Şehit kimdir? Kimler şehit sayılır?
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "ölürsem şehidim, kalırsam gazi..." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe Sûresi, 52) Yani, mü'min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (1)
Halid b. Velid'in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir:
"Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (2)
Şehit, Allah yolunda hayatını veren kişidir. Resulullah'a sorarlar: "Ya Resulullah, adam var kahramanlık için savaşıyor. Adam var bir hamiyyet için savaşıyor. Adam var riya için savaşıyor. Bunların hangisi Allah yolundadır ? Resulullah şu cevabı verir: Kim i'lay-ı kelimetullah ( Allah’ın ismini yüceltmek) için savaşıyorsa, o Allah yolundadır." (3)
İslamiyette niyetin büyük bir yeri vardır. "Ameller, niyetlere göredir." (4) "Kişinin niyeti, amelinden hayırlıdır." (5) Uhud Savaşı'nda yaşanan Kuzman olayı, buna ibretli bir misaldir. Şöyle ki: Kuzman, cesur biridir. Savaşta çok yararlılık gösterir. Resulullah, daha önceden onun cehennem ehli olduğunu söylemiştir. Kuzman, ağır yaralı bir halde iken, biri der: "Vallahi, bugün büyük cesaret gösterdin. Müjdeler olsun sana." Kuzman der: "Ne müjdesi? Ben ancak kavmimin şerefi için savaştım. Yoksa savaşmazdım" Daha sonra, yarası şiddetlenince, acıya dayanamaz, kendini öldürür. (6)
Peygamber ordusunda öldüğü halde, Kuzman misali şehadeti elde etmeyenler olduğu gibi, evinde öldüğü halde şehit sayılanlar vardır. Hz. Peygamber şöyle bildirir:
"Kim samimi bir şekilde şehitliği istese, yatağında ölse bile Allah onu şehitler menziline ulaştırır." (7)
Hz. Peygamber (asm.), savaşta şehit olanların dışında, doğumdan dolayı vefat eden kadının, boğularak, yanarak ölen mü'minlerin de şehit sayıldığına dikkat çekmiştir. (8)
Allah yolunda cihat ederek ölenlere şehit ve şüheda denilmesi hususunda bazı yorumlar vardır:
1-Cennete gidecek olan kişiler, kabir hayatında iken cenneti müşahede edemezken, şehitler müşahade eder. Onlara, bundan dolayı "şehit" denilmiştir.
2- Allah ve Melekler, onların ehl-i Cennet olduğuna şehadet eder.
3- Kıyamet günü, peygamberler ve sıddıklarla beraber onlar da şehadet ederler. Bu noktadan onlara "şehit" denilmiştir. (9)
Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (10) "Şehit kendini hayatta bilir." (11) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.
Hz. Peygamber (asm.), Uhud'da hayatını kaybeden 70 şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir: Kardeşleriniz Uhud'da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce "keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar". Cenab-ı Hak, "sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım" der ve şu ayetlerle bildirir. (12)
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah'ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah'tan bir nimeti ve lütfu ve Allah'ın mü'minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler” (Al-i İmran Sûresi, 169-171)
Şüheda, mücahitler arasından seçilmiş kimselerdir. Cenab-ı Hak, onları seçer ve kurbiyetine mazhar kılar. (13) Cenab-ı Hak, Uhud'daki mağlubiyetin hikmetlerinden bahsederken, şunu da nazara verir: "Allah sizden şehitler edinmek ister." (Al-i İmran, 140)
Uhud'un şehitlerinden biri, Hz. Enes'in amcası Enes b. Nadr'dır. "Resulullah'ın ilk savaşı olan Bedir'de bulunamadım. Ama, Vallahi, Resulullah ile beraber bir savaşı Allah bana gösterirse, nasıl savaşacağımı göreceksiniz" demektedir. Uhud Savaşı'nda, karşı taraf "Muhammed öldürüldü" diye yaygara koparınca müminler perişan olurlar. Enes b. Nadr, ellerinden silahı bırakmış bir topluluğa uğrar. "Niye oturuyorsunuz" diye sorar. Derler: Resulullah öldürülmüş!" Enes b. Nadr, onlara der: "O ölmüşse, onun olmadığı bir hayatı ne yapacaksınız? Kalkın, Resulullah hangi yolda ölmüşse, siz de o yolda ölün!" Sonra düşmana karşı çıkar, hayatını kaybeder. Savaş sonrası, vücudunda seksen küsür ok, mızrak yarası sayılır. (14) Şu ayet, Enes b. Nadr gibileri medh etmektedir:
"Mü'minlerden öyle er kişiler var ki, Allah'a verdikleri sözde sadık oldular. Kimi ahdini yerine getirdi, kimi de bekliyor. Sözlerinde döneklik etmediler." (Ahzab Sûresi, 23)
Gerçi, savaşa katılmakta birinci hedef, şehit olmak değil, hakkı yüceltmek, dini aziz kılmaktır. (15) Ama, bu hedefe giderken, şehadet rütbesini de elde etmek büyük bir mazhariyettir. Bundan dolayı bazı zatlar şu duaya devam etmişlerdir:
"Allahım, bizi dünyadan ancak şehit olarak ve imanla çıkar."
