A.B > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi (Alfabetik)

ceylannur

Yeni Üyemiz
BORÇ
Geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük ödünç
Borç yahut fıkhî terim olarak "deyn" genellikle borçlunun ödemeyi teahhüt ettiği nakit veya borçlunun zimmetinde bulunan mislî eşya; yani ölçü, tartı vBulletin yollarla benzeri ile ödenebilen eşya karşılığında kullanılan bir terimdir Borcun zimmetinden maksat da şahsın borcu yüklenme kabıliyetidir
Insanların birbirleriyle yardımlaşma yollarından biri de borç alıp vermedir Borç alıp verme işlemi Islâm'da nakit para gibi sayılabilen; buğday, arpa, pirinç gibi ölçülebilen; yahut altın, gümüş ve et gibi tartılabilen; ya da yumurta ve ceviz gibi büyüklükleri birbirlerine yakın olan mallarda geçerlidir Fakat hayan vs gibi her birinin kendine göre ayrı ayrı değer ve özelliği bulunan mallarda borçlanmanın olup olmayacağı hususu ise Islâm hukukçuları arasında ihtilaflı bir konudur Böyle bir borçlanmanın caiz olmadığı kanaatinde olan Hanefî hukukçuları; "alınan borç harcanır, sonra benzeri ödenir Canlı bir koyun borç alındığında tamamen aynı özelliklere sahip bir koyun bulunmayabilir Onun için bu gibi borçlanmalarda taraflardan biri mağdur olabilir" demektedirler Borç alınan para para ile; buğday buğday ile ödenir Fazla bir şey verilmez, istenirse faiz olur
Borç verme Islâm'da sevaptır Dinimiz bunu teşvik etmiştir Hatta bazı durumlarda sadaka vermekten de sevaptır Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: "Eğer Allah'a içten gelen istekle ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar " (et-Teğâbun, 64/17) Peygamber Efendimiz (sas) de bir sadakaya on misli sevap verileceğini, borç vermeye ise onsekizmisli sevap verileceğini bildirmiştir (et-Tergîb ve't-Terhîb, II, 40)
Bir kimse borç verdiği para vs'nin bir kısmını veya tamamını bağışlayabilir Borçlusu güç durumda ise ona kolaylık gösterilmesine, hatta mümkün ise alacağını bağışlamasını teşvik etmiştir Kur'an-ı Kerîm'de:
"Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/280) buyrulur Yani şayet borçlulardan herhangi bir kimse zor durumda kalmış ise "darda ise, eli genişleyinceye kadar mühlet veriniz " Böyle bir durumda verilecek olan hüküm, onun borcunu rahatlıkla ödeyebileceği zamana kadar imkân tanımaktır
" Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır "
Borçlunuz olan kimse borcunu ödeyemeyecek kadar zor durumda olursa ona mallarınızı veya bir kısmını sadaka olarak bağışlamanız kıyamet gününde sizin için daha hayırlıdır Burada "eğer bilirseniz" şartının getirilmesi teorik olarak bilmeden kasıt, beraberinde amelin de söz konusu olduğu bir bilgidir Buna göre takdirî mana şöyle olur: "Şayet sizler bunun Allah katında olduğunu bilerek gereğince amel edecek olursanız, ona sadaka olarak bağışlamanız için daha hayırlıdır"
Tebarânî'nin Ebu Umâme (ra)'den nakline göre Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu: "Kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmayacağı bir günde Allah'ın kendisini gölgelendirmesini arzu eden bir kimse, zor durumda kalmış olana kolaylık sağlasın veya onun borcunu indirsin" Bu manada pek çok hadis vardır (Ibn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'anı'l-Azım, Istanbul 1984, I, 491)
Buhâri Ebu Hüreyre'den şöyle rivayet etmektedir: Hz Peygamber (sas) şöyle buyurdu: "Insanlara borç veren bir tüccar vardı Zor durumda kalmış birisini görünce çocuklarına, onun borcunu affedin, belki Allah bizi bağışlar derdi Nihayet Allah da onu bağışladı " (Ibn Kesîr, aynı yer)
Imam Ahmed'in rivayetine göre Ibn Ömer şöyle dedi: Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu: "Duasının kabul olunmasını, kederlerinin açılmasını isteyen, borcunu ödeyemeyen, zorda kalmış kimseyi bu durumdan kurtarsın" (Ahmed b Hanbel, II, 23)
Taberâni Ibn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu: "Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine kolaylıkla ödeyeceği zamana kadar mühlet veren bir kimseye, Allah da günahı sebebiyle tövbe edinceye kadar mühlet verir " Ibn Abbâs'ın rivayet edip Imam Ahmed'in kaydetmiş olduğu hadise göre Rasûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: "Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren veya borcunun bir kısmını bağışlayan kimseyi yüce Allah Cehennem ateşinden korur" (Buhârî, Buyû' 17; Müslim, Zühd 74; Tirmizî, Buyû' 67; Ibn Mace, Sadakat 14; Ahmed b Hanbel I, 327, II, 359)
Imam Ahmed Bureyde'den rivayetle: "Peygamber (sas)'in şöyle buyurduğunu dinledim: "Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren bir kimse her gün için onun gibi bir sadaka vermiş gibi olur" Bureyde devamla dedi ki: Sonra da onun şöyle buyurduğunu dinledim: "Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren bir kimseye, mühlet verdiği her gün için iki katısadaka yazılır " Bunun üzerine ben:
"-Ey Allah'ın Rasûlü, seni, borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet verene her gün için onun gibi sadaka vardır, derken dinledim; sonra da yine seni, borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren kişiye her gün için iki kat sadaka verilmiş gibi olur buyurduğunu işittim" Hz Peygamber şu cevabı verdi:
"Borcun vadesi gelmeden önce verdiği her bir mühlet için onun gibi bir sadaka vardır Borcun vadesi geldiğinde ona mühlet verecek olursa iki katısadaka vermiş gibi olur" (Ahmed b Hanbel, IV, 442-443, V, 300, 308)
Borçlunun alacaklıdan biraz indirim yapmasını istemesi caizdir Mâlikîlerden bazıları bunu mekruh görmüşlerdir; zira bunda bir minnete katlanma vardır Kurtubî: "Ihtimal kerahati mutlak söyleyenlerin maksatları bunun hilâf-ı evlâ olduğunu anlatmaktır" demiştir Aynî, Imam A'zam'ın görüşünün de böyle olması gerektiğini söylemiştir Nevevî indirim istemekte beis olmadığını söyledikten sonra: "Lâkin zarûret yokken ısrar derecesine, nefsi tahkîre veya ezâya vardırmamak şarttır" diyor
Rasûlullah (sas) borçlu olarak ölenin cenazesini kılmazdı (Bir gün) bir cenaze getirildi
Rasûlullah (sas):
"- Onun borcu var mı?" diye sordu

Evet iki dinar borcu var, dediler "- Arkadaşınızın namazını kılınız, " buyurdu


Bunun üzerine, Ensâr'dan olan Ebû Katâde;

O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlullah, dedi Hz Peygamber de adamın namazını kıldı


