Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
70. Şarap, bizim kederli ve gamlı huyumuzu aldı, bize kendi huyunu verdi.
Müstef'ilün, Pe'ulün, Müstef'ilün Fe'ülün
(c.I, 193)

• Sevgili, şu araştırmalarımızı hoş gör! Biz aşk kullarıyız, aşk müritleriyiz, Bizden kaçınma! Aşktan anlıyorsan, bizi saçımızdan tut, yanına çek, al!
• Bize kadehsiz olarak, lale renkli şarabı sun; sun da, gül, bizim kızarmış yüzümüzü görsün, secdeye kapansın.
• Bugün bizim gözümüzü mahmür ve mest bir hale getir! Bugün köyümüzü de çiçeklerle, güllerle öyle hoş, öyle güzel bir hale getir ki, cennet bile onu kıskansın.
• Bize sunduğun şarapla, bugün öyle mutluyuz, gönlümüz öyle zenginleştı ki, deta altın ve gümüş madeni olduk. Altına düşman olan var mıdır? Nerededir? Dostumuz da, düşmanımız da mutluluğu ancak bizde bulurlar.
• Huyumuzun nasıl olduğunu bilmiyorsan, onu şarabın letafetinden sor! Şa' rap, gamlı kederli huyumuzu aldı, bize kendi huyunu verdi.
• Biz aşka öyle susamışız ki, denizi bizim içimize döksen yine kanmayız, yine dolmayız. Çünkü, sen su kabını başımıza tersine, baş aşağı koydun.
• Yeter sus artık! Şu dedikodumuzu duyarlarsa, bu sözlerimizi işitirlerse, dünya, dünya halkına, dünyada yaşayanlara acı gelmeye başlar.
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
71.72. Ey ölüler arasında yaşayan diri! Ölülerin kokusu seni rahatsız etmiyor mu?
Mef'ülü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c.I, 197)

• Allah, kuluna; "Ey kulum!" diye buyuruyor; "Dön, yine kapımıza gel, kulağından gaflet pamuğunu çıkar da göklerden gelen; 'Haydi, artık orada durmayın gelin.' sesini duy!"​
• Ey zavallı, ne zamana kadar, dünya dikenliğinde yalınayak koşup duracaksın? Biz, öteki alemde, gül bahçelerinin kapılarını senin için açtık.
• Canı ben yarattım ama, ona bir de dert verdim. Derdini veren, elbette onun dermanını da verir.
• Sana kapılarını açtığım gül bahçesi, öyle bir bahçedir ki, oradaki ağaçların dalları da, yaprakları da canlıdır. Birbirleri ile konuşur dururlar. Şunu iyi bil ki, her şey canlıdır. Canı olmayan bahçe, insanın hoşuna gitmez, insanın canına can katmaz.
"Yunus Emre hazretlerinin meşhur ilahisi hatıra geliyor:
"Şol cennetinırmakları
Akar Allah deyü deyu,
Çıkmış İslam bülbülleri,
Öter Allah deyü deyü."​
• Ey ölüler arasında yaşayan diri oğlu diri! Ölülerin kokusu ile nasılsın? Ne haldesin? Şu yaşayan ölüler, şu pis kokular, senin içini sıkmıyor mu? Seni iğrendirmiyor mu?
"Mutasavvıflara göre, hakk aşıkı olmıyanlar, yarattığı eserlere bakarak onun yaratma gücünü onun büyüklüğünü, hissetmiyen ona gönül vermeyen insanlar, bir ölü gibi yaşar.
Allah'a inanmıyan kişiler birer canlı cenazedir, dolaşırlar, yerler, içerler, nesil bırakırlar, fakat onlar aslında yaşayanölülerdir.
• Sen gaflet içinde yaşayan, karıncalar gibi kaynaşıp duran insan kalabalığının hepsini ölü sanma! Bu dünya da, öteki dünya da insana hayat veren ebedî ve ezelî dirilerle dopdolu. Fakat, onları görecek göz nerede? Sen şımdı, üç beş günlük bir hayata kanaat ederek, ebedî hayatı reddetme, bizden ayrılma!
•Zerreler sayısınca diri canların her biri, Allah'ın yarattığı şu sonsuz olan gokyuzunde güneşler gibi parlamada, dönüp durmada, ama, onları görecek goz nerede?
•Eskiden onlar da bizim gibi hakilatı göremeyen birer yarasaydı. Ama yaratanın lutfuyla, o yarasalar, birer güneş oldular.

