Biz aşık olmayız;Bizi aşık ederler…!!

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Biz aşık olmayız;Bizi aşık ederler…!!

Zenginlik, servet taş taş üstüne koymakla; aş aş üstüne doymakla değil; irfan sahibi bir gönüle girmekledir….

Gerçek zengin; aşk adamıdır, aşık adamdır…

Düşünebiliyor musunuz !…

Alemlerin Rabbinin, herşeyi yaratan ve herşeyin sahibi olan ALLAH’ın “DOSTUM” dediği Ulul Azim bir Şahsiyetin dostluğunu kazanmanın ne büyük bir zenginlik ve bahtiyarlık kaynağı olduğunu ?…

O’nun bir “DOSTUM!” hitabı, sizce kaç taş, kaç aş eder ?…

Dostun dostça hitabının yaşattığı duygu sağanağını, iliklerinize kadar hissettiğiniz nurani hazzı başka ne verebilir insana….

Bize düşen; azimle, sabırla, ihlasla amel edip, AŞKA talip olduğumuzu göstermektir…

Yoksa aşk ateşini yüreğimizde yakacak olanlar, yine o büyük SULTANLARDIR…


Biz aşık olmayız…. Bizi aşık ederler…

Aşk ağlatır, kim gülendir ?

Âşık yaşarken ölendir.

Bir ölmeyen var muhakkak,

“Mâşûk” olan ölmeyendir…


Kurudum… Soldurma beni…

Can alan cânânı sevdim, başka cânân istemem.

Gönlümün sultânı belli, gayri sultan istemem.

Aşk elinden der-be-der oldum, perîşânım bugün,

Koy süründürsün be mahşer, dizde dermân istemem.

İstemem tüm kâinâtı, bir O olsun, bir de ben,

Dâra çeksin, sevdiğimden özge ihsan istemem.

Hasretin tâk etti cânâ, elverir öldürür beni,

Gözyaşım boğsun sezâdır, başka umman istemem.

Bin fedâ olsun bu cânım, ben senin kurbânınım,

Sürmelendim, ben dururken başka kurbân istemem.

Hz. Ebubekir (r.a.) Peygamber Aleyhisselam ile Mekkeden Medineye hicret ederken Sevr mağarasına girmek durumunda kalırlar.

Ebu Bekir Hazretleri İki Cihan Serverine:

“Ya Resulallah, izin verin önce ben mağaraya gireyim. Yılan ve zararlı mahluk varsa dışarı atayım, siz sonra girin.” der… İçeri girer…. yılan deliklerini görünce, entarsini çıkarıp deliklere pare pare tıkar. Sonunda tek bir delik kalır. Oraya da topuğunu tıkar ve Habibi Hüdayı içeri çağırır…

Malum… yılan Sıddıki Ekberin topuğunu ısırdığı için gözlerinden yaş akar….

Bir dostun diğerinin üzerine ölümüne titremesi ne muhteşem ve ne asil bir davranıştır….

Bir yük ki ölçü bilmez, sensiz geçen her ânım.

Peygamberim efendim, aşkınla yandı cânım.

Yaksın ateş serâpâ, aşkınla dil tutuşsun,

Bitmez – tükenmez olsun tâ haşre dek figânım…

Efendimiz sabahleyin gördü ki Sıddıki Ekberin entarisi gitmiş…

“Ya Ebabekir elbisen nerede?”

“Gece yırtıp delikleri tıkadım…”


Allah’ın Rasulü o kadar hoşnud olur ki… Dostun dostluğunu yaşamak… Dosta dostluğunu yaşatmak… Uçsuz bucaksız bir “haz okyanusunda” yelken açmak değil de nedir ?…

Efendimiz, “Allahım !… Kıyamet gününde Ebu Bekirin derecesini benim derecemle beraber eyle!…” diye dua etti…

Buradaki derece elbette risalet derecesi değildi, Cennette beraber olma, çok sık görebilecek bir makamda olma keyfiyeti idi…

Kureyşin azgınları silahlarıyla mağaranın kapısına kadar geldiler…

O kutlu mağarada canlarıyla cânân var.

Yuva yapsın güvercin, efendime düşman var.

Düşmanın kirli eli cânâna uzanmasın,

Süzülsün güvercinim, kanadı ıslanmasın

Örümcek örgü örmüş, içeride yârân var.

Mûcize manzarayı yapan var, yaptıran var.

Öyle yuva yapsın ki: Hemcinsi utanmasın,

Süzülsün güvercinim, kanadı ıslanmasın.

Mağara zannedilen yerde bir âşiyân var,

Aşiyanda dostlarla Peygamber-i zîşan var.

Esmesin deli rüzgar, cânânım uyanmasın.

Süzülsün güvercinim, kanadı ıslanmasın…

Ayeti kerimede “İkinin biri” olarak zikredilen Sıddıki Ekber, beşeri halin galebe çalmasıyla üzüntüye düşer…

Cenabı Rasulallah (sav) Hz. Ebu Bekirin bu üzüntüsünü giderecek şeyin ne olduğunu göstermek ister… Üzüntüyü ortadan kaldırmak için “yakin” halini müşahade ettirmek gerekmektedir…

İki Cihan Serveri, Sıddıki Ekberi üzüntüden kurtaracak şeyin ne olduğunu ona terbiye eder ve şöyle buyurur:“Ya Eba Bekir! Üzülme !.. Allah bizimle beraberdir…”
Hz. Peygamber Efendimiz (sav) bu sözüyle Ebu Bekir Efendimize şunu demek istemiştir:
Cenabı Allahın bizimle olduğunu düşün, murakabe et…
Bunu “yakin” haline getirmek için Hz Ebu Bekire zikri hafiyi yani gizli zikri telkin eder…. Peygamber (sav) “gözlerini yum Ya Eba Bekir” der… Hz. Sıddik yumar. Saadetli elini koyar.
“Ya Eba Bekir, suya girmiş gibi gönlünden ALLAH de !…”

Allah ile beraber olmayı müşahade ettirebilmek için kalbine Allahın nuraniyet nakşını yazdırır. Allahın nuru kalbinde tecelli edince mağaranın ve düşmanların endişesi gider, dünya tamamen silinir… Allahın azameti gönülde tecelli edince beşeri hasletlerin üzüntüsü tamamen gider…


Kaynak: Tirmizi, Zühd 14, (2323); İbnu Mace, Zühd 3, (4112)

Dr. Ahmet Levent
 
Üst Alt