Türkiye

MURATS44

Özel Üye
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b4/Flag_of_Turkey.svg/125px-Flag_of_Turkey.svg.png

Türkiye veya resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti ( Türkiye Cumhuriyeti ), Asya ve Avrupa kıtalarının her ikisinde de toprağı bulunan bir parlamenter cumhuriyet ülkesi. Topraklarının büyük bölümü Anadolu'ya, küçük bir bölümü ise Balkanlar'ın uzantısı olan Trakya'ya yayılmıştır. Kuzeybatıda Bulgaristan, batıda Yunanistan, kuzeydoğuda Gürcistan, doğuda Ermenistan, İran ve Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan, güneydoğuda ise Irak ve Suriye komşusudur. Güneyini Akdeniz, batısını Ege Denizi ve kuzeyini Karadeniz çevreler. Marmara Denizi ise İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ile birlikte Anadolu'yu Trakya'dan yani Asya'yı Avrupa'dan ayırır.Türkiye, Avrupa ve Asya'nın kavşak noktasında yer alması sayesinde önemli bir jeostratejik güce sahiptir.

Türkiye toprakları üzerindeki ilk yerleşmeler Aiol ve İyon Yunanlıları, Traklar ve Persler gibi çeşitli Eski Anadolu milletleri tarafından Yontma Taş Devri'nde başlatıldı. Ardından Büyük İskender egemenliği altındaki Helenleştirme dönemi geldi, İskender'den sonra sırasıyla Roma ve Bizans dönemleri yaşandı.11. yüzyılda Selçukluların göçleri sonucunda topraklar üzerinde Türkleştirme başladı ve 1071 Malazgirt Muharebesi sonrasında gelen Selçuklu zaferiyle Anadolu'daki Bizans üstünlüğü büyük ölçüde kırıldı. Anadolu Selçukluları, Anadolu'yu 1243'teki Moğol istilasına kadar yönetti. İstila sonrasında pek çok küçük Türk beyliği ortaya çıktı.

13. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlılar, Anadolu'nun yanı sıra Güneydoğu Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika üzerinde toprakları bulunan büyük bir imparatorluk kurarak erken modern dönemde Avrasya ve Afrika'nın büyük bir gücü oldu. İmparatorluk zirvesini 15. ve 17. yüzyıllar arasında, özelikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşadı. 1683 II. Viyana Kuşatması ve 1699 Kutsal İttifak Savaşları sonrasında Türklerin Avrupa topraklarından çekilişi başladı ve Osmanlı İmparatorluğu uzun bir gerileme dönemi yaşadı. Ülkenin birçok alandaki yetersizliğini kanıtlayan 19. yüzyıldaki Tanzimat ıslahatları, modernleşmeyi sağlayamadı ve dağılmayı engelleyemedi. Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na (1914-1918) İttifak Devletleri'nin yanında girdi ve yenik düşerek yıkıldı. Savaşın ardından imparatorluğa bağlı milletler ayrılarak çeşitli yeni devletler kurdular.İşgalci kuvvetlere karşı yapılan Kurtuluş Savaşı (1919-1922) başarıya ulaştıktan sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1923'te günümüz Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

Türkiye pek çok kültürel mirası barındıran demokratik, laik, üniter bir anayasal cumhuriyettir. Resmî dili, nüfusun %85'inin anadili olan Türkçe'dir. Ülkede yaşayan en büyük etnik grup Türkler, ikinci en büyük etnik grup Kürtlerdir. Nüfusunun büyük bölümü Müslümandır. Avrupa Konseyi, NATO, OECD, AGİT ve G-20 topluluklarına üye olan Türkiye, Batı dünyasıyla bütünleşmiştir. 1963'te Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun ortak üyesi olmuş, 1995'te AB Gümrük Birliği'ne katılmış ve Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerine 2005'te başlamıştır. Ülke ayrıca Türk Konseyi, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlere de üyedir. Büyüyen ekonomisi ve diplomatik girişimleri sayesinde bölgesel güç olarak tanımlanmaktadır.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/dd/Turkey_%28orthographic_projection%29.svg/250px-Turkey_%28orthographic_projection%29.svg.png

Köken
İlk Türk-Kağanlığı 552-744 yılları arasında Orta Asya ve Çin bölgelerinde Göktürk Kağanlığı adıyla kurulmaktadır. "Türk" adı bugün kullandığımız şekli ile ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. Çinliler o dönemde Türklerin adını Tūjué olarak kullanırlar. Tarihçi İlber Ortaylı bir makalesinde Ceneviz ve Venedikli tüccar ve diplomatların, 12. yüzyılda, Türkiye'yi Turchia ve Turkmenia olarak tanımladıklarını belirtir. Ayrıca, Türkiye adı ilk defa 1190'da bir yazılı kaynakta, Haçlı Seferi vak'ayinamesinde geçmektedir.Abdulhaluk Çay ise Turchia tanımını çok daha gerilere götürür ve Turchia tabirine ilk defa 6. yüzyılda Bizans kaynaklarında rastlandığını belirtir ve şöyle der "Bu tabir 9. ve 10. yüzyıllarda İdil/Volga Nehri'nden Orta Avrupa'ya kadar uzanan saha için kullanılmıştır."[SUP][[/SUP] Bu kullanımın Kafkasya bölgesinde Hazar Kağanlığı için Doğu Türkiye’si, Arpad Hanedanı'nın kurduğu Macar Devleti için Batı Türkiyesi şeklinde olduğunu ve aynı tabirin 12. yüzyıldan itibaren Anadolu için kullanıldığını belirtir. Tarihte 13-14. yüzyıllarda Mısır Memlûkleri de Türkiye adını kullanmışlardı: "ed-devlet üt Türkiya" (1250-1387).[SUP][/SUP]Osmanlı Devleti'nde, 19. yüzyıla kadar Türkiye adı kullanılmadı; Devlet-i Âliyye, Devlet-i Osmaniye, Memalik-i Şahane, Diyar-ı Rum adları kullanıldı. Fakat dış dünyanın zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu yerine Türkiye adını kullandığı bilinmektedir. O dönemde yabancı dillerle çizilmiş haritalara bakıldığında bu durum açıkça ortadadır. Daha sonra, Jön Türkler arasında Osmaniye yerine Türkistan, Türkeli, Türkili gibi adlar önerildiyse de, Orta Asya'da Türkistan adlı bir bölge olduğundan bu benimsenmedi. Anayasada (1921) "Türkiye"adı yazıldı ve 1923'te cumhuriyetin ilanı ile devletin resmi adı Türkiye Cumhuriyeti olarak kesinleşti.
 

MURATS44

Özel Üye
Tarihçe



Hitit başkenti Hattuşaş'taki Aslanlı Kapı. Kentin tarihi MÖ 6000'lere kadar uzanır.

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/8/80/Hattusa.liongate.jpg/220px-Hattusa.liongate.jpg

Tarihçe

Tarih öncesi Anadolu ve Doğu Trakya
Günümüzde Türkiye sınırları içinde kalan Anadolu Yarımadası, dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Çeşitl Eski Anadolu milletleri bölgede, Cilalı Taş Devri'nin başlangıcına ve Büyük İskender'in fethine kadar varlığını sürdürdü.Bu halkların çoğu Hint-Avrupa dil ailesinin bir kolu olarak kabul edilen Anadolu dillerini konuştu. Bazı bilim insanları Hint-Avrupa dillerinin, yine eski Anadolu dillerinden olan Hitit dili ve Luvi dilinden yayıldığını öne sürdü.Ayrıca Türkiye'nin Avrupa kıtasında kalan bölümünü oluşturan Doğu Trakya ise kırk bin yıl öncesine dayanan bir yerleşim tarihine sahiptir ve bölgenin sakinleri tarıma başlayarak milattan 6000 yıl önce Cilalı Taş Devri'ne geçmiştir.

