MURATS44
Özel Üye
Kıyamet'in Zorlukları ve Tehlikeleri
Ey zavallı insan! Dehşeti büyük, zamanı uzun, kahrı çetin, vakti pek yakın olan kıyamet için hazırlık yap!
O günde göklerin yarıldığını, dehşetinden yıldızların param parça olup etrafa dağıldığını, parlaklığıyla göz kamaştıran yıldızların karardığını, güneşin dürülüp atıldığını, dağların yürütüldüğünü, değerli hayvanların başıboş bırakıldığını, vahşî hayvanların bile bir araya toplandıklarını, denizlerin ateş haline geldiğini görürsün.
O gün ruhlar bedenlerine geri dönmüş, cehennem olanca ateşiyle kızdırılmış, cennet müminlere yaklaştırılmıştır. Dağlar tuz buz edilip kum haline getirilmiş, yeryüzü dağların yok olmasıyla uzamış, dümdüz olmuştur.
O gün yeryüzünün şiddetle sarsıldığını, toprağın içinde ne varsa hepsini dışarı attığını, insanların amellerinin karşılığını görmek üzere bölük bölük mahşer meydanına götürüldüklerini görürsün.
O gün, Allah Teâlâ'nın hakkında şöyle buyurduğu bir gündür:
“Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği gündür. İşte o zaman olacak olur ve kıyamet kopar. Gök (meleklerin inmesi için) yarılır ve artık zayıfladığından çökmeye yüz tutar. Melekler göğün etrafındadır. O gün Allah'ın (c.c) arşını bu meleklerinde üstünde sekiz melek yüklenir. (Ey insanlar) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz” [SUP][1][/SUP]
O gün dağların yürütüldüğü ve her yerin dümdüz olduğunu görürsün. O gün yerin altının üstüne geldiği, dağların parçalanıp etrafa saçıldığı bir gündür.
O gün insanlar ateşin etrafındaki pervaneler gibi sağa sola saçılır, dağlar etrafa yayılmış renkli yünler gibi atılır.
O gün Allah Teâlâ'nın hakkında, “Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir” [SUP][2][/SUP] buyurduğu bir gündür.
O gün, “Yer başka bir yer, gökler de (başka gökler) haline getirildiği, (insanların) bir ve Kahhâr (gücüne dayanılmaz) olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gündür.” [SUP][3][/SUP]
O gün dağların ufalanıp etrafa savrulduğu, her yerin dümdüz ve bomboş bırakıldığı, hiç bir yerinde, inişin veya yokuşun olmadığı bir gündür.
O gün, Allah'ın (c.c) hakkında, “Sen dağları görürsün ve yerinde duruyor sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler” [SUP][4][/SUP] buyurduğu gündür.
O gün, “Göğün yarılıp kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu” [SUP][5][/SUP] zamandır.
“İşte o gün insana da cine de (haşirle birlikte halleri zaten belli olduğu için ilk anda) günahı sorulmaz” [SUP][6][/SUP]
O gün isyankârların konuşturulmayacağı bir gündür. O gün günahkârlara hiçbir şey sorulmadan alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
O gün herkesin yapmış olduğu iyilikleri de kötülükleri de karşısında hazır halde bulduğu ve yapmış olduğu kötülükleriyle kendi arasında uzun bir mesafenin olmasını isteyeceği bir gündür. [SUP][7][/SUP]
O gün her insanın dünyadayken yapmış olduğu hayır ve şer cinsinden her şeyi bileceği, âhirete getirdiklerine ve geride bıraktıklarına şahit olacağı bir gündür.
O gün dilin tutulup başka organların konuşacağı gündür.
O gün genç olanların dahi dehşetten saçlarının ağardığı bir gündür.
Bu hususta Resûlullah'ın (s.a.v) bir hadis-i şerifleri vardır. Şöyle ki: Hz. Ebû Bekir (r.a) Peygamber Efendimiz'e, “Ey Allah'ın Resûlü, sizleri yaşlanmış (saçları ağarmış) görüyorum” deyince Resûl-i Ekrem (s.a.v), “Hûd (sûresi) ve onun kardeşleri (olan Vâkıa, Mürselât, Amme yetesâelûn, ve İze'ş-şemsü küvvirat sûreleri) beni yaşlandırdı.” [SUP][8][/SUP] buyurmuştur.
