Hisse Alınacak Dersler...

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Hisse Alınacak Dersler
Hisse Alınacak Dersler
Bir şehirde namuslu bir aile varmış. Koca kuyumcu, kadın ise ev hanımıymış. Bir gün kadın her gün süt getiren erkek satıcıdan süt almak için kapı aralığından tenceresini uzatmış. Ama sütçü önceden yapmadığı bir şeyi yapmış. O gün kadının elini şehvetle tutuvermiş. Kadın tencereyi hemen bırakıvermiş.

Sütçünün yaptığına çok üzülmüş. Kocası evine geldiği zaman ağlayarak, "Söyle bugün ne yaptın ki benim başıma şöyle bir iş geldi?" diyerek olanı anlatmış. Bunun üzerine adam şöyle bir itirafta bulunmuş:

''Hanım özür dilerim, bugün hiç yapmadığım bir işi yaptım. Bilezik almak isteyen bir kadın, 'takamıyorum bana yardım et' deyince, bileziği koluna takarken, bunu sanki zor oluyormuş gibi geciktirerek yaptım ki, kolu bir iki saniye daha çok elimde kalsın.

İşte senin başına gelenin sebebi budur.'' demiş.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Hendek Savaşı öncesi hendekler kazılırken, Peygamber Efendimiz de dahil sahabeler günlerce aç kalmışlardı..
Öyle dayanılmaz hale gelmişti ki karınlarına taş bağlamışlardı...
Resulullah sahabeleri kontrol ediyordu..
Hz. Ömer'in yanına geldiğinde,
Nasıl gidiyor ya Ömer! diye sordu..
Hz. Ömer de:
Yandım Ya Resulullah! cevabını verdi..
Resulullah'ın gözleri doldu..
O'nun sıcaktan ve açlıktan böyle söylediğini düşündü..
Ya Ömer! Sana böyle dedirten sebep nedir? diye sordu..
Hz. Ömer batmaya yakın olan güneşe bakarak,
İkindi namazım geçiyor, yandım ya Resulullah! dedi..
Ve hemen namaza durdular...
Peki ya biz..! Güneşin altında günlerce aç susuz iken namaz aklımıza gelir mi acaba...?
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Küçük bir kız öğretmeni ile yunuslar hakkında konuşuyordu.,
Öğretmen bir yunusun insanı yutmasının fiziksel olarak imkansız olduğunu söyledi, çünkü yunusun boğazı çok küçüktür.
Küçük kız “Yunus peygamberi” bir yunusun yuttuğunu söyledi,
sinirlenen öğretmen yunusun insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkansızdı.
Küçük kız şöyle dedi:
“Cennete gittiğim zaman Hz. Yunus’a soracağım.”
Öğretmen “Ya Hz. Yunus cehenneme gittiyse?” diye yanıtladı.
Küçük kız ” O zaman sen sorarsın” dedi..
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Korona değildir aslında bu kadar can alan ; kıyıya vuran çocuk cesetlerinin sızlayışıdır bu...
Depremler değildir bu bizi sarsan ; çöpten ekmek toplayan annenin yürek acısı, evine ekmek götüremeyip intihar eden babanın kahır gözyaşıdır bu...
Çekirge istilası değildir bu gelen ; gayrı meşru yoldan doğurulan ve poşete konulup diri diri çöp kutusuna atılan bebeğin feryadıdır bu...
Bu savaşlar sadece savaş değildir aslında; evinden, yurdundan sürülen, ailesinden koparılan yüzbinlerin iniltisidir bu...
Afrika'da onbinler açlıktan ölürken Avrupa'da insanların fazla yemekten hastalanmasının tezatıdır ve adaletsizliğidir bu...
Müslüman olan iki tarafın tekbir getirerek birbirlerini katletmesinin acı karşılığıdır bu...
Çok su içiyor diye binlerce deveyi katleden sözde medenilerin pisliğinin sonucudur bu...
Kendi elimizle yakıp yıktığımız, talan ettiğimiz doğanın, evsiz bıraktığımız dilsiz yüzbinlerce aciz hayvanın bedduasıdır bu...
Heyelanlar, seller, yangınlar değildir sadece üzerimize yağan belalar ; Savaşta bütün ailesini kaybeden yetimin ölmeden önce "Sizi ALLAH'a şikayet edeceğim" feryadının ALLAH katında karşılık bulmasıdır bu...
Ve en acısı asırlardır müslümansız kalmayan Kabe 'nin ALLAH tarafından müslümansız bırakılıp onu tavaf vazifesinin Ebabil kuşlarına verilmesinin, artık ümmetin tavaf etmeye bile layık görülmediğinin kahreden resmidir bu...