Geçmişi MÖ 10.000 tarihine kadar uzanan Göbekli Tepe, ülke toprakları üzerindeki bilinen en eski dini yapının bulunduğu yerdir. Geçmişinin MÖ 7500'e veya MÖ 5700'e dayandığı sanılan Orta Anadolu'daki Çatalhöyük, Cilalı Taş Devri ile Bakır Çağı'na ait çok büyük bir yerleşim yeridir ve en iyi korunmuş Cilalı Daş Devri kenti ilan edilerek Temmuz 2012'de UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne dahil edilmiştir. Troya antik kentinde ise Cilalı Taş Devri'nde başlayan yerleşmeler, Demir Çağı'na kadar devam etmiştir.

Anadolu'nun bilinen ilk sakinleri, Hatti ve Hurri toplumlarıdır. Hint-Avrupa milletlerinden olmayan bu iki toplum, yaklaşık olarak MÖ 2300'lü yıllarda Orta ve Doğu Anadolu'da yaşadı. Hatti ve Hurriler, Hint-Avrupa milletlerinden Hititler'in MÖ 2000-1700 yıllarında Anadolu'ya gelmesiyle yerini Hititler'e bıraktı. Hititler, bölgedeki ilk büyük krallığı MÖ 13. yüzyılda kurdular. Asurlular, MÖ 1950'den MÖ 612'ye kadar günümüz Türkiye'sinin güneydoğu topraklarını fethetti ve yerleşti. Urartular'ın MÖ. 9. yüzyılda Asurlular'ın kuzeyindeki güçlü rakibi olduğu ise Asur kitabeleri aracılığıyla öğrenildi.

Hitit İmparatorluğu'nun MÖ yaklaşık 1180'li yıllarda çöküşünün ardından Hint-Avrupa milletlerinden Friglerin kurdukları Frigya, MÖ 7. yüzyılda Kimmerler tarafından yapılan saldırılara kadar Anadolu'da üstünlük elde etti. Aynı kaderi MÖ 714 ile MÖ 590 yılları arasında Urartular da yaşayarak parçalandı. Frigya'dan sonra Lidya, Karya ve Likya devletleri bölgede güç yakalayarak söz sahibi oldu.

Antik çağ ve Bizans dönemi
6. yüzyılda Bizans'ın kilise olarak yaptırdığı Ayasofya, sonradan camiye ve müzeye çevrildi.

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/9/97/Turkey-3019_-_Hagia_Sophia_%282216460729%29.jpg/220px-Turkey-3019_-_Hagia_Sophia_%282216460729%29.jpg

Anadolu'nun sahil şeridinde MÖ 1200 yıllarında büyük ölçüde Aiol, İyon ve Yunan yerleşimleri başladı. Bu yerleşimciler tarafından Milet, Efes, Smyrna ve Byzantium gibi çok sayıda önemli şehir kuruldu. Son olarak Yunan koloniciler tarafından MÖ 657'de Megara kenti ortaya çıkarıldı. Yine bu dönemlerde, MÖ 6. yüzyılda, Türkiye'nin şu anki doğu toprakları üzerinde Trakya kökenli Ermeni Orontid Hanedanı tarafından bir devlet kuruldu.
Anadolu, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Pers Ahameniş İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi ve bu egemenlik MÖ 334 yılındaki Büyük İskender'in fethine kadar devam etti. İskender döneminde kültürel kaynaşma ve Helenleştirme hareketi başlatıldı. MÖ 323'te İskender'in ölümünün ardından Anadolu bölünerek küçük Helenistik krallıklar ortaya çıktı. Tüm bu krallıklar, MÖ 1. yüzyıl ortalarında Roma Cumhuriyeti'nin bir parçası haline geldi.Büyük İskender'in fetihleriyle başlattığı Helenleşme hareketi ise Roma döneminde hızlandırıldı, bu nedenle daha önceki yüzyıllarda var olan Anadolu dilleri ve kültürlerinin nesli tükenerek yerini Yunan dil ve kültürüne bıraktı.

324 yılında Roma İmparatoru I. Konstantin, imparatorluğun başkentini Byzantium'a taşıdı ve şehrin adını Nova Roma olarak değiştirdi. I. Theodosius'un iki erkek çocuğu, babalarının 395'te ölmesinin ardından Roma İmparatorluğu'nu ikiye bölerek paylaştı. Halk arasında Konstantinopolis olarak yaygınlaşan başkent, Doğu Roma İmparatorluğu'nun da başkenti oldu. Doğu Roma İmparatorluğu daha sonraki yıllarda Bizans İmparatorluğu olarak anılmaya başladı ve günümüz Türkiye topraklarının önemli bir kısmında Orta Çağ sonuna kadar varlığını sürdürdü.
Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu

Konya'daki Mevlânâ Müzesi, 1274'te Selçuklular tarafından inşa edildi. Konya, Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkentiydi.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/ef/Mausoleo_Mevlana.jpg/220px-Mausoleo_Mevlana.jpg

Selçuklu hanedanının Kınık boyundan olan Oğuz Türkleri, Müslüman olduktan sonra İslam dünyası çevrelerine daha yakın yerlerde ikamet ettiler, 9. yüzyılda Hazar Denizi ve Aral Gölü'nün kuzeyine yerleşmeye başladılar.10. yüzyılda Selçuklular, Pers yurdunu da sınırları içine katarak atalarının vatanı Orta Asya'dan batıya doğru göç etmeye başladılar ve Büyük Selçuklu Devleti'ni kurdular.

11. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular, Anadolu'nun doğu bölgelerine yerleşmeye ve akınlar yapmaya başladı. 1071'de Sultan Alp Arslan döneminde, Selçuklu Türkleri ve Bizans arasında yapılan Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra gelen Selçuklu zaferiyle Anadolu toprakları üzerinde Türkleştirme hareketi başladı.Bu hareketle birlikte Anadolu'da Türk dilleri ve İslam tanıtılarak yaygın hâle geldi. Böylece bölgede yaygın olan Hristiyanlık ve Yunanca, yerini yavaş yavaş İslam dini ve Türk dillerine bıraktı.