Allah (cc), Rasûlüne fetihler müyesser buyurunca, efendimiz:
"Ben her mümine kendi nefsinden daha evlâyım Her kim borç bırakırsa (borçlu ölürse) onu ödemek bana aittir Kim de mal bırakırsa varislerine aittir" buyurdu (Buhârî, Ferâiz 15; Müslim, Ferâiz, 16; Ebû Davûd, Buyû, 9; Tirmizî, Cenâiz, 69; Ibn Mâce, Mukaddime,11; Sadakat 13; Nesâi, Cenâiz, 67; Iydeyn, 22)
Rasûlullah (sas) bir kâfileden, yanında parası olmadığı halde bir dana satın aldı Danaya kâr verildi Rasûlullah da sattı Kârı, Abdülmuttaliboğullarının muhtaç kadınlarına dağıttı ve: "Bundan sonra yanımda para olmadan hiçbir şey satın almayacağım" buyurdu (Ahmed b Hanbel, I, 235, 323)
Diğer bir husus da borcun gereksiz ve mazeretsiz olarak geciktirilmesidir Bu konuda Hz Peygamber şöyle buyurmuşlardır:
"Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür Biriniz (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin (Buhârî, Havale 1-2; Istikraz, 12; Müslim, Müsâkât, 33; Ebû Davûd, Buyû', 10; Nesâi, Buyû, 100, 101; Tirmizî, Buyü', 68; Ibn Mâce, Sadaka, 8; Mâlik, Buyü', 84; Dârimî, Buyû', 48; Ahmed b Hanbel II, 71, 245, 254, 260)
Burada matl (geciktirme): bir kimsenin borcunu vermeyi geciktirmesi, alacaklıyı oyalaması, savsaklaması karşılığında kullanılmıştır Kurtûbi bu kelimenin, "ödemesi gereken borcu, imkânı varken ödememek" manasına olduğunu söyler
Hadis-i şerif'te, önce borcunu ödeme imkânına sahip olduğu halde, borcu ödemeyip geciktirmenin zulüm olduğu belirtilmektedir
Bazı âlimler ise bu cümlenin "zengine olan borcu geciktirmek zulümdür" manasına geldiğini söylerler Bu durumda hadisi "Zengine olan borcu ödemeyip geciktirmek zulüm olduğuna göre, fakire olanı geciktirmek öncelikle zulümdür" şeklinde anlamak gerekir Ancak, yukarıda da işaret edildiği gibi, âlimlerin büyük çoğunluğu önceki manayı benimsemiş ve hadis "Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür" şeklinde anlamışlardır
Rasûlullah (sas) genç bir deve borç almıştı Kendisine, sadaka develeri geldi Bana, (alacaklı) adama genç devesini ödememi emretti Ben efendimize: "Develer arasında altı yaşınıdoldurmuş güzel bir deveden başkasını bulamadım" dedim Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
"-Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyendir " buyurdu (Müslim, Musâkât, 118, 128; Tirmizî, Buyû', 73; Nesâi, Buyû', 64; Ibn Mâce, Ticaret, 62; Dârimî, Buyû', 31; Mâlik, Buyû', 89; Ahmed b Hanbel, VI, 375, 390)
Nevevî ise "Zekât mallarını başkasına teberru olarak vermek caiz olmadığına göre, nasıl olmuş da Hz Peygamber aldığı borcu, zekât develerinden fazlasıyla ödemiştir" şeklindeki muhtemel bir itiraza cevap verirken şöyle der: Hz Peygamber (sas), genç deveyi kendisi için ödünç almıştı; sonra zekât develerinden birisini satın aldı ve borcunu ödedi Ebû Hureyre'nin rivayetindeki, "Onun için bir deve satın alıp alacaklıya verdiler" şeklindeki ifade de buna delâlet eder"
Görüldüğü gibi Nevevî, Hz Peygamber'in genç deveyi kendisi için satın aldığı görüşündedir
Hz Peygamber'in deveyi kendisi için borç alıp bunu ihtiyaç sahiplerine vermiş olması da mümkündür
Hadîs'in zâhiri, hayvanı borç alıp vermenin caiz olduğuna delâlet etmektedir Evzai, Leys, Imam Malık, Imam Şafii ve Ahmed b Hanbel bu görüştedirler
Hanefilere göre, yukarıda ifade edildiği gibi sadece para ve mislî olan mallar borç verilebilir
Mislî mal; piyasada benzeri bulunan, telef edildiğinde değeri değil, misli ile tazmin olunan mallardır Bunlar, mekil (ölçekle alınıp satılan mallar) mevzûn (tartı ile alınıp satılan mallar) ve ceviz, yumurta gibi büyüklükleri biribirlerine çok yakın olan aded-i mütekarıb mallardır
Hanefiler bu sayılanların dışındaki mallarda borç alıp vermeyi kabul etmezler Çünkü bu adaletli bir ödemeye imkân vermez Hayvan da, borç olarak verilmesi caiz olmayan mallardandır
Nevevî bu hadislerin Hanefiler aleyhine delil olduğunu, delil olmadan nesh davasının kabul edilemeyeceğini söyler
Hanefi âlimleri Hz Peygamber'in hayvan ödünç aldığına delâlet eden hadislerin mensuh* olduğunu ve nesh* davasının delilsiz olmadığını söylerler Tahavî, Meâni'l-Âsâr adındaki eserinde, hayvanı borç vermenin caiz olmadığına işaret eden bazı hadisler rivayet eder
Ibn Abbas (ra) şöyle der: "Hz Peygamber (sas) veresiye olarak hayvan mukabılinde satmayı nehyetti" (Şerhu Meâni'l-Âsâr, IV, 60)
Câbir (ra) şöyle demiştir:
"Rasûlullah (sas) -peşin olarak iki hayvanı bir hayvan karşılığında satmakta bir beis görmez, fakat veresiye olarak satışım kerih görürdü (Şerhu Meâni'l-Âsâr, IV, 60)
Tahavî; bu hadislerin hayvanı hayvan mukabılinde veresiye olarak satmayı caiz gören hadisleri neshettiğini: hayvanı ödünç almanın da aynı hükümde olduğunu söyler Tahavî daha sonra, karşı görüş sahipleri tarafından ileri sürülen bazı itirazlara işaret ederek, bunları cevaplandırır
Hadis-i Şerif'in delâlet ettiği diğer bir anlam da şudur:
Borç alan kişi, borcunu aldığından daha üstün bir şekilde ödeyebilir Çünkü Hz Peygamber borç olarak genç bir deve almış ve bunu yedi yaşına girmiş iyi bir deve ile ödemiştir
"Bekr" denilen genç deve, yedi yaşına giren deveye nisbetle daha az değerlıdır Üstelik bu iyi bir davranıştır, müstehaptır Üstünlük borcun miktarı yönünden olabileceği gibi; kalitesi yönünden de olabilir Meselâ bin TL borç alan bir kimse,borcunu binyüz TL olarak verebilir Yine ikinci kalite buğday borç alan, borcunu öderken birinci kaliteden ödeyebilir Ancak bunun borç verme esnasında şart koşulmamış olması gerekir Ama borç alınırken borcu daha fazlasıyla veya daha iyisiyle ödeme, ya da borçlunun alacaklıya fayda temin edecek başka bir şeyi yapması şart koşulursa bu caiz değildir; faizdir Peygamber Efendimiz bir hadisinde "Menfaat sağlayan her türlü borç faizdir" buyurmuştur (Suyutî, el-Camiu's-Sağlır, II, 94)
Imam Malık'e göre şart koşulmamış bile olsa, borcu miktar olarak fazlasıyla ödemek caiz değildir Hadisteki
"insanların en hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir" cümlesi Imam Malık'e karşı delil olarak ileri sürmüştür
Borcun Yazılması: Kur'an'daki her hüküm ayetindeki açıklık gibi borçlanma konusunda da öylesine pratik bir hüküm ortaya konmuştur ki, bu hükme uyanlar hiç bir zaman öteki hükümleri kabul edenler gibi perişan olmazlar Çünkü Kur'an, müminler için rahmet ve şifadır Onun şifa oluşu ona teslim olanlar tarafından görülmüş ve yaşanmaktadır Hakikatte onu kabul eden ve fakat hükmüne teslim olmayan için Kur'an, ne rahmet, ne de şifadır Bugün alışverişlerini Kur'an'a göre yapmıyanlar, ekonomik bir takım prensiplerden medet ummaktadırlar Oysa Allah Teâlâ'nın emri dikkate alınmış olsa ve bu emirle yaşanmış olunsa bütün iç ve dış borçlanmalar kendiliğinden ve Allah'ın yardımıyla bir rahmet olarak karşımıza çıkar
Kur'an'da toplum içinde yerleştirilmek istenen prensip, malın yok olmaması ve muayyen bir zaman için alınan borçlar hususunda borcun miktarının yazılmasıdır Bunu yazmak isteğe bağlı olarak değil, ayet-i kerîme ile farz kılınmış bir husustur Ayet de hiç bir yoruma tabi tutulmayacak kadar açıktır
"Ey iman edenler, muayyen bir zaman vaadıyle borçlandığınızda onu yazın Aranızda bir kâtip de doğrulukla yazsın Yazan Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin Yazsın Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın Şayet, borçlu, sefih, küçük ve kendisi yazdıramıyacak durumda ise, velisi dosdoğru yazdırsın Erkeklerden iki de şahit yapın Eğer iki erkek bulunmazsa Şahitlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler Borç, küçük veya büyük olsun onu müddeti ile beraber yazmaktan üşenmeyin Bu Allah yanında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemenize de daha yakındır " (el-Bakara, 2/282)
Süfyan es-Sevrî "Ey iman edenler, muayyen bir vade ile borçlandığınız zaman onu yazın " ayet-i kerîmesi hakkında Ibn Abbâs'tan şu sözü nakleder: "Bu ayet-i kerîme belli bir vade ile yapılan selef (vâdeli satış) hakkında nazıl olmuştur"
Katâde Ibn Abbâs'tan rivayet ediyor ki, O: "Ben şehadet ederim ki belli bir vade taşıyan selef (vâdeli satış)'ı Allah Teâlâ helâl kılmış ve buna izin vermiştir" deyip, sonra da: " Ey iman edenler, muayyen bir vade ile borçlandığınız zaman, onu yazın" ayet-i kerîmesini okumuştur
Süfyan Ibn Uyeyne tarikıyla Ibn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir:
Rasûlullah (sas) Medine'ye geldiğinde Medineliler bir, iki ve üç senenin meyvesinden selef (vâdeli satış) yapıyorlardı (Parayı peşin alarak bir, iki ve üç senenin mahsulünü satıyorlardı) Rasûlullah (sas) şöyle buyurdular:
"Kim selef yaparsa belli bir ölçü, belli bir ağırlık ve belli bir vade ile selef yapsın" (Buhârî, Selem, 7)
Ibn Cüreyc der ki: Kim borçlanırsa yazsın, kim alış-veriş yaparsa şahit tutsun
Katâde der ki: "Bize anlatıldığına göre, Ebu Süleyman el-Mar'aşî Kâ'b'ın arkadaşlarından birisiydi Bir gün arkadaşlarına şöyle sordu: "Rabbına dua ettiğinde duasına icabet edilmeyen mazlûmu biliyor musunuz?" ona "Bu nasıl olur?" diye sorduklarında:
"Bir adam belli bir vade ile satış yapar, şahit tutmaz ve yazmaz, malının zamanı gelince sahibi bunu inkâr eder, o da Rabbına dua eder, ama duasına icabet edilmez Çünkü o, Rabbına isyan etmiştir" dedi
"Aranızda bir kâtip de doğrulukla (hak üzere) yazsın Yazarken kimseye ihanet etmesin Ne eksik ne fazla; tarafların ittifak ettiği şeyi yazsın Yazan Allah'ın kendisine (bilmediği şeyleri) öğrettiği gibi (herhangi bir zarûret olmasa da insanlar kendisinden bir Şey yazmasını istedikleri vakit) yazmaktan çekinmesin ve yazsın" Ilâhî hükmü ile bu hususta görev yapacakların tavır ve görevleri de belirleniyor
Allah'u Teâlâ buyuruyor: "Hak kendi üzerinde olan (borçlu da zimmetinde olan borcu yazdırsın Rabbi olan Allah'dan korksun da ondan bir şey (gizleyip) eksiltmesin Şayet borçlu beyinsiz sefih, küçük (ya da deli) veya (konuşamama ya da yanlıştan doğruyu ayııamıyacak derecede cahil olması sebebiyle) kendisi söyleyip yazdıramayacak durumdaysa, velisi dosdoğru yazdırsın"
Allah Teâlâ'nın: "Erkeklerinizden iki de şahit yapın" buyruğu, yazıyla birlikte daha sağlam olması için şahit tutmayı emretmektedir "Eğer iki erkek bulunmazsa bir erkek iki kadın olabilir" Bu durum ancak mallarda ve kendisiyle malın kastolunduğu şeylerde (akidlerde) olabilir
Islâm'ın insanlığa getirdiği güzel mesajlardan biri müsamaha ve sevimliliktir Islâm, tamahkârlık, bencillik, egoistlik ve cimrilik sahrasında, insanoğlunun sığınabileceği yegane gölgeliktir Bu din hem borçlanan, hem de borç veren için ve gölgesine sığınan bütün topluluklar için bir rahmet ve şefkat kucağıdır
Çağdaş cahiliyyenin bencil duygularıyla yetişmiş olan kimselere bu kelimeler bir mana ifade etmez Bilhassa faizle beslenmiş kapıtalistlerin dünyasında bu güzel duyguların hiç yeri yoktur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BORÇLARDA ENFLASYON Verilen borcun üzerinden bir yıl gibi bir zaman geçmekle enflasyonun sebep olduğu değer farkını almak câiz midir?
Imam Ebû Yusuf'a göre, câizdir, diğerlerine göre câiz değildir
nokta.gif
Günümüzde olduğu gibi enflasyonun her yıl, hattâ hergün paranın reel değerini büyük ölçüde aşındırdığını hesaba katarsak, selim vicdanlar, bu konuda Ebû Yusuf'un görüşüne katılır
nokta.gif
Bazı âlimler de Hanefî mezhebine göre fetvanın bununla verileceğini söylerler
nokta.gif
(bk
nokta.gif
Nezih Kemal, "Tegayyuru'n-nukûd" (mk
nokta.gif
) 69) Bunu belirlemede en sihhatli ölçü ise altındır
nokta.gif
Ancak en iyisi, meselenin çözümünü sona bırakmadan, borç verirken altın olarak verip yine altın olarak alacağını söylemektir
nokta.gif
Bu, herkese göre câizdir
nokta.gif
Ancak son zamanlarda altın dahi enflasyona yenilir olmuştur
nokta.gif
Buna göre değeri başka yollarla hesaplanmalıdır
nokta.gif