Kur'an okurken yaptığı tek şey dilini oynatmaktan ibaret olan Kur'an okuyucusu! Eğer okudukların üzerinde biraz düşünüp mânalarını içine sindirseydin elbette peygamberlerin efendisinin saçlarını ağartan şeyden senin de ödün kopar ondan gereken öğüdü alırdın. Kur'an okurken sadece dilinin hareketi ile yetinirsen onun birçok mâna ve meyvesinden mahrum kalırsın.
Kıyamet, o günün Kur'an'da zikredilen isimlerinden biridir. Allah (c.c) onun bazı felâketlerinden ve birçok isminden bahsetmiştir. Bundaki hikmet, mânalarının çokluğunun isimlerine yansımasıdır. Ancak bundaki maksat isimleri tekrarlamak değil, akıl sahiplerine bir uyarı olmasıdır.
Kıyametin isimlerinin her birinin altında bir sır, her bir sıfatının altında garip ve hayret verici mânalar vardır. Eğer uyanık akıl sahiplerinden isen onların mânalarını anlamaya gayret göster!
Kıyametin Diğer İsimleri
Yevmü'l-Kıyâmet: Her şeyin ayağa kalkıp ilâhî huzura geldiği gün.
Yevmü'l-Hasret: Hasret günü.
Yevmü'n-Nedâmet: Pişmanlık günü.
Yevmü'l-Muhâsebe: Hesaba çekilme günü.
Yevmü'l-Müsâele: Sorgulanma günü.
Yevmü'l-Müsâbaka: Herkesin gideceği yere götürülme günü.
Yevmü'l-Münâkaşa: Her şeyin hesabının bir bir tetkik edileceği gün
Yevmü'l-Münâfese: Salih kişilerin derecelerine çıkmak için yarıştığı gün.
Yevmü'z-Zelzele: Deprem ve sallantı günü.
Yevmü'd-Demdeme: Azap günü.
Yevmü's-Sâika: Yerde ve gökte ne varsa hepsinin ölüm günü.
Yevmü'l-Vâkıa: En büyük olayın meydana geldiği olay günü.
Yevmü'l-Kâria: Azabın ve felâketin kapıyı çaldığı gün.
Yevmü'r-Râcife: Sûr'a ilk kez üfürüldüğü gün.
Yevmü'r-Râdife: Sûr'a aradan geçen kırk yıldan sonra ikinci kez üfürülmesinin günü.
Yevmü'l-Gâşiye: İnsanların üzerini kıyametin felâketinin kuşattığı gün.
Yevmü'd-Dâhiye: Felâketin iniş günü.
Yevmü'l-Âzife: An be an yaklaşan gün.
Yevmü'l-Hâkka: Muhakkak gerçekleşecek olan gün.
Yevmü't-Tâmme: Felâketin ortalığı bürüdüğü gün.
Yevmü's-Sâhha: Gürültü ve haykırış günü.
Yevmü't-Telâkî: Buluşma günü.
Yevmü'l-Firâk: Sevgililerin birbirinden ayrılma günü.
Yevmü'l-Mesâk: Mahşere sevk edilme günü.
Yevmü'l-Kısâs: Her canlının birbirinden hakkını alma (kısas) günü.
Yevmü't-Tenâd: Istıraptan ötürü herkesin birbirine yardım çığlıkları atacağı gün.
Yevmü'l-Hisâb: Hesap günü.
Yevmü'l-Meâb: Asıl vatana; cennet ya da cehenneme dönüş günü.
Yevmü'l-Azâb: Azap günü.
Yevmü'l-Firar: Anne baba, çoluk çocuk hulâsa tüm aile fertlerinin dahi birbirinden kaçacağı gün.
Yevmü'l-Karar: Ya cennete ya da cehenneme gidileceğinin kesinleşeceği gün.
Yevmü'l-Likâ: Herkesin rabbine kavuşacağı gün.
Yevmü'l-Bekâ: Ebediyet günü.
