C.D > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi (Alfabetik)

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇALINTI MALI SATIN ALMA Alım satımı kanunen yasaklanmış olan eski ve değerli halıların camilerden çalınıp satıldığı oluyor Cami malı olduğu üzerindeki işaretlerden belli olan bu halıları alıp satmak caiz midir? Bazan da cami görevlileri camiin masraflarını karşılamak için satıyorlar Bunun hükmü diğerinden farklı mıdır?
Sattığı malın haram ve gayr-i meşru yoldan elde edilmiş bir mal olduğu bilinen birisinin bu malını satın almak caiz değildir Çünkü bu gasbetme, çalma, haksız kazanç elde etme fiillerini teşvik ve bunları yapana yardım anlamı taşır Rasulüllah Efendimiz (sav): "Çalıntı bir malı, çalıntı olduğunu bilerek satın alan onun günahına ve ayıbına ortak olmuş olur"(Beyhakî, es-Sünenü'1-Kübra, V/336; Hakim; el-Müstedrek, N/35 (Hakim hadisin sahih olduğunu söyler, Zehebî, iki ravisinin zayıf olduğunu söyleyerek buna itiraz eder); Suyutî, el-Câmius-Sağîr (Feyzu'1-Kadir ile), VI/64; kenzu'1-Umâl, IV/13 (9258); Münavî aynı hadisi, "ve onu yerse" kaydı ile Taberani'den de nakleder) buyurmuşlardır Hele bu çalıntı camiden olmuş olursa günah kat kat daha artar Çünkü bu sanki bütün bir ümmetin hakkına tecavüz sayılır Bunda zaman aşımı da söz konusu değildir Çünkü zamanın geçmesi haramı helal kılmaz Ancak nereden alındığını bilmediğimiz malların kaynağını tahkik etmek zorunda değiliz Ne var ki, büyük şehirlerde ve özellikle de Istanbul'da apartmanlardan ayakkabı çalınması yaygın bir musibet halini aldığı günümüzde, Topkapı ve iskele önleri gibi kalabalık merkezlerde çok ucuza satılan müsta'mel ayakkabıların bu yolla elde edildikleri kuvvetle muhtemel olduğundan bu gibilerden kaçınmak da takva gereğidir
Cami görevlilerine gelince: Camilerde mevcut halı vBulletin demirbaşlar genellikle vakfedilmiş mallar olduğundan, mütevelliye benzeyen cami görevlilerinin onları satması, ancak onların veriliş gayelerini yerine getiremez hale gelmiş olmaları ve yerlerine daha az değerde olmayan yine bir demirbaş alınmasıyla mümkün olabilir Çünkü vakfın esprisi devamlı olmasıdır Ama camiye verilenler camiin her türlü ihtiyacı karşılanmak üzere verilmişse onlar bilirkişilerin değer tesbitinden sonra satılabilir ve alınabilirler Bunun benzeri konular fetva kitaplarımızda ele alınmış ve hükmü bağlanmıştırZehira'da şöyle denir: Insan, başkasının malını satan birisinden bilmeden bir elbise satın alsa öğrendikten sonra onu giymesi haram olur Bezzâziyye'de: Birisi kamunun malını satan bir idareciden haram bir mal satın alsa, idarecinin o malı başka şeylerle karıştırmamış olması halinde ahirette hem bu idareci, hem de ondan bu malı alan hesaba çekilir, karıştırmış ise sadece idareci mesul olur, denmektedir(Fetavây-i Bezzazıyye, V/236 (Hindiyye kenarında); Ayrıca bk En-Nemenkânî, el-Fethu'r-Rahmanî, N6113-114; Hindiyye'de de benzer ifadeler vardır bk NI/402; el-Mecmhu, IX/377)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇALIŞAN KADINLAR ÖRTÜNMEKLE CÂRİYE İLE BİR TUTULAMAZ MI? Çalışan kadınlar örtünmekle câriye i1e bir tutulamaz mı?Cariyenin açılmasına dört mezhepte de müsaade ediliyor Bu bir nassa mı dayandırılıyor, yoksa sahâbi sözüne mi? Bir zarurete dayandırılıyorsa, aynı zaruret bugün için geçerli değil midir? (Çalışanlar kadınlar vBulletin için)
