29- Küçük Bir Haşiye

HASAN CAN

Active member
bu gece hiç görmediğim bir itab, bir tazip suretinde manevi bir şiddetli ihtar ile denildi ki:
"Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemekle Nurlardaki ihlas ve istiğnayı muhafazaya mükelleftin. Ve bu asırda
b237.gif
sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa, Nur vasıtasıyla çalışmaya vazifedardın. Yüz tecrübenizle de anladın ki, insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları, sana dokunuyor, hatta seni hasta ediyor. Hergün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimad ettiğin ve Risale-i Nur'un fedakar kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur'un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin, ilaahir..." diye daha manen çok söylenildi diye beni tam tekdir etti. Hatta şimdi bir manevi tokattan dahi korkuyorum. Bu hadisenin çare-i yeganesi, bu otomobili alan sizler ilan edeceksiniz ki, "Bu kardeşimiz Said, bunu kabul edemedi, manevi, dehşetli bir zarar hissetti."
İkincisi: Otomobil şimdi Konyalı Sabri nin yanına gönderilmeli, oraya gitsin. O razı olmazsa Medresetü z-Zehra erkanlarına gitsin. Sabri merak etmesin, her ay Nurlara onun harika hizmeti bir otomobil fiyatından ziyadedir. Onun için gücenmesin.
Saniyen: Kat iyen biliniz ki, bu dehşetli itabı gördüğümün sebebi, istirahat için bir arzu nevinde ve bir temenni tarzında, bir otomobille gezmeye gittiğim vakitte, otomobilci dedi ki: "Küçücük otomobiller çıkmış, bin lira gibi bir fiyatla satılıyor."
Ben de temenni nevinden dedim ki: "Keşke, öyle bir emanet küçük otomobil elimize geçseydi, sair yerlerdeki Nurcu kardeşlerimi ziyaret etseydim" demiştim.
Buna hakiki ve ciddi bir karar vermemiştim. Bir arzu iken, buradaki iki has kardeşimiz, bu arzuyu ciddi bir karar zannedip bin lira değil, dört bin liraya kadar fedakarane çalışmışlar. Buraya geldikleri vakit, yedi saat memnuniyetle telakki edip, o arzuyu bir dua-yı makbule zannettiğim halde, birden bu gecede manevi itiraz ve itab gördüm. O arzumun hatasını anladım. Hiç görmediğim bu tarz manevi itabın üç sebebi var; başka vakit izah edilecek.
Bu otomobili alan beş kardeşimiz katiyen bilsinler ki, değil beşinin bir otomobili sadaka ve ihsan ve hediye etmişler, belki onların hayırlı niyetleri cihetinde Risale-i Nur dairesi hizmetinde herbiri tam bir otomobil fiyatı kadar bir hediye bilfiil yapmışlar gibi manen kabul edildiğine bana bir işaret ve kanaat var. Madem, kardeşlerim, sizin halisane bu hizmetiniz hakkınızda böyle makbuliyet var. Siz müteessir olmayınız. Beni de bu manevi itabdan kurtarınız. Hem benim düstur-u hayatıma, hem Risale-i Nur'un sırr-ı ihlasına gelmek ihtimali bulunan zararı çabuk tamir ediniz. Hem o otomobil burada kalmasın. En büyük hisseyi veren zatın yanına gitsin. Üç ehemmiyetli sebebi izah ettiğim vakit, bu telaşımın hakikatini anlarsınız. Zaten hem şuhur-u selase, hem üç ay mühim mecmuaların çıkmasına kadar bütün
Onlar bile bile dünyayı tercih ediyorlar. (İbrahim Sûresi: 3.)​
 