2
nokta.gif
Taksitli Satışlar
Taksitle eşya alımın faiz olduğunu, bu yüzden de câiz olmadığını söylüyorlar, doğru mudur?
Taksitle eşya almanın fâiz olduğunu söyleyen yoktur
nokta.gif
Fâiz; taksitli satışlardaki vâde farkında söz konusu olabilir
nokta.gif
Yalnız her vade farkının fâiz olmadığı da bilinmelidir
nokta.gif
Buna göre vâdeli satışlardaki muhtemel durumları şöylece maddeleyebiliriz:
1- Fiyat farkı olmadan, ödeme süresi belli taksitle satış: Herkese göre câizdir
nokta.gif

2- Peşin, meseIâ bin liraya satılırken, müşteriye peşin mi, vadeli mi Istiyorsun diye sorduktan sonra, vadeli istediğini öğrenince, bin ikiyüz lira diyerek yapılan ve ödeme süresi bilinen vadeli satış: Herkese göre câizdir
nokta.gif

3- Peşin, meselâ bin lira, altı ay vadeli bin ikiyüz lira deyip, sözleşme sırasında birinde karara varılan vadeli satış: Çoğunluğa göre câizdir
nokta.gif

4- Peşin bin lira, vadeli bin ikiyüzlira, deyip, hangisine karar verildiği belirtilmeden kabul edilen vadeli satış: Herkese göre haramdır
nokta.gif

5- Geciktigin her ay için, yüzde, meselâ beş ödersin, şeklinde, süresi ve dolayısıyla fiyatın tamamı bilinmeyen vadeli satış: Herkese göre haramdır
nokta.gif


__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BORCU DÖVİZE ÇEVİRME: Altı ay sonra alacağım bir milyon TLyi şu anda dövize, meselâ dolara çevirebilir miyiz?
Bu sorunun cevabını anlayabilmemiz için şu bilgileri tazelememiz gerekir:1 Paranın para ile veresiye satışı caiz değildir 2 Sırf Allah için bir yardım olsun, bir iş görülsün diye başkasına verilen para (ve misli olan diğer eşya) karz'dır ve karzda, Hanefilere göre, bağlayıcı bir zaman tayini caiz değildir Zaten karzı faizden ayıran özellik de budur Yoksa ben bin lira borç versem ve buna, altı ay sonra diye bir ödeme süresi belirlesek bu, verdiğim para ile alacağım paranın veresiye satışı olmuş olur ki, bu faizdir Ancak bağlayıcı olmamak üzere bir süre belirlemede de mahzur yoktur 3 Veresiye satışlarda zimmete geçen borca ise deyn denir ve bundaki süre bağlayıcıdır Türkçede karz'a da, deyn'e de borç tabir edilir Oysa aralarında zikrettiğimiz gibi bir fark vardır 4 Bir borcun, verecekliden başkasına satılması, ya da bu borç karşılığında verecekliden başkasından bir mal (ya da hizmet) satın alınması caiz değildir(bk Bilmen, VI/96) 5 Alacaklının, bir kısım alacağını, bağışlamayı kabul etmesi farklı meblağların satışı değil, hakkının bir kısmından vazgeçmesi demek olduğundan bu caizdir, faiz değildir Buna göre meselâ, bin lira (karz) alacağı olan, su anda altı yüz lira ver kalanını istemiyorum diyebilir Günü gelmiş bin lira (deyn) alacağı olan da aynı şeyi yapabilir, ayrıca misli ile ileri ve belli bir tarihe erteleyebilir Çünkü bu satış değil, hakkından vazgeçmelidir 6 Günü gelmiş bin lira (deyn) alacağını daha sonra ödemek üzere, meselâ marka çeviremez Çünkü bu farklı paraların veresiye satışıdır ve faiz olur (Buna göre, Allah'u a'lem, bin liralık karz alacağını, hemen kabzetmese bile, başka bir paraya çevirebilmelidir Çünkü karzda süre olmadığından bu, farklı paraların veresiye satışı olmuş olmaz) Ileri bir zamandaki bin lira (deyn) alacağını, şu anda meselâ altı yüz liraya ya da o miktar mark'a değiştiremez Çünkü bu paranın para ile mübadelesindeki zaman farkı, ya da farklı paraların veresiye satışı olur ki, ikisi de faizdir Beşinci madde ile bunu birbirine karıştırmamak gerekir Orada sözkonusu olan alacak karz'dır Burada ise deyn'den sözedilmektedir
Bütün bunlara göre altı ay sonra alacağınız bir milyon TL karzın dışındaki bir borç ise onu su anda dövize çevirip,borcu döviz olarak sürdüremezsiniz Çünkü bu farklı paraların veresiye satışı demektir ki, bu faizdir Ancak günü geldiğinde onu, üzerinde anlaşacağınız herhangi bir dövizle tahsil edebilirsiniz Ama işin başında, alırken meselâ mark olarak alırım diyemezsiniz Yok eğer bu alacağınız deyn değil de karz ise ve bağlayıcı olmasa dahi, bir süre söylenmemişse, onu (Allah'u a'lem) şu anda herhangi bir dövize çevirmeniz ve vereceklinin artık o döviz üzerinden borçlu olması, caiz olmalıdır (Konu için zikredilen kaynaktan başka ayrıca bk Mavsilî, E1-Ihtiyâr, NI/8-9 (Ist))
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞADIĞI EŞİNE DÖNMEK Bir hanımı, boşanmak istemediği halde, eşi boşarsa ve koca tekrar eşine dönmek isterse bu, dinen câiz olur mu?
Islâm fıkhına göre eşler birbirlerine üç bağ ile bağlıdırlar Koca, karı-kocalık ilişkisi içinde yaşadığı eşiyle bu bağların üçünü birden koparırsa normal şartlarda artık ona dönemez: Birini ya da ikisini koparırsa bakılır: eğer "ric'î" talâkla (yani talâk ve boşama sözü ederek) boşamışsa, iddet süresi içerisinde, kadın istemese dahi, istediği zaman dönebilir "Bâin" talâkla (yani ayrılık ifade eden sözlerle) boşamışsa, ya da "ric'î" talâkla boşayıp ta, kadının iddeti dolmuşsa, artık kadın kâbul etmedikçe, koca kendi istediğinde ve yeni bir nikâh yapmadan dönemez Sizin boşanmanızın ne tür bir boşanma olduğunu bilmeden size özel bir şey söyleyemeyeceğiz
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞAMA (TALAK) Islâm'da boşama hakkının erkeğin elinde olması, erkeğin, kadın istediği anda boşayabilmesi demek olacağı, bu yüzden boşanma olaylarının çoğalmasıyla kadınların gadre ugrayacağı iddia edilerek, IsIâm'daki "talak=boşama" müessesesi tenkit edilir
Konunun Islâmî yönüne değinmeden, diyalektik açıklamasını vermeye çalışalım:
Önemli olan boşama yetkisini kadına ya da erkeğe vermek mi, yoksa boşanma olaylarını olabildiğince azaltarak, bundan doğacak maddî ve manevî zararların maksimum düzeyde önüne geçmek mi? Elbette ikincisi denilecektir Öyleyse Islâmî olan ve olmayan toplumlar arasında, boşanma olayları konusunda karşılaştırnmalı bir istatistik yapıp, bunun hangisinde daha zararlı boyutlara vardığına bakmak, daha gerçekçi bir yol olmaz mi? Biz hemen şuracıkta, İslam'ın bu öğretisini haksızlık gören batı ülkelerinin en gelişmişi olan Amerika'da, seksenli yıllardaki boşanma oranını söyleyiverelim, yüzde kırk sekiz Ve hemen ekleyiverelim: Günümüzde olduğu gibi, tarih boyunca İslam'ın hayattan olabildiğince uzaklaştırıldığı dönemlerde bile, Islâm toplumlannda bu oran, bunun yarısına dahi çıkmamıştır Öyleyse niçin sistemlerin sonuçlarına değil de, prensiplerine bakılıyor?,
Şimdi islâm'a dönelim: Erkeğin daha önce sözünü ettiğimiz konumundan ve tüm malî sorumlulukların onun omuzlarında olduğundan ötürü Islâm'da boşama yetkisi ona verilmiştir Erkek yerine kadına verilmesi gerektiğini söyleyen zaten olmadığına göre, tek ihtimal, bu hakkı ikisinin beraberce kullanmaları ihtimalı kalıyor O takdirde:

