E.F > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi...

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLAT EDİNME

İslâm'da çocuk, prensip olarak kadının evli bulunduğu erkeğe nisbet edilir Doğuran kadın, annesi; nikâhlı koca da babası olur Bu yüzden, evlâtlık anlamına gelen Arapça "da'y" tâbiri, nesebi başkasına ait olan çocuğu bir başkasına nisbet etmek anlamına gelir
İslâm'dan önce Araplar arasında evlât edinme anlayışı vardı Bizzat Allah Resulu de Zeyd'i evlât edinmişti Bu, şöyle olmuştu: Zeyd bin Hârise çocukken Esir edilmiş, onu Hakim b Hizâm, teyzesi Hatice için satın almıştı Hz Hatice Allah Resulu ile evlenince, onu kendisine hediye etmişti Daha sonra babası ve amcası Zeyd'i isteyince Resulullah (sas) onu muhayyer bıraktı O da Peygamberimizi tercih etti Bunun üzerine Hz Peygamber Zeyd'i azât edip, evlâtlık edindi Onu "Muhammed'in oğlu Zeyd" diye çağırırlardı Daha sonra evlâtlığı kaldıran âyetler geldi:
''Allah evlâtlıklarınızı öz oğullarınız gibi tanımadı Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir Allah gerçeği söylemektedir; doğru yola O eriştirir" (el-Ahzâb, 33/4)
''Evlâtlıkları babalarına nisbet edin; bu, Allah katında en doğru olandır Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız bu takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin İçinizden kasd ederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size bir sorumluluk yoktur; Allah bağışlar ve merhamet eder " (el-Ahzâb, 33/5)
Abdullah b Ömer şöyle der: "Biz bu ayetler inmeden önce Zeyd b Hârise'yi, "Zeyd b Muhammed = Muhammed'in oğlu Zeyd" diye çağırırdık"
Câhiliye devrinde evlâtlık; nesep, evlenme, boşanma, miras, sihrî hısımlık gibi konularda öz çocuk gibi hükümler doğururdu Evlâtlığın dul kalan eşi ile de evlenilmezdi Çünkü o, evlât edinen erkeğin gelini sayılırdı İşte Hz Peygamber'in evlâtlığı Zeyd b Hârise de Zeynep binti Cahş ile evlendi, fakat mutlu olamadılar Çünkü gerçekte Zeynep ve ailesi bu evliliği arzu etmemiş, ancak Allah Rasûlü dünürcülük yapınca, şu âyete göre muvâfakatlarını bildirmişlerdi
"Allah ve Peygamberi bir iş hakkında hüküm verdiği zaman," gerek mümin olan bir erkek ve gerekse mümin olan bir kadın için, ona aykırı olacak şekilde diledikleri gibi davranmaya hakları yoktur Kim Allah'a ve Resulune isyan ederse, şüphesiz o, apaçık bir sapıklıkla yolunu şaşırmıştır" (el-Ahzâb, 33/36)
Hz Peygamber'in sabır tavsiyelerine rağmen, sonunda Zeyd, Zeyneb'i boşadı Zeynep iddetini tamamladıktan sonra da, evlâtlık hukuku lağvedildiği için Hz Peygamber (sas) ile evlendi Ayette şöyle buyurulur:
"Sonunda mademki Zeyd eşiyle ilgisini kesti; biz onu, seninle evlendirdik ki, evlâtlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda mü'minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin" (el-Ahzâb, 33/38)
Buhâri'nin naklettiğine göre Zeynep, Hz Peygamber (sas) ile evlendikten sonra, onun diğer ailelerine karşı övünür ve şöyle derdi: "Rasûlullah sizi ailelerinizden isteyip nikâhladı Beni ise yedi kat semalardan Allah (cc) o'na nikâhladı" (Sâbûnî, Tefsîru Ayâti'l-Ahkâm, II, 322)
İslâm, gelinlerle evlenme yasağını öz çocukların eşlerine inhisar ettirdi Ayette, "Kendi sulbünüzden gelmiş oğullarınızın karısı size haram kılındı" (en-Nisâ, 4/23) buyurulur