Câriyelerin avretlerinin erkeğin avreti gibi sayılmasının delilleri sunlardır:

a) E1-Ahzâb, 59 " Mü'minlerin kadınlarına da söyle, cilbâblarını üzerlerine sarkıtsınlar" ayet-i kerimesi Allah Teâlâ bu ayet-i kerime ile, hür kadınların câriyelerden ayrılması için cilbâb edinmelerini emretmiştir (Serahsî,el-Mebsûr, X/I51) Nüzûl sebebi de bunu gerektirir Binaenaleyh, câriyeler bu hükme dahil değildirler (Alûsî, Rûhu'l-me'ânî, XXI/89 )

b) Hz Ömer başını örten bir câriye gördüğünde, ona sopasıyla vurarak, "Başörtüsünü at! A kokmuş!" demesi (Serahsî, age X, 15l) Bazı rivayetlerde "Hür kadınlara benzemek mi istiyorsun?" ilâvesi de vardır
c) Enes, "Ömer in câriyeleri misafirlere, başları açık, bedenleri oynak halde hizmet ederlerdi" (Aynı kaynak) demesi

Bu deliller her ne kadar câriyenin avretini tayinde muknî değilse de, bu sahabî uygulamasına ihtilâf bilinmemekte ve mesele böylece hükmî bir icma halini almaktadır Ibn Hazm, Ibn Kayyim el-Cevziyye ve Ebû Hayyân gibi âlimlerin daha sonraki ihtilâfları icmâ'i bozar nitelikte değildir
Ancak Hanbelî el-Makdisî, "Biriniz câriyesini kölesine, ya da ücretle çalıştırdığı adamına nikâhlarsa, artık onun avretine bakmasın Çünkü, onun göbekle diz kapağı arası avrettir" mealindeki Darekutnî hadisini, cariyenin avretine nas kabul eder ve bu hadiste avretinden sözedilenin, câriye olduğunu söyler (Bahâuddîn el-Makdisî, age s 66) Aynı hadis, el-Mugnî'de de sözkonusu edilmiştir(Ibn Kudâme, el-Mugnî, I/578)
Bu konuya câriyenin ev dışında çalışma zorunlulugundan dolayı açılma zaruretinin bulunmasıda delil olarak gösterilmişse de bu Hidâye sahibinin âdeti olduğu üzere, menkul delillere ma'kulle de destek arama (Bk Ahmed Molla Ciyûn, Nûru'!-Envar, N/136) kabilinden olsa gerektir Illetin zarûret olduğunu kabul etsek bile bu, câriye için olan zarûret şeklinde kayıtlanmalıdır Tıpkı namazın kasrına sebep olan meşakkatin, mutlak meşakkat değil de, seferdeki meşekkat olduğu gibi
Binaenaleyh, zarûreti ortak illet kabul edip, kıyas yoluyla, bugünün çalışan kadınlarını da onlar gibi saymamız imkânsızdır Bu imkânsızlığın bir sebebi daha vardır:
Bilindiği gibi kıyasın şartlarından birisi, fer'in, aslın benzeri olmasıdır (Bk el-Münavi, Feyzu'l-Kadîr, IV/37; Ibn Hacer el-Heytemi, el-Fetâvâ'l-kübra, I/170; Ali el-Kâri, el-Esrâru'l-merfû'a, s 233, el-Mesnû'a, s 88; Muhammed Tâhir b Ali el-Hindi, Tezkiratü'l-mevzû'ât, s155-56 ) Bu konuda bu şart mevcut değildir Zira câriyenin birçok hususlarda hür kadının yarı hakkına sahip olduğu başka naslarla sabittirKıyasın bir başka şartı da, fer'in hakkında nas bulunmamasıdır (Ahmed b Hamza er-Ramli, el-Fetâvâ (Heytemi ile) 117, 28) Halbuki, hür kadınların herhangi bir zaman ve mekânla kayıtlı olmaksızın kapanmalarına âmir bir sürü nas vardır Binaenaleyh, böyle bir kıyasın ma'a'1-fârik olacağı açıktır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇARŞAF

Müslüman kadınların tesettür maksadıyla giydikleri kolsuz, bol ve geniş üst örtünün adı Buna "car" da denilirdi Eskiden müslüman kadınlar ferâce giyerlerken, Hicaz ve diğer Ortadoğu bölgelerine giden ailelerin Arap kadınlarının giydikleri "torba", "dolma" diye adlandırılan çarşafları Tanzimat'tan sonra İstanbul'a getirmeleri bu örtünün İstanbul'da ve taşrada da yaygınlaşmasına neden olmuştur Eskiden Suriye'de, hristiyan ve yahudi kadınları; Rumeli'nin bazı yerlerinde de hristiyan kadınları sokağa çıkarlarken çarşaf giyerlerdi
Çarşaf, Farsça çarşeb'den bozmadır Çarşeb'in aslı da gece örtüsü anlamına gelen çarşeb'dir Yatak ve yorganda kullanılan bez örtünün adı da buradan gelir Çarşaf, ilk kullanıldığı dönemlerde şimdiki yatak çarşafları gibi tek bir parçadan ibaretti Önden kavuşturulup ayaklardan bele kadar bükülerek sağdan sola, soldan sağa beldeki kemerin arasına sokulur, arkadan ortanın üst kenarı ile peçenin üstüne gelmek üzere baş örtülür, şakaklardan iğnelenir, aynı kenarın baştan aşağı sarkan iki ucu üstüste kapanıp içinden tutulurdu İstanbullular ilk zamanlarda siyah kıl peçe yerine yüzlerine dallı yemeni örterlerdi Çarşaflar; ipekli yünlü kumaşlardan yapıldığı gibi muhtelif renkleri vardı Fakat en çok kullanılan renk siyah idi Kıyafetlerde yapılan değişiklik ve inkılâplardan sonra Türkiye'de çarşafın giyilmesi yasaklanmış olmasına rağmen, bazı müslüman kadınlar bu tesettür biçimini korumuş ve günümüze kadar giyilmesini sağlamışlardır
İslâm'da tesettür yani kadının vücudunu örtmesi kesin nass ile sabittir Bu örtü nasıl olursa olsun önemli olan vücut hatlarını göstermeyecek şekilde bol dikilmiş kalın bir kumaştan olmasıdır Abâye, ferâce, harmani vBulletin bol dikimli dış kıyafetler de müslüman kadınların giyebileceği kıyafetlerdir Çarşaf da bu kıyafetlerden biridir Önemli olan, hür kadınların özgürlüklerini simgeleyen ve onları yabancı erkeklerin bakışlarından koruyan ve İslâm'ın razı olduğu bol bir kıyafet ile örtünmektir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇARSAMBANIN UĞURSUZLUĞU DOĞRU MUDUR
Çarsamba günleri kazan kurulmaz, banyo yapılmaz gibi söylentiler var Bunları aslı var mıdır?
Bu tür inanışların kaynağı ya bâtıl, ya da bölgesel halk âdet ve gelenekleridir Bizim dinimiz her zaman çalışmayı ve her gerektiğinde temizliği emreder Çarsamba günleri kazan kurulmazdan maksat, bir işe başlanmaz demek ise, bizde bunun tam aksi vardır ve Çarsamba günleri başlanılan işlerin hayırla bitecegi söylenir, hattâ bu, zayıf da olsa bir hadîs-i şerife dayandırılır (162 Hadis için bk Lüknevî, Fevâid 143) Banyo yapma işine gelince, gerekli olduktan sonra en kısa zamanda yapmak gerekir Diyelim ki, Çarsamba sabahı kendisine gusül gereken bir adam banyo yapmayıp o günkü namazlarını kazaya mı bırakacaktır? Görüldüğü gibi bu, İslam'ın ruhuna hiç uymayan bir davranıştır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇIPLAK RESİM
Gazete ve mecmualardaki çıplak kadın resimlerine bakmanın hükmü nedir? Isteyerek ya da istemeyerek olması farklı mıdır Bakan zina etmiş gibi olur mu?