 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
73. Boy atan, mi'rac eden ağaçlar, sanki bahçelerde göklere merdiven koymuşlardır.
Müstef'ilün, Fe-ulün, Müstefiliin, Fe'ulün
(c.I, 196)

• Güzel kokular yayan saçlarını dök, süfîlerin canlarını oynatmaya başla!
• Güneş de, ay da, yıldızlar da, gökyüzünde ilahî aşk ile dönmekte; adeti oynamaktadırlar. Üzerinde yaşadığımız dünya da dönmekte, oynamaktadır.Biz bunların ortasındayız. Haydi, şu ortadakileri de oynat!
• Lütfedip şu çalıp çağırışın yok mu, en aşağı bir nağmesi, gökyüzü sufîsini döndürüp oynatmaya başlatır.
• Koşa koşa şarkılar söyleyerek, güzel kokular yayarak gelen, ilkbahar rüzgarı soğuk havaları kovar, dünyayı neşelendirir, güldürür.
• Onun getirdiği sevgi havası ile bir çok yılanlar birbirine yar olur. Gül dikenle barışır, dost olur. Allah'ın lütfu, ihsanı bahçeyi güllerle, çiçeklerle süsler ihtişamlı bir padişah haline getirir.
• Her an bahçeden, elçi gibi bir hoş koku gelir de; "Ne duruyorsunuz, ılkbahar geldi, dostları bahçeye çağırın!" diye seslenir.
• Bahçe, içten içe yürür gider, yol alır da sana der ki: "Sen de, içten içe yol al Sen de içine in, in de canına can gelsin!
• Zamanı gelince, gonca açılır, selvi ağacına süsenin sırrını söyler. Lale de söğüt ağacı ile erguvana müjdeli haberler verir.
• Her fidanın sırrı dipten baş verir, yücelir. Göklere doğru yükselen, boy mi'rac eden ağaçlar, sanki bahçelerde göklere merdivenler koymuştur Duygulu insanları mi'raca davet etmektedirler.
•Kuslar ve bülbüller dallara konmuşlar da bekçilik ederler. Bu bekçilerin ,maaşı da Allah'ın gizli hazinesinden verilir.
•Şu yapraklar dillere, meyveler de gönüllere benzerler. Gönüller yüz gösterince diller çözülür de, aşk hakkında anlamlı sözler söylerler.
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
74. Sen, kokuya, renge takılıp kalmışsın, onların esiri olmuşsun.
Fe'ilatü, Fa'ilatiin, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c.I, 165)


• Seher vakti içtiğin şarap, sana tesir etmediyse, ben sana başka türlü bir şarap vereyim; onu iç. Benim şarabım gerçekten de acayip bir şaraptır. Bir kıyamet gibidir. însanı diriltir.
•Daha ilk kadehi içer içmez, nereleri gezersin? Neler görürsün? Neler..îkıncı kadehten Allah'a sığınırız. Üçüncü kadehi içince ne olacağını söyleyemem.
• Ne gam kalır, ne iş güç kalır. Herkes yerlere yıkılır, ondan sonra da sizi alırlar, nereye çeker götürürler, Allah bilir!
•Sen kokuya, renge takılıp kalmışsın. Onların esiri olmuşsun; taşa, taştaki resme benziyorsun Şu taşın kalbinden, kaynak suyu gibi kayna da, fışkırarak çık.
•Hele ey kerem sahibi saki! 0 kırmızı şarabı sun da öyle bir hale geleyim ki,cekinmeden korkmadan senden, senin güzelliğinden bahsedeyim.
•O büyük kadehi bana, kendi kuluna sun da, onun mahmurluğuyla nasıl başımı, yukarılara daldırmışım, seyret!
•Ötelerden beni bir lrmak edib akıttığın yere bakıyorum. Zaten, o ırmak, denizden akıp gelmişti. Şimdi de geldiği yere; denize doğru akıyor
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
75. Aklını başına al da sen can ile arkadaş ol!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îliin, Fa'ilün
(c.I, 288)