1- Kadın güçlü olan duygusal davranışların etkisiyle boşanma olayını daha çok gündeme getirecek ve ailenin huzurunu bozacaktır

2- Iki taraftan da gelebileceği için boşanma isteği en az (çünkü kadın daha duygusaldır) iki katına çıkacak veya karşı tarafın da bunu kabul etmesiyle boşanma olayları da yine en az iki kat daha artacak, (Nitekim Amerika'daki istatistikler bunu gösteriyor) ya da kabul etmemesiyle düşmanlık, sürtüşme ve geçimsizlik daha da çoğalacaktır
3- Böyleec ya, evleri kendilerine zindan haline getirilen eşler başka ilişkilerle hayat sürdürmeye devam edecekler ve artık birbirlerinin, sevecekleri eşle huzur dolu bir yuva kurmalarına engel olacaklar, ya da bir taraf boşanmada aşırı istekli olan diğer tarafın bu arzusunu istismar edip, ondan ancak çok büyük meblâglar alarak boşanmayı kabul edecek ve diğerini zarara sokacaktır
4- Bu arada boşanmak isteyen eşlerin ömürleri mahkeme kapılarında geçecek ve herkesin huzurunda birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, ondan sonraki hayatlarını da lekeleyecek ve karartacaklardır

Halbuki Islâmî boşama tarzı, özellikle aile hayatının da Islâmî olduğu bir toplumda, hem işleyişi, hem de sonuçları açısından son derece fitrî ve makul görünmektedir:

(1) Bir defa boşama, helâl olmakla beraber, "Allah katında helâlların en çirkinidir" (Ebû Dâvûd, talak 3; ibn Mâce, talak 1 ) ve en son başvurulacak bir çâredir "Allah sık sık eş değiştiren çeşnici erkeklere ve çeşnici kadınlara lânet eder" (el-Hindî, Kenzu'l-Ummâl IX/661; Suyûtî, e!-Câmi'us-sağîr H No 3288 (Taberânî'den)) Yani boşama, büyük ölçüde dinî engelle karşı karşıyadır

(2) Sünnetin öğrettiği boşama biçimi hiçbir sistemde bulunmayan birleştirici ve yapıcı özellikler taşır:

a) Kadın erkeği âdetli halinde boşayamayacak, âdeti bittikten sonra hiç cinsel ilişkide bulunmadığı temizlik süresinde boşayacaktır Böylece cinsel ilişkiye acıktığı bir anda onu gözden çıkaramayacak ve boşaması zorlaşacaktır

b) Islâm'da kadınla erkek birbirine üç bağla bağlı bulunduklarından, birinci boşamada kadının erkekle bütün ilişkileri kesilmeyecek, kadın "iddet" dönemine girecektir Böylece erkek yalnızlığın tadını birazcık tadacak, karısını arzulayacak ve boşadığı andaki duygularından sıyrılmış olarak düşünme imkânı bulacak ve köklü bir sebep yoksa, yeni bir nikâha bile gerek kalmadan karısına dönecektir Aynı imkân ikinci boşamasında da tanınacak, üçüncü defa boşaması ise böyle önemli bir kurumu hafife alma anlamı taşıyacağından, artık o kadına dönmesine izin verilmeyecek ve erkek bir bakıma cezalandırılmış olacaktır

(3) Boşamada sünnete uymaz ve yasaklanan bid'at türü bir boşama ile karısıyla kendi arasındaki bütün bağları bir anda koparırsa, bu boşama da geçerlidir Ancak erkek bir suç işlemiştir ve cezasını görmelidir Bir defa yaptığı iş bir günahtır ve manevî sorumluluğu vardır Karısına artık istese de dönemeyecektir Onun "iddeti" süresince her türlü nafakasını sağlayacak ve malî bir cezaya çarptırılacaktır Ve görüldüğü gibi, bu sistemde gadre ugrayan kadın değil, aslında erkektir Bu yüzden, işin manevî sorumluluğu bir tarafa, bu riskleri göze alamayınca erkek kolay kolay boşama yoluna gidemeyecektir Bu, işin işleyiş biçimine değil, sonucuna bakmakla kolayca anlaşılabilir