HASAN CAN

Active member
dünya saltanatı verilse de bakmamaya mecburum. Şayet otomobile verdiğiniz para tam çıkmazsa, o noksanını alaküllihal ben herşeyimi satıp tekmil etmeye karar verdim.
Umumunuza selam. Hakkınızı bana helal ediniz. Ben de size helal ediyorum.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye devamdadır. Bu yeni taarruzları inşaallah akim kalacak, hem Nurun fütuhatına yardım edecek. Şimdilik telaşsız, kanun dairesinde hakkımızdaki kanunsuz muameleyi def etmek için, bir kardeşimiz Ankara ya gitsin. Eski partinin müfettişi Hilmi Uran ve Afyon vilayetinin müfettişi, mebus Celal i ve Diyanet Riyasetinde Ahmed Hamdi ve ehl-i vukuftaki Yusuf Ziya gibi zatları görsün, bize edilen kanunsuz ve keyfi muameleyi değiştirmeye çalışsın.
Hem müsadere edilen Zülfikar ve Asa-yı Musa ve makine için mahkemeye ve zabıtaya deyiniz ki: "Bunların nüshalarının teksiri hariç içindir; harice gönderilecektir."
Madem şimalde üç devlet Kur'ân ı kabul edip mekteplerinde ders vermeye başlamışlar. Ve madem Hindistan bu hükumetten iki milyon liralık Kur'ân-ı Kerim istedi. Ve madem Zülfikar ve Asa-yı Musa eczalarını iki sene üç mahkemeniz ve filozof alimleriniz onları tetkik ettikten sonra ittifakla beraatimize karar verip bu kitapları takdir ve tahsin etmişler. Ve madem bu iki kitap, Kur'ân ın iki keskin kılıcı ve iki parlak hüccetleridir ve en muannidleri de teslime mecbur ediyorlar. Ve madem bu iki eser, dehşetli ve tahripçi anarşistliği yetiştiren, şimalden gelen dinsizlik cereyanına karşı tam mukabele edebilir bir kuvvette olduklarına binler ehl-i tahkik ve ehl-i fen şehadet ediyorlar. Ve madem şimdiki hükumet Kur'ân mekteplerini açıyor ve mekteplere dini dersler vermeye emretmiş. Elbette, bize karşı bu muamele, emsalsiz ve keyfi bir zulüm ve vatana ve millete ve asayişe ve hürriyet-i vicdana bir cinayettir. Biz istemiyoruz ki dünya siyaseti bize bulaşsın. Yoksa, haberiniz olsun ki biz hakkımızı tam müdafaa edebiliriz. Bizi mecbur etmeyiniz!
Umumunuza binler selam...
Benim için münasip bir vakitte cildlendirdiğiniz Asa-yı Musa dan gönderirsiniz. Hüsrev in, vazifesini tam yaptıktan sonra gelen bu maddi zararın hiç ehemmiyeti yok. Zülfikar lar tam intişar etti; Asa-yı Musa da az zayiat olmakla beraber inşaallah manevi pek çok menfaati olacak. Yalnız Nurcular sebat ve tesanüdlerini muhafaza edip telaş etmesinler, şevkleri kırılmasın.
Kardeşiniz
Said Nursi

• • •​
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Madem Isparta Nur dershanesi hükmüne geçmiş ve şimdiye kadar her yerden ziyade oranın hükumeti ve zabıtası müsamahakar, belki dost nazarıyla Nurculara bakmış, ziyade incitmemiş. Biz dahi Isparta nın mübarekiyeti hesabına onların bu hadisede ilişmelerinden gücenmiyoruz ve bir cihette onları da tebrik ediyoruz ki, Nurun eczalarını vazifece tetkik etmeye ve okumaya ve istifade etmeye muvaffak oluyorlar. Zaten onların hakkıdır, en evvel onlar okusunlar. İmanı kuvvetli bir zabıta veya adliye memurunun, on adam kadar millete ve vatana faydası olabilir. Onun için, maddi zayiatımız, bu manevi faydaya nisbeten hiç ehemmiyeti yok. Münasip gelse, benim tarafımdan da Emniyet Müdürü ve Müdde-i Umumiye selam edip deyiniz ki: "Ben onlara beddua değil, bilakis dua ediyorum ki: Ya Rabbi! Onlara iman-ı kamil ve hüsn-ü hatime ver ve Nurlardan müstefid yap."
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Gerçi şimdi ayrı ayrı kasabalarda kardeşlerimi görüp, Nur hizmetinde bir cihette yardım etmek için, beş kardeşimizin benim için minnetsiz olarak aldıkları otomobil, bir cihette kırk bin lira kadar faydası ve lüzumu varken, kabul etmediğimden zahiri bir zarar zannedildi. Fakat neticesinde Nur şakirtlerinin ellerinde kat i bir hüccet oldu ki, dünya için ilme ve dine zaruret var diye zarar veren muteriz hocaları ve siyasileri, Risale-i Nur'un yüksek hakikati, dünyanın hiçbir menfaatine tenezzül edip alet olmadığını kat i bir surette bu hadise ile bir hüccet olarak onları ilzam etmesine kuvvetli bir senet olan harika kerametinden daha kuvvetli bir bürhan hükmüne geçti. Hatta çok evham eden ve Nurdan kaçan ve Nurun dünyanın hiçbir şeyine tenezzül etmediğine inanmayan, bir kısmı şimdi kemal-i teslimiyetle Nurların hakikatine ve herşeyin fevkınde olduğunu teslime mecbur oluyor. Demek o zararı da, inayet-i Hak, hakkımızda ehemmiyetli bir rahmete çevirdi.

