Suriye’de Yaşanan Dram ve Türkiye’nin Hassasiyeti

MURATS44

Özel Üye
Suriye'den görünüm
Suriye'den görünüm
Bugün Suriye’de yaşanan çatışmalar, Suriye Ordusu ile isyancıların ateşi arasında kalan masum sivillerin yaşamlarını kaybetmeleri, dünyanın diğer masum insanlarının tepki göstermesini gerektirecek durumdadır.

Bu olayların yaşanmasına kadar geçen süreçteki gelişmeler, dünya ve Türk kamuoyunda yeterince değerlendirildi mi?Yazımızda kısaca bu soruya cevap arayacak, üzerinde yeterince analiz yapılmadığını düşündüğümüz bazı noktalara birlikte temas etmeye çalışacağız. Suriye'de bir yıl öncesine kadar aynı iktidar ve politikaları yönetimde varken, kitlesel ölümler meydana gelmemiştir.Neden birdenbire Suriye'de çatışmalar başlamış ve bu ölümler meydana gelmektedir? Suriye'de bugün var olan halk hareketini Arap Baharı sürecinden ayrı yorumlamak mümkün değildir. Tunus, Mısır ve Libya'nın ardından daha önceden kurulmuş olan çalar saat bu sefer Suriye için çalmıştır. Sadece bizim halk hareketleri neticesinde yaşamını yitiren masum insanlara üzülmek ile kalmayıp; bu çalar saatin kimler tarafından ne zaman kurulduğunu da değerlendirmemiz gerekmektedir.

Bunun için 1957 tarihi birçokları için şaşırtıcı olarak değerlendirilebilir. Fakat o tarihte CIA ve MI6, Suriye'de bugün yaşadığımız insanlık dramı olan tabloyu tıpatıp arzu ettiklerini resmi belgelerinde ifade etmişlerdi. 1957'deki bu talebin,günümüzde gerçekte yaşanan durum ile birebir örtüştüğü bize bölgedeki dramın yaşanmasında perde gerisinde olan odaklar hakkında elbette ipuçları vermektedir. Suriye'de muhalefeti silahlandırıp iç isyana sevk eden odaklar bugünkü insanlık dramının yaşanmasında suçlular arasındadır.

Bu teorik değerlendirmeden sonra, şuanda yaşadığımız bazı pratik gerçekler üzerinde durmaya ve Türkiye'nin yaşanan drama karşı olan tavrının üzerinde düşünmeye devam edelim. AKP hükümeti çok haklı olarak bu dramı kınamaktadır. Ayrıca bunun çok ötesinde bazı önlemler için çok da ciddi olduğunu ifade etmektedir. Bu önlemleri almak için ise iki haklı argümana dayanmaktadır: Masum insanların ölümlerine seyirci olmamak ve kendi sınır güvenliğini sağlamak.

Türkiye bundan üç yıl önce Çin'in Uygur bölgesinde yaşayan hiçbir silahlı eyleme katılmamış Türklerin Çin hükümetince öldürülmesi karşısında ne gibi tepki göstermiştir? En azından bu ölümleri kınayan diplomatik nota dahi vermemiştir. Yine Sudan'da yönetimin başında bulunan El Beşir hakkında Uluslar arasıCeza Mahkemesi arama emri çıkarmış olmasına rağmen, Türkiye bu lideri kınamadığı gibi resmi ilişkilerini sürdürmekte herhangi bir sakınca görmemiştir. Bu noktada hemen ekleyelim ki, El Beşir'in Sudan'ın bölünmesini kabul etmesi ve Güney Sudan'ın Sudan'dan ayrılmasından sonra El Beşir'in katliamları gündemden düşmüştür. Bu husus aslında uluslar arası Ceza Mahkemesi dahil uluslar arası kuruluşların nasıl adaletin değil, gücün aracı olduğunu göstermektedir.

Peki Türkiye sınır güvenliğini başka hangi ülkeye karşı hemen hemen her gün fiilen kaybetmektedir ve bu duruma karşı sonuç alıcı ve caydırıcı yaptırıma dahi gidememiştir? Bu soruya cevabı, Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde yer alan gerçek bilgilere göre, tartışma gerektirmeyecek biçimdeki net verilerle verelim. Yunanistan Ege'deki Türk hava sahasını sayısız defa ihlal etmiş, Türk uçaklarına karşı sayısız defa tacizde bulunmuştur. Ayrıca Türk karasularında sadece balıkçılık yapan sivil vatandaşlarımız Yunanistan tarafından engellenmektedir.

TARİH / SAAT
YER
OLAYIN CEREYAN TARZI
ALINAN TEDBİRLER

07 Nisan 2012
Ege Denizi Yunanistan'a ait bir adet Sahil Güvenlik Botu, 10.12-13.10 saatleri arasında, Enez Körfezi açıklarında, kara sularımızı 3 kez ihlal etmiştir. Olay Dışişleri Bakanlığına bildirilmiştir.

29 Mart 2012
Ege Denizi

Yunanistan'a ait bir Sahil Güvenlik Botu, saat:15.20 ve 16.24'de, bir Sahil Güvenlik Botumuzu, Semadirek Adası doğusunda, yüksek süratle önünden geçmek suretiyle iki kez taciz etmiştir. Ayrıca, Yunanistan'a ait iki adet Sahil Güvenlik Botu, bölgede bulunan dokuz Türk balıkçı teknesini, balıkçılık faaliyetlerini engellemeye çalışarak taciz etmiştir.

Olay Dışişleri Bakanlığına bildirilmiştir.Bunun ötesinde, Ege Denizi'nde yer alan 2 Türk adacığı (Bulamaç ve Eşek) Lozan ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak halen Yunanistan'ın fiili işgali altındadır. Bu konuda yıllardan beri gerekli aksiyonu almayıp Suriye sınırında meydana gelmiş fiili hiçbir sınır ihlali yok iken; savaş tamtamları çalarak medya tarafından destekle gündem oluşturulmak istenmesi, 1957'de CIA ve MI6 belgelerinde arzulanan faaliyetlerin günümüzdeki tezahürüdür.

Sonuç olarak, Suriye'de bugün yaşanan insanlık dramından fayda sağlayacak odaklar Suriye ve Türkiye'nin dışındadır. Bugün Suriye'ye karşı gösterilen hassasiyet, ne Uygur'da katlettiği Türklere karşı Çin'e; nede Sudan'da kendi vatandaşlarını katleden El Beşir'e karşı geçerli oldu. Türkiye'nin sınırlarını koruma isteği, Yunanistan'a karşı sonuçsuz kalırken; Suriye için ortada fiili durum yokken altını çizmesi yönü ile şaşırtıcı kalmaktadır.

BİLGİ
Türk milleti bugün karşı karşıya olduğumuz tabloyu, yazıda bahsettiğimiz yönlerideğerlendirilecek olursa oynanmak istenen oyunu bozarken, Suriye'ye karşı Türk Ordusu'nun kullanmasına haklı olarak karşı çıkmaya devam edecektir.
 
Üst Alt