1243'te Kösedağ Muharebesi sonrasında Anadolu Selçuklu Devleti orduları Moğol ordularına yenilince devlet parçalandı. Yerine ise küçük Türk beylikleri ortaya çıktı. Bu beyliklerden biri olan Osman Gazi'nin beyliği, sonraki iki yüz yıl içinde büyüyerek Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Levant'ı hâkimiyeti altına alan Osmanlı İmparatorluğu hâline geldi. 1453 yılında, Padişah Fatih Sultan Mehmet dönemi yaşanırken Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis ele geçirildi ve imparatorluk tarihe karıştı.
1514 yılında I. Selim (1512–1520), Çaldıran Muharebesi'nde Safevî hükümdarı Şah İsmail'i yenerek imparatorluğun sınırlarını doğu yönünde genişletti. 1517'de Levant, Mısır ve Cezayir'i ele geçirdi. Ayrıca Kızıldeniz'e ulaşmış oldu ve Memlûk Sultanlığı'nı yıkarak halifeliğin Osmanlı Hanedanı'na geçmesini sağladı. Ardından Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi üzerinde Osmanlı ve Portekiz imparatorlukları arasında Hint Okyanusu'nda üstünlüğü ele geçirmek için çeşitli deniz muharebeleri yapıldı. Portekizlilerin Hindistan üzerinde egemenlik sağlaması Osmanlı tarafından bir tehdit olarak algılandı; çünkü 15. yüzyıl sonlarındaki Coğrafi Keşifler sayesinde Ümit Burnu ve Amerika'nın keşfedilmesi, Osmanlı'nın elinde tuttuğu Doğu Asya ile Batı Avrupa arasında ticareti sağlayan eski ticaret yollarının önemini yitirmesine neden olup Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etkilemişti.[SUP]
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b5/Dolmabah%C3%A7e_Palace_%28cropped%29.JPG/200px-Dolmabah%C3%A7e_Palace_%28cropped%29.JPG
[/SUP]
Osmanlı 16. ve 17. yüzyılda, özellikle Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde tarihinin zirvesine ulaştı. Bu dönemde batıda Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'na doğru topraklar genişletilerek Balkanlar'ın tamamı, Orta Avrupa ve Lehistan'ın güney kısmı ele geçirildi.[SUP][52][/SUP] Osmanlı Donanması, denizde çeşitli rekabetlere girerek başarılar kazandı. 1538'de yapılan Preveze Deniz Muharebesi'nde Barbaros Hayreddin Paşa'nın Haçlılar'ı mağlup etmesinden sonra imparatorluğun Akdeniz'deki kontrolü arttı. Doğuda ise Safevî Devleti ile mezhep farklılıklarından ve toprak anlaşmazlıklarından kaynaklanan bazı çatışmalar zaman zaman savaşa dönüşerek 16. ve 18. yüzyıl arasında devam etti.

Osmanlı İmparatorluğu, Batı Avrupa'da gerçekleşen Rönesans, Bilimsel Devrim, Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi gibi yeni gelişmeleri ülkesine getiremeyerek çağın gerisinde kaldı. Kutsal İttifak Savaşları'nın bitmesiyle 1699'da imzalanan Karlofça Antlaşması sonrasında Osmanlı İmparatorluğu yavaşça gerilemeye başladı. Yapılan pek çok ıslahat ve 19. yüzyılda ilan edilen Tanzimat Fermanı ülkenin modernleşmesini amaçladı, ancak başarılı olamadı. Bunun yanı sıra ülkede toprak bütünlüğünü korumak için geliştirilen, farklı dinî ve etnik kökenlere sahip kişilerin bir arada yaşaması fikrini içeren Osmanlıcılık akımı da başarıya ulaşamayarak dağılmanın önüne geçemedi. 1854'te Kırım Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ilk kez dış borçlanmaya gitti, ancak alınan borçlar ödenemedi. Sonraki yirmi yıl içinde yüksek seviyelere ulaşarak ekonominin iflasın eşiğine gelmesine sebep oldu ve Osmanlı hükûmetini zor durumda bıraktı. Bunu 1875-78 Doğu Krizi ve 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı gibi felaketler izledi. Sonuç olarak Osmanlı ekonomisi borçlarını ödeyemeyerek harap duruma gelince alacaklı ülkeler tarafından 1881'de, borçların tahsilatını sağlayacak Düyun-u Umumiye kuruldu. Böylece Osmanlı devletinin gelirlerinin kontrolü alacaklı ülkelerin eline geçti. 20. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu, Avrupalı güçlerle karşılaştırıldığında sanayileşememiş gelişmemiş bir ülke konumuna geldi.

Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarının sınırları, askeri gücü ve zenginlik düzeyi giderek azalınca Balkanlar'da yaşayan Müslümanlar gördükleri eziyetler sebebiyle Anadolu'ya göç etmeye başladı. Aynı şekilde Rusların Kafkasya topraklarını ele geçirmesi sonucunda buradaki Müslümanlar da Anadolu'ya geldi.İmparatorluğun yine son zamanlarında milliyetçilik isyanlarının çıkmasıyla milletler arasında çeşitli etnik gerginlikler yaşandı, bu etnik gerginlikler Ermeni Sorunu gibi çeşitli sorunları ortaya çıkardı. Sultan II. Abdülhamid'in aşırı otoriter yönetimine bir tepki olarak gelişen Jön Türk hareketinin 1908'de yaptığı devrimle II. Meşrutiyet ilan edildi. Ardından 5 Ekim 1908'de Bulgaristan'ın resmen bağımsız olması ve 6 Ekim 1908'de Avusturya-Macaristan'ın Bosna'yı tek taraflı ilhakı ülkedeki kaos ortamını büyüttü. Bu olayları, pek çok canın ve toprağın kaybına sebep olan Trablusgarp Savaşı (1911-12) ile Balkan Savaşları (1912-13) izledi. 23 Ocak 1913'te, I. Balkan Savaşı sırasında gerçekleşen Bâb-ı Âli Baskını, diktatör Üç Paşalar'ı başa getirdi ve yönetimi ele geçirmelerine yol açtı.

Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletleri'nin yanında girdi ve savaştan yenik çıktı. Savaş sırasında Ermenilerle yaşanan etnik gerginliklerin tırmanması üzerine çıkarılan Tehcir Kanunu'yla Ermeniler, Doğu Anadolu Bölgesi'nden Suriye'ye devlet eliyle göç ettirildi. Göçlerde farklı kaynaklara göre 300.000 ile 1.500.000 arasında Ermeni hayatını kaybetti. Bu ölümler, çeşitli kaynaklar tarafından Ermeni Soykırımı olarak tanımlandı. Türk tarafı ise olayların soykırım olmadığını ifade ederek Ermenilerin yalnızca yerlerinin değiştirildiğini belirtti. Ermenilerin yanı sıra imparatorlukta savaş devam ederken Rum ve Süryanilerin de öldürüldüğü iddia edildi. 30 Ekim 1918'de Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletleri ile Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzaladı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması ise Osmanlı topraklarını İtilaf Devletleri arasında paylaştırdı ancak yürürlüğe giremedi.
 

MURATS44

Özel Üye
Türkiye Cumhuriyeti

Türkiye Cumhuriyeti
I. Dünya Savaşı bitiminde imzalanan Mondros'tan sonra İtilaf Devletleri tarafından İstanbul, İzmir ve diğer Osmanlı topraklarının işgali, Türk Ulusal Hareketi'ni ortaya çıkardı. Çanakkale Savaşı'nın öne çıkan isimlerinden biri olan Mustafa Kemal Paşa'nın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı ile Sevr Antlaşması'nın getirdiği şartları iptal edip Misak-ı Millî sınırları içinde kalan ülke topraklarının bütünlüğünü korumayı amaçlayan Türk Kurtuluş Savaşı başlatıldı.

18 Eylül 1922 itibarıyla ülkedeki tüm düşman kuvvetleri kovuldu ve Nisan 1920'den beri kendisini ülkenin meşru hükûmeti ilan eden Ankara merkezli Türk rejimi, eski Osmanlı'dan gelen sistemi yasallaştırarak yeni cumhuriyetçi siyasi sisteme geçmeye başladı. 1 Kasım'da Türkiye Büyük Millet Meclisi, saltanatı kaldırdı ve 623 yıllık monarşik Osmanlı resmen tarih sahnesinden silindi. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun devamı niteliğindeki yeni Türkice Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınmasını sağladı ve 29 Ekim 1923'te yeni başkent Ankara'da resmen cumhuriyet ilan edildi. Lozan sonrasında antlaşma maddeleri gereğince yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi kapsamında Türkiye'deki 1.1 milyon Rum ile Yunanistan'daki 380.000 Türk yer değiştirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal, eski Osmanlı-Türk devletini yeni bir laik cumhuriyete dönüştürme amacı içeren birçok devrim yaptı.Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile kendisine "Atatürk" soyadını verdi.