• • •

Haşiye Otomobil satıldıktan sonra yine onun fiyatından üç bin lira Emirdağına gönderilmişti ki, Risale-i Nur'un hizmetinde sarfedilsin. Ben de telgraf havalesiyle sahiplerine gönderdim. Bugün işittim ki, bu hadiseyi dost memurlar muarızlara karşı demişler: "Üç bin, beş bin liraya tenezzül etmeyen bir adam, bu zamanda en ziyade itimad edilebilir bir adamdır ki, hiçbir şey onu alakadar etmiyor."​
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bütün ruh u canımızla, geçmiş rahmetli ve bereketli ve kerametli ve yağmurlu Mirac-ı Şerifinizi tebrik ve emsal-i kesiresiyle müşerref olmaklığınızı rahmet-i İlahiyeden niyaz ediyoruz. Ve bu sene, aynen geçen sene gibi, Miraç gecesinden evvel, gecede, hiç emsali görülmemiş bir tarzda yağmurun gelmesi ve Miraç Gecesi ve gündüzünde devam etmesi, kainat ve anasır bu mübarek geceyi alkışladığına bir alamet olduğu gibi, Zülfikar ve Asa-yı Musa nın fütuhatlarına-hususan resmi dairelerde-bir emaresi olduğuna kanaatimiz kat idir. Ve bu mübarek gecenin yarısına kadar şiddetli ve çalışmaya bir derece mani bir rahatsızlık ve sancı birdenbire zail olmaları bana kanaat verdi ki, bu mübarek gecede kardeşlerim sıhhat ve afiyetim için duaları, hakkımda makbuliyetinin eseri olduğuna ve o gecenin bir miktarında ziyade hastalık cihetiyle herbir saati on saat kadar sevaplı bulunmasını bir nevi manevi müjde aldım, Allah a şükrettim. "Erhamürrahimine hadsiz şükür olsun" dedim.
Saniyen: Nurun bir kumandanı kardeşimiz Refet Beyin Ankara seyahatiyle Nurlara az bir zamanda büyük bir hizmete muvaffak olduğuna şüphe yoktur. İnşaallah yakında eseri görünecek. Hususan Diyanet Riyasetinin müntesipleri umumen Zülfikar ve Asa-yı Musa mecmualarını takdir ve tahsin ile karşılamaları ve tenkit değil, belki himaye ve müdafaa edeceklerine söz vermeleri, çok ehemmiyetli bir hadisedir ve Zülfikar ve Asa-yı Musa ya parlak bir ilannamedir.
• • •
Muhterem Üstadım Efendim Hazretleri,
Kardeşimiz Müteahhit İsmail Efendi, Hilmi Beyle hususi olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu hususta lazım gelen izahatın verilmesini ona havale ederek, biz doğruca Diyanet Riyasetine gittik. Orada, evvela bizim Isparta da iken tanıdığımız müderris Hasan Hüsnü Bey vardı. Kendisi Diyanet Riyaseti Heyet-i Müşavere azasındandır. Onunla hususi olarak bir müddet görüştüm ve izahat verdim. Bilahare beraberce heyet-i müşavere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda imzası bulunan müderris Yusuf Ziya yı gördüm. Baktım, Zülfikar ve Asa-yı Musa mecmualarıyla, hakkımızda yazılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gösterdi. Mufassalan izahat verdim. Dedim:
"Sizin raporunuz ve Denizli Mahkemesinin kararı ve Mahkeme-i Temyizin tasdiki varken, kitaplarımıza vuku bulan taarruz ve bizlere verilen bu sıkıntı neden ileri geliyor? Madem cumhuriyet idaresinde kanun herşeyin fevkindedir ve onun hükmü cari olur. Biz kanun huzurunda beraat etmişiz, bundan böyle bize ilişmemek gerektir. Bunun men i, sizin vereceğiniz isabetli bir kararla mümkündür. Yoksa biz hakkımızı arayabiliriz" dedim.​
 

