Allahın Güzel Isimleri, Kısa Açıklamaları

MURATS44

Özel Üye
Halim

HALİM
ÇOK YUMUŞAK OLAN

İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır. (Al-i İmran Suresi, 155)

Şu an dünyada yaşayan insanlara, kendilerini yaratan Allah'ın gönderdiği bir kitap vardır. O'nun Katından gönderilen, hükümleri korunmuş olan bu kitap, son hak kitaptır. Allah bu kitabın içinde dünyada yaşayan insanlara neler yapmaları gerektiğini açık açık belirtmiştir; uymaları gereken emirleri, sakınmaları gereken yasakları bildirmiştir. Üstelik bu kitaptaki emirlere uyarak hayatını Allah'ın rızasını kazanmak için çalışarak geçirenlerin sonsuza kadar cennette kalacaklarını müjdelemiştir. Uymayanların ise sonsuza kadar içinde kalacakları cehennemi ve onun içindeki azapları tüm ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Allah'a yönelmek ve O'nun rızasını kazanmaya çalışmak için indirilmiş olan bu kitap, 1400 sene önce Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e indirilmiş olan Kuran'dır. Allah Kuran'da insanlara bilmeleri gereken herşeyi anlatmıştır; hayatı, ölümü, cenneti, cehennemi...

Fakat insanların birçoğu hak kitabın geldiğini bilmelerine rağmen onu okumaktan yüz çevirir, hatta bir kısmı hayatları boyunca Allah'ın gönderdiği bu kitabı ellerine bile almazlar. Allah'ın ayetlerini göz ardı ederek dünya hayatının zevkine ve eğlencesine dalarlar. Ölümlerinden sonra karşılaşacakları hesabı ve ahiret hayatını ise hiç düşünmezler. Allah'ın yasaklarına uymadıkları gibi, insanlara emrettiği güzel ahlakı da yaşamazlar. Mallarını, mülklerini kimseyle paylaşmaz, zorda olanlara yardım etmezler. Üstelik kendilerine iman etmeleri söylendiğinde "Biz ne yaptığımızı biliyoruz" diye karşılık verirler. İçlerinden ancak çok azı Allah'a gereği gibi iman eder ve O'nun hükümlerini eksiksiz uygular.

Yukarıda anlatılanlar biraz düşünüldüğünde, Allah'ın insanlar üzerindeki sonsuz merhameti ve şefkati açıkça görülebilir. İnkar edenler, bile bile hak dinden yüz çevirmelerine ve Allah'ın yasaklarını çiğnemelerine rağmen Allah onları hemen azaplandırmaz. Hatta onları dünya hayatında refah içinde yaşatır, her türlü nimeti verir. Onlara iman etmeleri ve hak dine dönmeleri için süre tanır. Üstelik Allah gönderdiği dini çok kolay kılarak da sonsuz şefkatini göstermiştir. Ayrıca insanları unuttuklarından ve yanıldıklarından dolayı sorumlu tutmaz. Kör olana, topal olana, hasta olana sorumluluk yüklemez. İnsanlara sabrı ve tevekkülü öğreterek omuzlarındaki yükü kaldırır. Bütün bu örnekler Allah'ın sonsuz merhametini ve şefkatini, inkar eden insanların ise nankörlüğünü anlamak için yeterlidir.

Ama insanın unutmaması gereken çok önemli bir nokta daha vardır: Allah, aynı zamanda sonsuz adalet sahibidir. Ve dünyada da, ahirette de insanların yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak verecektir. Allah'ın Halim sıfatı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 225)

Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)

Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41)
 

MURATS44

Özel Üye
Hamid

HAMİD
ANCAK KENDİSİNE ŞÜKREDİLEN - BÜTÜN VARLIĞIN YEGANE DİLİYLE ÖVÜLEN

O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir. (Şura Suresi, 28)

Kainatta yaşayan tüm bitkiler ve hayvanlar, Allah'ın yeryüzünde kendilerini yerleştirdiği şekilde yaşarlar. Böylelikle Allah'ı tesbih edip O'nu yüceltirler. Denizin dibinde yaşayan bir balık da, çölde yetişen bir kaktüs de büyük bir teslimiyetle yaşamını sürdürür. Allah'ın kendileri için takdir ettiği şekilde yaşamaları, O'nun kurduğu düzeni asla bozmamaları tüm canlıların Allah'ı tesbih ettiklerini gösterir. Gökyüzündeki ve yeryüzündeki herşey, tonlarca suyun biraraya getirilmesiyle oluşan denizler, binlerce metreye uzanan dağlar ve gökyüzünde sürüklenen bulutlar, ardı ardına çakan şimşek ve gökgürültüsü de Allah'ı tesbih edip yüceltir. O'nun sonsuz ilmini ve gücünü insanlara gösterirler. Fakat iman etmeyenler onların bu tesbihlerini kavrayamazlar. Allah bu gerçeği İsra Suresi'nin 44. ayetinde şu şekilde insanlara bildirir:

Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)

İman edenler de Allah'ın Yüceliğini ve büyüklüğünü kavrayarak Rabbimiz'i tesbih eder, büyüklüğünü ve Yüceliğini kavrayarak, kendilerine lütfettiği nimetler için Allah'a şükrederler. Çünkü verilen her türlü nimet karşılığında kendilerinden istenen yalnızca şükredici, hamd edici birer kul olmalarıdır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Andolsun, Biz sizden önce kitap verilenlere ve sizlere: "Allah'tan korkup-sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkara saparsanız, şüphesiz, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, hamde layık olandır. (Nisa Suresi, 131)

Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmüştür." (İbrahim Suresi, 8)

Kendilerine ilim verilenler ise, Rabbinden sana indirilenin hakkın ta kendisi olduğunu ve üstün, güçlü, övülmeye layık olan (Allah)ın yoluna yöneltip- ilettiğini görüyorlar. (Sebe Suresi, 6)
 

MURATS44

Özel Üye
Hasib

HASİB
HESAP GÖREN

Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)

Allah insanı yaratır ve henüz o anne karnındayken ona suret verir. Her insanı özenle ve bambaşka bir yaratılışla dünyaya getirir. Daha hiçbir şeyin şuurunda değilken onu korur, beslenmesini ve gelişmesini sağlar. Anne karnında geçen dokuz aylık süre insan için karanlık bir devredir. Hiç kimse bu dönemi ve dokuz ay içinde Allah'ın kendisi için nasıl inanılmaz mucizeler gerçekleştirdiğini bilmez. Fakat Allah, daha insan tek bir hücreyken bile onun ilk haline şahittir. Çocukluk dönemi de aynı şekildedir. İnsanın hafızasında çocukluğuyla da ilgili yalnızca birkaç anı kalır. Ama Allah, o bilmezken bile her an yanındadır, her yaptığına şahittir.

Allah'ın şahit olduğu yalnızca insanın amel olarak yaptıkları değil, aynı zamanda içinden geçirdikleridir de. Çünkü Allah insanın hem içine hem dışına kısaca ruhuna tam anlamıyla hakimdir. O, nefsini koruyarak neyi, ne için yaptığını bilmezken Allah onun her hareketini ne amaçla yaptığını bilir. İnsan gizlenmiş tek bir hücre halindeyken de, ölmek üzere son nefesini verirken de Allah onun yaptıklarına şahittir. Dünyada yaşadığı süre boyunca otururken, konuşurken, yemek yerken, uyurken, gece gündüz her saniye işlediklerini tüm ayrıntılarıyla bilir, ağzından çıkan her konuşmayı, her lafı işitir, aklından geçirdiği her düşünceyi tespit eder. Hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz.

Oysa insan hayatı boyunca yaptığı işleri, söylediği sözleri unutur. Yıllar geçtikçe zihnindeki anılar bulanıklaşır. Geçmişte yaşadıklarını saymaya kalksa ancak çok az şey sayabilir. On yıl önce yaşadığı bir olay kendisine hatırlatılıp o an ne düşündüğü sorulsa hiçbir şey hatırlayamaz. Sanki bütün yaşadıkları zihninden silinmiş gibidir, geriye çok az bir kalıntı kalmıştır. Allah ise bütün insanların hayatları boyunca yaptıklarını, her saniye kafalarından neler geçtiğini bilir. Hesap günü herkesin önüne kötülüklerini, iyiliklerini, salih amellerini ve günahlarını eksiksiz getirir. Bu yüzden insanın yapması gereken, Allah'ın kendisine şahit olduğunu asla unutmamasıdır. Allah'ın Hasib sıfatı ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır. (Nisa Suresi, 86)

Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 6)
 

MURATS44

Özel Üye
Hayy

HAYY
DİRİ - HERŞEYİ BİLEN VE HERŞEYE GÜCÜ YETEN

O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun. (Mümin Suresi, 65)

İnsan acizdir ve çok az şeye güç yetirebilir. Dünyaya geldiği andan itibaren hayatının 5-10 senesi yarı şuurlu olarak geçer. Bu dönem boyunca sürekli bir ilgiye ve bakıma muhtaçtır. Bundan sonra yaşadığı hayatın ise büyük bir bölümü kendi bedenine bakmakla, temizlenmekle geçer. Eğer bu sayılanları yapmak istemese ve ertelese kısa süre içinde bakılamayacak bir görünüme girer.