Hadi toplanın insanlık olarak hepimiz kaybettik.
Gidiyoruz...
Alıntı....
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Korona değildir aslında bu kadar can alan ; kıyıya vuran çocuk cesetlerinin sızlayışıdır bu...
Depremler değildir bu bizi sarsan ; çöpten ekmek toplayan annenin yürek acısı, evine ekmek götüremeyip intihar eden babanın kahır gözyaşıdır bu...
Çekirge istilası değildir bu gelen ; gayrı meşru yoldan doğurulan ve poşete konulup diri diri çöp kutusuna atılan bebeğin feryadıdır bu...
Bu savaşlar sadece savaş değildir aslında; evinden, yurdundan sürülen, ailesinden koparılan yüzbinlerin iniltisidir bu...
Afrika'da onbinler açlıktan ölürken Avrupa'da insanların fazla yemekten hastalanmasının tezatıdır ve adaletsizliğidir bu...
Müslüman olan iki tarafın tekbir getirerek birbirlerini katletmesinin acı karşılığıdır bu...
Çok su içiyor diye binlerce deveyi katleden sözde medenilerin pisliğinin sonucudur bu...
Kendi elimizle yakıp yıktığımız, talan ettiğimiz doğanın, evsiz bıraktığımız dilsiz yüzbinlerce aciz hayvanın bedduasıdır bu...
Heyelanlar, seller, yangınlar değildir sadece üzerimize yağan belalar ; Savaşta bütün ailesini kaybeden yetimin ölmeden önce "Sizi ALLAH'a şikayet edeceğim" feryadının ALLAH katında karşılık bulmasıdır bu...
Ve en acısı asırlardır müslümansız kalmayan Kabe 'nin ALLAH tarafından müslümansız bırakılıp onu tavaf vazifesinin Ebabil kuşlarına verilmesinin, artık ümmetin tavaf etmeye bile layık görülmediğinin kahreden resmidir bu...

Hadi toplanın insanlık olarak hepimiz kaybettik.
Gidiyoruz...
Alıntı....
Bu yazıyı okuyunca diken diken oldum, insanlık ne kadar bozulmuş oysa. Müslüman olarak neleri seyre dalmışız, Allahım bizleri affetsin. Çok çok beğendim, buda bizlere ibret olsun...
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Cami ve Kilise

Hazreti Fatih İstanbul’u fethettikten sonra, Avrupa’da fütuhata devam ediyordu. Bir seferinde Sırbistan hududuna gelmiş ve Sırbistan’ın fethi artık an meselesi idi. Sırp Kralı Brankoviç bir yanda Macaristan bir yanda da Türkler olduğu için arada zor durumda kalmıştı. Her iki büyük devletten birine sığınmak, ondan yardım istemek düşüncesiyle, her iki tarafa da elçiler gönderdi.

“Sırbistan elinize geçer ve burayı fethederseniz nasıl muamele edeceksiniz?” diye fikirlerini öğrenmek istedi.
Sırplılar Ortodoks mezhebine mensup olduklarından, Katolik Macar Kralı Hünyad tarafından şu cevabı aldı:
-Eğer Sırbistan bizim elimize geçer ve biz oraları istilâ edersek, bütün Sırplıları Katolik edinceye kadar mücadele ederiz ve bütün kiliseleri yıkar, yerlerine Katolik kilisesi inşa ederiz…

Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine giden elçi şu cevapla dönmüştü:
-Biz Sırbistan’ı alırsak, İslamiyet’in Allah indinde tek din olduğunu ilân ederiz. Ve bu arada hiç kimseyi, kendi dininden dönmeye zorlamayız. İsteyen eski dininin icabı olan kiliseye gider, isteyen Allah indinde tek din olan İslamiyet’i seçer, dünya ve ahiret selâmetine kavuşur.
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Buğday Satıcısı

Adamın biri satmak için pazara buğday götürmüş. Akşam olmuş, pazar toplanmaya başlamış. Herkes malını satıp savmış. Bu adamın malına müşteri çıkmamış. Çıkan da pazarlıkta uyuşmamış. Adam koca çuvalı geri getirmenin sıkıntısıyla düşünürken meşayıhten birinin yolu pazara uğramış:
O zat sormuş:
“-Ne o evladı’ Malını satamadın mı? Bak pazar toplanıyor.”
Adamcağız boynu bükük:
“-Müşteri çıkmadı, Efendi Hazretleri!.” demiş.

Şeyh efendi yerden avuç avuç kum alıp buğdaya karıştırmaya başlamış ve:
“-Şimdi çıkar evlad!” demiş.

