Kalk Artık Genç Adam..

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Kalk Artık Genç Adam

Kalk Artık Genç Adam
Kalk Artık Genç Adam
Sen ey Genç Adam!

Gözlerindeki iman parıltılarıyla, şeytan ve dostlarının asrımızın üzerine ilmek ilmek ördüğü bu karanlık atmosferi dalga dalga aydınlatmanın zamanı gelmedi mi daha? Silkin de bir bak etrafına!.. Küfür tohumlarının saçıldığı mübarek topraklarımızda, isyan ve inkârla zehirlenmiş cehennem zakkumlarının boy verdiğini görmedin mi hala? Zihinlerimizin işgal, bedenlerimizin esir, düşüncelerimizin iğfal, duygularımızın horlandığını ne zaman fark edeceksin? Ne zaman göreceksin küfür ordularının maneviyatımızı dalga dalga çiğnediğini, bizi köklerimizden kopardığını, zillet tasmasını boynumuza geçirmek için bitmeyen hamlelerle üstümüze geldiğini?

Sen; alnında ışıl ışıl parıldayan secde izlerin, yüzündeki nurun, yüreğindeki iman ateşinle meşale olmalısın bu karanlık asrımıza… Çünkü sen, için için yanan bir çıra gibi, el yordamıyla ayakta kalmaya çalışan İslam Ümmetini, düştüğü bu zifiri dehlizlerden kurtarıp sahil-i selamete çıkaracak olansın. Sen ki; gönüllere işleyen bir hidayet meltemi, iman tohumlarını uzak diyarlara taşıyan aşılayıcı rüzgâr, boy boy muvahhidler yetiştirecek rahmet yağmuru olmalısın bu gençlik çağında.

Hele bir bak boyuna Genç Adam, boyun denk değil mi Hüseyin’in boyuna? Daha ne zamana kadar zalimlerin karşısına dikilen kıyam erlerinden aşağı kalır yanın olmadığını anlamazlıktan gelip kıyamlara yakışan boyunla kılıç kuşanman gerektiğini görmezden geleceksin? Mukaddesatın çiğnendiği, Din’in ayaklar altına alındığı, Kur’an’ın dışlandığı, sünnetin unutulduğu, ahlaksızlığın zehirli bir sarmaşık gibi evlerimizin içine kadar dadandığı, çıplaklığın yayıldığı böyle bir zamanda düşünmene zaman kaldı mı ki Genç Adam? Zaman, ALLAH(cc)’ın dostlarıyla birlikte olup Hüseyni kıyamlara zemin hazırlama zamanı değil mi?

Söylesene Genç Adam; gençliğin sana bahşettiği tez canlılığını itaat zinciri ile bağladığında, heyecanlarını ani kararlara kurban etmeyip beklenen gün için depolandığında, enerjini görev ve sorumlulukların için hizmetçi kılıp her vazife için emre amade kıldığında, hangi Firavun, hangi Nemrud, hangi Ebu Cehil, hangi Yezid durabilir karşında?

Şeytan ve dostlarının hazırladığı oyun, hile, desise, tuzak ve planlara karşı Kur’an ve Sünnet zırhını giyinip de çık artık meydanlara Genç Adam! Çık ki, koparsın şeytanlar en acısından vaveylalarını… Zırhını üzerine alıp da çık meydanlara ki bakışın feraset, yürüyüşün izzet, duruşun metanet, haykırışın mukavemet, vuruşun cesaret, tekbirin muzafferiyet olsun.

Şeytan ve dostlarının pusuya yattığını ve oklarını en zayıf olduğun noktalara doğru nişanladıklarını görmüyor musun Genç Adam? İşte tam da bu yüzden, gençliğin getirdiği doğal zaafların açtığı gedikleri iman ve İslam harcıyla takviye etmen gerektiğini anlayamadın mı daha? Şeytanın dürtüklemesine, nefsin arzularına, şehvetin ihtiraslarına karşı oruç kalkanı, namaz kılıcı ve dua silahıyla çarpışmalısın artık Genç Adam! Sen ki Genç Adam; camileri kendine mekân edinip huzur ve mutluluğu ALLAH’ın mescidlerinde aradığında, Kur’an okunan ve öğretilen mekânlara rağbet edip ALLAH’ın kelamıyla haşir-neşir olduğunda, ilim ve zikir meclislerinden doyumsuz bir haz aldığında şeytan ve dostlarının tuzak ve planları suyun üzerindeki köpükten daha zayıf gelmez mi sana? Ve sen böyle yaptığında Rabbin senden razı, sen Rabbinden razı olarak O’nun ‘işiten kulağı, gören gözü, tutan ele, yürüyen ayağı” gibi yüksek bir makama ulaşmakla mutlulukların en büyüğüne sahip olmayacak mısın Genç Adam?