HASAN CAN

Active member
Sonra ilave etti: "Bu, oradaki adliye memurlarıyla zabıtanın sizin meseleye vukuf-u tammeleri olmadığından ileri geliyor. Şimdi evrak önümdedir. Su-i tevehhüme uğramış mütalaalarına birer birer cevap vereceğim" dedi ve eserleri takdir ettiğini söyledi. Ben de Üstadımızın selamını söyledim, bilmukabele selam ve duanızı istediğini bildirdi.
Ondan sonra oradan ayrıldım, Diyanet Reisinin yanına girdim. Onunla da bir müddet görüştüm ve izahat verdim. Cevaben, "Ben Hoca Hazretlerini Darü l-Hikmetten tanırım, hürmetim vardır. Kendisine selam ve hürmetlerimi iblağ ediniz" dedi. Ve bize, "Lazım gelen cevabı vereceğiz; inşaallah iyi olur" dediler. Ve bilumum Diyanet müntesipleri, eserleri takdirle karşıladılar. Bu gibi yolsuz işlerin, ancak asar-ı diniye mütalaasında hüsn-ü niyet taşımayarak kendi kafalarına göre mana vermelerinden ileri geldiğini anladım.
Ertesi gün, Mehmed Efendi kardeşimiz, Erzurum Meb usu Vehbi Paşayı görmüş. O zat dahi "Ben Dahiliye Vekilini görüp bu hususta uzun uzadıya görüşeceğim. Üstad Hazretlerine hürmet ve selamlarımı götürünüz" demiş. Bunun üzerine parti erkanıyla görüşmeyi İsmail Efendiye havale ederek Ankara dan ayrıldık.
Kusurlu, aciz talebeniz
Refet
• • •
Bu şaşaalı baharın Haşiye çiçeklerini temaşa etmek için arabayla bir iki saat geziyorum. Hiç hayatımda görmediğim bir tarzda bütün çiçekli otlar, adetin fevkinde bir tarzda büyümüş, çiçekler açmış, tebessümkarane tesbihat edip, lisan-ı hal ile Sani-i Zülcelallerinin san atını takdir edip alkışlıyorlar gibi hakkalyakin hissettiğimden, hayat-ı dünyeviyeye müştak hissiyatım ve gafil ve tahammülsüz nefsim bu halden istifade ederek, dünyadan nefret ve hastalıklı ve sıkıntılı hayattan usanmak ve berzaha gitmeye ve oradaki yüzde doksan dostlarını görmeye iştiyak cihetinde karar veren kalbime ve fanide baki zevk arayan nefsime itiraz geldi.
Birden hissiyata da, damarlara da sirayet eden İmân nuru o itiraza karşı gösterdi ki:
Madem toprak bu kadar cemal ve rahmet ve hayat ve zinetlere maddi cihetinde mazhar olmasından hadsiz bir rahmetin perdesidir ve içine giren hiçbir şey başı boş kalmıyor. Elbette bütün bu zahiri ve maddi ziynetlerin ve güzelliklerin ve hüsün ve cemal ve rahmet ve hayatın manevi merkezlerinin ve bir kısım tezgahlarının faal bir nev i, toprak perdesinin altında ve arkasındadır. Elbette bu himayetli annemiz olan toprak altına girmek ve kucağına sığınmak ve o hakiki ve daimi ve
Haşiye
Bu senenin emsalsiz bir rahmetli yağmuru ve ordunun başından şapkanın kısmen kalkması ve Kur an mekteplerinin resmen açılması ve Zülfikar, Asa-yı Musa nın İmân kurtarmak için tesirli bir surette intişar etmesi, bunun gibi çok rahmetli neticeleri vermesine delildir. Umum kardeşlerimize binler selam ve dua ediyoruz.​
 