Önce çıplak resimleri sadece kadın resmi diye sınırlamamak lâzım Çıplak resimler kadının olursa günah, erkeğin olursa mahzursuz diye bir şey yoktur Avret sayılan uzvun açılması ve bakılması, kimden olursa olsun haramdır ve günahtır Ancak haramlıkve günah en mahrem noktalara yaklaştıkça artar ve ağırlaşır ( Fetâvây-i Hindiyye V/288; Dürer Hâsiyesi Abdülhalîm I/199) Diğer yönden, zaruret yokken avret sayılan yerlerinin fotoğrafını çektirip teşhir edilmesine izin vermenin bir haram ve bir günah olduğunda şüphe yoktur Böyle olan resimlere bakmaya gelince, bunun; canlısına bakmak kadar ağır günah olmadığı da açıktır Ancak bunu, berikinin hafif olduğunu ânlatmak için değil; aralarında fark bulunduğunu anlatmak için söylüyoruz Zaten yasaklar (haramlar), sebep oldukları mefsedet, eğer akılla anlaşılıyorsa, arttıkça büyür, azaldıkça küçülür Buna göre başkasının avretine bakmanın iki mahzurlu yönü vardır: Kalbine daha büyük haramları doğuracak kötü duyguların tohumu ekilmesi ve başkasının hakkına (kul hakkına) tecavüz edilmesi Önce çıplak resimlerin sahipleri, hattâ (örtünmenin lüzumuna inanmadan) çıplak gezenler, bakılmamasını istemedikleri için, bir diğer ifade ile, açtıkları yerlerine bakılmasını kendi haklarına bir tecavüz saymadıkları için, böyle durumlarda kul hakkı söz konusu değildir ( AIâûddîn Ibn Âbidîn, el-Hediyye'I-Aldıyye )Rasûlüllah Efendimiz (sav) bakmâyı gözün zinası saymıştır Çünkü gerçek zinanın ilk sebebi bakmaktır İşte bakışlar gerçek zinaya yaklaştırdıkları, ya da tahrik ettikleri ölçüde mahzurlu ve haramdırlar Bu yüzden Rasûllullah Efendimiz tahrikin bulunmayacağı "ilk bakış"ı mahzurlu göstermemiş ve "birinci bakış senindir (hakkındır) ama ikinci bakış senin değildir (aleyhinedir)"
( Ebü Dâvud, nikâh 43; Dârimi, edep 28, rikâk 3; Müsned V/351, 353, 357) buyurmuşlardır Bütün bunlara göre : Avret sayılan yerlerin resim haline getirilmiş şekli de, cinsel duyguları uyandırabileceği, ancak bunun canlısı kadar olmayacağı açıktır Bu, konuda hareketli resim, yani film ise, resimle canlısı arasında bir yerde olacaktır Her ne kadar Ibn Âbidîn "resim haline getirilmiş avret yerlere bakmanın mahzuru konusunda bir şey bulamadım; araştırıla" (Ibn Âbidin, Raddü'I-muhtar VI/373) diyorsa da, bu konudaki haramlığın sebebini (illetini) akıl kavramaktadır O da çok uzaklardan ve çok az da olsa gerçek zinaya yaklaştırmasıdır Halbuki, Allah (cc) zinaya, yapmayı değil, yaklaşmayı bile yasaklamaktadır (101 Kur'ân-ı Kerîm, el-Isrâ (17) 32) Bu sebep (illet) çıplak resimlere bakmakta da az da olsa vardır Öyleyse bu da o ölçüde mahzurlu olmalıdır Filimler ise, değindiğimiz gibi, bundan bir derece daha ilerdedir Ancak resme, filme bakmakla, hattâ aynadan ve sudan görmekle "hurmet-i musâhara" oluşmaz (102 Ibn Âbidîn, age VI/372) Bu da canlısına bakmakla diğerleri arasında farkın olduğunu gösterir Istemeyerek bakmak, tasarlamadan ve bir anlık bakmaktır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇOCUĞA HEDİYE Yeni doğum yapan arkadaşımızı; yakınımızı ziyarete gidiyoruz Şu dayısından, bu halasından diye, nisanda olduğu gibi hediyeler veriliyor, bu câiz midir?
