Optik Resim ( Op-art )

MURATS44

Özel Üye
Op Art (Optik Sanat)


Op art, optik resim olarak da bilinen 1960’ların bir resim akımıdır. Renk, çizgi gibi öğeler göz yanılsamaları yaratmak için kullanılır. Eserler genelde soyut olup, pek çok durumda siyah-beyazdır.

ABD’ye özgü olmadığı halde bu ülkede 1960’a doğru, Pop Art ile aşağı yukarı aynı dönemde gelişmiş bir soyut sanat akımını belirten ve İngilizce Optical Art’ın (optik sanat) kısaltılmış biçimi olan terimdir.

Lekecilik ve hareket resmine karşı gelişen Op-art, sanat yapıtını kurallarla bilimsel olarak düzenlemeye önem vermiştir. Rastlantıya dayanan içgüdüsel otomatik yazı resmi( içgüdüsel-nonfigüratif), bu anlayışın tam karşıtı olmaktadır. Op-art resimde üçüncü boyut etkisini verme eğiliminin soyut sanatta ortaya çıkan şeklidir. Bunun için geometrik biçimler ritmik biçimde düzenlenmiş ve bu biçimler üzerinde renkle modle yapılmıştır. Op-art, yeni konstrüktivist, geometrik biçimleme yöntemleriyle akrabadır ve onların olanaklarından geniş olarak yararlanmıştır. Josef Albers ile Vasarely’nin temsil ettiği Op-art, optik aldatmalara dayanan çalışmalara sahiptir. Resim sanatına, aldatıcı bilimsel perspektif resmine itibar etmeyen yeni bir konstrüktivizm ve doğal olmayan yeni bir optik görüntü getirmiştir.

Op Art da Pop Art gibi, ama tümüyle farklı bir doğrultuda, hareketsel nonfigüratif sanata bir tepki olarak doğmuştur.

Avrupa kinetik sanatındaki (Fransa’da Görsel Sanat araştırma Topluluğu, Almanya’da Düsseldorf Zero Topluluğu, İtalya’da Milano MID ve T, Padova N 65 toplulukları tarafından temsil edilir) çeşitli eğilimlerin, bu harekete bağlandıkları ölçüde, Op Art’ın fizik ve geometriye özgü yalın öğelerden hareketle oluşturulmuş bazı kompozisyonların yaratabileceği optik yanılma üstüne kurulu görsel araştırmalar bütünü kapsadığı söylenebilir.

Op Art terimi, tüm yalınlığı içinde kullanışlı, kolay bir terim olarak ortaya çıkmıştır; ama belirttiği sanatsal üretim, değişik ülkelerden belli sayıdaki sanatçıların benimsenmiş oldukları ortak bir estetik anlayışının ABD’ye özgü yorumu olarak belirir; üstelik bu anlayış, Mondrian ve Van Doesburg’un kurmuş oldukları neoplastisizm, konstrüktivizm ve süpermatizm gibi soyut deneyimlerin uzantısında yer alır. Bütün bu deneyimlerin ötesinde El Lissitzki ve Berlew’nin 1920 yıllarının başlarında sürdürdükleri araştırmalar, Picabia’nın görsel anlatım girişimleri (siyah beyaz optik suluboyalar), Man Ray ve Marcel Duchamp’ın (roto-rölyefler, 1935-1940) etkinlikleri, Vasarely’nin çok boyutlu uzam üstünde çalışmaları, özellikle de, Bauhaus’ta ders vermiş olan ve 1950’den sonra Yale Üniversity’de görev alan Josef Albers’in dersleri ABD’li genç ressamların yetişmesine doğrudan doğruya etkili oldu. Bu sanatçıların ilgili oldukları sanat dalını bilime bağımlı duruma getirerek gözün ağtabakasındaki titreşime dayalı bir sanatı geliştirmeye çalıştılar; böylece çalışmalarını, temelde, gözün, sert bir karşıtlık oluşturacak biçimde boyanmış iki yüzeye aynı anda uyum yapmasının olanaksızlığı üstüne dayandırdılar.

Böyle bir girişimde geometrik figürlerin, katışıksız renklerin, matematiksel olarak düzenlenmiş çizgiler ve noktaların kullanımını gerektiriyordu; bütün bu grafik ve renksel öğeler de harekete özgü yoğun bir görsel etki yaratmayı sağlıyordu. Ayrıca bu sanatçılar ışık, elektromagnetik itkiler, hatta bazı biçimlerim mekanik yer değiştirmeleri gibi elle tutulamayan hareketli etkenlerden de yararlanıyorlardı. Her iki durumda da izleyici, algılamayı bozan ve bir çeşit optik bireşim koşullanması yaratan dinamik olayların doğmasında etkin bir rol oynar.

Op sanatçıları


Jesús-Rafael Soto
Carlos Cruz Diez
Youri Messen-Jaschin
Julio Le Parc
M.C. Escher
Julian Stanczak
Richard Anuszkiewicz
Daniel Burren
Nicolas Schöffer
Peter Sedgely
Bridget Riley
Zanis Waldeims
Victor Vasarely

İzleyicinin Etkin Rolü


Karmaşık ve büyük boyutlu “çevreseller” (karanlık oda, tünel, labirent) yaratmak ve bunların içine değişik biçimlerde canlandırılan ve izleyici sayesinde rastlantısal olarak değişebilen görüntüler yansıtmak söz konusu olduğunda, çoğunlukla ortaklaşa bir çalışma gerekir. Op Art, Frank Popper’ın “plastik öğelerin sürekli kararsızlığı” olarak adlandırdığı şeyle hareketli bir ortamın yaratılmasına etkin olarak katılmayı önerdiğinde, bir topluluk tarafından “tüketilebilecek”, bu topluluğun yararına sunulabilecek bir sanat-oyun düşüncesini benimser ve sanat yapıtının yalnızca koleksiyonculara ayrılmış taşınabilir bir ürün olarak görülmesine karşı çıkar.

-
-

-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-


 
Üst Alt