• Dostu dosta götüreni, melekleri gökyüzünden yeryüzüne indireni getir!
• Her gece, Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi Mi'raca çıkmak için aşk burağına eğer vuranı getir!
• Aklını başına al da, sen canla arkadaş ol, onunla düş kalk, onun huzurunda otur! Çünkü her oturuşta, biraz daha onun huylannı, sıfatlarını elde edersin.
• Sakisi rüh olan sonsuzluk aşk şarabını alır çekersin, çekince de kendinden geçersin, öyle bir hal alırsın ki,
• Hakk yolu yolcusuna; "Git de canla oynama huyunu pervaneden öğren!" dersin. Çünkü o, seni din mumunun ateşine çağırmaktadır.
" Şeyh Sa'di hazretlerinin şu kıt'ası hatıra geldi:
"Ey bülbül aşkı pervaneden öğren! Yandı, can verdi de sesi çıkmadı. Benlik peşınde bu sahte aşıklar, Allah'ı istemekten habersizdirler. Çünkü ona kasuşup haberi olanlardan da bir haber gelmedi."
• Allah'ın vahyi geldi. Can kulağınızı açın da onu duyun. Çünkü mana kulağı açık olan kişiye, Allah hakîkati gören göz ihsan eder.
•Dostun gönle gelen hayali sana buluşma müjdesini verir. 0 hayal, o zan seni alır: yakîne, tam inanca çeker götürür.
•Sen düştüğün şüphe kuyusunda Yüsuf gibisin. Dostun hayali de sanki bir iptir sen o ipe sıkıca tutunup çıkarsan kendini yücelerde, göklerin üstünde bulursun.
•Buluşma günü aklın başında kalabilirse sana der ki; "Ben, sana nefsanî arzularını ayak altına al!" dememiş miydim? îşte dediğim gibi oldu; nefsi terk ettin de dostu buldun.
• Eğer sen, insan gibi yaşarsan, doğru bir kişi olursan, can buluşma evine girer. Eğer eğri bir kişiysen, seni atlaslara, giyinmeye, kuşanmaya çeker götürür.
• Dünya hayatında başına gelen belalara, cefa dikenlerine katlan! Çünkü çektiğin acılar, sıkıntılar seni dikenlerden alır da güllere kavuşturur. Reyhanların, yaseminlerin bulunduğu bahçeye çeker götürür.
•Dost uğruna düşmanların lanetini, hakaretini, küfürlerini şerbet gibi iç! Çünkü bu lanetler, hakaretler, küfürler, seni lütuflara, senalara, aferinlere manevî derecelere ulaştırır.
"Eşref oğlu Rümî hazretleri de şöyle buyurmuş:
"Eşrefoğlu Rumî yari sevenlerin budur karı,
0l dost için ağuları şeker gibi yutmak gerek."
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
76. Deniz kenarına git de, denize;
"Ey deniz, coşma, dalgalanma!" de, deniz seni dinler mi?

Mefa'îlün, Fa'ilatiin, Mefa'îliin, Fa'ilün
(c.I, 227)

• Temiz canına yemin ederim ki; ben sabredemiyorum. Sensiz yapamıyorum. Ey azîz dost, ey cömertlik, ihsan ve vefa madeni, artık gel!
• Sabrın yeri mi var? Sabır nedir ki: Sabır Kaf dağı da olsa, ayrılık günesi ile erir yok olur gider.
• İster bana inan, ister inanma da; "îş böyle değil!" de! Vefanın tertemiz üzerine yemin ederim ki: "Ben senin aşkında vefalıyım."
• Eğer sana karşı duyduğum derin sevgi hakkında çok konuştumsa, sözüm uzayıp gittiyse beni kınamayın; belki halimi anlarsınız, insafa gelirsiniz, acırsınız diye söylenip duruyorum.
• Benim içimde sevgi tenceresini kaynatan bir harlı ateş var ki; o ateş, gökyüzüne düşse, gökyüzünün tavanını bile yakar, delik deşik eder, çökertir.
• Gökyüzü tavanına, yüzyıllardan beri, güneşten ve onun ateşinden bir zarar gelmemiştir, güneş onu karartmamıştır. Ama, gök benim ateşime dayanamaz.
• Dertli varlığımdan öyle bir kan ırmağı akmaktadır ki, onun nereden nereye aktığından benim bile haberim yok.
• Irmağa; "Ey ırmak akma!" mı diyeyim? Onunla nasıl başa çıkılır? Haydi, sen deniz kenarına git de, denize; "Ey deniz, coşma, dalgalanma, köpürme!" de;deniz seni dinler mi?
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
77. Dilerim, sevgilinin bana verdiği gamın biri, bin olsun!
Fe'ilat, Fa'ilatün, Fe'ilat, Fa'ilatiin
(c. 1, 166)