Diğer yönden boşanmak için ciddi sebepler varsa, kadın-erkek bir sürü engelle karşılaşmadan, mahkemelere düşüp, milletin huzurunda birbirlerini rezil etmeden kolayca ayrılabilecekler ve özledikleri yuvayı kurmak için şanslarını yeniden deneyebileceklerdir
Boşama uygulaması bu söylediğimiz biçimde olmaz ve kadının hakları çiğnenirse, mahkemeleri yanında bulacak ve "haklı, hakkını alıncaya kadar güçlü" olacaktır
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞAMA YETKİSİNİ KARIYA VERMEK Islâmda boşanma hakkı erkeğe verilmiştir Kadın ancak mahkeme kararı ile boşanma isteyebilir ve meşru sebepler varsa boşanır
Ancak erkek kendi iradesi ile kendisinin olan boşama hakkına karısına verebilir ve buna da Islâm hukukunda "tefvîzu't-talâk" adı verilir Koca talakı karısına nikâh esnasında "tefviz" edebileceği gibi sonradan da edebilir ve bu bir "tevkîl=vekîl kılma" değil, "temlîk=mülküne verme, ona mülk kılma" olur Çünkü vekil başkası adına çalışan kimsedir Kendisini boşama yetkisi alan kadın ise, kendisi adına iş göreceğinden vekil olamaz, nikâhına doğrudan sahip olur Bu durumda:
1 Kadın nikâh esnasında "boşama yetkisine bana vermen şartı ile seninle evlenmeyi kabul ederim" der, koca da kabul ederse koca bu hakkını artık geri alamaz, kadın istediği zaman kendisini boşar ve bu bir "bâin" talâk olur ,
2 Nikâhtan sonra herhangi bir zaman koca karısına: Kendini boşama konusunda muhayyersin, ya da bu konuda yetki senin elindedir, veya dilersen boşanabilirsin, demesi ve karının da o mecliste bunu kabul etmesi halinde durum yine aynıdır Cumhur (fıkıhçılar çoğunluğu) karının, kabul ettiğini bildirmeksizin o meclisten kalktıktan sonra artık kabul hakkının kalmayacağını söylerler Çünkü bu bir "temlik" tir ve gerçekleşebilmesi için o mecliste kabul görmesi gerekir Ancak bunu söyledikten sonra koca da bundan cayamaz Çünkü bunda yemin, yani talâkı, karının boşamasına bağlama, ta'lik anlamı vardır (Merginânî, Hidâye I/244) Ancak Ibn Hümâm, bu ifadelerle boşama yetkisi kendisine verilen kadının, bunu o mecliste de, o meclisin dışında da (yani sonradan da) kabul yetkisi vardır, der: Çünkü Rasûlullah Aişe validemize, böyle bir durum söz konusu olduğunda: "Annene babana sormadan acele karar verme" (Ibn Hümam, Fethu'I-Kadir N/410) diye buyurmuşlardır Kocanın: "Istediğin zaman kendini boşayabilirsin" gibi bir ifade kullanması halinde karı, kendisini istediği zaman boşayabilir (Merginânî,)
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞAMADA PİŞMANLIK Evli bir çift mahkeme kararı ile ayrılıyorlar Sonra kadın pişman olup tekrar kocasına dönmek istiyor, bu mümkün müdür?
Isâmda boşama yetkisi erkeğe aittir Boşamanın mahkemede olması da şart değildir Karı-koca birbirlerine üç bağla bağlıdırlar Haram ve çirkin bir davranış olmakla beraber, erkek bu bağların üçünü birden koparmışsa artık karısına istediği anda dönemeyecektir Sözünü ettiğiniz olayda, henüz mahkemeye gidilmemişken, ya da mahkemede erkek karısını üç "talak"la boşamışsa, karısının ya da kendisinin pişman olması artık fayda vermez ve birbirlerinden kesinkes ayrılmış olurlar Eğer koca karısının, bütün bağlarını koparmayı kastederek üç talakla boşanmamışsa tekrar birbirlerine dönebilirler Boşama şekli "ric'î" (cayılabilir) ise nikâh yapmalarına bile gerek yoktur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞANMA İLGİLİ BAZI ÖNEMLİ MESELELER Koca, başka bir beldede adresli olan karısına gönderdiği mektup vs ile de kadını boşayabilir
Saralı koca, sarası esnasında hanımına "Boş ol" dese kadın boş olmaz
Dayak veya şiddetli hastalıktan dolayı aklı zail olan kocanınboşaması geçerli değildir
Koca bir kere "Şart olsun" deyip üç boşama kasdetse bir boşama meydana gelir
Koca "Boş ol" dedikten sonra sesli ve ilave ederek "Inşaallah" dese boşanma olmaz
Koca karısına, "Beş talak (boşama ile boş ol) dese kadın üç talakla boş olur
Koca karısına "Anasını filân ettiğim" dese boş olmaz
Koca, karısının kız kardeşi ile cinsel ilişkide bulunsa karısı boş olmaz
Koca karısına "Bre kahpe" dese boş olmaz
Koca kızdığı anda, karısını boşadığını bilip kaç aded boşadığını bilmese bir boşama meydana gelmiş olur
"Başına gün doğsun" demek, "Karım boş olsun" manasında örf bulunan yerdeki koca, karısına "Başına gün doğsun" dese karısı boş olur
Koca, karısına "Birden üçe kadar boş ol" dese iki boşama gerçekleşmiş olur
Delinin boşaması geçerli olmaz
Koca karısına "Eğer istersen benden üç boşama ile boş ol" deyip kadın susup ağlayacak olsa, boş olmaz