Câizdir ve İslam'ın "yardımlaşma" ve "hediyeleşme" prensiplerine uygun güzel bir davranıştır Ancak hediye alınırken israfa kaçmamalı, kullanılma özelliği olanı ve keseye uygun bulunanı almalıdır Temel niyyet, Rasûlullah Efendimizin "hediyeleşin" emrini yerine getirmek olmalıdır; desinler olmamalıdır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇOCUĞU OLMADI DİYE EVLENMEK Çocuğu olmayan, ancak birbirlerini seven bir çift düşünün Bu durumda koca çocuk edinmek için tekrar evlenmeli midir?
Çocuk edinmek evlenmenin gâyelerinden sadece biridir ve Allah'ın elinde olan bir durumdur Şöyle buyurur:"Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'ındır Dilediğini yaratır Dilediğine bir kız, dilediğine de erkek bağışlar Ya da erkek ve kız olmak üzere ikisini de verir Dilediğini de kısır yapar O iyi bilir, çok güçlüdür"(K Sûrâ (42) 49-50) Binaenaleyh, normal tedavi yollarını uyguladıktan sonra da çocuğu olmayanların anormal yollara başvurmamaları, bunda aşırı düşkünlük göstermemeleri ve birbirlerini suçlamamaları gerekir Böyle bir durumda olanların ve hele de birbirlerini sevenlerin, özellikle günümüz şartlarında sırf çocuk için tekrar evlenmelerini biz genel olarak tavsiye edemiyoruz Özel durumlar ise kendi şartları içerisinde değerlendirilir Ikinci evliliklerinde çocukların olacağını kim garanti edebilir? Hele kız çocuğu olup ta erkek çocuğu olmayanların bu yola başvurmaları çok çirkindir ve Kur'ân ifadesi ile câhiliyyet anlayışının ürünüdür Birden çok evlenme meselesi de ayrı bir konudur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇOCUĞUN ERKEK OLMASI İÇİN ÖZEL ÂYET Hamileligin ilk kırk günü içinde, çocuğun erkek doğması için Kur'an-ı Kerîm'den bir âyet yazılarak üstte taşınıyormuş Böyle bir âyet var mıdır?
Hemen bu sözde "cahiliyet" kokusu olduğunu hatırlatarak başlayalım Çünkü bunda İslam'ın kadınla erkeği birer insan olarak (kâbiliyetleri ve fonksiyonları itibari ile değil) eşit sayması esasına bir aykırılık var Böyle bir âyet olsa ve herkes de bundan yararlansa, böylece bütün çocuklar erkek doğsa, durum ne olur? Dünyanın düzeni bozulmaz ve insan nesli bir asır sonra bitmez mi? Oysa Allah Kur'ân'da şöyle buyuruyor: "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır O dilediğini yaratır Diledigine kız çocukları verir, dilediğine de erkek çocukları verir Ya da onları erkekli dişili çift verir Dilediğini de kısır yapar Şüphesiz o Alîmdir, Kadîr'dir (Herşeyi çok iyi bilir, her şeye gücü yeter) "(Sûra 42/49, 50) Hep kız çocuğu olanların erkek çocuk arzu etmesi, hep erkek çocuğu olanların da kız arzu etmesi normal ve tabiîdir Ama erkeğin daha hayırlı olduğuna inanarak erkek istemek normal değildir Çünkü kimin hayırlı olacağını Allah bilir Allah Rasûlü Efendimiz de, belki sırf bu cahilî düşünceyi yıkmak için: "Kimin üç kızı ya da üç kız kardeşi veya iki kızı ya da iki kız kardeşi olur da, onlara iyi bakar ve onlar konusunda Allah'tan sakınırsa, Cennet onun hakkıdır" (160 Tirmizî, bir 13) buyurmuşlardır Bir başka rivayette: "Kimin bir kız çocuğu olur da onu canlı canlı gömmezse, onu horlamazsa, erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allah onu Cennete koyar(161 Ebû Dâvûd, edep 121; Müsned I/223)
