E.F > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi...

ceylannur

Yeni Üyemiz
ENTLASYON VE DEFLASYON Bu durumu fıkıhçılar kitaplannda zikretmemişler ve eserlerinde buna değinmemişlerdir Çünkü onların zamanlannda enflasyon vaki değildi Bu durumun esası; akd yapıldıktan sonra ve ödeme yapılmazdan önce enflasyonun ortaya çıkması, böylece de zimmette sabit olan paranın satınalma gücünün; satış eşyası, menfaatler ve karşılığında verilen hizmetlere göre düşmesidir Paranın değişmesi meselesinde fıkıhçıların sözlerinden elde edilen sonuç, tek başına enflasyonun, borçlarda asla etkisinin olmadığıdır Eğer enflasyonun yukarıda anlatılan durumlardan birine yaklaşması sözkonusu olursa, o takdirde enflasyonun kalıcı, ya da geçici olmasına bakmaksızın, hüküm o duruma göre tesbit edilir Bu, mücerred alacaklar ve borçlarda söz konusudur Sabit olmaları zamanında, paranın satınalma gücüne riayet edilen, sonra da enflasyon ortaya çıkıp bu satınalma gücünün düştüğü mücerred borçlara gelince bunlar, ortaya çıkan enflasyon oranına göre değişirler Tıpkı nafaka borcu gibi Meselâ hâkimin bunu nafaka hakkına sahip olanın ihtiyacı olan şeylerin, rapor günündeki fiyatlarına bakarak takdir edip, mükellef olan üzerine hükmetmesinden sonra, piyasada bu ihtiyaç maddelerinin fiyatının artması halinde, paranın değerinin değişmesine bağlı olarak borcun da değiştigine hükmedilir Çünkü nafakanın takdir edilmesini belirleyen esas, nafaka verilenin yeterliliğini sağlamaktır Halbuki, karara bağlanan bu meblağ, enflasyon ortaya çıktıktan sonra, kendisine bağlanan maksadı karşılamaya yetmez hale gelmiştir Bu yüzden bağlı bulunduğu hedefin değişmesine uyarak, borç da değişecek ve sonradan ortaya çıkan enflasyon oranına uygun olarak miktarı da artacaktır ( Sûyutî, Kat'u'l-mücadele'inde-tagayyüri'l-muamele ) Bu gibi olaylarda deflasyonun ortaya çıkması durumunda ise, bunun aksi söylenir Memurların, askerlerin, isçilerin maaşları, eğer yeterlilik düzeyi gözetilerek takdir edilmişse, onlar da böyledir Çünkü onlar da fiyatların artmasına ve düşmesine göre enflasyona ve deflasyona bağlı olarak yükselme ve alçalma şeklinde değişikliğe uğrarlar Mâverdî, Ebû Yâ lâ, Bedrüddîn b Cemâ'a ve başkaları bunu böyle açıklamışlardır En iyisini Allah'u taâlâ bilir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEĞİN AVRETİ Erkeğin, erkeğe göre de, kadına göre da avreti, göbekle dizkapağı arasında kalan kısımdır Göbek avret değildir, dizkapağı ise avrettir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEĞİN PARFÜM KULLANMASI Içinde alkol olduğu söylenen çeşitli yabancı parfümler var Bunlar başka maksatlarla da kullanılabiliyor Bir erkeğin bu tür parfümleri kullanması caiz olur mu?
Bizde "ameller niyetlere göredir" Bunun anlamı şudur: Doğru ve güzel bir iş dahî ancak iyi bir niyetle yapılırsa güzel olur ve ibâdet olur Kötü bir niyetle yapılırsa kötü olur, hattâ günah olabilir Rasûlüllah efendimiz (sas) kokuyu çok övmüş ve kendisinin de sevdiğini söylemiştir ve tâ, o zamandan, kadın kokusu ile erkek kokusu arasında ayırım yapılmış ve farklı özelliklerde oldukları söylenmiştir Imdi bir erkek erkeklere has güzel kokuyu Rasûlüllah'ın sünneti olduğu için kullanırsa güzel bir iş yapmış olur ve bir sünnet sevabı alır Sadece bulunduğu yerde başkalarını ağır kokularla rahatsız etmemek için güzel koku kullanırsa güzel bir iş yapmış olur Güzel kokuyu yabancı kadınları celbetmek için kullanırsa bir haram işlemiş olur
Içinde alkol olan erkek parfümleri, Hanefi mezhebine göre kullanılabilir Ama sadece kadınları cezbetmek için geliştirilmiş parfümlerin evin dışında kullanılması mahzurlu olmalıdır Çünkü onlar zaten müslümanların örfünde güzel koku değildir Yabancı kadınların dikkatini çekmekten başka bir işe de yaramazlar ve günümüzde havailiğin sembolüdürler Hanımı hoşlanıyorsa evinin içinde kullanabilir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEĞİN SÜSLENMESİ

Kadının kocası için süslenmesi isteniyor Bu, dini bir görev sayılıyor Erkeklerin karıları için süslenmesi bir görev değil mi?
