Türklerde Yazı

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Türklerde yazı
Türklerde yazı
Nereden geldiğimizi ve ne olduğumuzu anlamak yönünden kavramların ifade ettiği anlamları bilmek çok önemli. Dil ile bağımız koptuğunda inancımızla da bağımız kopmaktadır.“Proto-Türkçe Yazıtlar”dan bahsederken aynı zamanda Türklerin din tarihini de anlatmış olacağız.

Proto-Türk/Erken Türk insanı kendini ifade etmeye başlamasıyla eş-zamanlı olarak, inancını da kayalara kazımaya başlamıştır. Diğer bir ifade ile, insanın inancını ifade etme ihtiyacı yazının da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Orta Asya insanı ile Proto-Türk insanını birbirinden ayırmak gerekiyor. Proto-Türk kişisinin ortaya çıkışı, Orta Asya insanının kendisini kayalar üzerinde ifade etmesiyle başlar.

Orta Asya’da yaşayan ancak henüz kendini ifade etmeyen ya da edemeyen insana biz Orta Asya insanı diyoruz. Ne zaman ki Orta Asya insanı kendini kayalara ifade etmeye başlamış, o zaman Proto-Türk insanı ortaya çıkmıştır. En basit resimlerden başlayan bu ifade etme tarzı bizi bugünkü dilimize kadar getirmiştir. Türklerin kendini ifade etmeye başlamasından bugüne kadar dilin geçirdiği bütün evreler Orta Asya yazıtlarında kendini göstermektedir. Yerkürenin çeşitli yerlerinde, mağara resimlerine (bir hayvanı olduğu gibi çizme) rastlanmaktadır. Ancak, yazının bugünkü hale gelişinin bütün aşamalarını gösteren buluntular, sadece Orta Asya’da bulunmaktadır.

Tarihçilerin bilinen insanlık tarihini ancak M.Ö 2500-3000 yıllarına götürebilmelerine karşın, bugün Proto-Türklere ve Proto-Türkçeye ilişkin buluntular ve çözümlemeler sayesinde bilinen Türk Tarihi ve insanlık tarihi M.Ö 40.000’lere kadar gidebilmektedir.

Türklerin yazıyla ve yerleşik hayat kurmasıyla başlayan medeniyetleri, Orta Asya’dan göçler yolu ile Avrupa’ya Mezopotamya’ya, Mısıra, Çine ve dünyanın dört bir köşesine gitmiştir.Tamgalı Say, Altın Elbiseli Adamın bulunduğu yer ve Talas Yazıtları üçgeni bize yazının geliştiği yeri göstermektedir. Bu üç önemli tarihi buluntu bugünkü Issık Göl civarındadır. Tamgalı’daki resimler ve tamgalar, hiçbir kazıya gerek olmaksızın yeryüzünde kayalar üzerinde bulunmaktadır. Granit kayalar defter yaprağı gibidir ve bu kayalar üzerinde 1000 kadar resim vardır.Proto-Türkçe yazının gelişimi bir süreç halinde Tamgalı Say’da kendini göstermektedir. Tamgalı Say Almatı’nın 160 km. Kuzey batısındadır. Acı Su Özenine dökülen bu sayda dünyanın en eski resimleri (M.Ö 30.000), piktogramları (M.Ö 20.000) ve petroglifleri (M.Ö 15.000) bulunuyor. Tamgalar burada doğmuş, din, teknoloji, sanat ve bilim burada yeşermiştir. Tamgalı Say “üst paleolitik”(M.Ö 40.000 – M.Ö 12.000) denilen çağda yer almaktadır. Bu rakamlar son derecede eski devirlere işaret etmektedir. Konuya aşina olmayanlar için söyleyelim: Bilginlerin alfabeler hakkında şimdiye kadar kabul ettikleri esas, dünyadaki tüm alfabelerin Fenike alfabesinden (M.Ö 1700) doğmuş olduğu kanaatidir. Şimdiye kadar Fenike alfabesinin gelişimini gösteren hiçbir kanıt ele geçmemiştir. Fakat Fenike alfabesinin, Anadolu’nun Side kentinde gelişen UW-ON alfabesinden alınmış olduğu ve UW-ON alfabesinin ise Kazakistan Açıktaş alfabesinin bir devamı olduğu Kazım Mirşan tarafından ispatlanmıştır. Eski Mısır yazısının ise M.Ö 4000’de teşekkül ettiği söylenmektedir. Ancak eski Mısır yazısının da teşekkül ederken geçirdiği aşamalara yönelik bugüne kadar hiçbir kanıt bulunamamıştır. Doğu Anadolu’daki kaya üstü ve mağara yazıtları (M.Ö 7500 civarı) incelendiğinde, Mısır hiyerogliflerinin kökeninin ISUB-ÖG alfabesi olduğu yine Kazım Mirşan tarafından ispatlanmıştır. Orta Asya’da ise M.Ö 30.000’lerde işe başlandığı bilinmektedir. Prof.Dr. G.G.Musabay’a göre, Tamgalı Say’da yazıya geçiş 10.000 yıl önce başlamıştır. Bu durumda, en eski yazı görünen Eski Mısır yazısı ile Orta Asya’daki yazıya geçiş tarihleri arasında en az 4000 yıllık bir fark oluşmaktadır. 4000 yıllık fark Proto-Türkçenin neredeyse tüm dünya alfabelerini etkisi altına almasını zamansal olarak da açıklamaktadır.

