Yâr yazıp riya okumak | İskender PALA

ceylannur

Yeni Üyemiz
Yâr yazıp riya okumak-İskender Pala
Eski şairlerimiz kelimelerle oynamayı onları bazan kündeye getirip bazan tepetaklak ederek lafız sanatları yapmayı pek severlerdi.

Hakikatte her şairin bir parça da olsa kelimelerle didişmesi çekişmesi atışması ve nihayet onlara baş eğdirip oyuncak edinmeye başlaması da şairliğin şanından sayılır. Zira dizelere ince hayaller ve zarif nükteler dizmek ancak böyle mümkün olabilir.

Klasik şiirimizin söz ustalarından birisi de hiç şüphesiz Nabî-i Pîr nâm-ı diğer Urfalı Nabî'dir.Devrinde şiir sanatının ombudsmanı sayılan bu bilge adam zaman zaman kelimeleri avucunda yoğurur mıncıklar tersyüz eder süzer damıtır ve nihayet söyleyeceği fikre göre bir şekil verip meydana atıverirmiş. Aşağıya seçtiğimiz gazelin her dizesinde bir kelimenin diğer bir kelime ile ortak harfleri kullanarak yazılması bunun ispatıdır.
Böylece şair hem söylemek istediği fikri ifade etmiş hem de kelimelerin harflerine yer değiştirterek zarafet göstermiş olur.Okuyucunun her beyitte bulmaca çözer gibi bir kelime üzerinde oyalanması ister istemez kastedilen fikri de zihninde pekiştirmesine yol açar. Örnek gazelimizde redifleri oluşturan "bozuntusudur" kelimesi tersyüz edilmiş iki kelime üzerine dikkat çekerek şairin ortaya koyduğu anlam zenginliğini işaretlemektedir.Nitekim Nabî üstadın bu redifi taşıyan iki gazeline çok sayıda nazireler yazılmış ve söz konusu şiirlerin hepsi hem sevilmiş hem taklit edilmiştir.

Uzun söze hacet yok; gazelden birkaç beyit okuyalım yeter (Her dizede bolt dizilen kelimeler Osmanlı alfabesine göre aynı harflerin kombinezonlarıdır):

Gönülde dâğ-ı mahabbet gıdâ bozuntusudur

O âh u vâh-ı taalluk hevâ bozuntusudur

Bize rızık olarak takdir edilen gıda kırıntıları ancak gönlümüzdeki aşk yarasıdır (Gönlümüzdeki dağlama yarasını yiyerek geçiniriz). Bu esnada dünyalık için eylediğimiz ah vah ise kuru bir hevesin bozuntusudur.

Şaire göre gıdaya muhabbet beslemek dağlama yarasını hevâ ve heves peşine düşmek de ah ile vahı beraberinde getiriyor demek ki!.. Formülü şöyle çıkaralım: Gıdâ = dağ (bağır yarası); hevâ (hesev ihtiras) = ah u vah. Çünkü bu kelimeler aynı harflerle yazılmakta.

Bulunsa tâzece ta'bîr nerm-sâza sezâ

Lisân-ı köhnede âteş şitâ bozuntusudur

"Nerm-sâz (yumuşak huylu nazik)" kelimesi yerine taze bir tabir kullanılsa o "seza (yaraşır)" olurdu. Tıpkı eski dildeki "şita(kış)" kelimesinin şimdi bize "ateş"i hatırlatması gibi. Aynı harflerle yazılmasından da anlaşılıyor ki kış(şita) her vakit ateş demekmiş.

Aceb mi feth ile âsaf bulursa reng-i safâ

Ki zâğ-ı tîğ-ı şecâat gazâ bozuntusudur

Bir "âsaf(vezir)"ın kazandığı fetihten "safa" duymasına şaşırmamak lazım. Çünkü kahramanlık kılıcının zağlanması (bileylenmesi) gazalarda (savaşlarda) bozulmasındandır.

Demek ki safayı asaf olanlar sürer; mücadele de insanı keskin tutarmış. Öyle ya safayı bozup düzünce âsaf zâğ'ı değiştirince de gaza çıktığına göre!..

İbadetinden eder ehl-i zühd ecr-i recâ

Ki kârı bâr-keşânın kirâ bozuntusudur

Zühde kapılmış kaba sofu ibadetine karşılık umuda sahip olur. Hani yük taşıyan hamalların da kârı kiradan arta kalanla avunmaktır ya!..

Sonuç şöyle: Cennet umut ederek ibadet etmek ev kiralamak için sabah akşam yük taşımaya benzer; oysa evin sahibine talip olmak gerekir (Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri // İsteyene ver onları / Bana seni gerek seni - Yunus).

Ufuk kafâda nümâyân tekâbül üzre iken

Zamâne yâri anınçün riyâ bozuntusudur

Ufuk nasıl ki kafanın çevrildiği yöne göre yer değiştirirse zamane sevgilileri de öyle ikiyüzlülükle bozulmuşlar.

Açıkçası şu: Kafa nasıl öne arkaya dönerse insanların yar diye tanıdıkları da artık ak iken kara olabilmekte yanar döner davranarak dostlarını aldatmakta. Ve yâr ile riya arasında hiç bu çağdaki kadar imtizac olmamıştır herhalde!

Egerçi Van'dan olur Nâbiyâ nevâ ümmîd

Velîk râh-ı hakîkat Ruhâ bozuntusudur

Ey Nabî! Gerçi Van'dan bir müjdeli haber bir refah umudu taşıyorsun ama gerçeklerin akışı seni Urfa'da yaşadığın kırık dökük hayata mahkum etmiş.

Ah üstâd!.. Sen de râh-ı hakikate eremedinse bize kim yansın!..

Prof.Dr.İskender Pala
 
Üst Alt