Ibn Abbâs: Nasıl ben eşimin benim için süslenmesini seversem, kendimin de onun için süslenmemi severim Zirâ Allah (cc) "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da, marûf vechile, erkekler üzerinde hakları vardır" (K Bakara (2) 228) buyurmuştur Ben onun üzerindeki bütün haklarımı kullanmak istemem, çünkü bu ona da benim üzerimde aynı hakları gerektirir"(Ibn Kesir I/189; Kurtubi NI/123; Bu söz Ebû Yusuf'a da nispet edilir Hindiyye V/371) demiştir Rasûlüllah Efendimiz de bir hadîs-i serîflerinde erkeklere hitaben: "Elbisenizi temiz tutun, saçlarınızdan alın (Saçınıza iyi bakın), misvak kullanın (ağzınızı temizleyin) süslenin ve temiz olun (Bir başka rivâyette, bıyıklarınızı kısaltın) Çünkü Israilogullarının erkekleri böyle yapmadığından, kadınları zinâya düştü" (Hindî, Kenzü'1-ummâl VI/640 (17174) Ibn Asâkir'den) buyurmuştur Bir sahâbî Âişe vâlidemize: "Rasûlüllah eve geldiğinde ilk önce ne yapar?" diye sormuş, o da, "misvak kullanmakla başlar" cevabını vermiştir(Hattâb es-Subki, Menhel, I/205)
Kurtubî, tefsirinde kadınların erkeklere üzerindeki "marûf vechile olan haklarını" erkeklerin günaha düşmeksizin süslenmeleri, diye açıkladıktan sonra,(Kurtubi NI/123) erkeklerin süslenmesiyle ilgili küçük bir bahis açar ve şunları söyler:
"Erkeklerin süslenmeleri de, durumlarına (meselâ sosyal statülerine) göre farklılık göstermelidir Bilenler bu işi maharetle ve yakıştırarak yaparlar Bir süslenme vardır bir zamana gider, diğerinde gitmez Bir süslenme gence yakışır, bir diğeri, gence yakışmaz ihtiyara yakışır Meselâ ihtiyar ve olgun (kâhil) erkek bıyığını kazısa yakışır ve süslü olur Bunu delikanlı yapsa çirkin ve sevimsiz olur Çünkü sakalı henüz gür değildir Elbise konusunda da durum aynıdır Bütün bunlar karşılıklı haklar yerine getirilmek için yapılmalıdır Erkek becerikliliğe ve uyuma özen göstermelidir ki, süsüyle eşinin gönlünü açsın ve onu başka erkeklere karşı iffetli kılsın Meselâ sürme erkekler için bir süs aracıdır Ama kimine yakışır, kimine yakışmaz Fakat güzel koku, misvak ve diş araları temizliği, kirini pasını giderme, Saçını düzeltip temizleme, tırnaklarını kesme herkes için uygundur Kına yaşlılar, yüzük yaşlı genç herkes için bir süs unsurudur Sonra hanımına zaman ayırıp onunla ilgilenmelidir ki, onun erkeğe karşı ihtiyaçlarını gidermiş ve gözünü korumuş olsun"(Kurtubî NI/124)
Erkek ayrıca genellikle ev dışındadır, işi dolayısı ile başka insanlarla münasebet halindedir Ve özellikle de kendisini davet ve tebliğle görevli sayıyorsa üst başına o kadar daha dikkatli olmalıdır Rasûlüllah Efendimiz (sas) dâvet için gönderdiği elçilerin sarıklarını kendi elleriyle bizzat sarar ve düzeltirmiş(Suyutî, el-Hâvî I/118)"Elbisenizi güzel yapın, eşyanızı düzgün tutun, böylece insanlar içerisinde (hemen göze çarpan) beyaz tepecikler gibi olun"(Suyûti, EI-Câmiu's-sağîr I/192) buyurmuşturBütün bunlar güzel gayeler için güzel giymenin, erkek için bir sünnet ve niyetine göre bir ibâdet olduğunu gösterir Ama aynı mübahlar kötü gayeler için bir anda günaha da dönüşebilir Kadının yabancı erkekler için kokulanması günah da, erkeğin ki sevap değildir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEK, DOKTOR YANINDA DOĞUM YAPMAK SAKINCALI MIDIR? Doğumda yardımcı