Adam şeyhin bu hareketine itiraza yeltenecekmiş ki; hemen yanı başında beliren müşteri mala talib olmuş. Tebessümle oradan ayrılmak üzere olan şeyhin eteğine yapışıp:
“-Bu ne haldir Efendi Hazretleri!”. diyen buğdaycıya şeyh şu cevabı vermiş:
“-Sus! Para, layık olduğu mala gider.”
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Bizi Tanımaz Oldun

Bir Ramazân-ı şerîf ayında türbesinin inşâsı sırasında bu işle meşgul olanlar, oruç olmaları sebebiyle kabri yanında ona karşı lâzım olan edebi tam gösterememişlerdi. Türbe inşâsında çalışan ustalar edebe uymayan şekilde ayaklarını uzatarak oturmuşlardı. Yine bir defâsında kabri yanında böyle ayaklarını uzatıp oturdukları sırada, Sâfî Efendinin rûhâniyeti kendi sûretinde gözüktü. Ayaklarını uzatıp oturanlara tebessüm edip, aralarından İbrâhim adındaki kimseye;

“İbrâhim Bey! Artık sen büyüdün bizi tanımaz oldun.” dedi.

Hemen yerinden fırlayıp;
“Aman efendim ben kimim ki sizi saymayayım.” diyerek, ağladı. Çok gözyaşı döktü. Sonra ayaklarına kapanıp affetmesini istedi. O böyle ağlayıp yalvararak affetmesini isteyince onu affetti. Kendinden öyle geçmişti ki, affedilince kendini toparlayabildi. Artık bu hâdiseden sonra türbenin yanına yaklaşırken tâ uzaktan ayakta durarak edep gösterirdi.

Bu menkıbeyi yazan müellif şöyle demektedir: Bunu anlatmaktan maksadım nefsin terbiyesi içindir. Allahü teâlânın sevgili kulu olan bir mürşid-i kâmil, yetişmiş ve yetiştirebilen bir rehber, mahâretli, mesleğinde mütehassıs bir doktor gibidir.
Talebesinin ıslahı ve yetişmeleri için ne lâzım olursa, ona göre muâmele eder. Kimisine sert muâmele eder. Çünkü iltifat ona zararlıdır. Bâzısına da yumuşak muâmele eder. Her talebe meşrebine, yapısına, huyuna göre terbiye edilir.

Eğer bunun tersi yapılırsa, rehber ne kadar mâhir olursa olsun talebe onu herhangi bir sûretle inkâra kalkışır. Buna gücü yetmezse istikâmetine zarar verir. Güneş her meyveye ve bitkiye yapısına göre parlar. Meyve tatlı ise tadını, acı ise acılığını artırır. Mürşid-i kâmiller de talebenin meşrebine, hâline bakıp ona göre yetiştirirler.
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Bir bardak çay deyip geçmeyin aslında birçok gerçeği gösterir hayatımızdan bir kesittir.
Çayın alt demliği "KAYNANADIR"
Sürekli kaynar durur. Hatta dikkat edilmezse taşabilir.
Üst demlik "GELİNDİR"
Alt demlik kaynadıkça onunda harareti artar. Ama zamanla da olgunlaşır ve demlenir....
“GELİNİN KOCASI” ise Bardaktır. Her iki çaydanlıktan da yeterince nasibini alır.
Biraz kaynana doldurur onu, biraz da gelin. Bu nedenle de
Denge unsurudur. Açık yada demli çayın hoşa gitmemesi bundandır...
"ÇOCUKLAR" çayın şekeridir, tat verir. Çok şeker çayın lezzetini bozar. Şekersiz
çaya alışanlara ise bir tanesi bile fazla gelir...
"GÖRÜMCE" ise çay kaşığıdır. Arada bir gelir karıştırıp gider...
"KAYINPEDER”e gelince... O da çay tabağıdır. Çayın demine, suyuna karışmaz bir
kenarda lök gibi oturur.
Sadece dökülenleri toplar ve çevreye zarar vermesini engeller. Ancak ara sıra
boşaltılması gerekir, yoksa taşıp her şeyi berbat edebilir.
"ÇAY SÜZGECİ" ailenin sahip olduğu değerlerdir. Aileyi dış müdahalelerden korur.
Delikler büyük olursa çayın tadı kaçar.
Suyu ısıtan "ATEŞ" ise hoşgörüdür.
O olmadan çay da olmaz.
KISACASI
Bir bardak çay "AİLEDİR" ve ağız tadıyla içilen bir bardak çayın üstüne yoktur...
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
İmam gözleri yaşlı cemaate dönerek:
-Bu namazımız cemaatle son farz namazımız. Bundan sonra ezan okunacak ama namazlarımızı evde kılacağız.
Cemaat:
-Hocam ne kadar sürecek.
İmam:
-Allah razı oluncaya kadar. Tövbemiz kabul oluncaya kadar.
 
Üst Alt