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye, uzun süre tarafsızlığını korudu ancak savaşın son aylarında, 23 Şubat 1945'te Müttefik Devletler'in yanında yer aldı. 26 Haziran 1945'te ise Birleşmiş Milletler'in kurucu üyelerinden biri oldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Yunanistan'da çıkan komünist isyanının bastırılmasında karşılaşılan zorluklar ve Sovyetler Birliği'nin Türk Boğazları'nda askeri üs talep etmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin 1947'de Truman Doktrini'ni ilanıyla sonuçlandı. Doktrin, Türkiye ve Yunanistan güvenliğini sağlamayı amaçlayarak askeri ve ekonomik destek sağladı. Her iki ülke de 1948 yılında Avrupa ekonomisinin yeniden inşası için Marshall Planı ve OEEC'ye dahil edildi, daha sonra 1961 yılında OECD'nin kurucu üyesi haline geldi.

Kore Savaşı'na Birleşmiş Milletler kuvvetleri ile birlikte katılan Türkiye, 1952 yılında NATO'ya katıldı ve Sovyet yayılmacılığına karşı Akdeniz'deki bir siper durumuna geldi. 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta gerçekleşen darbe, EOKA-B'nin faaliyetleri, Enosis (adayı Yunanistan ile birleştirme) planları ve yaşanan toplumlar arası çatışmanın tırmanması sonucunda Türkiye, 20 Temmuz 1974'te adaya asker çıkardı.Dokuz yıl sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurularak ada ikiye bölündü ancak ülke yalnızca Türkiye tarafından tanındı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin tek partili dönemi, 1946'da son buldu. Ardından gelen çok partili demokrasi dönemi 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarındaki askerî müdahalelerle kesintiye uğradı. 1984'ten itibaren ayrılıkçı bir Kürt örgütü olan PKK, Türk hükûmetine karşı ayaklanma ve saldırı kampanyalarına başladı, örgütün faaliyetleri sonucunda 40.000'den fazla insan hayatını kaybetti. Günümüzde Türk tarafı, örgütle çözüm süreci görüşmelerini başlattı.1980'li yıllarda Türk ekonomisinin liberalleştirilmesinden bu yana ülke güçlü bir ekonomik büyüme ve siyasi istikrar yakaladı. 2013'te Gezi Parkı'ndaki düzenlemeler nedeniyle başlayan protestolar, daha sonra hükûmet karşıtı protestolara dönüşerek birçok ilde patlak verdi ancak hükûmet tarafından bastırıldı.

İdari bölünüş

Daha fazla bilgi için bkz.: Türkiye'nin coğrafi bölgeleri, Türkiye'nin illeri, Türkiye'nin ilçeleri, ve Türkiye'nin İBBS'si
Türkiye, idari açıdan üniter bir yapıya sahiptir ve bu durum Türk kamu yönetimine şekil veren en önemli etkenlerdendir. Devletin temel işleyişindeki üç güç olan yasama, yürütme ve yargı dikkate alındığında, yerel yönetimlerin hemen hemen herhangi bir gücü yoktur. İllerin ve diğer birimlerin yönetimi, merkezi yönetimden sonra gelir. Yerel yönetimler yalnızca bulunduklara hizmet vermek amacıyla kurulmuşlardır. İllerin başında valiler, ilçelerin başında kaymakamlar yönetici olarak görevlidir. Vali ve kaymakamın yanı sıra, merkezi yönetimi ve belediye başkanları tarafından atanan diğer üst düzey yetkililer de vardır.

Türkiye'nin başkenti Ankara'dır. Ülkenin en büyük idari birimleri illerdir ve 81 il vardır. Bu iller ilçelere ayrılmıştır, toplamda 923 ilçe mevcuttur.Ayrıca ülke coğrafi, demografik ve ekonomik koşullar göz önüne alınarak 7 bölge ve 21 alt bölgeye ayrılmıştır ancak bu bölgeler herhangi bir idari yapıyı temsil etmemektedir.
t%C3%BCrkiye+haritas%C4%B1.jpg

 

MURATS44

Özel Üye
Siyaset

Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/39/Recep_Tayyip_Erdogan.PNG/125px-Recep_Tayyip_Erdogan.PNG

Türkiye, parlamenter temsilî demokrasinin uygulandığı bir ülkedir. 1923 yılında cumhuriyetin ilanından bu yana ülkedeki laiklik güçlü bir şekilde gelişmiştir.Türkiye'nin anayasası, ülkenin yasal sistemini ortaya koyar. Hükûmetin temel ilkelerini içerir ve üniter bir merkezi devlet olarak Türkiye'yi tanımlar. Cumhurbaşkanı, ülkenin başkanıdır ancak büyük ölçüde törensel bir role sahiptir. Beş yıllık aralıklarla yapılan doğrudan seçimlerle göreve gelir. Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin halk oylamasıyla seçilen ilk cumhurbaşkanıdır.

Türkiye'de yürütme gücünün ve Bakanlar Kurulu'nun başında başbakan vardır. Yasama görevi ülkenin tek parlamentosu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne aittir. Yargı, yasama ve yürütme güçlerinden bağımsızdır. Anayasa Mahkemesi, yapılan yasaların ve alınan kararların anayasa ile uygunluğunu denetlemekle yükümlüdür. Danıştay, idari davalar için başvurulabilecek en son mahkemedir. Yargıtay ise karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.

Başbakan, genellikle parlamentoda en fazla sandalyeye sahip olan partinin başkanıdır ve ülkenin hükûmetini oluşturmakla görevlidir, bu hükûmet ise güvenoyu toplamak zorundadır. Adalet ve Kalkınma Partisi (kısaca AKP veya AK Parti olarak bilinir) çıkışlı önceki başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2011 genel seçimleri de dahil olmak üzere üç kez halk oylarıyla başbakan seçilmiştir.

Her iki cinsiyet için genel oy hakkı, 1933 yılından bu yana Türkiye genelinde uygulanmaktadır ve 18 yaşına girmiş her Türk vatandaşı seçme hakkına sahiptir. Türkiye'de 85 seçim bölgesi vardır ve bu seçim bölgelerinden aday olan kırk yaş üstü kişilerden 550 tanesi dört yıl aralıklarla liste usulü nispi temsil yoluyla milletvekili olarak seçilir. Anayasa Mahkemesi, laiklik karşıtı veya ayrılıkçı gördüğü siyasi partilerin kamu finansmanını veya tamamen varlıklarını ortadan kaldırma hakkına sahiptir.Ülkede %10 seçim barajı uygulaması vardır.

Türkiye'de İslamcılar ve Atatürk'ün yaptığı devrimleri destekleyen Kemalistler, kamu hayatında dinin uygun rolü konusunda tartışmalar yaşayan iki uç taraftır. Kemalistler, laik anayasal demokrasinin ve batılı laik yaşam tarzının savunucusu konumundadırlar. Ekonomi, eğitim ve diğer kamu hizmetlerinde ise devlet müdahalesinin destekçisidirler.