Diliyle söylemediği müddetçe, işaretle boşama ve boşama adedi gerçekleşmiş olmaz

Uyuyanın uykuda ki boşaması geçersizdir
Koca karısına "Sen bana yaramaszin" dese kadın boş olmaz
Koca "Falan işi işlemessem, şart olsun" der, fakat zam'an tayin etmezse hayatının son anına kadar boşama gerçekleşemez
Koca izin vermeden bir diğer şahsın, kocanın karısını boşaması geçersizdir
Karı kocasına "Ben seni istemiyorum, beni boşa" der, koca da "Var benden falan ol" deyip boşamaya niyet ederse karısı boş olur
Koca "Evime girmeni yasaklamasam" diye şart etse, birinci defa yasaklayıp daha sonra yasaklamasa kadın boş olmaz
Koca karısına "Istediğin yere gidersen, benim karım değilsin" deyip, kadın da istediği yere gitse boş olmaz
Koca karısına "Ben seni bugün babamın evine götürmeye şartliyim, gel gidelim" der fakat kadın gitmeyip o gün götürmek mümkün olmasa, koca bu sözüyle boşama şartını kasdetmiş ise karısı boş olur
Başkasından nesebi belli olan karısı için "Kızımdır" dese boşanma meydana gelmez
Koca karısına "Seninle kırk güne kadar geçinelim kırk günden sonra ayrılalım sonra da kız kardeşim ol" demekle "kız kardeş gibi haram ol" manasını kasdederse karısı boş olur
Karısına "Bugün seni üç boşama ile boşamassam üç boşama (talak) ile boş ol" deyip o gün "Bana şu kadar para vermek üzere seni üç boşama ile boşadım" dese fakat kadın kabul etmese,boş olmaz
Koca karısına "Şimdiden sonra anam ol" deyip haram olmak anlamını kasdederse kadın bain boşama ile boş olur
Bazan kendine gelen deli aklı başında iken hanımını boşasa kadın boş olur
Koca "Odadan dışarı çıkarsan, şart olsun dese, emir olmaksızın başka birisini arkasına alırdısan çıkarırsa boşama gerçekleşmiş olmaz
Koca karısına "Kız kardeşiin ol" deyip boşamayı kasdetmese kadın boş olmaz
Boşama konuşulurken, kızarak kayınpederine "Kızını istemem, kime isterse gitsin" dese, boşamaya niyet etmediği müddetçe kadın bain boşama ile boş olmaz
Koca karısına "Var, yikil git" deyip, boşamaya niyet etmese boş olmaz
Karısına "seni iple bağlamadım, boşsun" der, fakat maksadı boşama olmazsa sözüyle tasdik olunur
Kadın kocasına "riikah ve nafakamdan vaz geçtim, beni boşa" der koca da "çünkü sen beni istemezsin ben de senden vaz geçtim" dese kadın bain boşama ile boş olur
Koca karısını nafakasız bırakıp başka bir beldeye gitmek istediği zaman, kadın nafakası için kocasından kefil isteyebilir
Koca karısıyla beraber yemek yememeğe şart edip bir sofrada ayrı bir sahandan yemek yese boşama gerçekleşmiş olmaz
Koca arkadaşına hitaben "Eğer falan işi işlersem her ne dersen öyle olsun" der ve o işi isleyip boşamayla alâkalı söz söylemeseler boşama olmaz
Koca karısını haksız yere dövmeyeceğine şart edip kadın kocasına "Haram yiyici" ve benzeri bir söz sarfeder, kocası da onu döverse boşanma meydana gelmez
Karısına "Seni istemem" dese -boşamaya niyet etmemişse- kadın boş olmaz
Koca "Iznim olmadan oturduğumuz evden disan çıkarsan" diye karısına şart kosup, kadın da bir defa izniyle birisine gidip daha sonraları izinsiz olarak gittiği kişiye gidecek olsa boşanma meydana gelir
Peşin mehri ödenmiş kadını koca evine getirse fakat kadın cinsel ilişkiyi kocaya yasaklasa kadın nasize olmaz
"Bana kadın lâzim değil" demekle boşama olmaz
"Filân yerde olduğum müddetçe, filanca ile sohbet edersem, şart olsun" deyip, o kişiyle başka bir yerde sohbet edecek olursa boşanma olmaz
Kayınpederine "Sen ve kızınla bir alâkam yoktur" deyip boşamaya niyet etmemişse boşanma meydana gelmez
Fakir olan karı ve kocanınnafakaları zengin ogulları üzerinedir
Koca karısına "Aramızda nikâh yoktur" der, boşamaya da niyet ederse kadın boş olur
Koca karısına "Bana namahrem oldun ve bana haramsın" dese hanımı bain olarak boş olmaz
Kocaya "karın var mi?" denilip "yoktur" dese boşanma meydana gelmez
Kadın kocasına "ben sana karı olmam" der koca da "öyle ise karım yoktur" dese boşanma olmaz
Koca, "Şart" lafi "Boşama" anlamında örf olan yerde, şarta bağladığı boşama gerçekleşecek olsa ricî boşama gerçekleşir
Boşanma konuşulurken koca "karımdan vazgeçtiin" dese kadın bain olarak boş olur Boşanmaya niyet olunmamissa boşama gerçekleşmez
Boşanma iki şarta bağımlı kilinip, biri meydana gelir, diğeri gelmezse boşanma meydana gelmez
Koca karısına "Sana bu ayda falan şeyi hibe etmezsem" diye şart edip o ayda vadettiği şeyi hibe eder fakat karısı kabul etmese boşanma gerçekleşmez
Koca karısına "Sen bana haramsın" deyip boşamayı kasdetmese boşanma meydana gelir
Koca, alacaklıya borcunu vermemeye şart edip, başkasına emretmekle borcunu verecek olsa boşanma meydana gelir
Cinsel ilişkide bulunulan kadın bain boşama iddet süresi tamamlanamadan önce birisiyle evlenecek olsa nikâh akdi sahih olmaz
Koca "Her kim filân işi işlerse karısı boş olsun" deyip kendisi o işi islese boşanma gerçekleşir
Karısına "Iznim olmadan filân işi işlersen şart olsun" der, kadın da izinsiz o işi işlerse boş olur
Kocanıntenasül uzvu kısa olup, kadının tenasül uzvunun içine girdiremediğinden dolayı kadın kocasından ayrılmak için girişimde bulunamaz
Kocaya "karıni boşadın mi?" denildiğinde" "boşadım" diye haber verse kadın boş olur
Boşama konuşulurken karısına "Iraden elinde olsun" der, kadın da orada kendini boşarsa bain olarak boş olur
Koca kadını nikâhlarken boşama yetkisi kadının elinde olmak üzere nikahlayacak olursa kadın kendisini boşayabilir
Koca "karımı yakın zamanda boşamassam" diye şart etse, bir sene geçip boşamayacak olursa boşanma gerçekleşir
Kadın "Her ne zaman istersem boşanma yetkisi benim elimde olacak" şartıyla evlenecek olursa boşanma konusundaki ilk teklif (veya yetki) kadının hakkı olup diledigi anda kocasından boşanabilir
Koca "Evime girersem karım boş olsun" dedikten sonra birkaç kişi bunu tutup zorla evine çekerek içeri sokacak olsalar, karısı boş olmaz Bu durumda koca evinden çıkıp bilâhare kendi isteğiyle eve girse yaptığı şarta binaen karısı boş olur
Koca "Bugünden sonra şu evde oturursam şart olsun" deyip kendisi çıksa fakat çoluk-çocuğunu ve eşyalarını o evde bıraksa boşanma meydana gelir Onları da çıkarır başka evde sakin olursa hanımı boş olmaz
Kocaya "Filan işi işlersen, karın boş olsun mu?" denildiğinde, susup o işi islese karısı boş olmaz
Koca "Karımı bir defa boşa" diye vekil tayin ettiği kimse üç defa boşasa -Imam-ı Azam'la (ra) göre- boşama olmaz
Koca "Filân işi işlersem şart olsun" dedikten sonra o işi işlerse maksadı da boşama ise, boşanma meydana gelir
"Falan işi işlersem helâlim haram olsun" diyen koca, o işi isleyecek olursa kadın bain olarak boş olur