olabilecek kadın doktor, ebe ya da herhangi bir yardımcı varsa, bunlar bulunmasa dahi, kocanın yardımıyla, hattâ kendi kendine doğum yapabileceklerinden eminse, bir erkeğe, doktor olsa dahi, doğum yaptıramaz Bunlârın hiçbiri yoksa, zaruret var demektir ve zaruret ölçüsünde, yani zorunluluk olmayan yerlerini açmadan bir erkek doktordan yardım görebilir Ancâk bugünkü şartlarda doğum için bir kadının bir erkek doktora muhtaç kalıp gidebilmesi; olsa olsa çok ender bir olay olabilir Kaybedecek birşeyi olmayanlar, elbette,zorunluluk yokken erkek doktora gitmekten birşey kaybettiklerini anlayamazlar
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEK ELBİSESİ İÇİN SÖYLENEBİLECEKLER Kadın giyimini en azından ana hatlarıyla belirten nasların bulunmasına karşılık, erkeğin elbise şeklinden bahseden pek o kadar nas mevcut değildir Kur'an-ı Kerim bu mesele üzeride durmaz Sünnet'te de bir kaç ana esasa temas edilmekle, mesele gayrımüslimlere benzememe şartıyla örfe bırakılmıştır Mamafih, fukaha mevcut naslardan hareketle, yine de bazı genel hükümler çıkarmışlardır Buna göre elbisenin:

1- Avreti örtecek ve insanı sıcak ve soğuğa karşı koruyacak kadarı farzdır Tıpkı yeme ve içmenin ihtiyaç miktarının farz olduğu gibi
2- Zarûret miktarını aşarak, zineti temin edecek ölçüde izâr, ridâ, sarık ve gömlek giyerek takımı tamamlamak müstehaptır Zira Allah, nimetinin eserini kulu üzerinde görmekten hoşlanır (Fetâvâ-yi Ankaravî, I/167)
3- Bayramlarda, cum'alarda muhtaçları rahatsız eder görünümler olmaması kaydıyla, güzel ve kaliteli elbiseler giymek mübahtır
4- Kırmızı ve bazılarına göre sarı renkte elbiseler giymek mekruhtur Dürrü'l-Müntekâ'da sünnetin hilâfına giyilen her türlü elbisenin mekruh olduğu da ilâve edilmiştir, (Dürrü'l-Müntekâ, (Dâmâd kenarında) N/532)
5- Kibirlenmek amacıyla giyilen elbise, erkeğin saf ipekten dokunmuş olarak giydiği elbise ve gayri müslimlerin özel elbiselerine benzeyen elbise haramdır

(Başkalarına benzeme konusu, psiko-soyal ve itikâdî yönlerden incelenmeye değer bir konudur 1920'li yıllarda Şeriatın yürürlükten kaldırılması çalışmaları arasında, Islam'a has kiyâfet şekillerinin de buna parelel olarak değişmesi gereği kaçınılmaz görülüp, bunların yerine başkaları arandığı sıralarda, Mısır Din Işleri Riyâseti bir bildiri yayınlayarak, başkalarına benzeme açısından "Kubbe'a, ya da Bernita" (fötr Sapka) denen giysinin câiz olamyacağı neticesine varmış, Allâme Muhammed Bahit aynı gayeyle hazırladığı ve 1926'da neşredilen risâlesinde; sarık giymenin bir sünnet ve müslümanları başkalarından ayıran bir şiar olduğu, kubbe'a'nın ise, gayr-i müslimlerin şiari olduğundan giyilmesinin câiz olamayacağı, fes de bir hususiyet ifade etmeyip, müştereken giyilen bir elbise çesidi olduğundan, giyilmesinde mahzur olmayacağını tasrih etmiş ve meseleye sosyolojik açıdan da bakarak, Endülüs'ün inkiraz bulmasını, bu şiarların muhafaza etmediklerine bağlamıştır Aynı yıllarda Tanta Ensitüsü Uleması, hazırladıkları ortak beyannamede, teşebbüh meselesini, Kitap, Sünnet ve Hulefâ-i Râşidin devrindeki uygulamalar nokta-i nazarından ele alarak "kubbe'a" giymenin haram olduğu neticesine varmışlardır Yine aynı yıllarda, içlerinde Muhammed Ebû Zehrâ'nın da bulunduğu on beş kişilik tahassus