KAYNAK
1-İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130
2-Abdü rabbih, s., 387
3-İbnu Mace, Cihad, 13; Tirmizi, Fedailü'l-Cihad, 16
4-Buhari, Bed'ül-Vahy, I; Tirmizi, Fedailu'l-Cihad, 16; İbnu Mace, Zühd, 26
5-Acluni, II, 324
6-İbnu Hişam, III, 93-94; Ayrıca bkz. Buhari, Cihad, 77
7-İbnu Mace, Cihad, 15; Tirmizi, Fedailul-Cihad, 19
8-İbnu Mace, Cihad, 17
9-Razi, IX, 17
10-Yazır, I, 547
11-Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 122
12-Ebu Davud, Cihad, 25
13-Kutub, I, 481
14-İbnu Hişam, III, 88; Tirmizi, Tefsir, 33/2
15-Beydavi, I, 224
Şehid, ya şahid manasında ism-i faildir, ya meşhud manasında ism-i mef'uldür. Birinci manaya göre, Allah'ın huzurunda bulunan kimse demektir. İkinci manaya göre, melekler tarafından kendisine cennette şahidlik edilen kimsedir. Lügat bakımından ifade edilen manalar bunlardır.
Şehidlik rütbesi, Allah tarafından mü'minlere ihsan buyurulan en yüksek manevi bir rütbedir. Buna ancak Allah yolunda olanlar kavuşabilir. Cenab-ı Hak şehidler hakkında şöyle buyuruyor :
Sakın Allah Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Doğrusu onlar, Rableri katında diridirler, cennet meyvalarından rızıklanırlar. Onlar Allah'ın kendilerine olan bağışından (şehidlik rütbesinden) dolayı neş'elidirler ... (Al-i İmran 169-170)
Şehidliğin faziletine dair çok hadis-i şerif vardır. Enes ibni Malik'den (r.a) rivayet edilen bir hadis-i şerifde Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur :
Cennete giren hiç bir kimse, dünyadaki her şey'in kendisine ait olması karşılığında, dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehid olan, kavuştuğu şehidlik rütbe ve nimetlerinden dolayı dünyaya dönüp on kez öldürülmeyi temenni eder. ( Müslim: Kitabü'l İmare,hadis: 1877/109)
Şeriatda şehid, zulmen (haksız yere) öldürülen mü'mine denilir.İster savaşta öldürülsün, ister asi tarafından öldürülsün, ister eşkıya tarafından öldürülsün, ister hırsız tarafından öldürülsün, yine şehid sayılır.
Şehid'in Kısımları: Şehid üç kısımdır. Dünya ve ahiretde şehid, ahiretde şehid, dünyada şehid.
1) Dünya ve ahiretde şehid sayılana Kamil Şehid denilir. Bu mertebe şehidliğin gerçekleşmesi için altı şartın bulunması icab eder :
a) Müslüman Olmak
b) Akıllı olmak,
c) Bülüg çağına ermiş olmak,
d) Büyük abdestsizlikten taharet üzere bulunmak. (Cünüb olmamak, hayız ve nifas hallerinde bulunmamak.)
e) Vurulmanın akabinde ölmüş olmak. Öyle ki, vurulduktan sonra yer - içerse, uyursa, tedavi görürse, vurulduğu yerden alınıp çadıra, hastahaneye veya evine diri olarak taşınırsa, üzerinden bir namaz vakti geçecek kadar yaşarsa, kamil şehidlik kısmından çıkar .
f) Öldürülmesinden dolayı kısab icab etmiş olmak. Kısas hükmüne girdikten sonra anlaşma ile kısasın kaldırılması bu hükmü değiştirmez. Diyet vermeyi gerektiren hata yolu ile öldürülmelerde, kamil şehidlik olmaz.