Bu duruma göre, başkasının çocuğunu evlât edinmekle öz çocuk gibi hak ve görevler meydana gelmez Evlât edinenin nafaka ve eğitim masrafları yükümlülüğü olmaz Aralarında bir hısımlık doğmadığı için evlenme engeli de meydana gelmez Miras cereyan etmez Ancak nesebi bilinmeyen bir çocuğu, bir kimse "bu benim oğlum veya kızımdır" diye ikrarda bulunsa, bu çocuk onu tasdik etsin veya etmesin, nesebi ondan sabit olur ve aralarında miras cereyan eder Diğer yandan evlâtlıkla, süt hısımlığı birbirinden farklıdır Süt hısımlığı, bir kadının kendine ait olmayan süt emme yaşındaki bir çocuğu emzirmesiyle meydana gelir ve öz çocuk gibi evlenme engelleri doğar Buluntu çocuk da, öz çocuk gibi sayılmaz (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, V, 3869-3900; Mehmed Zihni, Nimet-ı İslâm, İstanbul 1316 H, 3 Kısım, 271, 273)
Ancak yukarıdaki hükümler yetim, öksüz, fakir, kimsesiz çocuklarla ilgilenmeme anlamına gelmez Bu gibi çocuklar aileler nezdinde veya çocuk yuvalarında himâye edilir; bakılır, eğitilir, sanat ve meslek sahibi kılınır, evlendirilir Müslüman, bu çeşit amellerden büyük ecir kazanır Sadece, çocuğu kendi nesep hısımı yapamaz, büluğ çağından sonraki görüşmeler İslamî ölçüler içinde olur Hîbe yoluyla dilediği kadar, vasiyet yoluyla ise malının üçte birini himâye ettiği kişiye bırakabılir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLAT EDİNMEK CAİZ MİDİR? İslamiyet gelmeden önce evlat edinmek yaygın bir adetti Hatta Peygamber (sav) nübüvvetinden evvel cari olan adet üzere Zeyd b harise'yi evlat edinmişti Ama İslamiyet geldikten sonra onu yasakladı
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Muhammed sizin erkeklerinizden kimsenin babası değildir" (Ahzab suresi)
Peygamber (sav) şöyle buyurur: "Babasından başka bir kimseye mensup olduğunu söyleyen kimseye babası olmadığını bildiği halde cennet haramdır (Buhari-Müslim) Ve böylece İslamiyet evlat edinmeyi yasaklamış oldu Evlat edinmek çok çirkin bir iştir Varis olmayan varis olduğu gibi, varis olan da mahrum bırakılır
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
BÜYÜK VARKEN KÜÇÜGÜN EVLENMESİ Ablamın kısmeti çıkmadı diye beni istediğim gence vermiyorlar Büyük evlenmeden küçük evlenmez diyorlar: Bu dîni bir hüküm müdür?
Evlilik, ihtiyaca, denginin bulunmasına, sizin ifadenizle kısmetinin çıkmasına bağlı bir şeydir Bunun evlenmemiş büyüklerle ilgisi yoktur Hattâ rivayete göre de Hz Mûsâ (as) Şuayb (as)'ın büyük kızı dururken küçük kızıyla evlenmiştir Tefsirlerin naklettiği bir hadîs-i şerifte Rasûlüllah Efendimiz Ebû Zer'e şöyle buyurmuştur: " Mûsâ hangi kızla evlenmiştir, diye sana sorarlarsa küçügü ile evlenmiştir, de, Mûsâ'nın arkasından gelen ve "Babacığım, ücretle tutacaklarının en iyisi güçlü ve güvenilir olanıdır"(K Kasas (28) 26) diyen de odur"(bk Kurtubî XNI/273) Anlatıldığına göre Hz Mûsâ'nin büyük varken küçügü ile evlenmesinin hikmeti, onu görmüş olması ve onda meylinin kalmış olma ihtimalidir Eğer ona büyügü verilmiş olsaydı, belki de gönlü küçügünde olduğu halde kabul etme zorunda kalacaktı (agk; ancak bu rivâyet sahîh değildir, mücerred bir nakilden ibarettir) Durum bu olmakla beraber küçüklerin centilmenlik yapıp, öncelikle ablalarının, ya da âbilerinin evlenmesine yardımcı olmaları güzel ve kardeşçe bir davranış olur Ama onlar evlenmek istemiyorlarsa artık küçüğün ne günahı vardır?
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLENMEDE KARDEŞLERARASI SIRA:
Kendisinden büyük bekâr bir abisi ya da ablasi bulunan bir kız evlenemez mi? Bu gerekçe ile vermiyorlarsa kaçırılabilir mi?
