkal veran, kara yakub, kara taş, kara kuz, balali köy, bandarlık, duraklı, anbarlı, hacı hasanlı, kara baş, bir elli, avşar, küllü, dabık, yazlı bağ, ıral, şüvirin, delha, iğde, tukmen barıh, kara köy, kara mazraa, harab mamal, azak, hava köy, telile, beş curun, sinekli, ziyarat, okuf, çoban bey, hedebet, tiral, kurt, öküz öldüren, cubbon, üvilin, zülüf, kalkum, bablimun, tat hums, çeke ,dashkapo, samandra ,bahwarta ,harjala, kndra.

Lazzikiye Türkmenleri

Suriye’nin Akdeniz kıyılarında, başta Lazzikiye şehir merkezi Cimmel Harası (Türkmen Mahallesi) olmak üzere Basit, Bayır, Behlüliye, Kesap nahiye ve köylerinde Bayır-Bucak Türkmenler yaşamaktadır Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler’in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir: Lazzikiye vilayet merkezi ve Kesap Nahiyesi’ne bağlı 6; Bucak bölgesinde sahil boyunca 84; Behlüliye Nahiyesi’ne bağlı 12; Bayır Nahiyesi merkezine bağlı Kebeli’nin kuzeyinde 27, doğusunda 8, güneyinde 11; İncesu’nun batısından güneye doğru olan bölümünde 20, doğusunda 17. Suriye hükümeti, son yıllarda Türkçe yer adlarını Arapça’ya çevirmiştir. İsabeğli “İseviye”, Kabamazı “Belutiye”, Tırınca “Ümitüyur”, Karınca “Behlüliye” olmuştur. Bazı Türkmen köyleri : (Karamustafa, Büyükpınar,Köy Çiçekliyazı mahalleleri) , hayat, sallor, al yamamah, assamra, al ğassaniyeh, kastalmaaf, ğamam, um tuyur, zınzıf, Turunç, Meydancık, Hacranlı Hasancık Saray, Camuslu, Bödirsiye, Karaca, Çamurlu, Bostancık, Fakıhasan, Karabacak, Mollomahmutlu, Ubeydiye, Karamanlı, Kara Cücük, Türkmenli, Çalkamanlı, Sağırt, Ali, Elmalı, Abanlı, Bayır nahiyesinden, Gebelli, Dervişhan, Gebere, Şeren, Karaahmet, Gökdağ, Yumuşak, Mılıklı, Kebir,Murtlu, Karakisa, Ulucak, Kara pınar, Aşağı Karamanlı, Yukarı Karamanlı, Saldıran, Karacağız, İsapınar, Kulcuk Pınar, Kulcuk, Çukurcak, Nisibin, Dağdağan, Çovkaran, Sarraf, Kapıkaya, Ablaklı, Kapaklı, Çanacık, Korali, Çınarlı, Kızıkçuracık, El Kasap, Kislecik, Mahruka, Kuruca, Kızınca, Ağcabayır, Cümeren Yamadı, Burc-İslam, Sulayıp

Hama ve Humus Türkmenleri

“Humusta kim derse ben Türkmen değilim o asılında humuslu değildir ” , işte Suriye tarihçisi ( Süheyl zakkar) demiş , çünkü ona ve eski Arab tarihçisine (bin el esir )a göre, 11. yy humusu büyük bir deprem yıkmış, tamamını viran etmiş sonra humusu yeniden tamir eden Türkmenlerdir (zingilar ve Selçuklular), Nureddin Mahmut bin zingi tarafından, humusun merkezinde eski haralarından birinin adı haratul-Türkmen(Türkmenler harası) ve eski şehir kapılarından birisi babu- türkmen (Türkmen kapısı) ama bu günlerde bu haralarda yaşayan Türkmenler tamamen araplaşmış .

Suriye’nin Hama-Humus şehirleri ve Lübnan sınırı arasında kalan kısımdır. Türkmenler genellikle Humus’ta ve Humus köylerinde ve bazı Hama köylerinde yaşamaktadırlar. Osmanlı imparatorluğun devrinde Buralara yerleştirilmeğe davet edilen ve iskana me¬mur olan oymaklar şunlardır: Kara Avşar, inallu, Döğer oğlanı, Hama Değeri Mustafa kethüda, Hama Düğeri tabi-i Derviş kethüda, Şam Beğmişlüsü, Hüccetlü, Kapu-uşak, Eymir-i Dündvarlu, Çozlu Çerkez-oğulları, idris Kethüdaya tabi Abalu, Tokuz han Harbendelüsü, Kara Tohtemürlü, Köse Kethüdaya bağlı Şerefli, Uşak obası, Beşir-oğulları obası, Eymir-i Sincarlu, Bozlu, Ebu Derda’ya bağlı olan Bozlu ,Tohtemürlüsü, Salur (Sellüriyye) türkmenleri, Dindaş oğlu îsmail Bozulus’a bağlı olan Genceli Avşarı, Kızıl Ali, Danişmendlü’ye tabi Kara Halil .

Humusa bağlı bazı Türkmen köyleri: baba amr harası ( bugünkü Türkmenler Mahallesi ) zara, mitras, bdada, arcun, alhusun, dar kabira, kızhıl, üm al kasab, samalil, burc kaya.

Hamaya bağlı bazı Türkmen köyleri : akrab (kara halili), tulluf, hazzur, huvvır el trukman, bıt natır , hırmıl

Kunteyra Bölgesi Türkmenleri :

Burası Filistin sınırına çok yakındır. Kafkasya’dan gelenler 1878’de buraya yerleştirilmişlerdir. bağlı bazı Türkmen köyleri : hafr, al kadırıyye, kafr nafah, zabya, al rezzanıyye, ahmadıyye, huseynıyye, ayn kura, ayn sümsüm, ayn alak, üleyka, ayn ayşa.

Şam ve draa Türkmenleri

Şehirde Türkmenlerin oturduğu büyük bir mahalle bulunmaktadır. Ayrıca Havran ovasında da Türkmenler vardır. Şama bağlı bazı Türkmen köyleri : kaldun, ruhaybe, adra ve bazı şam haraları ( el hecer el esvad el tadamün , cöber ) ve draaya bağlı bazı Türkmen köyleri : dara şehir merkezi , busra, maarba, burak.

Suriye Turkmen
Suriye Turkmen
Suriye Turkmen
Suriye Turkmen

Kaynaklar:
-Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları / FARUK SÜMER
Yayınevi : Türk Dünyası Araş. Vakfı
-OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA AŞİRETLERİ İSKAN TEŞEBBÜSÜ / Dr. Cengiz Orhonlu
Arapça Tercümesi / FARUK MUSTAFA PAŞA
-Osmanlı Teşkilat ve Siyaset Kültürü / VAHIT ÇABUK
-OĞUZLAR / SERGEY GRIGOREVIÇ AGACANOV
-Türklerin Tarihi / JEAN-PAUL ROUX
– Dünyaya Hükmeden Osmanlı Padişahları yazar : AHMED SEYREK
– Son imparatoluk Osmanli yazar : ILBER OTRAYLI (TIMAŞ YAYINLARI )
– Fatih Devri Kaynaklarından / Düstürname-i Enveri yazar :OBERT E.HOWARD
 
Üst Alt