Yevmü'l-Kazâ: Hüküm günü.
Yevmü'l-Cezâ: Amellerin karşılığının verileceği gün.
Yevmü'l-Belâ: İmtihan günü.
Yevmü'l-Bükâ: Ağlama günü.
Yevmü'l-Haşr: Dirilme ve toplanma günü.
Yevmü'l-Vaîd: Günahların cezasının verilme günü.
Yevmü'l-Arz: Amellerin Allah'a arzedilme günü.
Yevmü'l-Vezn: Amellerin mizan adlı terazide tartılma günü.
Yevmü'l-Hak: Her şeyin hakikatinin ortaya çıktığı gün.
Yevmü'l-Hüküm: Allah Teâlâ'nın kulları hakkındaki hükmünü verdiği gün.
Yevmü'l-Fasl: Her davanın sonuçlanacağı gün.
Yevmü'l-Cem: Gelmiş geçmiş bütün mahlûkatın bir araya toplanacağı gün.
Yevmü'l-Ba's: Ruhların bedenlerine geri iade edileceği gün.
Yevmü'l-Feth: Hiçbir şeyin gizliliğinin kalmayacağı gün.
Yevmü'l-Hızy: Yapılan kötülüklerin ve çirkinliklerin açıklanmasından dolayı insanların utandıkları gün.
Yevmün Azîm: Büyük gün.
Yevmün Akîm: Hayır ve hasenatın az oluşundan ötürü insanlara faydası az dokunan kısır gün.
Yevmün Asîr: Zor gün.
Yevmü'd-Dîn: Hesap günü.
Yevmü'l-Yakîn: Her şeyin hakikatinin açığa çıkacağı gün.
Yevmü'n-Nüşûr: Bedenlerin kabirlerinden kalkıp mahşere yayılma günü.
Yevmü'l-Masîr: Dönüşün Allah'a olduğu gün.
Yevmü'n-Nefha: Sûr'un üfürülüş günü
Yevmü's-Sayha: Çığlık günü. (Zira Allah Teâlâ İsrâfil'e birinci üfleyişinde Sûr'u uzunca bir müddet üflemesini emreder)
Yevmü'r-Recfe: Dağların ve ovaların su gibi aktığı sarsıntı günü.
Yevmü'r-Rucce: Toprağın içinde ne var ne yok hepsini dışarı attığı deprem günü.
Yevmü'z-Zecre: Kovalanma ve azarlanma günü (Günü melekler o gün günahkârları ve isyankârları azarlarlar)
Yevmü's-Sekrat: Dehşetinden akılların durduğu sarhoşluk günü.
Yevmü'l-Fez'a: Büyük korku ve dehşet günü.
Yevmü'l-Cez'a: Ümitsizlik ve sabırsızlık günü.
Yevmü'l-Müntehâ: Sonuç günü.
Yevmü'l-Me'vâ: Cennete ya da cehenneme gidiş günü.
Yevmü'l-Mîkât: Sözleşme günü.
Yevmü'l-Mîâd: Buluşma günü.
Yevmü'l-Ğalak: Kimilerin sevindiği, kimilerin de üzüldüğü gün.
Yevmü'l- Mirsâd: Bekleyiş günü.
Yevmü'l-Arak: Terleme günü.
Yevmü'l-İftikâr: Bir yardımcıya ve şefaatçiye ihtiyaç duyulduğu fakirlik günü.
Yevmü'l-İnkidâr: Yıldızların söndüğü gün.
Yevmü'l-İntişâr: Yıldızların saçılıp döküldüğü gün.
Yevmü'l-İnşikâk: Gökyüzünün yarıldığı gün.
Yevmü'l-Vukûf: İnsanların oturmalarına izin verilmeden kırk yıl ayakta bekletildikleri gün.
Yevmü'l-Hurûc: Kabirlerden çıkış günü.
Yevmü'l-Hulûd: Ebedîyen kalınacak yerin belli olduğu gün.
Yevmü't-Teğâbün: Aldanışların ortaya çıktığı gün.
Yevmün Abûs: Şiddetli gün.
Yevmün Ma'lûm: Bilinen gün.
