Meal BURÛC Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
BURÛC SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

BURÛC Sûresi 10. Ayet
BURÛC Sûresi 10. Ayet
Bürûc Sûresi Hakkında

Burûc sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 22 ayettir. İsmini, birinci âyette geçip “burçlar” mânasına gelen الْبُرُوجُ (burûc) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 85, nüzûl sırasına göre 27. sûredir.

Bürûc Sûresi Konusu

Bu sûre nâzil olduğu sırada, Mekkeli müşrikler müslümanlara dinlerinden dönmeleri için şiddetli bir şekilde zulmediyor, her türlü işkenceyi reva görüyorlardı. Bu bakımdan sûrede, müslümanlara bunca eziyet eden kâfirleri ne tür acı akibetlerin beklediği ve bu eziyetlere katlanan mü’minlerin ne derece mükafat elde edecekleri ele alınmaktadır. Bu mesaj, Ashâb-ı Uhdûd örnek verilerek sunulmaktadır. Sûre, Ashâb-ı Uhdûd, Firavn ve Semûd kavminin akıbetlerini bildirmek suretiyle müşriklerin eziyetlerine karşı Allah Resûlü’nü, ashâbını ve bütün mü’minleri teselli etmekte, onlara güven, huzur ve itminân vermektedir.

İsmini, birinci ayetinde geçen "burûc" (burçlar) kelimesinden almıştır: "Andolsun içinde burçları bulunan göğe!" ( 1 )

Burçlardan maksat, gökteki oniki burç olabileceği gibi, gök cisimlerinin seyirleri esnasında birinden diğerine intikal edegeldikleri menzilleri de olabilir. Bilindiği gibi bu gök cisimleri, seyirleri esnasında, yörüngelerinden asla sapmazlar. Bunlara yemin edilmekle, dikkatler olayın önem ve büyüklüğüne çekilmek istenmektedir.

"Va'dolunan kıyamet gününe andolsun!" (2)

Burada da Cenâb-ı Allah, insanların dikkatini kıyamet gününe çekmekte ve yeryüzünde işlenen bütün fiillerden hesap soracağını hatırlatmakta ve mazlumların hakkını zalimlerde bırakmayacağını, halledilmemiş davaları o büyük güne bıraktığını bildirmektedir.

"Şahitlik edecek ve hakkında şahadet edileceklere andolsun!" (3)

Sure, bu kasemle; kıyamet gününde, bütün mahlukatın hazır bulunacağı o dehşetli günde,.olacak her şeye herkesin şahit olacağını vurgulamaktadır. Kimi zalim, kimi mazlum, kimi alacaklı, kimi borçlu olarak...

Bu kısa sûure, iman hakikatlerinden ve imanla ilgili düşünce esaslarından bahsetmekle birlikte, asıl konusunu "Ashab-ı Uhdüd" oluşturuyor. İslâm'dan önce bir grup mümin zalim, gaddar ve katı kalpli Allah düşmanlarınca inandıklarından vazgeçirilmek istenirler. Fakat müminler karşı koyarlar, inançlarından asla taviz vermezler. Bunun üzerine, inkârcılar, geniş hendekler kazdırarak içinde ateş yaktırırlar. Topladıkları büyük kalabalıkların gözleri önünde bu müminleri ateşe atarlar. Eğlenmek maksadıyla bu elîm sahneyi zevkle seyrederler. Halbuki yakılanlar kendileri gibi insandırlar. Şu kadar var ki inançları uğruna yanmaktadırlar.

Kur'an, bu olayı şöyle dile getirmektedir:

"Hazırladıkları hendekleri tutuşturulmuş ateşle doldurmak onun çevresinde oturup, iman edenlere, dinlerinden dönmeleri için yapılan işkenceyi seyredenlerin canı çıksın. " (4-7)

Kimdir müminleri ateşe atarak yakan bu zalimler? Yüce Rabbimiz bunu bildirmiyor. Peki müminlerin suçu nedir? Niçin ateş azabı gibi can yakıcı bir işkence ile öldürüldüler?

"Bu inkarcıların iman edenleri ateş azabına uğratmaları, onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan, Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman etmiş olmalarındandır. Allah her şeye şahiddir. " (8-9)

" Fir'avn ailesinden olup, imanını gizlemekte bulunan bir mümin: Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır, dediği için mi öldüreceksiniz? dedi. " (el-Mü'min, 40/28)

Evet, müminlerin bir tek suçu vardır. O da Allah'a iman etmeleridir. Tarih boyunca, münkirlerin müminlere işkence etmeleri, onları can yakıcı eziyetlerle öldürmeleri hep aynı sebeptendir. Geçmişin Fir'avnları,. Nemrutları, Ebu Cehilleri ve günümüzdeki benzerleri, hep aynı sebepten inananlara türlü türlü eziyetleri reva görüyorlar.

"Muhakkak ki iman etmiş erkek ve kadınları dinlerinden çevirmeye uğraşanlar, eğer tövbe etmezlerse, onlara Cehennem azabı vardır. Yakıcı azab da onlaradır. " (10)

Zâlimler, müminlere yaptıklarından pişmanlık duyup tövbe etmez ve zulümlerinde devam ederlerse, "Onlara Cehennem azabı vardır, can yakıcı azab da onlaradır". Dünyada iken müminlere uyguladıkları azabın kat kat daha acısını tadacaklardır.

Sure, inkârcıları bu şekilde tehdit ettikten sonra, Allah'ın razı olduğu iyi ameller işleyen müminlere Cennetler vereceğini şöyle açıklamaktadır:

"Şüphesiz yararlı işler işleyenlere, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur. " (11)

Bu büyük müjde, müminlerin kalblerine huzur vermesinin yanında; tarih boyunca karşılaşacakları işkence ve zorluklara karşı dayanma gücü kazandırmaktadır.