HASAN CAN

Active member
manevi çiçekleri seyretmek, daha ziyade sevilir ve iştiyaka layıktır, diye o kör hissiyatın ve dünyaperest nefsin itirazını tamamıyla izale ve def etti.
b238.gif
dünyaperest nefsime de dedirtti.
Said Nursi
• • •
Aziz, masum evlatlarım,
Kur'ân ı öğrenmek için ders almaya çalışıyorsunuz. Sizin bildiğiniz yeni harfte noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harften okunmamak lazım gelir.
Hem Kur'ân ı okumanın faydası, yalnız hafız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki herbir harfi, hiç olmazsa on hayrından ta yüze, ta binlere kadar Cennet meyvelerini, ahiret faydalarını vermesini düşünüp ve ebedi hayatın rahatını ve saadetini temin etmek niyetiyle okumak lazımdır.
Evet, mekteplerde, dünya maişeti, ya rütbeleri için fenleri ders okumak, bu kısacık dünyevi hayatta derecesi, faydası bir ise, ebedi hayatta Kur'ân ve Kur'ân ın kudsi kelimelerini ve nurlu ve imani manalarını öğrenmek binler derece daha kıymetlidir. Onlar şişe hükmünde, bunlar elmas hükmündedir.
Hem peder ve validenize hakiki ve faydalı evlatlar olabilirsiniz. Siz, madem masumsunuz, daha günahınız yok; böyle kudsi bir niyetle okusanız, sizleri Risale-i Nur'un masum şakirtleri içinde kabul edip umum şakirtlerin dualarına hissedar olursunuz ve nurlu ve mübarek talebeler olursunuz.
Hem Üstadınızı, hem sizi, hem peder ve validelerinizi, hem memleketinizi tebrik ediyorum.

• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bütün ruh u canımızla, geçen Leyle-i Beratınızı tebrik ediyoruz.
Saniyen: Nurun ehemmiyetli bir kumandanı ve naşiri Refet Beyin Nur hizmeti için İstanbul a gitmesi çok iyi, çok güzeldir. Zaten oraya onun gibi bir Nurcu lazımdır. Cenab-ı Hak muvaffak eylesin. Amin.
Salisen: Ben, ikisini Camiü l-Ezher ulemasına, ikisini Medine-i Münevverenin Ravza-i Mutahhara civarındaki alimlerine, ikisini de Şam-ı Şerif heyet-i ulemasına göndermek üzere üç Asa-yı Musa, üç Zülfikar ı hazırladım. Başlarında,
Her cihetle nurlandıran İmân nimetlerinden dolayı Allah a hamd olsun​
 