Yevmün Mev'ûd: Olacağı Allah (c.c) tarafından vaad edilen gün.
Yevmün Meşhûd: Evvel ahir herkesin şahit olacağı gün.
Kıyametin Diğer Özellikleri ve Sıfatları
O gün gözlerin korktuğu, seslerin kesildiği, sağa sola bakmaların azaldığı, hakikati ve hikmeti bilinmeyen işlerin açıklandığı, günahların görüldüğü gündür.
O gün kullar (lehinde ya da aleyhindeki) şahitleriyle birlikte rablerinin huzuruna çıkarılır. Gençler yaşlanır, yaşlıların akılları başından gider.
İşte o gün amel terazileri yerlerine konur, amel defterleri açılır, cehennem ortaya (görülebilecek bir yere) çıkarılır ve sıcak suları iyice kaynatılır, ateş iyiden iyiye yaklaştırılır. Kâfirler büsbütün ümitsizliğe düşer. Cehennem ateşi körüklenmeye başlanır. Artık diller tutulur ve kulun âzaları konuşmaya başlar.
Ey insan! Seni pek kerim olan rabbine karşı oyalayan ve aldatan şey nedir? Sen kapıları kapadın, perdeleri çektin ve insanlardan gizli günahlar işledin. Sen ne yaptın? Bu halini Allah'tan nasıl gizleyeceksin? Azaların senin aleyhine şahitlik yaptığında ne yapacaksın?
Gerçekten biz gafil kullara yazıklar olsun! Yazıklar olsun bizlere ki, yüce Allah bizlere peygamberlerin efendisini gönderdi, beraberinde Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi ve onunla bize kıyametin sıfatlarını anlattı, bize gaflette olduğumuzu bildirdi. Ancak biz zikredilen bunca ayete rağmen bir türlü uyanamadık. İşte bu uyarılardan birisi:
“İnsanların hesaba çekilecekleri gün yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler. Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak kalpleri oyuna, eğlenceye dalarak dinlemişlerdir.” [SUP][9][/SUP]
Allah (c.c), bizleri kıyametin yakın oluşuyla uyararak şöyle buyurdu:
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” [SUP][10][/SUP]
“Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar. Biz ise onu yakın görmekteyiz.” [SUP][11][/SUP]
“Ne bilirsin, belki onun zamanı yakındır.” [SUP][12][/SUP]
Evet, bunca izahattan sonra; Kur'an okumaktaki en güzel gayemiz, onunla amel etmek, kıyametin mânalarını, vasıflarını ve isimlerini düşünerek gerekli tedbirleri almak ve o günün tehlikelerinden kurtulmak için hazırlıklar yapmak olmalıdır.
Bunda aksi bir gaflet içine düşmekten yüce Allah'a sığınırız.
Kaynaklar ve Dipnotlar
[1] Hakka 69/14–18.
[2] Hac 22/2.
[3] İbrahim 14/48.
[4] Neml 27/88.
[5] Rahmân 55/37.
[6] Rahmân 55/39.
[7] Bkz: Âl-i İmrâm 3/30.
[8] Tirmizî, Tefsîr, 56; Şemâil, nr. 41; Hâkim, el-Müstedrek, 2/343, 476; Beğavî, Şerhu's-Sünne, nr. 4175; İbn Hacer, el-Metâlibu'l-Aliyye, nr. 3650; Beyhakî, Delâilü'n-Nübüve, 1/358;
[9] Enbiyâ 21/1–2.
[10] Kamer 54/1.
[11] Meâric 70/6–7.
[12] Ahzâb 33/63.
Ey zavallı insan! Dehşeti büyük, zamanı uzun, kahrı çetin, vakti pek yakın olan kıyamet için hazırlık yap!
O günde göklerin yarıldığını, dehşetinden yıldızların param parça olup etrafa dağıldığını, parlaklığıyla göz kamaştıran yıldızların karardığını, güneşin dürülüp atıldığını, dağların yürütüldüğünü, değerli hayvanların başıboş bırakıldığını, vahşî hayvanların bile bir araya toplandıklarını, denizlerin ateş haline geldiğini görürsün.