uleması, meseleyi son derece etraflı bir şekilde ele almış, âdetlerin akidenin emâreleri olduğunu vurgulayarak, Hz Ebû Bekr'in saç şekillerini gayr-i müslimlere benzetenlerin -bu işin gayr-i müslimlere has bir iş olması halinde- akidelerini sormaksızın öldürülmelerini emretmesine dikkat Çekmiş, fukahanın "teşebbüh" konusundaki görüşlerini sıralamış ve son bölümde meselenin yine sosyolojik yönünü ele alarak, milletlerin Şahsiyeti konusunda sosyal varlığa en tehlikeli ve en zararlı olan şey'in, başkalarını taklid olduğunu anlamış ve Ibn Haldun'un şu sözleriyle meseleyi bağlamıştır:
"Bu yüzdendir ki, mağlubun; giymesinde, içmesinde, selamlaşmasında, bunları benimsemede ve şekillerinde ve diğer durumlarında gâlibe benzemeye çalıştığını görürsün Bu noktadan meseleyi, sebep ve illet tesirini göz önünde bulundurarak inceleyen, bütün bunların istilâ belirtileri olduğunu görecektir"
Bütün bunlardan ötürü "teşebbüh"ün sınırlarını tesbit etmek önemlidir Zira Allah Rasülü, çevre memleketlerden gelen bazı elbiseleri giymiş; (Meselâ, "Yemen'den gelen bir izar ve mülebbede dedikleri bir kisâ içerisinde iken kabzedildi" rivayeti mevcuttur Ebû Davûd, N/368) bazılarının da yırtılıp başka elbiselere çevrilmesini emretmiştir (Bk Ebû Davûd, N/385 Fetâvâ-yi Hindiyye'de Ebû Yusufun: "Allah Rasûlü, ruhbanların giydiği tüylü ayakkabı giydi" sözü ile, kulların salahına olan konularda teşebbüh'ün zarar vermediğine işaret ettiği kayıtlıdır (Fetâvâ-yi Hindiyye V/293)
Erkek elbisesi konusunda söylenebileceklerin bazıları da şunlardır:
Erkek elbisesinin darlığı konusundaki nehiyler, kadın elbesisinde olanlar kadar sarih değildir Hatta Imam Sa'rânî'nin nakline göre Ebû Zerr'in: "Allah Resulü, sert ve dar giy ki, iftihar sende mesağ bulamasın, buyurdu" dediği vakidir Ancak kadınların giymelerinin yasaklanışını gerektiren illetin erkeğin dar giymesi halinde de mevcut olması, erkek elbisesinin de dar olmasını mekruh kılar Fakat bunun erkekte de avret sınırı için gerekli olduğu, bedenin avret olmayan yerlerini örten elbiselerin dar olmasının ancak sahih örfe muhalefeti halinde mekruh olacağı açıktırbaşaçık gezmenin kerâhati da keza örfle sabit olabilir Çünkü bu konuda hükme mesned olacak bir nas yoktur Hatta Imam Şa'r-ânî'nin nakline göre Abdullah b'Ayf, yaz-kış başı açık gezerdi Sarığı da, takkesi de yoktu Bir yığın saçı vardı (Imâm Sa'rânî, Kesfu'l-Gumme, I/l98)
Bu konuda Imam Sâtibî şunları söyler:
"Meselâ erkeklerin başlarının açık olması, yerine göre değişir Bu haraket doğudaki memleketlerde mürüvvet sahipleri hakkında çirkin bir hareket sayıldığı halde, batıdaki (Islam) memleketleride çirkin sayılmaz Bu değişiklige göre, şer'î hükümde değişiklik arzeder Onun içindir ki doğuda erkeğin başının açıklığı, adâlet vasfını lekelediği halde, batı (Islâm) memleketlerinde adâletini lekelemez (es-Sâtibî, el-Muvâfâkât )