Bu düşünceyi Allah, müşriklerin düşüncesi olarak bildirir: "Onlardan birine kız çocuğu müjdelendiginde, içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir Aldığı bu müjdeden utanarak halktan gizlenmeye çalışır ‚Onu ar olarak tutayım mı, yoksa diri diri toprağa mı gömeyim, diye düşünür Bakın ne kötü yargıda bulunuyorlar" (Nahl 16/57-59) "Onlardan birine, Rahman olan Allah'a nisbet ettikleri bir kız evlât müjdelense, içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir" (Zuhruf 43/17)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇOCUK İSTEME (İSTİLÂD) Bir erkeğin, eşinden çocuk istemesi anlamında kullanılan bir Islâm hukuku terimi
Islâm toplumunun güçlü olmasına önem veren dinimiz çocuk ve neslin çoğalmasını benimsemiş ve bunu teşvik etmiştir Nitekim Hz Peygamber (sas): "Çok doğuran sevimli kadınla evlenin, zira ben (kıyamet gününde) sayınızın çokluğuyla (diğer) ümmetlere iftihar ederim" (Ahmed b Hanbel, I, 412) buyurmuştur
Enes b Mâlik'in hanımı ümmü Süleym'in Rasûlullah (sas)'a "Ya Rasûlallah! Enes senin hizmetkârındır, onun için Allah'a dua et" demesi üzerine Rasûlullah (sas) "Ey Allah'ım, onun malınıve çocuklarını çoğalt ve ona verdiklerine bereket koy" şeklinde dua etmiştir
Ayrıca çocuk, bir evin neşesi, anne ve babanın teselli kaynağıdır Çocuğu olmayan bir aile, geleceğine umutla bakıp şevkle çalışamaz Nitekim Hz Zekeriyya (as), neslinin devamı için Allah (cc)'a şu duada bulunmuştur:
"Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olanlardan endişe ediyorum Karım da kısırdır Tarafından bana bir veli (oğul) ver ki, bana varis olsun Rabbim, onu rızana lâyık kıl!" (Meryem 19/5-6)
Çocuk sahibi olmanın diğer iyi bir yönü de şudur ki: Çocuklara hizmet etmek ve onların rızkının peşinde koşmak Islâm nazarında ibadet sayılmıştır Peygamberimiz şu hadis-i şerifleriyle bu durumu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir: "Bir kimsenin harcadığı en faziletli dinar, çoluğuna çocuğuna ve Allah yolunda hayvanına harcadığı dinar, bir de yine Allah yolunda arkadaşına sarfettiği dinardır " (Müslim, Zekât, 38), "Muhakkak ki çoluk çocuğuna harcadığın bir şey sadakadır" (Müslim Vasiyyet, 8)
Insan öldükten sonra geride bıraktığı salih çocuklarının iyi amellerinden de faydalanır Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Dört kişi var ki öldükten sonra sevapları (kesilmez) devam eder: Allah yolunda kendini vakfetmiş olarak nöbet tutarken ölen kişi; ilim öğreten bir kişi (ilminden faydalanıldıkça sevabı devam eder), ölmeyen bir sadaka (hayır) icra eden kişi (sadakası devam ettikçe sevabı da devam eder); kendisine dua edecek salih bir çocuk bırakan kişi" (Ahmed b Hanbel, V, 268)
Çocuk, rızkı ile beraber doğar
Müşrikler buna inanmadığı için cahiliyye devrinde bazı Araplar fakirlik korkusuyla ve çocuklarını besleyememe endişesiyle çocuklarının olmasını istemiyorlar ve doğanları da hemen öldürüyorlardı Tıpkı asrımızda aynı zihniyete sahip insanlar olduğu gibi Ancak Cenâb-ı Allah herkesin rızkını tekeffül ettiğini beyan ederek, onların bu çirkin düşünce ve hareketlerini yasaklamış ve bundan dolayı onları şiddetle kınamıştır: "Geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur" (el-Isrâ, 17/31); "Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır Onlar gerçekten sapmışlardır Ve doğru yolu bulacak da değillerdir" (el-En'am, 6/140)
