Biz Beyrut’Un Soğuk Bir Sokağıyız – Bilal Can-Indir

ceylannur

Yeni Üyemiz
Biz Beyrut’un Soğuk Bir Sokağıyız

Biz Beyrut’un Soğuk Bir Sokağıyız. Alem bizimle fitleşir, elimiz alışıktır sapana ve de taşa. Bizi ismimizle yargılarlar. İsmimize laf yetiştirmeye çalışarak bir ‘’o’’ ile bitirerek anımsarlar. Biz alnı karışlanacak ve yüreği sızlatılacak kadar katışıksızızdır. Boncuk boncuk terleyen alınlarımızla emeğin ve kutsallığın hakkını en iyi ödeyenleriz. Biz bir şehir gibiyiz. İlkin köy, sonra kaza, ardından metropollere ulaşan. Yoluz. Suyuz. Uykusuz ve çıplağız.

Bizi uyurken izler melekler. Elimize bulaşmış islerle adaşız, yaralarıyla işçi. Sesimizin tınısından kaçan kargalara aldırmadan bağıra bağıra söyleriz türkülerimizi. Beyaz giymişse şayet şarkımızdaki güzel; söz olmaması için susarız, siyahı da yakıştırırız toz olmaması için en tiz sesimizle bir rüzgâra kaptırırız hüznümüzü. Bir gemi demirler o zaman limansız sevmelerimize. Bir ceylan iner suya, kurşunlar susar, susar elbette, yüreğimizi önüne siper ettiğimiz iyiliklerin tınısını içimize hapsederiz sevdiğimizle birlikte.
En gür rüyamızdır yetim kalan çocukların ellerinden tutup uçurtmalar uçurtmak. Bu yüzden Filistinli bir ananın yüreğiyle eşdeğerdir sancılarımız. Beklememiz bu yüzdendir, silahlara veda, elveda, sus gönlüm bu derde deva Allah’tandır.

Biz yüzü yarılmış, kaşı patlak, dudağı yamulmuş bir kavgada yüreğindeki aşkı narkoz olarak kullananlardanız. İsimlerimizle bilinir, kavgalarımızla yayılırız. Bizi bilmeyen ölsün, en müstakil hanemize bir ezberdir kurduğumuz hayaller ve beklediğimiz günler kadar kutsaldır evimize götürdüğümüz bir parça ekmek ve dolu hüzünler.

Bizi hüznümüzle yargılayın. Pencere kenarında bir sigara boşluğunda vurun kalbimizden. Bize bu yaraşır, en çok da bu yakışır. Kalbimizden vuruluruz. Aşkla vuruluruz, acıyla vuruluruz, haksızlıkla vuruluruz, vurgunla vuruluruz. Vurulduğumuz bilumum şeyler bizi yenik kılar. Yenilgimizle oturur gurur duyarız.

Yeniden yenilmemek için yenilgilerimizi katık ederiz çocuklarımıza, vurulduk deriz mesela bir kavgada kahpece, vurulduk yanağı bir gül gamzesi olan sevgiliden, vurulduk Ankara’da Ankara Üniversitesi’nin giriş kapısına bakan Keçiören otobüslerine binerken, gördüğümüzden vurulduk, ‘’türbanlılar ve köpekler giremez’’ leri duyunca vurulduk… Kalbimiz kalbura dönünce anladık. Yenilgilerin bileşimi bir yengi eder mi diye, sağ tarafımıza yatıp üç kulhu ile bir elhamd ile üfleyip kalbimize uyuduk.

Yeniden yenilmemek için yenilgilerimizi katık ederiz çocuklarımıza, vurulduk deriz mesela bir kavgada kahpece, vurulduk yanağı bir gül gamzesi olan sevgiliden, vurulduk Ankara’da Ankara Üniversitesi’nin giriş kapısına bakan Keçiören otobüslerine binerken, gördüğümüzden vurulduk, ‘’türbanlılar ve köpekler giremez’’ leri duyunca vurulduk… Kalbimiz kalbura dönünce anladık. Yenilgilerin bileşimi bir yengi eder mi diye, sağ tarafımıza yatıp üç kulhu ile bir elhamd ile üfleyip kalbimize uyuduk.

Bizden giden öyle kolay gitmez, giderse bir şahitimiz eksilir ateşimizden. Ateşimiz gök, güneş, su, bahar, iklim yediveren, savaş, barış… Ölüme tümleç diye bekletiriz, güneş yanığı yüzlerimizi bir dağa yaslayıp en hüzünlü yanımızla gömülürüz kimsesizliğimize. Bize bakmayan kuşlara bakması için böleriz simidimizi. Çayımıza katık olur son dal sigarımız. Baktığımız taraf bizimdir. Bizimse o zaman korkusuzca atılırız mekâna. Mekân bizim, çöplük bizim, sokaklar bizim, güneş, ay, yıldızlar. Her şeyin sahibinden yüreklerimiz birbirimizin.

Biz bir sokağın çıkmazıyız. Bize gelip takılanlara açarız soframızı. Duvarlarda asılı duran kilimlerimizle doğduğumuz yer kokarız, soluduğumuz hava. Bir teneffüs vaktinde yoklar kalbimizi yokluk pahasına biriktirdiklerimiz. Babalarımızın azarları kulağımızda acısıyla durur, annemizin şefkatli sözleri barınağımız olur, ağabeylerimiz ile böbürlenir, bileklerimizle gücümüzü gösteririz.
Biz Beyrut’un ve dünyanın soğuk bir sokağıyız, ısınmak için yaktığımız kara lastikler bizi zencileştirir. Esmer yanımızla her gün dirilir ve ölürüz. Öldüğümüz gecelerde bir leyl rüyasına kapılır ellerimiz. Dirildiğimiz sabahlarda kaldırım taşlarına yazarız sözlerimizi. Ölünce cesaretimiz gibi doğulu sancılar çekip biz gibi koksun diye sokakları adımlarız. Burası bizimdir. Bizim kalacak. Bu böyle biline.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt