Necm Suresi

Nur Hanım

Aktif Üyemiz
[











Necm Suresi



Necm Suresi 62 ayettir. Nüzulü Mekke'de olup 23. sure olarak inmistir.

Kur'an-i Kerim'de 525 sayfa numarasinda yer almaktadir.



وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ



Battığı-kaydığı zaman yıldıza andolsun.

(53-Necm 1)





مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ



Arkadaşınız (olan peygamber) şaşırıp-sapmadı ve azmadı.

(53-Necm 2)





وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ



O, (Allah adına) hevadan (kendi istek ve arzularına göre) konuşmaz.

(53-Necm 3)





اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ



O (söyledikleri) ancak vahyolunmakta olan vahiydir.

(53-Necm 4)





عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ



Ona (bu Kur'an'ı) şiddetli bir güç ve kuvvet sahibi öğretti.

(53-Necm 5)





ذُومِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ



(Ki o, akıl ve görüşünde kuvvetli) üstün yaratılışlıdır. Hemen (ufku kaplayıp) doğruldu.

(53-Necm 6)





وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ



O, en yüksek ufuktaydı.

(53-Necm 7)





ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ



Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.

(53-Necm 8)





فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ



(Muhammed'e) uzaklığı iki yay (arası) kadar oldu hatta daha da yakınlaştı.

(53-Necm 9)





فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ



Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.

(53-Necm 10)





مَا كَذَبَ الْفُؤٰ۬ادُ مَا رَاٰى



Onun gördüğünü, gönlü yalanlamadı.

(53-Necm 11)





اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى



Şimdi siz gördükleri hakkında onunla tartışacak mısınız?

(53-Necm 12)





وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ



Andolsun ki onu bir de diğer inişte görmüştü.

(53-Necm 13)





عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى



Sidretü'l-Münteha'nın yanında.

(53-Necm 14)





عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ



Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.

(53-Necm 15)





اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ



Sidreyi örtüp-kaplayan kaplıyordu.

(53-Necm 16)





مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى



(Bunları gören Muhammed'in) gözü kayıp-şaşmadı ve (bundan ötesine de) aşmadı.

(53-Necm 17)





لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْـكُبْرٰى



Andolsun ki o, Rabbinin en büyük ayetlerinden (bir kısmını) gördü.

(53-Necm 18)





اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ



Gördünüz mü Lat ve Uzza'yı?

(53-Necm 19)





وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى



Ve üçüncü olan diğer (put) Menat'ı.

(53-Necm 20)





اَلَـكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى



Erkek (evlad) sizin, dişi de O'nun mu?

(53-Necm 21)





تِلْكَ اِذاً قِسْمَةٌ ض۪يزٰى



Eğer böyleyse bu insafsız-haksız bir paylaşma.

(53-Necm 22)





اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ



Bu (putlar) sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden başkası değildir. Allah onlarla ilgili hiçbir sultan (güçlü delil) indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyarlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından bir hidayet rehberi (yol gösterici) gelmiştir.

(53-Necm 23)





اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ



Yoksa 'her arzu edip, dilekte bulunduğu' şey insanın mıdır?

(53-Necm 24)





فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟



Oysa son da, ilk de Allah'ındır.

(53-Necm 25)





وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـٔاً اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى



Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri hiçbir şeyle fayda sağlamaz ancak Allah'ın (şefaat edilmesini) dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.

(53-Necm 26)





اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ الْاُنْثٰى



Gerçek şu ki ahirete iman etmeyenler, melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.

(53-Necm 27)





وَمَا لَهُمْ بِه۪ مِنْ عِلْمٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّۚ وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـٔاًۚ



Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyarlar. Oysa zan, haktan yana hiçbir şey ifade etmez.

(53-Necm 28)





فَاَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلّٰى عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ اِلَّا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ



O halde Bizim zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyen kimselerden (sen de) yüz çevir.

(53-Necm 29)





ذٰلِكَ مَبْلَغُهُمْ مِنَ الْعِلْمِۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدٰى



İşte onların ilimden erişebildikleri budur. Muhakkak ki Rabbin, Kendi yolundan sapanı bilen O'dur ve hidayet bulanı da bilen O'dur.

(53-Necm 30)





وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۙ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَسَٓاؤُ۫ا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا بِالْحُسْنٰىۚ



Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Bu Allah'ın kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması güzel davrananları da daha güzeliyle mükafatlandırması içindir.

(53-Necm 31)





اَلَّذ۪ينَ يَجْتَنِبُونَ كَـبَٓائِرَ الْاِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ اِلَّا اللَّمَمَۜ اِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِۜ هُوَ اَعْلَمُ بِكُمْ اِذْ اَنْشَاَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ وَاِذْ اَنْتُمْ اَجِنَّةٌ ف۪ي بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْۚ فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟



Ki onlar küçük günahlar dışında, günahın büyük olanlarından ve çirkince-utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin, mağfireti (bağışlaması) geniş olandır. O, sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karınlarında cenin halinde bulunduğunuz zaman sizi (ilerde ne yapıp-ne yapmayacağınızı) en iyi bilendir. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp durmayın. O, sakınıp-korunanı daha iyi bilendir.

(53-Necm 32)





اَفَرَاَيْتَ الَّذ۪ي تَوَلّٰىۙ



O yüz çevirmekte olanı gördün mü?

(53-Necm 33)





وَاَعْطٰى قَل۪يلاً وَاَكْدٰى



Azıcık verdi ve gerisini sımsıkı elinde tuttu.

(53-Necm 34)





اَعِنْدَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرٰى



Gaybın ilmi onun yanındadır da, o mu görüyor?

(53-Necm 35)





اَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا ف۪ي صُحُفِ مُوسٰىۙ



Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?

(53-Necm 36)





وَاِبْرٰه۪يمَ الَّذ۪ي وَفّٰىۙ



Ve vefa eden (ahdini yerine getiren) İbrahim'in (sahifelerinde olanlar).

(53-Necm 37)





اَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۙ



Doğrusu hiçbir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.

(53-Necm 38)





وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ



Gerçekten insan için çalıştığından (kendi çabasından) başkası yoktur.

(53-Necm 39)





وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ



Şüphesiz kendi çalışması-çabası da yakında görülecektir.

(53-Necm 40)





ثُمَّ يُجْزٰيهُ الْجَزَٓاءَ الْاَوْفٰىۙ



Sonra ona eksiksiz karşılık verilecektir.

(53-Necm 41)





وَاَنَّ اِلٰى رَبِّكَ الْمُنْتَهٰىۙ



Muhakkak ki son varış Rabbinedir.

(53-Necm 42)





وَاَنَّهُ هُوَ اَضْحَكَ وَاَبْكٰىۙ



Güldüren ve ağlatan şüphesiz O'dur.

(53-Necm 43)





وَاَنَّهُ هُوَ اَمَاتَ وَاَحْيَاۙ



Öldüren ve dirilten de şüphesiz O'dur.

(53-Necm 44)





وَاَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْاُنْثٰىۙ



Erkek ve dişi (olarak iki eşi) çifti yaratan da elbette O'dur.

(53-Necm 45)





مِنْ نُطْفَةٍ اِذَا تُمْنٰىۖ



Bir nutfeden-damladan meni atılıp-döküldüğü zaman.

(53-Necm 46)





وَاَنَّ عَلَيْهِ النَّشْاَةَ الْاُخْرٰىۙ



Şüphesiz sonraki-diğer neş'et de (çıkış da) O'na aittir.

(53-Necm 47)





وَاَنَّهُ هُوَ اَغْنٰى وَاَقْنٰىۙ



Sermaye-varlık sahibi kılan da, zengin eden de şüphesiz O'dur.

(53-Necm 48)





وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ



'Şi'ra yıldızının' Rabbi de elbette O'dur.

(53-Necm 49)





وَاَنَّـهُٓ اَهْلَكَ عَاداًۨ الْاُو۫لٰىۙ



Doğrusu önceki Ad'ı (Ad kavmini) O yıkıma uğrattı

(53-Necm 50)





وَثَمُودَا۬ فَمَٓا اَبْـقٰىۙ



Semud'u da (helak etti) geri bırakmadı.

(53-Necm 51)





وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ اَظْلَمَ وَاَطْغٰىۜ



Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar çok zalim ve azgındılar.

(53-Necm 52)





وَالْمُؤْتَفِكَةَ اَهْوٰىۙ



Altı üstüne gelen şehirleri de, O yerin dibine geçirdi.

(53-Necm 53)





فَغَشّٰيهَا مَا غَشّٰىۚ



Böylece ona sardırıp-kapladığı şeyi kapladı.

(53-Necm 54)





فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكَ تَتَمَارٰى



O halde Rabbinin hangi nimetlerinden kuşkuya düşersin?

(53-Necm 55)





هٰذَا نَذ۪يرٌ مِنَ النُّذُرِ الْاُو۫لٰى



Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

(53-Necm 56)





اَزِفَتِ الْاٰزِفَةُۚ



(Artık) yaklaşmakta olan yaklaştı.

(53-Necm 57)





لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللّٰهِ كَاشِفَةٌ



Onu Allah'dan başka açığa-ortaya çıkaracak yoktur.

(53-Necm 58)





اَفَمِنْ هٰذَا الْحَد۪يثِ تَعْجَبُونَۙ



Şimdi siz bu sözden mi (acayip görüp) hayrete-şaşkınlığa düşüyorsunuz?

(53-Necm 59)





وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ



(Bu şaşkınlıkla) gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.

(53-Necm 60)





وَاَنْتُمْ سَامِدُونَ



Ve gaflet içinde eğlenip-oyalanıyorsunuz.

(53-Necm 61)





فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا



Artık (kendinize gelip) Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kul olun.

(53-Necm 62)





TAMAMI




[URL='
[/CENTER]
 
Üst Alt