Ahmet Davutoğlu
Başbakan
[SUP]
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d9/Ahmet_Davuto%C4%9Flu_%28cropped_version%29.JPG/115px-Ahmet_Davuto%C4%9Flu_%28cropped_version%29.JPG
[/SUP]
Türkiye'de insan hakları, uluslararası ortamda kınamalara maruz kalmış ve çeşitli tartışmalara yol açmıştır. 1998 ve 2008 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından özellikle yaşama hakkı olmak üzere genel insan hakları ihlalleri ve özgürlük ihlalleri nedeniyle Türkiye aleyhinde 1.600 karar alınmıştır. Aynı zamanda Kürt hakları, kadın hakları ve basın özgürlüğü gibi diğer konular da tartışmalara sebep olmuştur. Günümüzde Türkiye'nin insan hakları ihlallerindeki sicili, AB üyeliğine bir engel teşkil etmeye devam etmektedir. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre uzun yıllardır ülkeyi yöneten AKP hükûmeti, basın özgürlüğü açısından dünyanın en büyük baskılarından birini uygulamaktadır. Ülkede çok sayıda gazeteci Ergenekon ve Balyoz davaları gibi çeşitli davalar kapsamında "terörizm" ve "devlet karşıtı faaliyetler" ile suçlanarak tutuklandı. "Türklüğü aşağılamak" ve "yargıyı etkilemek" suçlarıyla da gazetecilere karşı çeşitli kovuşturmalar başlatıldı, ayrıca hükûmetin basındaki oto-sansürü içselleştirdiği iddia edildi. 2013 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi, Türkiye'de 211 gazetecinin hapse atıldığını rapor ederek ülkenin bu rakamla en fazla gazeteci tutuklayan ülke sıralamasında tepeye yerleştirdiğini bildirdi.

Hukuk

Türkiye'de, tamamı Avrupa kıtasıyla uyumlu hâle getirilmiş olan bir hukuk sistemi vardır. Örneğin Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu, İsviçre'den alınmıştır. Medeni Kanun, İsviçre'nin medeni kanununun Türk kültürüne uyarlanmasıyla hazırlanmıştır. İdare Hukuku kuralları Fransa'daki muadili ile benzerlikler taşır, Ceza Kanunu ise İtalya'dan alınmıştır.

Türkiye'de güçler ayrılığı ilkesi benimsemiştir. Bu ilke doğrultusunda, yargı gücü Türk milleti adına yalnızca bağımsız mahkemeler tarafından kullanılabilir. Mahkemelerin bağımsızlığı ve kuruluşu, hâkim ve savcıların görev süreleri boyunca güvenliklerinin sağlanması, hâkim ve savcıların görevleri, hâkim ve savcıların denetlenmesi, askerî mahkemeler ve kuruluşu, yüksek mahkemelerin yetki ve görevleri Türkiye Anayasası ile belirlenir.

Türkiye Anayasası'nın 142. maddesine göre mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ile yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu yasada ve ilgili diğer anayasa maddeleri doğrultusunda Türkiye'deki mahkeme sistemi üç ana başlık altında toplanır: Yargı Mahkemeleri, İdare Mahkemeler ve Askerî Mahkemeler. Her başlık, birinci derece mahkemeler ile yüksek maddeleri bünyesinde barındırır. Ülkedeki adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemek için Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur.

Türkiye'de kolluk kuvvetleri Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi çeşitli birimlere ayrılmaktadır. Tüm bu kolluk kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'na veya çoğunlukla İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak hareket ederler. Adalet Bakanlığı tarafından Kasım 2008'de açıklanan rakamlara göre, Türkiye cezaevlerinde bulunun kişi sayısı 100.000'i aşmıştır ve bu rakam 2000'lerin başındaki sayının iki katıdır.
 

MURATS44

Özel Üye
Dış ilişkiler

1963'ten bu yana AET'nin ortak üyesi olan ve 1995'te AB Gümrük Birliği'ne katılan Türkiye, 2005 yılında Avrupa Birliği'ne tam üyelik müzakerelerine başladı.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/c/c1/EU_and_Turkey_Locator_Map.png/220px-EU_and_Turkey_Locator_Map.png

Dış ilişkiler
Türkiye, Birleşmiş Milletler (1945), OECD (1961), İslam İşbirliği Teşkilatı (1969), AGİT (1973), EİT (1985), KEİ (1992), D-8 (1997) ve G-20 (1999) gibi uluslararası örgütlerin kurucu üyelerinden birisidir. 1951-1952, 1954-1955, 1961 ve son olarak 2009-2010 yıllarında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde geçici üye olarak görev yapmıştır.

Geleneksel Batı yönelimi doğrultusunda, Avrupa ile ilişkiler her zaman Türk dış politikasının merkezî bir parçası olmuştur ve günümüzde Türkiye için stratejik bir hedef ve devlet politikası olarak kabul edilmektedir. 1949 yılında Avrupa Konseyi'ne üye olan ülke, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (sonradan Avrupa Birliği'ne dönüştü) ile ortaklık ilişkisi kurdu. Uzun yıllar devam eden siyasi görüşmelerin ardından, 1987 yılında AET'ye tam üyelik için başvurdu, 1992 yılında Batı Avrupa Birliği'nin ortak üyesi oldu, 1995'te AB Gümrük Birliği'ne katıldı ve nihayet 2005 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başladı.Türkiye'nin Kıbrıs Sorunu'nda AB üyelerinin aksine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni desteklemesi, AB ilişkilerini zorlaştırmakta ve ülkenin AB'ye üyelik sürecindeki önemli bir engel olmaya devam etmektedir.

Türkiye'nin dış ilişkilerinin bir diğer belirleyici unsuru Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler olmuştur. Sovyetler Birliği'nin oluşturduğu ortak tehdit sebebiyle Türkiye, 1952'de NATO'ya üye oldu ve Soğuk Savaş boyunca Washington hükûmetleri ile yakın ikili ilişkiler içinde bulundu. Türkiye, Avrupa Birliği'ne üyelik gibi önemli konular da dahil olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'nin siyasi, ekonomik ve diplomatik desteğinden yararlandı.Soğuk Savaş sonrasındaki dönemde Türkiye'nin jeostratejik önemi, çevresine bulunan Orta Doğu, Kafkasya ve Balkan coğrafyalarına doğru kaydı.

1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının üzerine Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını elde ettiler. Türkiye, Ön ve Orta Asya'da bulunan bu cumhuriyetler ile ikili ilişkilerini, aralarında bulunan derin kültürel ve dilsel bağ sebebiyle ilerletme çabası içine girdi. Özellikle Azerbaycan, Türkiye ile ilişkilerinin önemini vurguladı.Bakü'den Ceyhan'a uzanan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC), Hazar Denizi'ndeki petrolü küresel pazara aktarmayı sağlamakta ve Türkiye'nin dış politika stratejisinin bir bölümünü oluşturmaktadır.Azerbaycan'ın Ermenistan ile yaptığı Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ı destekleyen Türkiye, savaş yıllarından bu yana Ermenistan ile var olan sınır kapılarını kapalı tutmaktadır.Günümüzde AK Parti hükûmeti dönemi, Türkiye'nin Yeni Osmanlıcılık dönemi olarak adlandırıldı ve ülkenin etkisi stratejik konumuna bağlı olarak Ortadoğu'da arttı. Bu politikalar Türkiye'nin çevresindeki Arap ülkeleriyle sorunlar yaşamasına yol açtı. Örneğin Suriye İç Savaşı'ndan sonra Suriye ile, Muhammed Mursi'nin devrilmesinden sonra Mısır ile Türkiye'nin arası bozuldu