Ayrıca insanın bedenen ihtiyaç duyduğu büyük bir eksikliği daha vardır: Uyku. İnsanın ömrünün neredeyse üçte biri uykuyla geçer. Ancak ne kadar istemese de, uykuya ayıracağı zamanlarda başka şeyler yapmayı tercih etse de, buna bir iki günden fazla dayanması mümkün değildir. Hatta 24 saat uyumayan bir insanın şuurunda bir bulanıklık, idrakinde bir yavaşlık görülür. Her zaman doğal olarak yapabildiği şeyleri yapamamaya, karşılaştığı olayları sağlıklı muhakeme edememeye, hatta konuşma güçlüğü çekmeye, bildiği şeyleri unutmaya başlar.

Elbette insan ve insan gibi yaratılmış olan diğer canlılar aciz varlıklardır. Canlı ve cansız tüm kainatın Yaratıcısı olan Allah ise Hayy'dır. Daima diridir, her an herşeye hakimdir, herşeyi bilir, herşeye güç yetirir, O'nu uyku ve uyuklama tutmaz, her türlü acizlikten de münezzehtir. O, yarattıklarına çeşitli acizlikler vermiş ve bu eksiklikleri fark ederek yalnızca Kendisi'ne kulluk etmelerini, herşeyi Kendisi'nden istemelerini emretmiştir. İnsana düşen de, Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini, tek bir saniye bile hayatını devam ettiremeyeceğini bilerek Rabbimiz'e yönelip dönmesidir. Allah'ın Hayy sıfatının haber verildiği ayetlerden bazıları şunlardır:

Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. (Al-i İmran Suresi, 2)

Sen, asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter. (Furkan Suresi, 58)

(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Taha Suresi, 111)
 

MURATS44

Özel Üye
Kabıd

KABID
SIKAN - DARALTAN

Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz . (Bakara Suresi, 245)

Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Yaratıcısı olan Allah, evrendeki herşeyin tek sahibidir. O, tüm varlıkları yaratmış ve dünyayı da insanın yaşayabileceği nimetlerle donatmıştır. Kullarının sahip olduğu her türlü zenginlik Allah'a aittir; mülkün tek sahibi O'dur. Allah dünyadayken dilediği insanları zengin, dilediğini de fakir kılar. Ama mal-mülk sahibi olanın da, hiçbir şeye sahip olmayanın da unutmaması gereken birşey vardır: Sahip olunan herşeyi veren ve bunların gerçek sahibi olan Allah'tır.

Allah, dilediği kişinin imkanlarını artırarak şükredip etmeyeceğini, dilediğinin de imkanlarını daraltarak nankörlük edip etmeyeceğini dener. Dolayısıyla insanların sahip olduğu veya olamadığı şeyler kendileri için bir kazanç değildir. Bunlar sadece geçici dünya hayatını mı gerçek yurt olan ahireti mi istediklerini denemek için Allah'ın yarattığı imtihanlardır.

Eğer kişi bu gerçeğin farkına varmaz ve elindeki herşeyi kendisinin zannedip cimrilik yapar, Allah'ın dilediği şekilde harcamazsa o zaman Allah elindeki imkanları daraltabilir. Tam aksi olarak elindeki herşeyin kendisine Allah'ın rızasını kazanacak şekilde kullanılması için verildiğini bilen kişilerin de imkanlarını artırır, dünyada da ahirette de onlara en güzeliyle karşılık verir. Ayetlerde bu gerçek şöyle haber verilmektedir:

Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar ... (Tegabün Suresi, 16-17)
 

MURATS44

Özel Üye
Kabil

KABİL
KABUL EDEN - İCABET EDEN - BAĞIŞLAYAN

Kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur. (Şura Suresi, 25)

İnsan son derece aciz bir varlıktır. Yaşaması için gerekli şartların tümü sağlanmadığı sürece hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Ancak tüm bu acizliğine rağmen kendini büyük görme, azgınlaşma ve Allah'a karşı nankörlük etme eğilimi vardır. İnsanın bu özelliği ile ilgili olarak Kuran'da şöyle bildirilmektedir:

Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir. (Ahzap Suresi, 72)

Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. (Adiyat Suresi, 6)

İnsanı yaratan Allah kuşkusuz onun içinde taşıdığı kötülükleri de bilmektedir. İnsanın her an hata yapabileceği, nankörlük, cahillik edebileceği O'nun bilgisi dahilindedir. Ve kuşkusuz O, kullarına karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Bu merhametinden dolayı da insanlar için kurtuluş olacak bir yol göstermiştir; tevbe etmek.