Surenin bir diğer ayeti zalimlere şöyle seslenir:

"Doğrusu Rabbimin yakalaması amansızdır. " (12) Yani sizin gücünüz Allah'ın gücünün yanında hiçtir. Asıl şiddetli yakalayış, yerin ve göklerin mâliki Cebbâr olan Allah'ın yakalayışıdır. Yine de:

"Yüce arşın sahibi, çok seven, bağışlayan O'dur. " (14-15)

Allah "Şedîdü'l-ikâb" (cezalandırması acı) olmakla birlikte sonsuz bir rahmet ve mağfiret sahibidir. Eğer zalimler zulümlerini terkedip tövbe ederlerse bağışlayabilir onları...

"O her dilediğini mutlaka yapandır. " (16)

Bazen dünyada zalimlerin yakasına yapışır, bazan da onları vâdolunan güne bırakır. Dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır.

" Fir'avn ve Semûd ordularının haberi sana geldi mi?" (17-18)

Bilindiği gibi, Cenâb-ı Allah, Firavn'u da Semûd'u da ordularıyla birlikte helâk etmişti. Bu ayetle de benzerleri tüm zalimlere bir ültimatom vermektedir.

"Doğrusu kâfirler, hep (Allah'ın emir ve hükümlerini) yalanlama içindedirler. Halbuki Allah onları ardlarından, kuşatmıştır. " (19-20)

Zavallı kâfirler ise bunun farkında değillerdir. Farkına varınca da iş işten geçmiş olacaktır. Sure şöyle sona ermektedir:

"Ey Habîbim! Doğrusu sana vahyedilen bu kitap Levh-i Mahfûz'da sabit, Şanlı bir Kur'an'dır. " (21-22)

Allah kelâmı Kur'an, mahiyetini bilmediğimiz Levh-i Mahfûz'da olup her türlü tahriften ve tâhir olmayanların dokunmasından korunmuştur.

Bürûc Sûresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada seksen beşinci, iniş sırasına göre yirmi yedinci sûredir. Şems sûresinden sonra, Tîn sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
BURÛC SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

85/BURÛC-1: Ves semâi zâtil burûc(burûci).
Burçlara sahip semaya andolsun.


85/BURÛC-2: Vel yevmil mev'ûd(mev'ûdi).
Ve vaadedilen güne.


85/BURÛC-3: Ve şâhidin ve meşhûd(meşhûdin).
Ve şahit olana ve şahit olunana (görene ve görülene) (andolsun).


85/BURÛC-4: Kutile ashâbul uhdûd(uhdûdi).
Hendeklerin sahipleri helâk edildi.


85/BURÛC-5: Ennâri zâtil vekûd(vekûdi).
(İçi) yakıt dolu ateşin (sahipleri).


85/BURÛC-6: İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun).
Ki onlar, onun (ateşin) etrafında oturmuşlardı.


85/BURÛC-7: Ve hum alâ mâ yef'alûne bil mu'minîne şuhûd(şuhûdun).
Ve onlar, mü'minlere yaptıkları şeyleri seyrediyorlardı.


85/BURÛC-8: Ve mâ nekamû minhum illâ en yu'minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi).
Ve onlardan intikam almaları, Aziz ve Hamîd olan Allah'a îmân etmelerinden başka bir şey için değildi.


85/BURÛC-9: Ellezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey'in şehîd(şehîdun).
O (Allah) ki, semaların ve yeryüzünün mülkü O'nundur. Ve Allah, herşeye şahittir.


85/BURÛC-10: İnnellezîne fetenul mu'minîne vel mu'minâti summe lem yetûbû fe lehum azâbu cehenneme ve lehum azâbul harîk(harîkı).
Muhakkak ki onlar, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmemişlerdir. Artık onlar için cehennem azabı ve yakıcı azap vardır.


85/BURÛC-11: İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), zâlikel fevzul kebîr(kebîru).
Muhakkak ki âmenû olanlar (yaşarken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi tezkiye edici amel) yapanlar, onlar için altından nehirler akan cennetler vardır ve işte bu büyük fevzdir (kurtuluş ve şerefli bir ikramdır).
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
85/BURÛC-12: İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun).
Muhakkak ki Rabbinin yakalaması elbette çok şiddetlidir.


85/BURÛC-13: İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu).
Muhakkak ki O, ilk defa (yoktan var ederek) yaratır. Ve (sonra geri) döndürür.


85/BURÛC-14: Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu).
Ve O, Gafur'dur (mağfiret edendir), Vedûd'dur (çok sevendir).


85/BURÛC-15: Zul arşil mecîd(mecîdu).
(O), Arşın Sahibi'dir, Mecid'dir (çok yüce ve şereflidir).


85/BURÛC-16: Fa'âlun limâ yurîd(yurîdu).
Dilediği şeyi yapandır.


85/BURÛC-17: Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi).
Sana, o orduların haberi (kıssası) geldi mi?


85/BURÛC-18: Fir'avne ve semûd(semûde).
Firavun ve Semud (kavminin ordularının).


85/BURÛC-19: Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin).
Hayır, inkâr edenler, tekzip etmektedirler (yalanlama içindedirler).


85/BURÛC-20: Vallâhu min verâihim muhît(muhîtun).
Ve Allah, onları arkalarından ihata edendir (kuşatmıştır).


85/BURÛC-21: Bel huve kur'ânun mecîd(mecîdun).
Hayır, O Kur'ân, Mecid'dir (yüce ve şerefli Kur'ân'dır).


85/BURÛC-22: Fî levhın mahfûz(mahfûzın).
(O), Levhi Mahfuz'dadır (merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır).
 
Üst Alt