Türkiye, 1950'den bu yana Birleşmiş Milletler ve NATO bünyesi dahilinde uluslararası alanda çeşitli güçlerin korunmasına yardımcı olmuştur. Somali ile eski Yugoslavya'da barış ortamının korunmasına destek sağlamış ve Birinci Körfez Savaşı'nda koalisyon güçlerini desteklemiştir. Bunun yanı sıra varlığı tartışmalı olsa da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında 36.000 askerini bulundurmaktadır.Afganistan'da Amerika Birleşik Devletleri'nin istikrar gücü, BM yetkilisi ve 2001'den bu yana NATO komutası altında Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti'nin bir parçası olarak bulunmaktadır. 2003'ten beri Türkiye, Avrupa Kolordusu'na askerî personel sağlamakta ve AB Savaş Grupları'nda yer almaktadır


 

MURATS44

Özel Üye
Ordu

Ordu:
Türkiye'nin silahlı kuvvetleri, NATO üyesi ülkeler arasında ABD Silahlı Kuvvetleri'nden sonra gelen en büyük ikinci askerî güçtür ve 2011 NATO sayımlarına göre tahmini 495.000 konuşlandırılabilir kuvveti bulunmaktadır. Almanya, Belçika, Hollanda ve İtalya ile birlikte NATO'nun nükleer paylaşım politikasının bir parçası olan beş ülkeden biridir. İncirlik Hava Üssü'nde toplam 90 tane B61 nükleer bombası bulunmaktadır, bunlardan 40 tanesi nükleer bir çatışma durumunda NATO'dan onay almak şartıyla Türk Hava Kuvvetleri'nin kullanması için tahsis edilmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri üç bölümden oluşur: Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri. İç emniyeti sağlama ve askeri işlevleri olan Jandarma ile Sahil Güvenlik, barış zamanında İçişleri Bakanlığı'na, savaş zamanında Kara ve Deniz kuvvetlerine bağlıdır.Türk Silahlı Kuvvetleri'ni komuta edip yönlendiren en üst düzey birim olan Genelkurmay Başkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanır ve başbakana karşı sorumludur. Bakanlar Kurulu, millî güvenlik ve ülke savunması için yeterli silahlı kuvvetlerin hazırlanması konularında meclise karşı sorumludur. Ancak savaş ilan etme, dış ülkelere asker gönderme veya dış ülke askerlerinin Türkiye'ye konuşlanmasına izin verme yetkileri yalnızca meclise aittir.

Sağlık sorunu olmayan her erkek Türk vatandaşının eğitim durumu ve iş yerine bağlı olarak üç hafta ile bir yıl arasında değişen bir süreliğine askerî hizmet yapması zorunludur Türkiye'de vicdanî ret uygulaması bulunmamaktadır ve askerlik yerine sivil bir alternatif sunulmamaktadır.
 

MURATS44

Özel Üye
Coğrafi Konum

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/db/Turkey_topo.jpg/220px-Turkey_topo.jpg

Türkiye, iki kıtada toprağı bulunan bir Avrasya ülkesidir. Topraklarının %97'si Asya üzerinde bulunur ve bu kısım Anadolu diye adlandırılır. Kalan %3'lük kısım ise Avrupa kıtasında kalır ve Doğu Trakya diye adlandırılır. Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazı Anadolu'yu Trakya'dan, Asya'yı Avrupa'dan ayırır.

Türkiye toprakları kabaca bir dikdörtgen şeklini andırır, 1.600 kilometre (1.000 mi) uzunluğunda ve 800 km (500 mi) genişliğindedir. 36° ve 42° kuzey paralelleri ile 26° ve 45° doğu meridyenleri arasına yerleşmiştir. Gölleriyle birlikte 783.562 kilometre karelik (300,948 sq mi) bir alanı kaplar. Bunun 755.688 kilometre karesi (291.773 sq mi) Asya topraklarını oluştururken, geriye kalan 23.764 kilometre karesi (9.174 sq mi) Avrupa topraklarını oluşturur. Bu rakamlarla, yüzölçümü açısından dünyanın en büyük 37. ülkesidir. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. Batısında Ege Denizi, kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde Akdeniz bulunmaktadır. Kuzeybatısında ise Marmara Denizi yer alır.

Türkiye'nin Avrupa'daki kısmı olan Doğu Trakya'da Yunanistan ve Bulgaristan ile sınırı bulunmaktadır. Asya'daki kısmı olan Anadolu'da ise dar kıyı ovalarıyla çevrilmiş yüksek bir merkezi platodur. Kuzeyde Köroğlu ve Kuzey Anadolu Dağları ile, güneyde Toros Dağları ile çevrilmiştir. Türkiye'nin doğusuna gidildikçe yükselti artar ve burası Fırat, Dicle, Aras gibi çeşitli nehirlerin kaynağıdır. Ayrıca 5.137 metre (16.854 ft) yüksekliğindeki Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı ve en büyük gölü olan Van Gölü de Doğu Anadolu'da yer alır. Türkiye, Anadolu toprakları üzerinde kuzeydoğuda Gürcistan, doğuda Ermenistan, Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve İran, güneydoğuda Irak ve Suriye ile komşudur.

Türkiye, yedi coğrafi bölgeye bölünmüştür. Bunlar Akdeniz, Doğu Anadolu, Ege, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz ve Marmara bölgeleridir. Dar bir kemere benzeyen Karadeniz Bölgesi, Kuzey Anadolu boyunca düzensiz bir şekilde uzanır ve ülkenin toplam yüzölçümünün altıda birini oluşturur. Geleneksel bir eğilim olarak, doğuya doğru gidildikçe engebenin artmasına paralel olarak yaylacılığın arttığı görülür.

Türkiye'nin yer şekillerinin çeşitliliği, binlerce yıldır bölgenin arazisini şekillendiren yerin hareketliliğinin bir sonucudur. Üzerinde sönmüş volkanlar bulundurur ve hâlâ daha sıklıkla depremler meydana gelmektedir. Çanakkale ve İstanbul Boğazları, varlıklarını ülkedeki fay hatlarına borçludurlar. Ülkenin kuzeyinde ve doğusunda günümüzde de depremlere sebep olan büyük fay hatları vardır. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde 1999'da meydana gelen büyük Marmara depremi, binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
 

MURATS44

Özel Üye
Biyoçeşitlilik

Biyolojik çeşitlilik
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/18/Sumela_Showing_Location.JPG/220px-Sumela_Showing_Location.JPG
Kuzey Anadolu Dağları'ndaki
Sümela Manastırı. Bu dağlar,
ılıman yağmur ormanları, flora
ve faunalarıyla birlikte bir
ekolojik bölge oluşturur.
Türkiye'nin olağanüstü ekosistemi ve habitat çeşitliliği, ülkede önemli bir tür çeşitliliğinin oluşmasını sağlamıştır.Anadolu, üzerinde tarımın yapılmaya başladığı yıllardan itibaren birçok bitkinin anavatanı olmuştur ve günümüzde bu bitkiler Türkiye'de yaşayan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Türkiye'nin faunasının çeşitliliği, florasının çeşitliliğinden bile büyüktür. Tüm Avrupa genelindeki hayvan türlerinin sayısı 60.000 iken, bu rakam Türkiye'de 80.000'den fazladır ve alt türler dahil edildiğinde 100.000'i geçmektedir.

Kuzey Anadolu kozalaklı ve yaprak döken karışık ormanları, Türkiye'nin kuzeyindeki Kuzey Anadolu Dağları'nın büyük bir bölümünü kaplar ve bir ekolojik bölge oluşturur. Bu dağların doğu ucunda Kafkasya karışık ormanları yer alır. Bölge ayrıca Avrasya yaban hayatına da ev sahipliği yapar. Bayağı atmaca, kaya kartalı, şah kartal, küçük orman kartalı, kafkas kara orman tavuğu, kara iskete ve duvar tırmaşık kuşu gibi hayvanlar burada yaşar Kuzey Anadolu Dağları ve Karadeniz arasındaki dar kıyı şeridinde, Dünya'da az sayıda bulunan ılıman yağmur ormanlarından biri olan Euxine-Kolşik yaprak döken ormanlarına rastlanır.