At artık korkularını üzerinden Genç Adam? Daha ne zaman fark edeceksin yüreğinde kaynayıp duran cennet sevdasını? Sen, firdevs bakışlısın, dünyevi zevklere karşı tatminsizliğin ondan… Sen, sonsuzluk sevdalısın, başka sevgilerden doyumsuzluğun ondan… İçinde tanımlayamadığın firak duygusu, cennet özlemidir, hiçbir vuslattan kâmilen haz alamaman ondan… Sen, ey cennet sevdalı, ey cennet endamlı, ey cennet bakışlı ve ey şehadet kokulu Genç Adam, senin aradığın ölümsüzlüktür aslında… Sen ki, ölümü öldüren sonsuzluk aşkıyla meydanlara yürüdüğünde, kurşunlar sevdan için sinene bastığın bir demet gül, ölümsüz diyarlardan sana selam getiren tatlı bir nağme, sonsuzluk yurdu olan Firdevs cennetlerinin mestane kokusunu taşıyan ılık bir esinti olmaz mı sana?

Daha ne zamana kadar aklını köle, vicdanını ve zihnini esir edeceksin bu şeytani oyunlara? İnsanlar elini uzatman için seni beklerken, bu oyun oynaş, bu amaçsız gidiş nereye kadar Genç Adam? Yüksek bir yerde durup sağa sola, aşağıya-yukarıya doğru koşuşturan, yüzlerinden ümitsizlik, bedbinlik ve bezginlik akan, yorgun ve sadece günü kurtarma amacında olan insanlara avazın çıktığı kadar bağırıp “Nereye gidiyorsunuz? Size ALLAH(cc)’ın kitabından, Resül(s.a.v)’ün sözlerinden haberlerim var!” deme vaktin gelmedi mi daha? Sen ki Mus’abi yüzün, tatlı dilin, şirin sözlerinle Kur’an ve Sünnet’in hadimliğini yaptığında hangi taş kalpler yumuşamaz, hangi vicdanlar suskun kalır, hangi sağırlar işitmez olur, hangi gözler yaş dökmez, hangi başlar secdeye varmaz olur hakikat karşısında?!

Kalk artık da silkin bütün korkularından, endişelerinden, tereddütlerinden Genç adam! Neden küçük görüyorsun kendini bu kadar? Sen; Ali kahramanlığı, Zübeyr kuvveti, Talha fedakârlığı, Erkam sırdaşlığı, Usame komutanlığı yaşındasın… Sen; Ruslara kan kusturan Şamil, Yahudileri şaşkına çeviren Yahya’sın… Sen; putkıran İbrahim, zalim yöneticilerine isyan eden Ashab-ı Kehf, ateş dolu hendek sahiplerini acze düşüren mümin gençsin. Sen; her çağda peygambere ilk iman eden, güç ve enerjinle peygamberine yardımcı olansın. Öyle ise tekrar kalk ayağa Genç Adam! Senden öncekilerin kalkışı gibi bir kalkışla kalk, doğrul ve küfrün kalbine saplanan ölümcül bir hançer gibi Rabbini tekbir et en gür sesinle!.. Öyle bir kalk ki, dağlar yol, rüzgârlar kanat, bulutlar binek, melekler yoldaş olsun sana… Haydi, Genç Adam!..

Naşit Tutar (inzar Dergisi 65. Sayı)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Daha ne zamana kadar aklını köle, vicdanını ve zihnini esir edeceksin bu şeytani oyunlara? İnsanlar elini uzatman için seni beklerken, bu oyun oynaş, bu amaçsız gidiş nereye kadar Genç Adam? Yüksek bir yerde durup sağa sola, aşağıya-yukarıya doğru koşuşturan, yüzlerinden ümitsizlik, bedbinlik ve bezginlik akan, yorgun ve sadece günü kurtarma amacında olan insanlara avazın çıktığı kadar bağırıp “Nereye gidiyorsunuz? Size ALLAH(cc)’ın kitabından, Resül(s.a.v)’ün sözlerinden haberlerim var!” deme vaktin gelmedi mi daha? Sen ki Mus’abi yüzün, tatlı dilin, şirin sözlerinle Kur’an ve Sünnet’in hadimliğini yaptığında hangi taş kalpler yumuşamaz, hangi vicdanlar suskun kalır, hangi sağırlar işitmez olur, hangi gözler yaş dökmez, hangi başlar secdeye varmaz olur hakikat karşısında?!

Aslında yazının özeti burda. Daha ne zamana kadar başkasının aklıyla hareket edeceğiz? Bu gafletten bir uyansak neler olacak neler. Allah yar ve yardımcımız olsun inşaallah.

Emeğinize sağlık Üstad. Allah ac razı olsun.
 
Üst Alt