O gün ruhlar bedenlerine geri dönmüş, cehennem olanca ateşiyle kızdırılmış, cennet müminlere yaklaştırılmıştır. Dağlar tuz buz edilip kum haline getirilmiş, yeryüzü dağların yok olmasıyla uzamış, dümdüz olmuştur.
O gün yeryüzünün şiddetle sarsıldığını, toprağın içinde ne varsa hepsini dışarı attığını, insanların amellerinin karşılığını görmek üzere bölük bölük mahşer meydanına götürüldüklerini görürsün.
O gün, Allah Teâlâ'nın hakkında şöyle buyurduğu bir gündür:
“Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği gündür. İşte o zaman olacak olur ve kıyamet kopar. Gök (meleklerin inmesi için) yarılır ve artık zayıfladığından çökmeye yüz tutar. Melekler göğün etrafındadır. O gün Allah'ın (c.c) arşını bu meleklerinde üstünde sekiz melek yüklenir. (Ey insanlar) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz” [SUP][1][/SUP]
O gün dağların yürütüldüğü ve her yerin dümdüz olduğunu görürsün. O gün yerin altının üstüne geldiği, dağların parçalanıp etrafa saçıldığı bir gündür.
O gün insanlar ateşin etrafındaki pervaneler gibi sağa sola saçılır, dağlar etrafa yayılmış renkli yünler gibi atılır.
O gün Allah Teâlâ'nın hakkında, “Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir” [SUP][2][/SUP] buyurduğu bir gündür.
O gün, “Yer başka bir yer, gökler de (başka gökler) haline getirildiği, (insanların) bir ve Kahhâr (gücüne dayanılmaz) olan Allah'ın huzuruna çıktıkları gündür.” [SUP][3][/SUP]
O gün dağların ufalanıp etrafa savrulduğu, her yerin dümdüz ve bomboş bırakıldığı, hiç bir yerinde, inişin veya yokuşun olmadığı bir gündür.
O gün, Allah'ın (c.c) hakkında, “Sen dağları görürsün ve yerinde duruyor sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler” [SUP][4][/SUP] buyurduğu gündür.
O gün, “Göğün yarılıp kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu” [SUP][5][/SUP] zamandır.
“İşte o gün insana da cine de (haşirle birlikte halleri zaten belli olduğu için ilk anda) günahı sorulmaz” [SUP][6][/SUP]
O gün isyankârların konuşturulmayacağı bir gündür. O gün günahkârlara hiçbir şey sorulmadan alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
O gün herkesin yapmış olduğu iyilikleri de kötülükleri de karşısında hazır halde bulduğu ve yapmış olduğu kötülükleriyle kendi arasında uzun bir mesafenin olmasını isteyeceği bir gündür. [SUP][7][/SUP]
O gün her insanın dünyadayken yapmış olduğu hayır ve şer cinsinden her şeyi bileceği, âhirete getirdiklerine ve geride bıraktıklarına şahit olacağı bir gündür.
O gün dilin tutulup başka organların konuşacağı gündür.
O gün genç olanların dahi dehşetten saçlarının ağardığı bir gündür.
Bu hususta Resûlullah'ın (s.a.v) bir hadis-i şerifleri vardır. Şöyle ki: Hz. Ebû Bekir (r.a) Peygamber Efendimiz'e, “Ey Allah'ın Resûlü, sizleri yaşlanmış (saçları ağarmış) görüyorum” deyince Resûl-i Ekrem (s.a.v), “Hûd (sûresi) ve onun kardeşleri (olan Vâkıa, Mürselât, Amme yetesâelûn, ve İze'ş-şemsü küvvirat sûreleri) beni yaşlandırdı.” [SUP][8][/SUP] buyurmuştur.
Kur'an okurken yaptığı tek şey dilini oynatmaktan ibaret olan Kur'an okuyucusu! Eğer okudukların üzerinde biraz düşünüp mânalarını içine sindirseydin elbette peygamberlerin efendisinin saçlarını ağartan şeyden senin de ödün kopar ondan gereken öğüdü alırdın. Kur'an okurken sadece dilinin hareketi ile yetinirsen onun birçok mâna ve meyvesinden mahrum kalırsın.