Türklerin 1071’de Anadolu’ya girdiğine bundan önce Anadolu’da Türk bulunmadığına ilişkin görüşlere cevap olarak şu iki hususu belirtmemizde fayda olacaktır. Doğu Anadolu’daki kaya üstü ve mağara yazıtları M.Ö 7500’e aittir; ayrıca Güney-Doğu Anadolu’da bulunan kaya üstü resimlerinden anlaşıldığına göre, Proto-Türkler M.Ö 8000 yıllarında Güney-Doğu Anadolu’ya yerleşmişlerdir.

“Nitekim Ergani İlçesinin Çayönü mevkinde bulunmuş olan bir yerleşmede yapılan radyoaktif karbon testi, bu yerleşmenin başlangıcının M.Ö 7500 yıllarına dayandığını, sonunun ise, M.Ö 6700 yılı bulduğunu göstermektedir. Yani, Doğu Anadolu’daki kaya üstü resimleri Tamgalı Sayındaki piktogram ve petrogliflerle yaşıt haldedir”.

Tamgalı Say – Kazakistan
Tamgalı Say – Kazakistan
Tamgalisay Kaya Resimleri
Tamgalisay Kaya Resimleri

Yazı bulunmazdan evvele ilişkin insanlık tarihi hakkında bilgilerimiz yok denecek kadar azdır. Yazı, insanı, yaşantısını, düşüncelerini, olayları bir sonraki nesillere doğru olarak aktarmaya yarayan tek araçtır. Yazının olmadığı döneme ilişkin insanların nasıl yaşadıkları ya da ne yaptıkları hususu bir öngörüden ibarettir ve bir başkası her zaman bu öngörüye ters başka bir öngörü ileri sürebilir.

Oysaki yazı tek başına delildir. Tamgalı Say bu açıdan Türk Tarihi için çok önemlidir. İlk yazıyı yazanlar, ilk medeniyeti kuranlar demektir. Tamgalı’daki 1000 kadar resim bizim tarihimizi, inancımızı, medeniyetimizi, kültürümüzü anlatmaktadır. Kırgızistan’da Narin bölgesinde yerden 3600 metre yükseklikte bir vadide 90.000 kadar resim vardır.

Tamgalısay
Tamgalısay
Türklerde geyik resimleri M.Ö 20.000 lereden beri mevcut olup, Gök, Rab ve geyik manalarına gelmektedir. Sembol resimlerin sembol şekillere dönüşmesi binlerce yıl almıştır. Proto-Türkler önceleri kayalar üzerine tabiatta olanları, hayvanları olduğu gibi resmetmişler, sonra resimler sembolleşmeye başlamış, karakteristik bir şekilde bir anlam ifade etmek için çizilmiş, daha sonraları ise kayaların üzerine uzun uzadıya resimler çizmenin de verdiği zorluk ile pratik şekiller tamgalar bulunmuştur. Türkler sembol şekillere “Tamga” (M.Ö 15.000) adını vermişlerdir. Bu işaretlerin oluşmasına sebep olan şey, “davranış şekilleri”dir. Türkler yazı yazmaya başlamadan önce resim yapmaya başlamışlar. Ancak yaptıkları resimler hep bir şey anlatmaya yönelik olduğu için bu resimler bir kompozisyon öykü oluşturmuştur.