Altın yüzük ve altın süs eşyası, erkekler için haramdır Kibri için olmamak kaydıyla sümkürmek, ya da abdest ıslaklığını silmek gayesiyle, üzerinde mendil taşımakta bir mahzur yoktur (Dâmâd, N/537) Avreti örten kadarı kîfâyet etmekle beraber, erkeğin kamis (gömlek), izâr ve sarık olmak üzere üç parça elbise içerisinde namaz kılması müstehaptır Bunlara gücü yeterken, sadece izârla namaz kılması mekruhtur (Tahtâvî, Ala Merâki'l-Felâh,170 ) Kadının da kamîs, izâr ve başörtü olmak üzere yine üç parça içerisinde namaz kılması müstehaptır Altını gösterecek kadar ince elbiseyle kılınan namaz câiz değildir (Fetâvâ-yi Hindiyye, I/45, 46 ) Es-Sübkî, Şafiî fukahâsından Ahmed b Isâ'nın kadınların cilbâb örtünmelerini emreden ayetteki hükme gösterilen, "Hür ve namuslu oldukları tanınıp, fâsıkların onlara eziyet etmemesi" illetinden, âlimlerin ve sâdâtın uyguladıkları değişik elbise ve sarık giyme işinin (ilmiyye kisvesinin) -her ne kadar selef bunu yapmamışsa da- güzel bir şey olduğu hükmünü istinbat etmiştir Çünkü bunda onların tanınmaları, böylece de söyledikleriyle amel edilmesi için belirlenmeleri sözkonusudur Bu güzel bir istinbattır" der (Alûsî, XXN/90 )Sirvâl (bacağın yarısına kadar uzanan donlar) sünnettir (Fetâvâyi Hindiyye, V/293 )Kalensuve (takke, terlik) giymekte bir beis yoktur Bunun tilki gibi hayvanların kürkünden olması da mahzursuzdur Yabani hayvanların derilerinden kürk yapmak câizdir (Fetâvâ-yi Hindiyye, V/291-293)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEK ELİ ÖPMEK
Bir kadın olarak erkeklerin elini öpebilir miyiz? Ya da kimlerin elini öpebilir kimlerinkini öpemeyiz? Mesela yabancı olmakla beraber ihtiyar olan erkeklerin elini öpebilir miyiz?
Öncelikle el öpme geleneğinin her yönüyle iyi bir davranış olmadığını bilmek gerekir Bu bir dini tavsiye değil, bir örf meselesidir Ama yine de babanın ve arada mahremiyet yoksa hocanın ve âlimin eli, onların konumuna saygı olmak üzere öpülebilir Aralarında mahremiyet bulunan karşı cinsler, birbirlerinin ellerini öpemezler, genel kaide budur Ancak çok yaşlı kadınların elini, yabancısi da olsa, Erkeklerin sikabileceğine dair uygulama ve görüşler vardır(bk Ibn Hümâm, Fethu'1-Kadîr VNI/98)
Ama erkek ne kadar yaşlı olursa olsun, yabancısı olan kadınlar, onun elini sıkamaz ve öpemezler Bûnda elbette hikmetler vardır Bir defa erkekler yaşlansalar dahî kadınlara karşı gönül ilgileri kesilmez Halbuki, yaşlı kadınlar öyle değildir Bundan olacak ki, Kurân-ı Kerim'de kadın için : "Nikâh beklentisi olmayan (yaşlı) kadınların, süslenip kendilerini teşhir etmedikten sonra, (erkeklerin yanında) dışlık(Âlûsî XVNI/216) elbiselerini çıkarmalarında bir günahları olmaz Ama (yine de çıkarmayıp) iffetli olmaları kendileri için daha iyidir" (K Nûr (24) 60) denir ve yaşlı kadın, yaşlı olmayandan ayrılırken, yaşlı olan erkek bu konuda yaşlı olmayandan ayrılmaz
Böyle olunca: 1- Çocuklara ve özellikle de kız çocuklarına, rastgele herkesin elini öpme alışkanlığı vermek, övülecek bir şey değildir 2- "Müstehât" (arzu duyulabilecek) yaşına gelmiş bir hanım kendine nikâhı düşebilecek hiç bir erkeğin elini öpemez 3- Kadın, nikâhı kendisine ebediyyen haram olan erkeklerin (kayınpederi, amcası, dayısı, kardeşi, Babası gibi) elini "fetva" olarak öpebilir, ama Babası dışındakilerin elini öpmemesi daha güzel ve takvâya daha uygun olur: 4- Kadın bir erkeğin elini sırf ihtiyar olduğu için öpemez ama, ihtiyâr kadınların elini yabancısı olan erkekler bazılarına göre öpebilir, ancak öpmemeleri daha güzel olur
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEK HOCALARDAN DERS Bir hanım; erkek hocadan Arapça dersi alabilir mi?