Türkiye'de 40 tane millî park, 189 tane doğal park, 31 tane doğal koruma alanı, 80 tane yaban hayatını koruma alanı ve 109 tane doğal anıt bulunur. Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, Nemrut Dağı Millî Parkı, Antik Troya Millî Parkı, Ölüdeniz Doğal Parkı ve Polenezköy Doğal Parkı bunlara örnektir.

Türkiye'nin başkenti Ankara, kendi adını taşıyan Ankara kedisi, Ankara tavşanı ve Ankara keçisi gibi hayvanlarıyla ünlüdür. Ülkenin diğer ulusal sembollerinden biri ise Van kedisidir ve adını Doğu Anadolu'da yer alan Van ilinden alır. Ayrıca Türkiye'ye has çeşitli köpek türleri de vardır: Anadolu çoban köpeği, kangal, Aksaray Malaklısı ve Akbaş.

İklim
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/f/fa/Climate_diagram_of_Turkey_%28Sensoy%2C_S._et_al%2C_2008%29.png/220px-Climate_diagram_of_Turkey_%28Sensoy%2C_S._et_al%2C_2008%29.png

Türkiye'de üç farklı iklim tipine rastlanmaktadır. Genel anlamda Ege Denizi ile Akdeniz kıyılarında görülen Akdeniz ikliminde yazlar sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bitki örtüsü makidir. Karadeniz kıyılarında görülen bir ılıman okyanus iklim tipi olan Karadeniz ikliminde her mevsim yağış görülmektedir, doğal bitki örtüsü ormandır. Karadeniz kıyıları, Türkiye'nin yıl boyunca yüksek yağış alan tek bölgesidir ve Doğu Karadeniz bölümü yıllık 2000-2500 milimetre yağış almaktadır.

Ege Denizi ile Karadeniz'i birbirine bağlayan Marmara Denizi'nin kıyılarında geçiş iklimi görülmektedir; denizin güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında Karasal iklime rastlanmaktadır. Marmara ve Karadeniz bölgelerinde hemen hemen her yıl kar yağışı gözükse de kar ancak birkaç gün yerde kalır. Ülkede, Karadeniz ve Akdeniz'de kıyıya paralel uzanan dağlar, denizlerden gelen ılıman hava kütlelerinin iç kesimlere ulaşmasını engeller.

İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yani iç kesimlerde Karasal iklime rastlanır. Bu iklimde yıllık ve günlük sıcaklık farkları yüksektir; yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Doğu bölgelerde, kışlar oldukça sert geçer. Doğu Anadolu'da sıcaklıklar −30 °C ve −40 °C'ye (−22 °F to −40 °F) kadar düşebilir ve kar yılın en az 120 günü yerde kalır. Batıda ise kış sıcaklıkları ortalama 1 °C (34 °F) olarak gözlemlenmektedir. Yazları sıcak ve kurak, Ülke genelinde genellikle Temmuz ve Ağustos en kurak ay iken Mayıs en çok yağışın alındığı aydır, sıcaklıklar gün içinde 30 °C (86 °F) üzerine çıkabilmektedir.

Ekonomi
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/6/66/Istanbul_night2.jpg/280px-Istanbul_night2.jpg

Türkiye, GSYİH (SAGP) sıralamasında 16. sırada, GSYİH (nominal) sıralamasında 17.sırada yer almaktadır. OECD ile G-20 büyük ekonomileri topluluklarının kurucularından bir tanesidir. I. Dünya Savaşı ile Türk Kurtuluş Savaşı sonrası ortaya çıkan cumhuriyetin, ilk altmış yılında, 1923 ve 1983 yılları arasında devlet, sıkı bir yarı-devletçi yaklaşımın içinde bulundu; özel sektör katılımı, dış ticaret, döviz akışı ve doğrudan yabancı yatırım tutarı gibi konularda çeşitli sınırlamalar konuldu, çeşitli bütçe planlamaları yapıldı. Ancak 1983 yılına gelindiğinde Başbakan Turgut Özal, özel sektörü daha ön plana çıkaran bir dizi reform başlattı.

Büyük miktarlarda alınan dış kredilerle birlikte reformlar, hızlı bir ekonomik büyümenin önünü açtı fakat bu büyüme özellikle 1994, 1999 (o yıl gerçekleşen Gölcük depremi sonrası) ve 2001 yıllarında yaşanan finansal krizler ve durgunluklar sebebiyle sürekli kesintiye uğradı. 1981 ile 2003 yılları arasında ülkenin yıllık GSYİH büyüme ortalaması %4 olarak belirlendi. Büyüyen kamu açıkları ve yaygın yolsuzluk ile birlikte ek mali reformların eksikliği, yüksek enflasyon ve zayıf bankacılık sektörü, makroekonomi dalgalanmasının artmasına sebep oldu. 2001 yılındaki kriz sonrası dönemin maliye bakanı Kemal Derviş tarafından başlatılan reformlardan bu yana, enflasyon tek haneli rakamlara düştü, yatırımcı güveni ile yabancı yatırım arttı, işsizlik oranı geriledi.




Türkiye, dış ticaret üzerindeki devlet kontrolünü yavaş yavaş azaltarak ekonomik düzenlemeler yoluyla çeşitli pazarlar açtı, kamuya ait çeşitli kurumları özelleştirme yoluna gitti, birçok sektörün liberalleştirilmesi ile yabancı katılımı ise çeşitli siyasi tartışmalar arasında devam etti.Kamu borçlarının GSYİH'ye oranı, 2001 yılındaki durgunlukta seviyenin altına düşse de, 2010 yılının üçüncü yarısında %46'ya yükseldi. 2002 ve 2007 yılları arasındaki yıllık GSYİH büyüme oranı ise ortalama %6,8 olarak belirlendi; bu rakam Türkiye'yi o yılların en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline getirdi.[SUP][156][/SUP] Ancak büyüme, 2008 yılında %1 oranında yavaşladı ve ekonomi, 2009 yılında yaşanan küresel ekonomik krizden %5 kadarlık bir oranla durgunluktan etkilendi. 2010 yılında ise ülkenin ekonomisinin %8 büyüdüğü tahmin edildi.

2000'lerin ilk yıllarında ülkedeki yüksek enflasyon kontrol altına alındı ve bu yeni bir para biriminin piyasaya sunulmasına yol açtı; Yeni Türk Lirası, 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. 1 Ocak 2009'da Yeni Türk Lirası yerini yeni banknot ve madeni paraların tanıtılmasıyla Türk Lirası'na bıraktı. 2012 yılında ülkedeki enflasyon rakamı %6,16, işsizlik oranı ise %9,2 olarak belirlendi.

Türkiye'de turizm, ekonominin büyük bölümünü oluşturmaktadır ve son yirmi yılda hızlı bir büyüme yakalamıştır. 2011 yılında ülke, 33,3 milyon turist tarafından ziyaret edilerek dünya turizm sıralamasında altıncı sırada yer aldı ve misafirlerden 23 milyar dolar gelir elde etti. Türk ekonomisinin diğer önemli bölümlerini ise bankacılık, inşaat, beyaz eşya, elektronik, tekstil, petrol arıtma, petrokimya ürünleri, gıda, madencilik, demir-çelik, makine sanayi ve otomotiv sektörleri oluşturmaktadır. Dünya'nın 16. büyük otomotiv üreticisi olan ülkede, 2012 yılı içinde 1.072.339 motorlu araç üretildi. 2011 yılında Türk gemi yapım sektörü, 1,2 milyar ABD doları kadar bir gelir elde etti. Malta, Marshall Adaları, Virjin Adaları ve Norveç, Türkiye'nin gemi sektöründeki ihracatını yaptığı ülkelerden bazılarıdır. Akdeniz, Karadeniz, Marmara bölgelerinde yer alan Türk tersanelerinde, farklı boyutlarda 15 yüzer iskele ve bir kuru havuz bulunmaktadır.2012 verilerine göre Türkiye'de aktif olarak çalışan 87 tersane vardır.