“Resim aracılığı ile bir şey anlatma, davranış şekilleri çizmekle mümkün olur. Mesela, ben iki kolumu belime dayamış ve ayaklarımı yana açmışsam, bu davranış şekli EM; yani, “ben” demektir. Bu resmin tamgalaştırılmış şekli ise, Türk alfabesinde bulunan ve üç daireden oluşan ve “m” sesine tekabül eden bir tamga şeklidir (üstte, soldaki şekil). Aynı şekilde, eğer ben sağ kolumu belime dayamış isem, bu ED; yani, “icraat” demektir. Buradan da “d” tamgası doğmuştur.

Eğer ben iki kolumu, uçan bir kuş gibi, yanlara doğru açmış isem, bu “bedenimden dışarıya atıldım ve Tanrıya kavuşmak üzere uçmaktayım” demektir ki, bu da bize AT (bedenden atılma) tamgasını verir ve bu tamgadan T harfi türemiştir.”

On Tamgasi
On Tamgasi
ON Tamgaları:


ON tamgası, on nokta, on benek, on tüy veya on aynı cinsten figürle gösterilir. ON tamgası evren kişisi manasına gelmektedir. “Birinci figür TAMGALI SAYI kaya resmindeki BUĞ’un kafasının içinde ON NOKTA bu sembolü vermektedir. İkinci figür SAT DAĞI’ndaki kaya resmidir, kral damgasında ON BENEK ile aynı sembolü gösterir. Üçüncü figür KIRGİZİSTAN ISSIKKÖL’de bir mezardan çıkan yüzüğün üzerindeki resimdir, ON TÜY ile aynı manayı verir”.

OK Tamgaları:


“OK; ‘yeryüzü kişisi, Tanrı’dan gelip yeryüzünde var olma, mevcudiyet’ anlamlarına gelir”. Türkler kendilerine Türk demezden evvel, kendilerinden “ON”lar ve “OK”lar olarak bahsediyorlar. “OK tamgasının içeriğinde Gök’teki Tanrı’dan gelip Yeryüzünde var olma, Yeryüzünde ölerek uçarak, Gök’teki Tanrı’ya dönme manaları gizlidir”.

UW, OW , OG Tamgaları
UW, OW , OG Tamgaları
UW,OW ve OĞ Tamgaları:


“UW , OW veya OĞ, ‘şeref, kutsal kişi, mensup olma’ anlamlarına gelir. Proto-Türklerin ilk tamgalarındandır. Daha sonra OĞ şeklinde seslendirilmiş, şekil ve anlam sayısı çoğalmıştır”.

Tekrarlayacak olursak;

ON = evren kişisi. OK = yeryüzü kişisi, yeryüzünde varoluş, Tanrı’ya dönme.UÇ = bey, han, lider, bayrak. AT = ad, TANRI’ya atılma, egemen.

Yazıtları okudukça kendinizi daha iyi tanıyacak daha iyi tanımlayabileceksiniz. Batılıların gerek bugün yaza geldikleri tarihin gerekse dinlerin evrimi meselesinin bir hayal ürünü olduğunu, insanın medeniyeti kuran atası olan Türklerin nasıl da doğru yol üzere olduğunu göreceksiniz. Türkler kendilerine Türk demezden evvel “ON” ve “OK” diyorlardı; “ON MİLLETİ” ve “OK MİLLETİ” diyorlardı. Tamgalı Say’da tüm aşamalarıyla gözlenebilen yazının oluşum safhalarında nesneler ilk önce oldukları gibi çizilmişler, daha sonra birebir çizimin yarattığı zorluklar nedeniyle sembol resimlere geçilmiş, ondan sonra da sembol şekiller ( tamgalar ) oluşmuştur.

“ON” ve “OK” tamgaları ayna zamanda Türklerin kendilerine verdikleri isimlerdendir. Türkler kendilerine Türk demezden evvel, kendilerinden “ON” ve “OK” lar olara bahsetmişlerdir. Ve her iki kelime de inanç içeriklidir.
 
Üst Alt