• 0 bir çimendir. Kıyamete kadar onun gülleri açılsın, solmasın. 0 bır eşsiz güzeldir. îki dünya da onun yüzüne feda olsun.
• Güzellerin emîri, sabahleyin erkenden salına salına ava çıkıyor. Onun bakışlarının oklarına gönlümüz av olsun.
• Her an, onun güzel gözlerinden, benim iki gözüme bilsen ne haberler geliyor? Gözlerim, onun haberleri ile aydınlatılsın, mahmurlaştıkça mahmurlaşsın."
•Ben Onu görünce zahitlik kapısını kırdım. Günah işlemeye karar verdim. 0 bana inkisarda bulundu da; "Git!" dedi. Dilerim zamanın kararsızlıkla geçsin:
•Onun duası kabul edildi. Ben bir sevgiliye düştüm, şimdi bende ne karar kaldı. ne gönül! Sevgili, bizim kanımıza susamış, Allah yardımcısı olsun.
•Bizim bedenimiz, aya benziyor, aşk yüzünden eriyor, tükeniyor. Gönlümüzde sanki zührenin çengi, teli kopsun da takılmasın.
•Sen ayın eriyişine, tükenişine bakma, darılma. Sen sevgilinin bize verdiği gamın tatlılığına bak! Dilerim bana verdiği gamın biri, bin olsun
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
78. Aşk benden doğmadı, aşk beni doğurdu. Ben aşkın çocuğuyum.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îliin, Fa'ilün
(c.I, 220)