Kesici silahla öldürülmek şartı ile malını ve canını müdafaa ederken öldürülenler, müslümanları veya zimmet ehlini korurken öldürülen de bu birinci kısım şehid hükmüne girer.
Birinci kısım şehidin hükmü: Birinci kısma giren şehidlerin cenazesi yıkanmaz, kanları ve elbiseleriyle gömülürler ve bu halde iken de cenaze namazları kılınır. Ancak kandan başka üzerlerinde bir necaset bulunursa, o pislik giderilir. Böyle şehidlerin üzerinde bulunan elbiselerden kefen sayılamayacak kürk, kalpak , ayakkabı, silah gibi eşya çıkarılır. Diğer pantolon, entari ve gömlek gibi elbiseler çıkarılmaz. Üzerlerinde sünnet miktarı kefen olabilecek kadar elbiseleri bulunmayanlara kefen ilave edilir. Fazlalıklar çıkarılır. Namazları kılındıktan sonra elbise ve kanları gömülürler.
2)Ahiret şehidi: Bu kısma giren şehidler, ahiretde şehid sebabını alırlar; fakat dünyada kamil şehid hükmüne tabi tutulmazlar. Yani bunlar, diğer umumi ölüler gibi yıkanırlar ve kefenlenirler. Birinci kısım şehidler için aranan altı şarttan birini kaybedenjler bu ikinci kısma girerler. Cünüb, hayız ve nifas halinde iken haksız yere zulmen öldürülenler, vurulma akabinde ölmeyenler, deli veya çocuk olanlar , öldürülmelerinden dolayı diyet icab edenler, ahiret şehidleridirler. Kıyamet gününde şehidlere va'dedilen sevaba kavuşurlar.
İkinci kısım şehidin hükmü: Bu gibi şehidleri yıkamak, kefenlemek ve namazlarını kılmak, diğer ölülerde olduğu gibi farzdır.
Şu kimseler de, ahiret şehilerinden sayılırlar : Suda boğulanlar, ateşte yananlar, enkaz altında kalanlar, vebadan ölenler, ateşli hastalıktan ölenler, Allah kayında makbül bir ilim yolunda ölenler, koleradan ölenler, ciğer hastalıklarından ölenler, cum'a gecesi ölenler, doğumdan ölen kadınlar, baş ağrımasından ölenler ...
Bunlar için de ahiretde şehid sevabı olup yıkanırlar, kefenlenirler ve namazarı kılınır.
3) Yanlız dünyada şehid sayılanlar : Bu kısa girenler münafıklardır. Bunlar, müslümanlar safında bulunarak birinci kısımda sayılanlar durumunda öldürülenlerdir. Bunların kalblerinde bulunan nifak halini Allah bildiği için, ahirette bunlara şehid sevabı olmadığı gibi, cennete de giremezler. Çünkü münafık dış görünüşü itibariyle müslümandır; fakat gerçekte kalbi ile iman etmediği için Allah katında kafirdir. İşte bunlar, dış halleri ile müslüman sayıldıklarından Kamil Şehid gibi, yıkanmazlar, kefenlenmezler, Elbise ve kanları üzere namazları kılınarak gömülürler .
Kaynak :İslam İlmihali - İslam Fıkhı ve Hukuku - A. Fikri Yavuz
glüglüglü
okul yıllarında öğretmenlerimiz şehitlik kavramını anlatırken , vatan,din,mal uğrunda her ne şekilde olursa olsun bu değerlere kasteden insanlarla girdiği mücadelede eğer cepheden kaçmıyorsa bu değerler uğruna ALLAH için çarpışıyorsa öldüğünde şehittir demişti. Şu an cephede çatışırken , vatan için mücadele ederken hayatını kaybedenlerde şehittir. Tabii yüreğinde ALLAH inancı varsa.
Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât(emvâtun), bel ehyâun ve lâkin lâ teş’urûn(teş’urûne).
Bakara suresi 154.ayet