Ey Yar!

ceylannur

Yeni Üyemiz
card01lh5.gif



Ey Yar!

Sen bir çevir yüzünü bak neler yazacak güncemin önsözünde…
Kıyılarıma vurdun kimsesiz kimsesizliğimin.
Yakama yapışan afilli yalnızlıkların en parlak ışıklarını bu gece senin için yaktırdım, sensiz diyarımın uşaklarına elpençe durdular hiç bir yana eğmeden başlarını. Hep aynı oyunda yer almayı hazmedemeden akla ziyan yanlarla, yine benim boş günceme başıboş bakışlar savurdular.
En sevdiğim renk siyaha döndü ben daha kabul beyanlarımı sunamadan.
Baktığımla gördüğüm ayrı olabilirmi(ş) bu sonucu bulmalıyım eğik yaşam felsefelerinden.
Tam üzerindeymişim elvedaların, hoşçakalların, kendine iyi bakların…
Bakabilsem. Serin serin esen ekim rüzgarları bu sefer daha mı çok canımı acıtıyor ?
Yoksa artık alıştığım değişmez rollerime kendi kendime yorumlar katarak acı derecesinin katmanlarınımı yokluyorum? Hangi basamakta üstüne basıp geçmişim, hangi duraktan vakitsizce ayrılmışım, hangi telefona yetişememişim.
Evet acıya kanıyorum. Heybemi çevirsem gözler önüne onun adını çıkartınca bomboş bana kalan buz gibi sessizliklere ecel makamında göz kırpıyorum.
yeniden hoş geldiniz hoş karşılanmayan ağır yanlarım…

Kulaklarıma soğuk hücrelerin volta sesleri doluyor. Küçücük pencerelerden dışarıya bakmayı bilmem ki ben. Büyüyemeyen azımsanacak kadar az kalmışlıklarımla, zaten kumdan olan kaleleri yıkmayı bilirim.
Onar(a)mamayı, boya(ya)mayı, kapat(a)mamayı bilirim.
Soğuk duvarlara yapışır bir el, geç kalmış mavi yolculukları umuda katar, arkasını yasladığı korkulu uykuları geçmiş bir hikayenin önsözü sayar. Kanayan yaralarının kabuk bağlamış geçmiş beyanlarını saklamazken, her neşter izinin manası anlamlı değildir hikayesinde.
Bana yine ne mi kalır ?



Aramamak neden olmuşlukların sebeplerini. En çok da bu manasını bilmediğim yaşamda sebep sonuç bağlantısının arasında kal(ma)mak, sor(ma)mak, kanat(ma)mak geçmişi.
Adıma ne karalar çalındı haberim olmadan, köhne mezarlıklarda kurumuş ürkütücü yeşili unutulmuş dallar gibi suretim adına boyandı, savunması gereksiz görülerek gördüklerimin en acı millerle dağlandı göreceklerine umutla bakan gözlerim.

Ama olmadı işte.
Bir ufak kıpırtı var sadece adını yazgıma ekleyeceğin günü bekleyen. Fark edilmeyen ve susturulmaya güç yetirilemeyen. Savruluşlarında beni de gelecek olanın varlığına inandırıp solmasına izin vermeyen duvar çiçeklerimin.

Kaygım yok zamana karşı, sadece dur durak bilmez bir telaşım var. Aynı denkleme eş değer değil mi ki anlamı. Her yeni telaşta kaybediyorum bilmediğim adını. Haykıracak gücüm var, bir eklesen adımın yanına resmini. Korkak değildim aslında oyunlarda kandırılmadan önce. Yenilmeden diyecek gücüm bile yok; çünkü hiç mağlup edilmeden hep kandırıldım adım oyunun en tenhalarında. Şimdi senin oyununda başı çekmek var listemde. Senden vurmak, seni kazanmak, sana yazılmak.
Kimsen çık gel soğuk yataklarından. Gözlerimin akı gölgelerle hemhal, aynı yola bakıp aynı türkülerle uyanmaktan yorgun. Yeni yeni notaları yazdır dilime, yeni yeni şiirleri koy kapımın önüne.
Ama gel artık…

Düş bu bitmeyeni de olur,
Kabuslara vurmayanı sonu,
Ecel terlerini gecelerime salmayanı…
Olur, de yalnızca kulağıma. Fısıltıların dünyamı inletir inan. Güncem baharlarla filizlenir.
Takvimler neye çalarsa çalsın, yollara salmam beşinci mevsime adını yazmadan seni. Yeter ki yollarıma gölgen düşsün…

Ey yar !…
Sen bir çevir yüzünü…
 
Üst Alt