Zalim, cahil ve nankör olan insana nefsindeki bu kötülüklerden korunabilmek ve yaptığı hataları telafi edebilmek için büyük bir imkan verilmiştir. İnsan her türlü kötülüğü işlemiş olabilir, her türlü hataya düşebilir, Allah'a hiç umulmadık şekilde nankörlük etmiş de olabilir. Ancak eğer samimi, Allah'a içten bağlı ve O'nun azaplandırmasından içi titreyerek korkup sakınan bir insansa tevbe eder ve bu şekilde kurtuluş bulur. Zira Allah samimi yapılan tevbeleri kabul edeceğini, Kendisi'nden korkan kullarının kötülüklerini affedeceğini vaat etmiştir.

Kuşkusuz Allah'ın 'Kabil' sıfatı insanlar üzerindeki şefkatinin ve merhametinin açık bir göstergesidir. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Dileseydi insanların tüm bu yaptıklarının hiçbirini kabul etmezdi. Fakat Allah sonsuz rahmetiyle, insanların bunlara ihtiyaçlarının olduğunu bilmiş ve samimi bir kalple yapılan tevbeleri kabul edeceğini haber vermiştir. Allah bağışlayan olduğunu bir ayette şöyle bildirmektedir:

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur. (Tevbe Suresi, 104)
 

MURATS44

Özel Üye
Kadi

KADİ
HÜKMÜ YERİNE GETİREN - İŞİNİ BİTİREN

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Allah sonsuz kuvvet ve kudret sahibidir. Ayetlerde de bildirildiği gibi bir şeyin olmasını istediği zaman ona yalnızca 'OL' der ve dilediği şey hemen gerçekleşir. Şüphesiz bu, Allah'ın azametinin, kainat üzerindeki hakimiyetinin apaçık bir tecellisidir.

İnsanlar yeryüzünde birtakım sebep-sonuç ilişkilerine bağımlı olarak yaşarlar. Örneğin dünya yüzeyinde sabit durabilmeleri için yer çekimine, gemilerini suda yüzdürebilmeleri için suyun kaldırma kuvvetine ve daha sayısız sebebe, kanuna bağımlıdırlar. Oysa Allah bütün bunlardan münezzeh olandır. Çünkü tüm sebepleri ve bunlardan doğan tüm sonuçları yaratan O'dur. Allah, herşeyi belirli kanunlar, sebep-sonuç ilişkileri çerçevesinde yaratmakta ve bu şekilde insanları denemekte, kimin gerçekten kulluk edeceğini kimin de başka ilahlar edinerek Kendisini inkar edeceğini belirlemektedir. Hiç şüphesiz Allah için sebepsiz yaratmak son derece kolaydır. Nitekim Kuran'da Allah'ın insanlara gösterdiği mucizelerden bahsedilmiştir. Örneğin Hz. İsa'nın babasız doğumu bunlara bir örnektir:

"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir." (Al-i İmran Suresi, 47)

Ayette de görüldüğü gibi Allah 'OL' dedikten sonra gerçekleşmeyecek hiçbir olay yoktur. Allah'ın sonsuz kudret sahibi, tüm kainatın maliki, tüm insanların hakimi olduğu ayetlerde şöyle haber verilmektedir.

Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)

O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (herşey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır. (Enam Suresi, 73)

Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)

Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68)
 

MURATS44

Özel Üye
Kadim

KADİM
ÖNCEDEN YAPAN - ÖNCEDEN BİLDİREN

(Allah buyurur:) "Benim Huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim." (Kaf Suresi, 28)

Allah sonsuz adalet sahibidir. Kendisi'ne kulluk etmeleri için yarattığı insanlara elçiler yollamış, elçileri vasıtasıyla onları uyarıp korkutmuştur. Yine elçilerine indirdiği hak kitaplarla onlara doğruyu yanlıştan ayıracak bir anlayış vermiş, yapmaları gereken ibadetleri açıklamış, hoşnut olacağı ahlakı tarif etmiştir. Ve yine kitaplarında gaybtan haberler vermiş; ölümün insanları apansız yakalayabileceğini, tüm kainatın yok olacağını, kıyametin yaklaşarak gelmekte olduğunu, hesap gününde tüm insanların 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar bile haksızlığa uğratılmadan' hesap vereceklerini, dünyada Kendisi'ne kulluk etmeyenlerin ahirette sonsuz cehennem azabıyla karşılaşacaklarını bildirmiştir.