Kıyamet, o günün Kur'an'da zikredilen isimlerinden biridir. Allah (c.c) onun bazı felâketlerinden ve birçok isminden bahsetmiştir. Bundaki hikmet, mânalarının çokluğunun isimlerine yansımasıdır. Ancak bundaki maksat isimleri tekrarlamak değil, akıl sahiplerine bir uyarı olmasıdır.
Kıyametin isimlerinin her birinin altında bir sır, her bir sıfatının altında garip ve hayret verici mânalar vardır. Eğer uyanık akıl sahiplerinden isen onların mânalarını anlamaya gayret göster!
Kıyametin Diğer İsimleri
Yevmü'l-Kıyâmet: Her şeyin ayağa kalkıp ilâhî huzura geldiği gün.
Yevmü'l-Hasret: Hasret günü.
Yevmü'n-Nedâmet: Pişmanlık günü.
Yevmü'l-Muhâsebe: Hesaba çekilme günü.
Yevmü'l-Müsâele: Sorgulanma günü.
Yevmü'l-Müsâbaka: Herkesin gideceği yere götürülme günü.
Yevmü'l-Münâkaşa: Her şeyin hesabının bir bir tetkik edileceği gün
Yevmü'l-Münâfese: Salih kişilerin derecelerine çıkmak için yarıştığı gün.
Yevmü'z-Zelzele: Deprem ve sallantı günü.
Yevmü'd-Demdeme: Azap günü.
Yevmü's-Sâika: Yerde ve gökte ne varsa hepsinin ölüm günü.
Yevmü'l-Vâkıa: En büyük olayın meydana geldiği olay günü.
Yevmü'l-Kâria: Azabın ve felâketin kapıyı çaldığı gün.
Yevmü'r-Râcife: Sûr'a ilk kez üfürüldüğü gün.
Yevmü'r-Râdife: Sûr'a aradan geçen kırk yıldan sonra ikinci kez üfürülmesinin günü.
Yevmü'l-Gâşiye: İnsanların üzerini kıyametin felâketinin kuşattığı gün.
Yevmü'd-Dâhiye: Felâketin iniş günü.
Yevmü'l-Âzife: An be an yaklaşan gün.
Yevmü'l-Hâkka: Muhakkak gerçekleşecek olan gün.
Yevmü't-Tâmme: Felâketin ortalığı bürüdüğü gün.
Yevmü's-Sâhha: Gürültü ve haykırış günü.
Yevmü't-Telâkî: Buluşma günü.
Yevmü'l-Firâk: Sevgililerin birbirinden ayrılma günü.
Yevmü'l-Mesâk: Mahşere sevk edilme günü.
Yevmü'l-Kısâs: Her canlının birbirinden hakkını alma (kısas) günü.
Yevmü't-Tenâd: Istıraptan ötürü herkesin birbirine yardım çığlıkları atacağı gün.
Yevmü'l-Hisâb: Hesap günü.
Yevmü'l-Meâb: Asıl vatana; cennet ya da cehenneme dönüş günü.
Yevmü'l-Azâb: Azap günü.
Yevmü'l-Firar: Anne baba, çoluk çocuk hulâsa tüm aile fertlerinin dahi birbirinden kaçacağı gün.
Yevmü'l-Karar: Ya cennete ya da cehenneme gidileceğinin kesinleşeceği gün.
Yevmü'l-Likâ: Herkesin rabbine kavuşacağı gün.
Yevmü'l-Bekâ: Ebediyet günü.
Yevmü'l-Kazâ: Hüküm günü.
Yevmü'l-Cezâ: Amellerin karşılığının verileceği gün.
Yevmü'l-Belâ: İmtihan günü.
Yevmü'l-Bükâ: Ağlama günü.
Yevmü'l-Haşr: Dirilme ve toplanma günü.
Yevmü'l-Vaîd: Günahların cezasının verilme günü.
Yevmü'l-Arz: Amellerin Allah'a arzedilme günü.
Yevmü'l-Vezn: Amellerin mizan adlı terazide tartılma günü.
Yevmü'l-Hak: Her şeyin hakikatinin ortaya çıktığı gün.