Erkek yabancı bir kadına "Eğer seninle evlenirsem boş ol" dese, evlendiği zaman boş olur
Bekâr erkek "Eğer filan işi işlersem her helâl bana haram olsun" der ve evlendikten sonra o işi isleyecek olsa karısı boş olmaz
Erkek, "Şu kadını nikâhla" diyene cevab olarak "nikahlamam, ne zaman nikâhlarsam benden üç boşama ile boş olsun" der ve bilâhere nikahlayacak olursa üç boşama gerçekleşir
Içkiden sarhoş olmuş kişinin karısını boşaması ve boşama adedi geçerlidir (Ancak içki kendisine zorla içirilip hanımını boşamışsa bu boşama geçersizdir Esrar vs ile sarhoş olanlar için de hüküm aynıdır)
Içkiden sarhoş olan koca cinsel ilişki lâfziyle hanımına sövecek olsa boşanma olmaz
Koca karısına "Eğer filân kişinin evine varırsam, helâlim haram olsun" deyip, varacak olursa hanımı bain boşanma ile boş olur
Koca karısı için "Izinsiz filancanın evine varırsa boş olsun" deyip sonra arkadan izin haber gönderir, haber ulaştığı zaman kadın eve varmışsa boş olmaz
"Boş ol" lafziyle ric'î boşanma meydana gelir
Koca boşamayı bir işi işlemeye bağladıktan sonra herhangi bir sebebden dolayı nikâhı yok olup, bilâhere başka bir kadını nikâhlayıp o işi isleyecek olursa boşanma meydana gelmez
Koca karısına "sen benim üzerime annem ve kız kardeşim gibi haramsın" der ve boşanmaya niyet ederse bain boşama meydana gelir
Koca bir başka adama "Seni evime korsam" diye şart edip Kocanın izni yok iken adam eve girecek olsa boşanma meydana gelmez
Koca bir işi yaptığı halde "Eğer o işi isledimse" diye şart etse boşanma meydana gelir
Koca karısını dövüp, sorulduğunda "Eşyamı kaybetti onun için dövdüm Eğer onun için değilse şart olsun" der, kadın da kaybetmediğine dair yemin ederse, boşanma meydana gelmez
Hayız gören hamile olmayan, boşanmış kadın üç hayız görmeden başkasıyla evlenemez
Bekâr erkek bir işi işlememeye -bekârken- şart edip evlenince o işi isleyecek olsa boşanma meydana gelmez
Mektup göndermekle cinsel ilişkide bulunmuş olduğu hanımını boşayacak olsa ric'î boşanma meydana gelir
Koca karısını nikâhladıktan sonra "Eğer onu nikâhladımsa onu boşamak üzerime olsun" dese, kadın boş olur
Ric'î boşama ile kocasından boşanmış olan kadın, boşayan kocasına şehvetle dokunur veya onu öpecek olursa kocasına dönmüş olur
Kocanın boşamayı bağlı kıldığı şart gerçekleşince, boşanma meydana gelir
Kocası ölmüş hamile kadının iddeti doğumla nihayete erer (Iddet: Bir kadının, kocasının ayrılması veya ölmesinden sonra belli bir müddet başkası ile evlenemeyip bekledigi süredir)
Koca "Falan eşyayı satmaz isem" diye şart edip, sattıktan sonra yine satın alacak olursa boşanma meydana gelmez
Müslüman olan kimseden (dinden çıkmayı gerektiren) küfür kelimesi sadır olmakla hanımı -mahkemeleşmeksizin- bain olarak boşanır(Fetevây-i Netice)
Koca "Bu köyde oturursam, şart olsun dese çoluk çocuğu çıkıp bir diğer köye yerleşdikten sonra bazı işleri için daha önceki köye gelse, hanımı boş olmaz
Koca karısının memesini, annesinin memesine benzetse keffâret-i zihar lâzım gelmez (Başını da benzetse durum aynıdır, gerekmez) (Keffaret-i Zihar: Karısının tamamını veya onun yarısı gibi yaygın bir uzvunu kendisine ebediyen nikâhı haram olan bir kadının tamamına veya bakması haram olan bir uzvuna benzeten kimseye gerekli olan keffaret demektir)
Koca karısına "Üzerine evlenirsem alacağım boş olsun" demiş olsa aldığı hanım boş olur
Bir kaç -dinden çıkmayı gerektirecek- küfür kelimesinin meydana gelmesiyle nikâh yenilenecek olsa nikâh adedi tamamlanmış olmaz
Erkeğin tenasül uzvunun ve husye(haya)'lerinin kesik olduğunu bilmeden evlenen kadın bilâhere duruma vakıf olsa nikâhı feshettirebilir
Koca karısına "Sen öldükten sonra eğer evlenirsem anam avradım olsun" der, kadın ölür, kocada evlenecek olursa boşanma meydana gelmez
Koca bir diğer adama "Evime girersen şart olsun" der, evi başkasına sattıktan sonra adam o eve girecek olursa boşanma meydana gelmez
Koca karısına "Zaman tayin etmeksizin seni boşamaz isem şart olsun" derse boşanmadan ümit kesildiği an boşanma meydana gelir
Başkasının karısını nikâhlamak veya onunla evlenmek caiz değildir
Cinsel ilişkiden ve halvetten önce boşanan kadının iddet beklemesi gerekmez
Ric'î boşamada iddet bitiminden sonra nikâh olunmadan izdivaç muamelesi olmaz
Kocasından (dinden çıkaran) küfür kelimesi sadır olmakla bain olarak boşanan kadına, imanı tazelemesinden sonra yeniden nikâh için baskı yapılamaz
Kendinden küfür kelimesinin sadır olmasıyla bain olarak boşanan kadına iman tazelemesinden sonra yeniden nikâh için baskı yapılır
Kocaya "Filan işi işlersen hanımın üç boşama ile boş olsun mu?" dediklerinde "Boş olsun" deyip, o işi islese hanımı üç boşama ile boş olur
Kadın zengin kocası varken oğlundan nafaka talebinde bulunamaz
Fakir kadının nafakası beraberce kızının zengin oğlu ile kızının zengin kızları üzerinedir
Vefat eden kocanın karısı kocasının terekesinden nafaka alamaz
Karısını ve küçük çocuklarını nafakasız bırakıp kaybolan kocanınBabası, oğluna müracaat etmek üzere bu kadına ve çocuklara nafaka vermeye zorlanır
Kocası olmayan fakir kadının nafakası zengin baba ile zengin oğul ve kızları üzerine gerekli olur
Kocanın boşamış olduğu kadından olan kızı on yaşına girince kadın kocasına "A1 sen terbiye et" diyebilir
Baskı ile olan boşama geçerlidir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BİR KAÇ SENE EVVEL BİR KADINLA EVLENDİM ONDAN MEMNUNUM ANCAK ANNEM VE BABAM ONDAN MEMNUN DEĞİLLER VE ONU BOŞAMAMI İSTİYORLAR DEDİKLERİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİM TAKDİRDE ALLAH İNDİNDE MES'UL MUYUM? Boşama kapısı ihtiyaca binaen açılmıştır Gerek olmadan boşamaya başvurmak mekruhtur Peygamber (sav): "Allah indinde helal olan şeylerin en sevimsizi boşamadır", başka bir hadiste: "Gerek olmadan kocasından boşanma talebinde bulunan kadına cennet kokusu haramdır" buyurmuşlardır (Buhari-Müslim)
Alimlerin kaydettiğine göre boşanmayı gerektiren hallerden biri de Anneye Babaya itaat etmektir İbn Ömer (ra) şöyle diyor:''Sevdiğim bir eşim vardı ,yalnız babam ondan hoşlanmazdı Ve onu boşamamı istediOnun istediğini yerine getirmediğim için Peygamber (SAV) ‚e durumu anlattı,bunun üzerine Peygamber (SAV):Ey Abdullah karını boşa'' dedi
Yalnız anne ve babanın boşama talepleri bir sebebe dayalı olmalıdırHatta hanbeli Mezhebinin görüşüne göre,adil de olsa kadını boşamak hususunda anne ve babaya itaat etmek gerekmez(el Fıkhül islami c7s358)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BOŞANMANIN ÜÇ TALAKLA OLMASI