Kuşkusuz tüm bu bildirilenler Allah'ın insanları önceden uyarmasıdır. Nitekim Allah "Hayır; çünkü o (Kur'an), bir öğüttür. Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın. " (Abese Suresi, 11-12)

ayetleriyle, insanların Kuran ile öğüt alıp doğru yolu bulabileceklerine dikkat çekmiştir. Ayrıca Allah diğer ayetlerinde nankörlük edenlerin uğrayacakları sonu ve geçmiş kavimlerde yaşamış inkarcıların başlarına gelenleri detaylarıyla tarif etmiş ve onların bu durumundan kullarının ibret alması gerektiğini bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen Bana bırak ve onlara az bir süre tanı. Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır: Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azap vardır. (Öyle) Bir gün ki, yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur. Şüphesiz size, üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi. Fakat Firavun elçiye isyan etti, Biz de onu pek vahim bir tarzda (azapla) yakalayıverdik. Eğer inkar edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız? Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir. Şüphesiz, bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir. (Müzzemmil Suresi, 11-19)

Elbette Allah'ın uyarıp korkutmaları sonucunda yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi 'dileyen Rabbimiz'e bir yol bulabilir'. Ama tüm bunlara rağmen yüz çevirmekte olanlar için de acıklı bir azap hak olmuştur. Çünkü Allah en adil şekilde karşılık verendir.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Kadir

KADİR
İSTEDİĞİNİ İSTEDİĞİ GİBİ YAPMAYA GÜÇ YETİREN

O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten yeryüzünü huşu içinde (solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru) görmendir. Ama Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, deprenir ve kabarır. Şüphesiz onu dirilten, ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O, herşeye güç yetirendir. (Fussilet Suresi, 39)

Kuran'ın pek çok ayetinde bildirildiği gibi gerçekleşen her olay Allah'ın bilgisi dahilindedir ve O'nun "Ol" demesiyle meydana gelir. Yeryüzünde her yaprağın düşüşü O'nun izniyledir, yine hiçbir dişi O'nun izni olmadan gebe kalamaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Kainatta gerçekleşen her olay ancak O'nun dilemesiyle vuku bulur. O, iman etmeyen bir kavmin yerine hemen yenisini getirebilecek güçtedir. Dilediğine görülmemiş bir mülk verir, dilediğinden bütün mülkünü çekip alır. İman etmeyen bir kavme, azap hiç ummadıkları bir anda ve hiç ummadıkları bir şekilde gelir. Allah dilerse yeryüzünün tüm bereketini çekip alır, onu kurutur ve üzerinde yaşama dair hiçbir iz bırakmaz. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir kuvvet yoktur. O, istediğini istediği gibi yapmaya güç yetirendir. Allah'ın sonsuz güç ve kudreti ayetlerde şöyle bildirilir:

Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır Suresi, 44)

Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarına getirip-değiştirmeye. Üstelik Bizim önümüze geçilemez. (Mearic Suresi, 40-41)
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Kafi

KAFİ
YETERLİ - VARLIĞI BÜTÜN MEVCUDADIN İHTİYACLARINA YETEN

Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. (Zümer Suresi, 36)

Allah'a kesin bilgiyle iman etmeyen insanlar için yeryüzünde korku duyacakları pek çok olay ve varlık mevcuttur. Kimi insanlardan gelebilecek zararlardan korkar, kimi doğa olaylarından, kimi elindeki mallarınyok olmasından, kimi sevdiği bir yakınını kaybetmekten...

Oysa Allah kesin bilgiyle iman eden insanlara Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (Duhan Suresi, 7-8)

Ayetlerde de bildirildiği gibi göklerde ve yerde tek ilah Allah'tır. Müminler bilirler ki, O'ndan başka hiçbir varlık kendilerine bir zarar vermeye veya bir yarar sağlamaya güç yetiremez. Eğer bir zorlukla karşılaşırlarsa Allah'a yönelip dönerler ve O'nun kendilerine yardım edeceğini, dualarına icabet edeceğini bilirler. Ve asla Allah'tan başkasından bir yardım, bir fayda ummazlar. Çünkü yeryüzünde tek güç sahibi olan O'dur ve hiçbir varlığın O'nun dilemesi dışında bir zarar verme veya fayda getirme kabiliyeti yoktur.
Dolayısıyla gerçekten iman eden bir insan için Allah, yardım dilenecek, korkulacak tek makamdır. Nitekim yukarıdaki ayetlerde haber verilen, 'Allah kuluna yeterli değil mi?' şeklindeki sorudan sonraki ayetler şöyle devam eder:

Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir? ... De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter... (Zümer Suresi, 37-38)
 
Üst Alt