Türk ekonomisi, büyük şehirlerde sanayiye daha çok bağlıdır ve daha çok batı illerinde yoğunlaşmıştır, bu kesimde tarım daha az yapılmaktadır. Yine de geleneksel tarım Türk ekonomisinin hala önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. 2010 yılında, tarım sektörü, GSYİH'nin %9'unu, sanayi sektörü %26'sını, hizmet sektörü %65'ini kapsadı. Ancak tarım, hâlâ istihdamın %24,7'lik bir kısmını oluşturmaktaydı.


 

MURATS44

Özel Üye
Demografi

Türkiye'nin nüfusu, kurulduğu ilk yıllardan bu yana artış göstermektedir. 1927 yılında yapılan ilk resmî nüfus sayımıyla 13.648.987 olarak belirlenen nüfus, 1940'da 17.821.543'e, 1960'da 27.755.532'ye, 1980'de 44.737.321'e ve 2000'de 67.804.54'e yükseldi. Ülkenin nüfus rakamı, 2007 yılından bu yana Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile belirlenmektedir. 2012 yılında nüfus, 75.627.384 rakamına ulaşmıştır; km² başına düşen insan sayısı ise 98 olarak saptanmıştır. Yine aynı yılın verilerine göre nüfusun %67.6'sı 15–64 yaş grubunda, %24.9'u 0–14 yaş grubunda, %7.5'i 65 üstü yaş grubunda yer alır ve erkek nüfus ile kadın nüfus oranı birbirine oldukça yakındır.Nüfusun %77.3'lük bir kesimi il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.Ayrıca ortanca yaş 30.1 ve beklenen yaşam süresi 74.6'dır. Türkiye İstatistik Kurumu'na göre, ülkenin nüfusunun 2050 yılında 94 milyon 585 bin olacağı tahmin edilmektedir.Bunların yanı sıra, ülkede 6–15 yaş aralığında eğitim zorunlu ve ücretsizdir; okuryazar nüfus oranı 2010 itibarıyla %94.1'dir.

Türkiye Anayasası'nın 66. maddesi, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan" herkesi, bir "Türk" olarak tanımlar. Türkiye nüfusunun büyük kısmının etnik kökeni Türk'tür. CIA World Factbook'a göre bu rakam %70–75 arasında değişir. Ülkedeki Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler, resmi olarak tanınan azınlıklardır (Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlar Lozan Antlaşması'nda tek bir etnik-dini grup olarak kabul edildi). 30 Ocak 1923'te Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasını öngören bir sözleşme imzalandı. Daha sonralarda yapılan mübadele sonucunda, Anadolu'daki 1,1 milyon Rum-Ortodoks nüfus ile Yunanistan'daki 380.000 Türk-Müslüman yer değiştirdi. Mübadele yıllarında İstanbul'da bulunan 110.000 kişilik Rum nüfusu, şimdilerde yaklaşık 3.000'e kadar geriledi. Abazalar, Azeriler Arnavutlar, Araplar, Boşnaklar, Çerkezler, Çingeneler, Gürcüler, Hemşinliler,Kürtler, Lazlar, Zazalar, Pomaklar ve Süryaniler, Türkiye'de yaşayan etnik gruplardan bazılarıdır.

 

MURATS44

Özel Üye
İnanç

İnanç
Sultan Ahmet Camii, İstanbul
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/41/The_Sultan_Ahmed_Mosque_%28Blue_Mosque%29_%288290130241%29.jpg/220px-The_Sultan_Ahmed_Mosque_%28Blue_Mosque%29_%288290130241%29.jpg

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunluğu Müslüman'dır. Müslüman vatandaşların çoğunluğu Sünni mezhebindendir, Sünnilerin çoğu Hanefi'dir. Türkiye'de Sünni mezhebinden sonra, Alevilik mezhebi ikincil çoğunluğu kapsar. Türkiye'deki Alevilerin büyük bir kısmı Sivas, Çorum, Tokat, Erzincan, Malatya ve Tunceli kökenlidir. Bunların haricinde Şafii ve Caferi gibi diğer mezheplere dahil vatandaşlar da mevcuttur. Türkiye Caferilerinin büyük bir bölümü Iğdır kökenlidir.

Toplam nüfusun geri kalanını diğer dini gruplar oluşturur. Bunlar 60.000 Ermeni Ortodoks , 20.000 Süryani, 2.270 Rum Ortodoks, 15.000 Rus Ortodoks, 7.000 Protestan, 25.000 Katolik, 5.000 Yehova Şahidi, 3.000 Keldani , 850 Mormon, 5.000 Yezidi, 25.114 Musevi, 40.000 Budist,21,259 Bahai ve 728 Hindu'dur.Ayrıca 153.611 kişi yeni dinlere (Yeni dinler Neokonfüçyüsçülük ve Neopaganizmi kapsar) mensuptur.

Türkiye'de toplam Hristiyan nüfus 320.000'dir.

Ateist, Agnostik, Nonteist ve Seküler
Türkiye nüfusunun %2'sini Ateistler, %2 ile %4 gibi bir oranla Agnostikler ve %1'ini Deistler oluşturmaktadır. 2012 itibariyle nüfusun %90'ı "Anayasa'da laiklik aynen kalmalıdır." veya "Anayasa'da laiklik yer almalıdır ancak devlet, tüm dinlere aynı mesafede olacak şekilde yeniden tanımlanmalıdır"demekte, yani laiktir.

Devlet Yapısı ve Tarihçesi

Türkiye laik bir ülkedir. Dinsel veya etnik özelliğe sahip bir siyasi parti kurulması anayasaya aykırıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında dinin devlet denetimi dışında yürütülemeyeceği kanaatine varılarak, devlet tarafından denetlenmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Buna dayanarak 3 Mart 1924 tarihinde Başbakanlığa bağlı bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Dini inanç veya inanmama, dini kuralları şahıs olarak uygulama veya uygulamama özgürlüğü Anayasa'nın korumasındadır. 1923'ten önce geçerli olan dini kanunlar tamamen geçerlilikten kaldırılmıştır.
Osmanlı Devleti'nde resmî aidiyet unsuru olan 'Müslüman' kavramı 1923'ten beri kullanılmaz. Bu aidiyetin (iyelik) yerine, milli aidiyet (iyelik) olan 'Türk' kavramı getirilmiştir.
Türkiye'deki Rum Ortodoks, gayrimüslim nüfusun büyük bir kısmı, Lozan Antlaşması gereği Yunanistan'a göç etmiştir. Batı Trakya'da yaşayan Müslümanlar ile İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da yaşayan Rumlar mübadele dışında bırakılmıştır. Trabzon ve Rize bölgesindeki Müslüman Rumlar da mübadeleye dahil edilmemiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da yaşayan Müslüman topluluklar da Slav - Ortodoks güçleri tarafından Türkiye'ye sürülmüş ya da Türkiye'ye kaçmak zorunda bırakılmıştır.

 
Üst Alt