Ana Yürekli/miz | Senai DEMİRCİ

ceylannur

Yeni Üyemiz
mohammad.jpg



Ana Yürekli/miz

Ufacık bir bıkkınlığı, azıcık bir kaş çatmayı, bir kerecik bile yüz asmayı çok görmekte oğullara ve kızlara. Bir annenin göz bebeklerinde lekesiz ve gölgesiz hürmet fotoğrafına dönüşmemiz için çırpınmakta hâlâ… Âlemlere rahmet. Sadece “Müslümanlara” değil, sırf “iman edenlere” değil, herkese rahmet…

Bebekler gibi şaşkındık. Dünyada, “aşağı/yer”de bulduk ayaklarımızı. Nereden geldiğimizi bilmezdik, O ezelden söz açtı. Nereye gittiğimizi sormayı akıl edemezdik. O ebede, sonsuzluğa çağırdı.

Kim olduğumuzu, ne iş yaptığımızı aklımıza, O fısıldadı. Yetim buldu her birimizi. Küsmüş gibiydik kendimize. Kalbimiz sonsuz aşklar isterken, ecelin eşiğinde tökezliyordu. Aklımız yüktü başımızda. Dünden hüzünler taşırdı bugünümüze.

Yarından korkular taşırırdı an’ımıza, şimdimize. Sahipsiz ve umutsuzduk. Her yanımız karanlıktı. Duyduğumuz sesler hep feryattı. Baktığımız yüzlerin hepsinde matem vardı. Işık tuttu yolumuza. Dağı taşı, yıldızı ve güneşi aşinamız kıldı.

Göğün yüzünü tanıdık eyledi gözlerimize. Geçmişin hüznünü giderdi, geleceğe dair korkuları yatıştırdı. Feryat sandığımız sesleri sonsuzluk vaadiyle neşe ve sevince boğdu. Yanmayalım diye yandı yakıldı. Biz bilmeden ateşe koşan pervanelerdik. Kül olacağından habersiz, sarhoşça alevden uçurumlara uçan kelebeklerdik.

O ve biz, gecede ateş yakan adam ve kelebekler gibiyiz. Ateş etrafındaki şeyleri aydınlatınca, pervaneler içine atılırlar. O ateşten korumak için bizi eteğimizden tutmak istiyordu. Ama yine de biz ısrar edip, şefkatli avuçlarından kaçıp ateşin içine atlamaya koşuyoruz.1 Bin ana yüreğini kuşanarak ateşe düşmekten alıkoydu biz can parelerini. Aramızda 2şimdi de…

Anne ile kızı arasında şimdi. Çünkü anneyi evladına anne eyleyen mayayı çalmakta ruhumuza hâlâ. Evlatlar ve ana-baba arasında şimdi. Oğulları ve kızları annelerine “annelik” edercesine hürmete ve şefkate çağırmakta. Kısacık bir “öf” sesinin bile eşiğinden geri döndürmekte bizi.

Ufacık bir bıkkınlığı, azıcık bir kaş çatmayı, bir kerecik bile yüz asmayı çok görmekte oğullara ve kızlara. Bir annenin göz bebeklerinde lekesiz ve gölgesiz hürmet fotoğrafına dönüşmemiz için çırpınmakta hâlâ… Âlemlere rahmet. Sadece “Müslümanlara” değil, sırf “iman edenlere” değil, herkese rahmet…

Analık sunuyor her varlığa… Kaş çatsa da, ateşten söz etse de, anne gibi felaketten uzak tutmak içindir “nezir”liği, “uyarıcı”lığı… “Müjdeci”dir insanlığa; karanlıkta kalmış gönüllere, şaşkınlık içinde bocalayan akıllara müşfikçe haberler sunmakta hâlâ: Peygamberimiz. “İmam”ımız. “Ana yürekli”3 liderimiz.

Şefkat yüklü önderimiz. Kılımıza zarar gelmesin diye titreyen anaç kalplimiz. Ümmetinin kurtuluşu için kendini paralarcasına çırpınan göklü yüreğimiz. Anaları yavrularına ana eyleyen, analara ana şefkati bahşedenin “Raufurrahim” diye en anaç isimlerle övdüğü, serin şefkat pınarımız.4

Anaların ayaklarının bastığı her yeri “cennet” diye tarif eden “ana/ç bakışlı”mız. Bugün bir kez daha ellerine varıp bağlılığımızı tazelemeli değil miyiz?



1. “Benim misalim, büyük bir ateş yakan kimsenin misali gibidir. Ateş etrafı aydınlatınca, kelebek ve ateşe düşen şu hayvanlar, ateşe düşmeye başlayınca o kimse, hayvanların ateşe düşmelerine engel olmaya çalışırken, hayvanlar ona üstün gelip şiddetle ateşe düşerler. İşte bu, benimle sizin misaliniz gibidir. Ben sizin kuşağınızdan tutmuş ateşe düşmenize engel olmaya çalışıyor ve ateşten uzaklaşın, ateşten uzaklaşın, diyorum, siz ise, bana üstün gelerek kendinizi ateşin içine atıyorsunuz.” ( Müslim, hadis no: 4235
2.Hucurat 7: Hem bilin ki, içinizde ALLAH’ın elçisi vardır.
3. Arapça’da “önder” anlamındaki “imam” kelimesi, “anne” anlamındaki “ümm” kelimesiyle aynı kökten gelir. Bu durumda, “imam”, “ana yürekli adam” demeye gelir. (Mustafa İslamoğlu’ndan alıntıyla.)
4. Bkz. Tevbe,128
Senai Demirci
 
Üst Alt