Boşama için üç talak şart mıdır? Bir erkek kagıda, "üçten dokuza kadar benden boşsun" yazdığında karısını boşamış olur mu? Bu hüküm Islam'a göre boşanmayı bilmeyen erkekler için geçerli midir? Yani kendisi yazdığının ne manaya geldiğini bilmiyorsa ve birileri böy1e yazmasını söylediği için yazmışsa yine karısını boşamış olur mu?
Boşama için üç talak şart değildir Nikâhlı olan karı-koca birbirlerine üç itibârî bağla bağlıdırlar Sünnet olan boşama, erkeğin bu bağları belli şartlarla ve tek tek koparmasıdır Tâ ki, düşünmeye ve başka ihtimallere fırsat bırakılmış olsun Ancak erkek bu üç bağı birden koparırsa, çirkin bir bid'at olmakla beraber bu da gerçekleşir
Yazı ile boşanmaya gelince bu; ya tam bir vesîka gibi başlıklı, imzalı olur, ya da alelâde bir yere yazılmakla olur Bu alelâde yazılan, eğer havaya, suya ve benzeri şeylere yazılır ve yazıldığı yerde okunmaz durumda olursa; boşamak niyeti olsa da olmasa da karısını boşamış olmazYine alelâde olmak üzere, rastgele bir duvara, bir kitabın ya da defterin kenarına, sıradan bir kâgıda okunacak şekilde boşadığını yazarsa, boşama niyeti olması halinde karısı boş olur, boşama niyeti olmaması halinde ise boş olmaz Ama başta söylediğimiz gibi, bir evrak niteliğinde isimli, imzalı, mühürlü vs bir kâğıda karısını boşadıgını yazarsa, niyeti olsun olmasın, karısını boşamış olur (bk Fetâvâ-yi Hindiye I/378-79) Buralardan da anlaşılıyor ki, erkeğe, kendisinin ne olduğunu bilmediği bazı cümleler yazdırılsa, bunlar da boşamayı ifade eden cümle olsa karısı boş olmaz; çünkü yazdığı kağıt bir tutanak değildir ve böyle bir niyeti yoktur Ancak bu, "diyâneten", yani Allah indinde böyledir Ama faraza, bir Islâm mahkemesi olsa ve bunu mahkemeye ispat etseler, mahkeme niyeti bilemeyeceğinden boşanmalarına karar verir
 
Üst Alt