Dengi ve talibini bulan herkes, evlenmesinde mahzur olmayan karşı cinsi ile evlenebilir Buna evlenememiş abla ya da abiler engel değildir Bu düşünce, günümüzün evlenmeyi zorlaştıran şartlarının doğurduğu sakat bir düşüncedir Ve cahil anne, babaların, çocuklarının evde kalacağı endişesinden kaynaklanır Kızlarını evlendirmede Islâmî esasları ölçü almayan anne-babaların, başka dünyevî gerekçelerle vermemeleri halinde kızlarını karşılıklı rıza ile kaçırarak evlenmek Hanefî mezhebine göre caizdir Şafiî mezhebine göre değildir Ama Islâm'a zıt hareket etmeyen anne-babanın kızı da Allah (cc)'ın rızasının babanın rızasına bağlı olduğunu bilmelidir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLENMEDEN BOŞAMA Söylediğini kesin bilmesi halinde, bu sözle yemin kastetmiş ise yemin kefareti gerekmez Çünkü bile bile yalan yere yemin keffareti aşan bir günahtır (yemin-i gamûs) Ancak iyi bir tevbe ile affolunabilir, Üçüncü olarak bu sözün zahir ma'nâsı olan "talak" kalmış olur Ancak bu durumda da "nasip olmasın" anlamında bir beddua olarak söylenmiş olabilir Nasip olursa demek ki, olmasının kabul olmadığı anlaşılır, başka bir şey gerekmez "Alırsam boş olsun" anlamında söylenmiş olabilir Bütün bu durumlar söyleyene niyeti sorularak anlaşılır ve bu sözün kesin söylendiği bilinmesi halinde bir şey ifade eder Bu anlamda söylenmiş ise bir müslümanla evlenmesi halinde nikahın kıyılmasıyla (bu sözle üç talaka niyet etmemişse) bir talakla boş olurlar Duhûl (zifaf) vakit olmadığından kadının iddet beklemesi gerekmeden hemen bir nikah daha yapılır ve iki talak hakkıyla evliliklerine devam ederler (Allah'u a'lem)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLENMEK İSTEDİĞİ KADINA BAKMANIN SINIRI Bir delikanlı i1e birbirimizi görerek sözleştik Nişanımız Birbirimizin arzusu üzerine aynı anda ve yerde olacak Ben şu ana kadar giyimde-kuşamda ve namahreme görünmede Şer'i ölçüleri uygulamaya çaba göstermiş bir kızım Ama nişanım için diktiğim elbiselerimi de bugünümde giymek istiyorum Nişanlım olacak gencin yanında bu elbiselerimle oturabilir miyim?
Sorunuzu kitaplarımızda bu konuda yer alan bilgileri özetleyerek cevaplamaya çalışacağız:Bir adam Ensâr'dan bir kadınla evlenmek istedi de Rasûlüllah ona: "Onu gör, çünkü Ensâr'ın gözlerinde bir şey (küçüklük ya da çakırlık) vardır" buyurdular(Müslim nikâh 12) Câbir'in rivâyetinde: "Biriniz bir kadına talip olur da onun hoşuna gidecek ve kendini ona çekecek taraflarına bakma imkânı bulursa baksın" denmiştir(Ebû Dâvûd, nikâh 19; Hadîsi ayrıca Hâkim, Beyhâki ve Ab Hanbel'de rivâyet etmişlerdir) Ebû Hümeyd'den nakledilen Hadîs-i Şerîfte: "Biriniz kadına tâlip olduğunda, evlenme gayesiyle bakmış olduktan sonra ona bakmasında günah yoktur" buyurulmuştur (Müsned (Tertîbü'1-müsned) XVI/154; Hadîsi ayrıca Bezzâr ve Taberânî de rivâyet etmişlerdir bk Heysemî, Mecma'uz-zevâid IV/278) Mugîre b Şu'be: "Bir kadına tâlip olmuştuk Rasûlüllah, "Ona baktın mı?" diye sordu "Hayır", dedim "Öyleyse onu gör Bu, aranızı bulmada etkili bir yoldur" buyurdular" diye rivâyet etti(Müsned (Tertîb) agy) Muhammed b Mesleme (Mebsût'ta Muhammed b Ümmi Seleme deniyor) gözüyle Dahhâk kızı Büseyne'yi