Bilindiği gibi; herkes için farz-ı ayın olan ilimler olduğu gibi, farz-ı kifaye olan ilimler de vardır Kadın olsun erkek olsun, kendileri için farz-ı ayın olan ilimleri öğrenmek zorundadırlar Ancak meşru bir işi yine meşru bir yolla yapmak da zorunludur Buna göre halvet olmamak, şer'î tesettüre riayet etmek, kalplerde fitne (cinsel düşünce ve duygular) bulunmamak şartıyla, erkek kadına, vacip bilgileri öğretebilir Arapça bu tür bir bilgi değildir Onun için bu tür bilgilerde işi biraz daha sıkı tutmak gerekir Ders anlatırken erkeğin kadına bakmaması veya arada perde olması ihtiyatlıdır Aslında cumhurca çok müsamahalı sayılsa bile,Hanefi Mezhebinde, fitneden emin olunması halinde, erkek, bir yabancı kadının eline ve yüzüne bakabilir Ama ders anlatma gibi uzun sürecek bir bakışma ve mükâleme (diyalog) esnasında, taraflardan birinde fitnenin (cazip duyguların) olmaması çok nadir bir olay olacağından, buna caiz demek çok zordur Bu durumda perde, ya da kamera sistemi kullanmak gerekir Şunu da bilmekte yarar vardır: Erkek, yabancı kadınlarla,kadınlar birden çok olsalar dahi, bir arada bulunamaz( Kadızâde Efendi,) Bu yüzden erkeğin; içlerinde başka erkek ya da kendi hanımı ve annesi gibi mahremi bulunmayan kadınlara ev gibi kapalı yerde imam olup namaz kıldırması mekruh görülmüştür Ama camide olursa bu câizdir ( Serahsî I/166)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ERKEK İHTİLAM OLDUĞU GİBİ KADIN DA İHTİLAM OLABİLİR Mİ? Erkek olsun kadın olsun ihtilam olur Meni dışarıya çıkarsa gusül icab eder Erkek için bu hal tabii olduğu gibi kadın için de tabildir Ancak bu hal kadınlarda az görülür İmam Muhammed'e göre kadın ihtilam olur Fakat meninin dışarıya çıktığını görmezse ihtiyaten yıkanması daha iyidir Çünkü kadından çıkan meninin geri dönmesi muhtemeldir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EŞ DIŞINDAKİ HISIMLARIN NAFAKASININ DÜŞMESİ Çocuk, anne, baba ve diğer nesep hısımlarının nafakası, sürenin geçmesiyle düşer Hâkim bu hısımlar lehine nafakaya hükmettiği zaman, hısım bunu kabzetmese veya süre geçinceye kadar nafakaya mahsûben borçlanmamış olsa nafaka düşer Hanefilere göre, hâkim borçlanmaya izin vermedikçe süresi geçen nafaka düşer Çünkü diğer hısımların nafakası ihtiyacı gidermek için vacib olur Zengin olan bunu isteyemez Nafakanın zamanında kabzedilmemesi, hak sahibinin ihtiyacı olmadığını gösterir (bk el-Kâsânî, age, IV, 37; Ibnül-Hümâm, age, III, 354; el-Meydâni, el-Lübâb, III, 109)
 
Üst Alt