HASAN CAN

Active member
evvelce Camiü l-Ezher ulemasına hitaben size gönderdiğimiz bir mektup derc edilmiştir. Mümkün olduğu kadar çabuk göndereceğiz inşaallah.
Rabian: Ben, iki cihette manevi hizmetlerinize ve dualarınıza ve benim yerimde yapamadığım manevi kazançlarınızın imdadıma gelmesine şiddetle ihtiyacım var.
Birinci sebep: Bütün hayatımda şimdiki kuvvetsizlik ve gittikçe ziyadeleşen zafiyeti hissetmemiştim. Çok sıkıntılarla daimi evradlarımı bazı da noksan olarak yapabilirim. Halbuki bu eyyam ve leyali-i mübarekede yüz derece çalışmaya ihtiyacım var. Ve sizin şirket-i maneviyenize hissem itibarıyla yardım etmek ve dualarınıza bin derece ziyade aminlerle iştirake koşmak lazımken, bu iktidarsızlığım, o şirket-i maneviyeye pek cüz i yardım edebilir. Bunun çaresi, vazife-i Nuriyede benim vazifem size verildiği gibi, o şirketteki vazifeyi de sizlerin manevi yardımlarına dayanıp haddimden ve istidadımdan pek çok ziyade bu aciz kardeşinizdeki hüsn-ü zannınıza muvafık çalışmayı rahmet-i İlahiden niyaz ediyorum.
İhtiyacın ikinci sebebi: Hem siz, hem bizden olmayan bir kısım zatlar, Risale-i Nur'un hakikatinden ve şakirtlerinin şahs-ı manevisinden tezahür eden fevkalade halleri ve neticeleri bu biçare kardeşinizden zannedildiğinden, o büyük neticelere karşı çok büyük bir iktidar, bir tahammül lazımken, pek cüz i ve şahsi çalışmam, bu hastalık ve zafiyetle beraber, elbette beni şiddetle manevi yardımınıza muhtaç ediyor. Ben de bu manevi yardımlarınızı kendime koşturmak için
b239.gif
--1- gibi bütün mütekellim-i maalgayr tabir edilen kelimelerde sizleri niyet ediyorum. Güya umumunuzla beraberiz gibi çalışıyorum. Ve "amin" dediğim vakitte, bütün dualarınıza bir amin niyet ediyorum. İnşaallah, Erhamürrahimin, rahmetiyle o çok noksan ve cüz i çalışmamı, büyük çalışmanıza mükemmel bir amin hükmünde kabul eder.
Hamisen: Sabık hadiseden vaziyetiniz ne şekilde olduğunu çok merak ederdim. Cenab-ı Hakka şükür ki, mektubunuzda Kahraman Tahiri nin İstanbul a makine ve kağıt almak için gitmesi gösteriyor ki, o hadise sönüyor ve Nurların neşrine mani olmayacak, belki başka yerlerde olduğu gibi orada da galibane fütuhatı var, inşaallah.
• • •
Ravza-i Mutahhara
b240.gif
-2- civarındaki mübarek heyet-i ulemaya takdim edilen Asa-yı Musa ve Zülfikar risalesidir. Hem bir vesile-i şefaat, hem kudsi yerde hayırlı dualarına mazhar olmak için müellifin bedeline
1 Bizi koru, bize merhamet et.
2 Salat ve selamın en üstünü, o Ravzanın sahibine olsun.​
 