Çocuk, insanı daha fazla çalışmaya sevkeder Çocuk sahibi bir kişi, çocuklarını en iyi bir şekilde geçindirmek için daha fazla gayret sarfetmeye çalışır; dolayısıyle tembellikten de kurtulmuş olur Bu durum devlet için de söz konusudur
Islâm'da çocuk sahibi olma ve neslin devamını sağlama, ibadet kabul edilmiştir Bu, önemine binâen ona herhangi bir sebeple zarar verme, rahme düşmüş çocuğu düşürme, zâyi etme; doğan bir çocuğu öldürme gibi kabul edilmiştir Özellikle anne karnında şekillenmiş, uzuvları belirmiş çocuğun düşürülmesi haramdır: Çünkü Rasûlullah (sas) kadınlardan bey'at* alırken, onlara: "Çocuklarını her hangi bir şekilde öldürmemeleri" şartını koşmuştur Bu şart çok önemlidir Çocuk, doğmadan evvel ananın tasarrufu altındadır Ama doğduktan sonra artık ana değil baba çocuğundân sorumludur Öyle ise "çocuklarını herhangi bir sebeple öldürmeme" şartı, rahimlerde bulunan ve henüz cenin olan çocukları öldürmeme şartıdır
"Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup gelmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey'at ederlerse onlardan bey'atlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile" (el-Mümtehine, 60/12)
Çocuk istemenin faziletli oluşu, onu Islâmî bir terbiye ile yetiştirmeye bağlıdır Aksi takdirde çocuk, gerek anne ve babası ve gerek toptum için faydalı olmaktan ziyade zararlı bir unsur olur Bu nedenle çocuk terbiyesi de en az çocuk sahibi olmak kadar önemlidir Dolayısıyla çocuk terbiyesine son derece önem vermek; onu Islâm'ın öngördüğü şekilde ve yaşta ibadete alıştırmak, ona dürüstlüğü öğretmek; onunla iyi ve yumuşak muamele edip başkalarına karşı davranışlarına dikkat etmek; onu görgü kurallarına, cömertliğe ve tutumluluğa alıştırmak, hülâsâ onu İslam'ın ahlâk ve prensipleri üzerinde yetiştirmek gerekir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ÇOCUKLARIMIZA OYUNCAK BEBEK ALMAMIZIN HÜKMÜ NEDİR? Çocuklar için yapılan oyuncaklar genellikle câiz görülmüştür(bk Ibn Âbidin,V/226 (Terc XI /285 vd)) Çünkü bunların gayesi çocuğun egitimi ve yetiştirilmesidir(el-Cezîri, N/40) Yani kötü maksatlarla kullanılma özellikleri yoktur Âişe validemizden gelen bir rivâyete göre o (ilk zamanlarda) Rasûlüllah'ın (sas) yanında kızlarla oynarmış Âişe şöyle demiş: Arkadaşlarım bana gelir; fakat Rasûlüllah'tan (sas) utanarak saklanırlardı Rasulüllah'da (sas) onları bana gönderirdi" Aynı hadîsin başka bir rivâyetinde: "Ben onun evinde kızlarla oynardım, bunlar oyuncaklardı" demiştir
( Müslim, fedâiüls-sahâbe 81; Ayrıca bk Buhâri, edep 81) Bu hadîs-i şerife dayanarak meselâ Kâdî Iyâd, hâram kılınan suretlerden (resim, heykel) kızçocuğu oyuncaklarının istisna edildiğini kesin ifade ile söyler ve bunun cumhurun (âlimler çoğunluğunun) görüşü olduğunu zikreder Aynı şekilde cumhur oyuncak alım satımının câiz olduğuna da bu hadîsi delîl getirmişlerdir(Aynî XXN/170; Davudoğlu X/296; Bu iki kaynakta bu hadisin neshedildiğine, bu ruhsatın sadece Hz Aişe ye âit olduğuna ve onun oynadığı kızların oyuncak değil, canlı kız çocukları olmasının da muhtemel olduğuna dair de görüşler zikredilir Ancak Buhârîde ki rivâyet son görüşünün doğru olamayacağın açıkça gösterir) Gaye eğitim olduktan sonra, erkek çocuklarını da bu ruhsattan ayıracak bir delil (Allahu a'lem) yoktur
 
Üst Alt