Yevmü'l-Hüküm: Allah Teâlâ'nın kulları hakkındaki hükmünü verdiği gün.
Yevmü'l-Fasl: Her davanın sonuçlanacağı gün.
Yevmü'l-Cem: Gelmiş geçmiş bütün mahlûkatın bir araya toplanacağı gün.
Yevmü'l-Ba's: Ruhların bedenlerine geri iade edileceği gün.
Yevmü'l-Feth: Hiçbir şeyin gizliliğinin kalmayacağı gün.
Yevmü'l-Hızy: Yapılan kötülüklerin ve çirkinliklerin açıklanmasından dolayı insanların utandıkları gün.
Yevmün Azîm: Büyük gün.
Yevmün Akîm: Hayır ve hasenatın az oluşundan ötürü insanlara faydası az dokunan kısır gün.
Yevmün Asîr: Zor gün.
Yevmü'd-Dîn: Hesap günü.
Yevmü'l-Yakîn: Her şeyin hakikatinin açığa çıkacağı gün.
Yevmü'n-Nüşûr: Bedenlerin kabirlerinden kalkıp mahşere yayılma günü.
Yevmü'l-Masîr: Dönüşün Allah'a olduğu gün.
Yevmü'n-Nefha: Sûr'un üfürülüş günü
Yevmü's-Sayha: Çığlık günü. (Zira Allah Teâlâ İsrâfil'e birinci üfleyişinde Sûr'u uzunca bir müddet üflemesini emreder)
Yevmü'r-Recfe: Dağların ve ovaların su gibi aktığı sarsıntı günü.
Yevmü'r-Rucce: Toprağın içinde ne var ne yok hepsini dışarı attığı deprem günü.
Yevmü'z-Zecre: Kovalanma ve azarlanma günü (Günü melekler o gün günahkârları ve isyankârları azarlarlar)
Yevmü's-Sekrat: Dehşetinden akılların durduğu sarhoşluk günü.
Yevmü'l-Fez'a: Büyük korku ve dehşet günü.
Yevmü'l-Cez'a: Ümitsizlik ve sabırsızlık günü.
Yevmü'l-Müntehâ: Sonuç günü.
Yevmü'l-Me'vâ: Cennete ya da cehenneme gidiş günü.
Yevmü'l-Mîkât: Sözleşme günü.
Yevmü'l-Mîâd: Buluşma günü.
Yevmü'l-Ğalak: Kimilerin sevindiği, kimilerin de üzüldüğü gün.
Yevmü'l- Mirsâd: Bekleyiş günü.
Yevmü'l-Arak: Terleme günü.
Yevmü'l-İftikâr: Bir yardımcıya ve şefaatçiye ihtiyaç duyulduğu fakirlik günü.
Yevmü'l-İnkidâr: Yıldızların söndüğü gün.
Yevmü'l-İntişâr: Yıldızların saçılıp döküldüğü gün.
Yevmü'l-İnşikâk: Gökyüzünün yarıldığı gün.
Yevmü'l-Vukûf: İnsanların oturmalarına izin verilmeden kırk yıl ayakta bekletildikleri gün.
Yevmü'l-Hurûc: Kabirlerden çıkış günü.
Yevmü'l-Hulûd: Ebedîyen kalınacak yerin belli olduğu gün.
Yevmü't-Teğâbün: Aldanışların ortaya çıktığı gün.
Yevmün Abûs: Şiddetli gün.
Yevmün Ma'lûm: Bilinen gün.
Yevmün Mev'ûd: Olacağı Allah (c.c) tarafından vaad edilen gün.
Yevmün Meşhûd: Evvel ahir herkesin şahit olacağı gün.
Kıyametin Diğer Özellikleri ve Sıfatları
- Olacağı hususunda şek ve şüphe bulunmayan gün.
- Gizliliklerin ortaya döküldüğü gün.
- Kimsenin kimseye bir faydası dokunmadığı gün.
- Korkudan gözlerin dışarıya fırladığı gün.
- Dostun dosta hiçbir faydasının olmadığı gün.
- Hiç kimsenin başkası için bir şey yapamadığı gün.
- Günahkârların itile kakıla ateşe atılacakları gün.