•Seher vakti herkes uykuda iken, mutluluk geldi, beni üç defa öptü. Allahın lutfuna ve inayetine erdim. Bu seher vakti kutlu olsun, mübarek olsun.
•Ey gönül hatırındamı? Dün gece rüyada ne görmüştün? Ne görmüstün ki, , bu seher vakti mutluluk geldi. bana bir kapı açtı.
•Yoksa rüyada şunumu görmüştün: Ay göklerden yeryüzüne inmiş gelmiş, yücelere, gökyüzünün üstüne çıkarıp bırakmış.
• Gönlü, onun yolunda, onun ayaklarının altına harap, perîşan bir halde yıkılmış gördüm. îşte şu an başıma bu mutluluk geldi.
• "Ben çok mutluyum, ben çok mutluyum!" diye şarkı söylemekteyirn.
• Aşk ile gönlümün arasında çok hadiseler var. Çok işler var. Şimdi azar onların hepsi de hatırıma geldi.
• Zahirde aşk benden doğmuş görünüyorsa da, sen buna inanma, işin hakati şöyle ki: Aşk benden doğmadı, aşk beni doğurdu. Ben aşkın çocuğuyum.
• Ey sıfatları açıkta olan, görünen, zatı can gibi gizli olan Allah'ım! Senin zatına yemin ederim ki, benim bütün dileğim, arzum, bütün isteğim, ancak sensin, ben seni seviyorum, seni istiyorum, başkasını değil!
• Senden daima, bana gizli iltifatlar, gizli öpücükler gelmede, fakat ben, et ve kemikten bir yığın olan şu beden perdesinin ötesindeyim. Beni kim öpüyor kendini bana kim öptürüyor? Bu halleri göremiyorum, bilemiyorum.
• Allah'ım, bana acımaktan vazgeçme, yoksa, yokluğa düşerim de; "Aman bana yardım edin, fena haldeyim!" diye feryada başlarım.
• Fakat, sevgilim, bana lütuflarda bulunmasa, öpücük vermese de, bana hakaret etse de, sevse de şikayetçi değilim. Ben yine memnunum, yine hoşum, mutluyum. Efendim ile benim aramda hadiseler var. Beni öper de, söver de, kim ne karışır?.. Kime ne?
 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
79. Çevrene uy!
Fe'ilatün, Fe'ilatiln, Fe'ilatiin, Fe'ilün ,]
Topallaya topallaya yürü! Çünkü bu yolda yürüyenlerin hepsi de topal.Ayağına bir bez sar da eğri büğrü, başını titrete titrete, ayağını sürüye sürüye yol al
•Ay yüzlü gibi güzel birisiysen, yüzüne safran sür, sarart. Güzellığını sakla!Şayet güzel yüzünü gösterirsen, seni çekemeyenler çok olur, sopa yersin, paralanırsın.​
•Ffendi sen bir çirkin kişi görürsen, aynanı koltuğunun altında sakla! Yoksa Aynanın adını kötüye çıkarırsın.
•Aklın başında oldukça uzlaş, dost ol, iyi geçinmeye bak! Ama sarhoş oldunmu ne olursa olsun, çünkü herkes senin uygunsuz halini sarhoşluğa verir.
• 0 söylediğin sözleri bir kere daha söyle, ben onları unuttum. Ey ay yüzlü sevgili, Allah seni selamete ulaştırsın!
• Allah seni selamete ulaştırsın, bütün günlerin hoş geçsin. Ey nefesi ölüleri dirilten, Allah seni selamete ulaştırsın!
• Biz, senin güzelliğinden bir şey dilenmek için çok uzaklardan gelmişiz. Ay nurlu yüzünden nurlar saçar, cömertliklerde bulunur. Onun adeti böyledir. Sen de, bir ay yüzlüsün; yüzünün nurundan Allah rızası için bize de ver.
" Mevlana, Dîvan-ı Kebîrinm başka bir yerinde de şöyle der:
Biz sufiler senin mahallene geldik, sana geldik, Allah rızası için yüzünün güzelliğinden bize azıcık bir sey ver sususuz senin ırmağından başka bir yerde tatlı su yok. Bidonları da, testilerimizi de beraber getirdik." (Dîvan-ı,Kebir: 2230)
• Sevgilim, gökteki ay benim duamı duydu da, senin ay yüzüne karşı ellerini açtı. Senden nür istiyor. Bana da; "El aç, nür iste!" demeye başladı.
• Ey Allah'ım, güneş de, ay da, gökler de, manalar da, akıllar da bize göre yücedir, değerlidir, zengindir. Fakat, senin karşısında hepsi de fakir ve yoksuldurlar.


 

sırat-ı müstakim

Aktif Üyemiz
80. Buluşma günü için kendine çekidüzen ver!
Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c.I, 246)

• Bu dünyada yaptığımız işlerden ötürü, gönlümüzde yüzlerce davul çalınıyor, kıyametler kopuyor. Yarın, yani ölünce davulların gümbürtülerini duyacağız.
• Bugün gaflet, kulağımıza pamuk dolmuş, onu tıkamış; göze de, hakîkati göstertermeyen kıl kesilmiştir. Bu yüzden, biz, sevda vesvesesine kapılmış ve yarının gamı ile, endişesi ile çırpınıp duruyoruz.
• Hallac-ı Mansur gibi, safa ehli gibi, sen de, hakîkati duyurmayan gaflet muğuna aşk ateşi düşür, onu yak da, sağırlıktan kurtul.
• Aşk ile buluşma zamanı yakınlaştı, bu sebeple kendine çekidüzen ver,buluşma günü için güzelleş!
• Bizim ölümüz, her ne kadar sana matem olursa da, aslında, hakla buluşma vakti olduğu için, bizim en neşeli, en mutlu zamanımızdır.
• Çünkü bu dünya, bizim zindanımızdır. Zindanın harap oluşu, yıkılışı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmiştir. Ölüm, bedeni yıkınca, toprağa düşürünce, ruh zindandan kurtulaçak, Hakk'a kavuşacaktır.
• Aklını başına al da, fanî olan bu dünya zindanında kimsede vefa arama!bu dünyanın vefası bile vefasızdır!


 
Üst Alt