HASAN CAN

Active member
o mübarek yerleri ve elleri ziyaret etmek için gönderilmiştir. Bu fıkra, yalnız Şam, Mısır ve Hind e gidenlerden Ravza-i Mutahhara yerinde Camiü l-Ezher ve Şam ve Hind cemaat-i İslamiyesine yazılmış. Aynen hem dört Zülfikar, hem dört Asa-yı Musa başlarında yazdık, ikişer nüsha olarak hem Mısır Camiü l-Ezher, hem Şam ulemasına, hem Hindistan da iki milyon liraya mukabil Kur'ân ları isteyen heyete gönderdik.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Asa-yı Musa ve Zülfikar-ı Mucizat-ı Ahmediye ve Kur'âniye mecmualarından, münasip gördüğünüz zaman Ravza-i Mutahharanın civarındaki ulemaya göndermekle beraber, onlara yazınız ki:
"Nur Risalelerinin Medresetü z-Zehrası, Haşiye Ravza-i Mutahharanın
b241.gif
civarındaki ulemanın şefkatine çok muhtaç manevi bir mahdumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna maruz kalmış bir şakirdidir ve alem-i İslamı daima tenvir eden sizin o büyük medresenizin küçük bir dairesi ve şubesidir. Onun için, o alikadir üstad ve müşfik peder ve hamiyetkar mürşid-i azam olan zatlar, bu biçare evladına tam manevi yardım etmesini onların ulüvv-ü himmetinden bekliyoruz. O pek büyük üstadlarımıza takdim edilen iki kitap ise, bir talebe dersini ne derece anlamış diye, akşam üzeri üstadına ve babasına yazıp vermesi gibi, o iki dersimiz, o şefkatli allamelerin nazar-ı müsamahalarına arz edilmiş" diye bir mektup yazınız ve selam ve ihtiramlarımı ve ellerinden öptüğümü tebliğ ediniz.
Bu risalelerin müellifi Said Nursi, yirmi iki senedir inzivadadır. Tecrid-i mutlak içinde bulunduğundan, halklarla görüşemez. Ancak zaruret derecesinde başkalarıyla az bir zaman sohbet edebilir. Yanında hiçbir kitap bulunmaz. Bütün yazdıkları, "Yüz otuz parça risalelerin menbaları me hazları yalnız Kur'ân dır" diyor. Biz de bütün kuvvetimizle tasdik ediyoruz. Kendisi hem hasta, hem gurbette, hem perişan bir halde, bazan çok sür atli yazdığı risalelerde sehivler bulunabilir diye, sizin gibi allamelerden nazar-ı müsamaha ile bakmanızı rica ettiğini bize söyledi. Biz de ricasını tebliğ ederek ellerinizden öperiz.
Nur şakirtlerinden
Tahiri, Hayri, Mustafa, Sadık, Osman, Hüsrev, Tahir
• • •
Haşiye
Medresetü z-Zehranın maddi tesisine çok maniler bulunduğundan, şimdilik Nur şakirtlerinin heyet-i mecmuasının dairesinden ibarettir.​
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya, Kur'ân ı mekteplerinde en büyük halaskar bir kitap olarak kabul ettikleri gibi, şimdi erkan-ı İslamiyenin birincisi olan Ramazan sıyamını tutmak niyetiyle Camiü l-Ezhere "Şimalin pek uzun günlerinde bir çare-i tahfifi ve tehiri yok mu?" diye sormuşlar. Demek Avrupanın yalnız o küçük hükumetleri değil, belki siyaset manası verilmemek için kendini izhar etmeyen, eskide büyük ve dünyanın yüksek mevkiini tutmakla beraber, gayet dehşetli bir tarzda dünyanın fena ve faniliğini dehşetli tokatla o yüksek mertebelerin hiçe indiğini görmekle hakiki teselli, yalnız ve ancak hakaik-i Kur'âniyede bulmasıyla, o küçüklerle manen beraber tahmin edilebilir.
Evet, dünyanın mahiyeti anlaşıldıktan sonra, elbette hayat-ı ebediyeden başka beşeriyetin o inkisar-ı hayal yarasını tedavi edecek Kur'ân dan başka yoktur.
• • •
Çok aziz ve sıddık, kahraman Sabri,
Cenab-ı Hak, Galip Bey gibi çok fedakarları İslam ordusunda yetiştirsin. Bu zat, garpta, aynı şarkta Hulusi Bey gibi imana hizmet ediyor. Tarikat cihetiyle ehl-i imanı dalaletten çekmeye çalışıyor. Bu zat, eskiden beri Risale-i Nur u görmeden Nur mesleğinde hareket etmeye çalışmış. Sonra Nurlarla münasebeti kuvvetleştiği zaman, daha ziyade hizmet edebilir. Fakat Nurun mesleği, hakikat ve sünnet-i seniye ve feraize dikkat ve büyük günahlardan çekinmek esastır; tarikate ikinci, üçüncü derecede bakar. Galip kardeşimiz, Aleviler içinde Kadiri, Şazeli, Rüfai tarikatlerinin bir hülasasını sünnet-i seniye dairesinde Hulefa-yı Raşidin, Aşere-i Mübeşşereye ilişmemek şartıyla, muhabbet-i Al-i Beyt dairesinde bir tarikat dersi vermesini düşünüyor. Hakikat namına ve imanı kurtarmak ve bid alardan muhafaza etmek hesabına ehemmiyetli üç dört faydası var:
Birincisi: Alevileri başka fena cereyanlara kaptırmamak ve müfrit Rafizilik ve siyasi Bektaşilikten bir derece muhafaza etmek için ehemmiyetli faydası var.
İkincisi: Hubb-u Ehl-i Beyti meslek yapan Aleviler ne kadar ifrat da etse, Rafizi de olsa, zındıkaya, küfr-ü mutlaka girmez. Çünkü muhabbet-i Al-i Beyt ruhunda esas oldukça, Peygamber ve Al-i Beytin adavetini tazammun eden küfr-ü mutlaka girmezler. İslamiyete o muhabbet vasıtasıyla şiddetli bağlanıyorlar. Böylelerini daire-i sünnete tarikat namına çekmek büyük bir faydadır.
Hem bu zamanda, ehl-i imanın vahdetine çok zarar veren bazı siyasi cereyanlar Alevilerin fıtri fedakarlıklarından istifade edip kendilerine alet etmemek için Nur dairesine çekmek büyük bir maslahattır. Madem Nur şakirtlerinin üstadı İmam-ı Ali Radıyallahu Anh tır ve Nur'un mesleğinde hubb-u Al-i Beyt esastır; elbette hakiki Aleviler kemal-i iştiyakla o daireye girmeleri gerektir.​
 