- Günahkârların ateşe yüz üstü sürülerek götürüldükleri gün.
- Yüzlerin ateşte evirilip çevrildiği gün.
- Babanın evlâdı, evlâdın da babası adına bir şey ödeyemeyeceği gün.
- Kişinin kardeşinden, annesinden ve babasından kaçtığı gün.
- Kâfirlerin konuşamayacağı ve mazeretlerini beyan etmelerine de izin verilmeyeceği gün.
- Allah katında dönüşü olmayan gün.
- İnsanların kabirlerinden çıkıp meydana çıkacakları gün.
- Günahkârların ateşe atılacakları gün.
- Malın ve çoluk çocuğun fayda vermediği gün.
- Zalimlere mazeretlerinin fayda vermediği, lânete ve kötü yurda (cehenneme) müstahak oldukları gün.
O gün gözlerin korktuğu, seslerin kesildiği, sağa sola bakmaların azaldığı, hakikati ve hikmeti bilinmeyen işlerin açıklandığı, günahların görüldüğü gündür.
O gün kullar (lehinde ya da aleyhindeki) şahitleriyle birlikte rablerinin huzuruna çıkarılır. Gençler yaşlanır, yaşlıların akılları başından gider.
İşte o gün amel terazileri yerlerine konur, amel defterleri açılır, cehennem ortaya (görülebilecek bir yere) çıkarılır ve sıcak suları iyice kaynatılır, ateş iyiden iyiye yaklaştırılır. Kâfirler büsbütün ümitsizliğe düşer. Cehennem ateşi körüklenmeye başlanır. Artık diller tutulur ve kulun âzaları konuşmaya başlar.
Ey insan! Seni pek kerim olan rabbine karşı oyalayan ve aldatan şey nedir? Sen kapıları kapadın, perdeleri çektin ve insanlardan gizli günahlar işledin. Sen ne yaptın? Bu halini Allah'tan nasıl gizleyeceksin? Azaların senin aleyhine şahitlik yaptığında ne yapacaksın?
Gerçekten biz gafil kullara yazıklar olsun! Yazıklar olsun bizlere ki, yüce Allah bizlere peygamberlerin efendisini gönderdi, beraberinde Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi ve onunla bize kıyametin sıfatlarını anlattı, bize gaflette olduğumuzu bildirdi. Ancak biz zikredilen bunca ayete rağmen bir türlü uyanamadık. İşte bu uyarılardan birisi:
“İnsanların hesaba çekilecekleri gün yaklaştı. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler. Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak kalpleri oyuna, eğlenceye dalarak dinlemişlerdir.” [SUP][9][/SUP]
Allah (c.c), bizleri kıyametin yakın oluşuyla uyararak şöyle buyurdu:
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” [SUP][10][/SUP]
“Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar. Biz ise onu yakın görmekteyiz.” [SUP][11][/SUP]
“Ne bilirsin, belki onun zamanı yakındır.” [SUP][12][/SUP]
Evet, bunca izahattan sonra; Kur'an okumaktaki en güzel gayemiz, onunla amel etmek, kıyametin mânalarını, vasıflarını ve isimlerini düşünerek gerekli tedbirleri almak ve o günün tehlikelerinden kurtulmak için hazırlıklar yapmak olmalıdır.
Bunda aksi bir gaflet içine düşmekten yüce Allah'a sığınırız.
Kaynaklar ve Dipnotlar
[1] Hakka 69/14–18.
[2] Hac 22/2.
[3] İbrahim 14/48.
[4] Neml 27/88.
[5] Rahmân 55/37.
[6] Rahmân 55/39.
[7] Bkz: Âl-i İmrâm 3/30.
[8] Tirmizî, Tefsîr, 56; Şemâil, nr. 41; Hâkim, el-Müstedrek, 2/343, 476; Beğavî, Şerhu's-Sünne, nr. 4175; İbn Hacer, el-Metâlibu'l-Aliyye, nr. 3650; Beyhakî, Delâilü'n-Nübüve, 1/358;
[9] Enbiyâ 21/1–2.
[10] Kamer 54/1.
[11] Meâric 70/6–7.
[12] Ahzâb 33/63.