HASAN CAN

Active member
Bu zaman, imanı kurtarmak zamanıdır. Seyr-i süluk-ü kalbi ile tarikat mesleğinde bu bid alar zamanında çok müşkilat bulunduğundan, Nur dairesi hakikat mesleğinde gidip, tarikatlerin faydasını temin eder diye o kardeşimize Ramazanını tebrik ve selamımla beraber yazınız. O da bize dua etsin.
• • •
Safranbolu daki halis kardeşlerimizden Hıfzı nın küçük medrese-i Nuriyesi olan hanesindeki küçük ve çok çalışkan masumları yedi yaşında Yılmaz ve on üç yaşında Hüsnü nün ve onlar gibi Nura çalışan muhterem validelerinin mübarek kalemleriyle yazdıkları tebriklerini, umum Safranbolu ve Eflani medrese-i Nuriyesi namına bu Ramazan ın bir firdevsi teberrükü hesabına kabul ettik. Yılmaz ın rüyası aynen çıkmış.
Eflani nin hakikaten küçük kahramanlarından Mustafa Sungur un güzel ve samimi mektubunun bir kısmı Lahikaya geçecek. Elhak, Mustafa Osman ın, Mustafa Oruç ve Mustafa Sungur gibi iki namdaş ve Nur hizmetinde pek ciddi arkadaş bulması, sadakatinin ve muvaffakiyetinin bir kerameti hükmündedir. Hususan Safranbolu Hasan Feyzi si olan Ahmed Fuad ın ve sair o mektuplarında isimleri bulunanlara birer birer selam ve dua ediyoruz ve onların fevkalade gayretlerini tebrik ediyoruz. Umum kardeşlerimize binler selam ediyoruz.

• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Siracü n-Nur'un sıhhatli, mükemmel, güzel çıkması, Medresetü z-Zehranın gayet ehemmiyetli bir yeni dersidir ki, geniş daire-i Nuriyede merakla okunacaktır, inşaallah.
Saniyen: Kastamonu nun Hüsrev i Mehmed Feyzi nin hiç sarsılmadan kemal-i iştiyakla Nurlara çalışması ve çalıştırılması ve okutmasını gösteren Nihad ın ve Abdurrahman İhsan ın mektupları gösterdiği gibi, oradan gelenler de aynı haberi veriyorlar. Tam şakirtliğini yapıyor, Allah muvaffak eylesin. Amin.
Ve Nurun kahramanlarından Mustafa Osman ın Karabük te perde altında faaliyetle Nura hizmetini ve o havalideki ve Eflani deki şakirtlerin şevk ve gayretini Leyle-i Kadirleriyle beraber tebrik ediyoruz.

• • •

Haşiye Siracü n-Nur u tashih ederken, bu Ramazanda ehemmiyetli virdlerime tam vakit bulamadığımdan müteessir oldum. Birden ihtar edildi ki: Okuduğun bu mebhaslar, bir cihetle ibadet olduğu gibi, hem ayn-ı marifetullah ve zikrullah ve huzur-u kalbi ve muhabbet-i imaniye olmasından, senin noksan bıraktığın virdlerinin yerini tam doldurur. Ben de elhamdü lillah dedim.​
 
Üst Alt