kovalıyordu Niyeti onunla evlenmekti Kendisine: "Sen Rasûlüllah'ın ashâbından olasın da böyle yapasın, yakışır mı?" dendi de o şu cevabı verdi: Ben Rasûlüllah'ın şöyle dediğini duydum: "Allah bir adamın kalbine bir kadınla evlenme niyeti koyarsa, artık ona bakmasında bir beis yoktur"(Müsned (Tertîb) agy; Hadîsi ayrıca Sâid b Mansûr, Ibn Mâce, Ibn Hibbân ve Beyhakî rivâyet etmişlerdir) Buraya kadar verdiğimiz hadîs-i şerifler Hanefi fıkıhçıları Cessâs ve Serahsî'nin görüşlerine delil olarak zikrettikleri hadîslerdir(bk Cessâs, Ahkâmü'1-Kur'ân V/173; Serahsî, Mebsût X/155) Bunlara dayanarak Cessâs der ki: "Bütün bunlar, evlenmek istediğinde kadının yüzüne ve ellerine şehvetle de olsa bakılabileceğini gösterir" "Güzellikleri hoşuna gitse de âyet-i kerîmesi de" (Ahzâb 33/52) buna işaret eder Çünkü görmeden güzelliğini bilemez Serahsî de şunları ilâve eder: Bu durumdaki erkek, kadının üzerinde elbise bulunduktan sonra onun vücûdunu hayal etmesinde de bir sakınca olmaz Ancak, elbisesinin vücûduna yapışık (çok dar) olup organlarını olduğu gibi ortaya koyan ve şeffaf bir elbise olmaması da şarttır(Serahsi agy)Bu konuda başka rivâyetler de vardır: Mugîre b Şu'be'nin yukarıya aldığımız hadîsinin devamında: Rasulüllah'ın "gör" demesi üzerine talip olduğum ensarlı kadının ebeveynine gidip durumu onlara anlattım Biraz hoşlanmaz gibi oldular Kadın da mahfilinden beni duymuş: "Görmeni Rasulüllah emretmişse gör Ama öyle değilse, seni Allah'a havâle ederim" dedi Bunu mühim bir olay olarak görür gibiydi Onu gördüm ve evlendik, derKonumuz hakkında Asr-ı saâdetten ilginç bir olay da şudur: Halîfe Ömer b Hattâb, Hz Ali ve Fâtıma'nın kızları Ümmü Gülsümü Babasından istemişti Babası küçük olduğunu söylediyse de Ömer, "onu sen bana ver, ben ondan başkasının beklemediği şeyler bekliyorum", dedi Ali de, "onu sana gönderirim, beğenirsen sana nikâhlarım", dedi Hz Ömer'in begendiği haberini alınca da Babası onu ona nikâhladı Hz Ömer'in gayesi, ondan Rasulüllah'ın nesebine ortak olmaktı(Haberi Sâid b Mansûr, Ibn Abdilber, Ibnül-esir, Ibn Hacer ve Ibn Sâd naklederler Kaynakları için bk Ebu'n-nûr, Menhecü's-sünne fiz'i-zevâc 351) Meselenin mezheplerarası münakaşasını yapan Ibn Kudâme de şunları söyler: Evlenmek istediği kadına bakmanın mubahlığı konusunda ilim ehli arasında ihtilâf bilmiyoruz (hepsine göre helâldir) Kadının izni olsa da olmasa da bakabilir Çünkü Rasulüllah, "bakın" diye mutlak emrediyor ve onun izin verip vermemesini sözkonusu etmiyor Ama bakmanın ötesinde birşey söylemediğinden onunla halveti de câiz değildir Bu konuda kadının yüzüne bakabileceği konusunda ilim ehli arasında ihtilâf yoktur Çünkü yüz avret değildir ve güzelliklerin merkezi ve bakılacak yerdir Âdeten açık olmayan yerine bakması helâl olmazEvzaî etli yerlerine bakabileceğini söylemiş, Dâvûd (ez,Zâhirî)'den de bütün bedenine bakabileceği rivâyet edilmiştir Çünkü, diyor, Rasûlüllah'ın, "ona bak" sözünün dış (zâhir) anlamı bunu gerektirir(Ibn Kudâme, el-Mugnî VI/553) Onun bu görüşte "hatâ ettiği meydandadır, çünkü bu söz sünnetin kâidelerine ve icmâa muhâliftir"(Davudoğlu, Sahi'h-i Müslim Şerhi VN/271) Yüz, eller ve ayaklar konusunda, kadının evinin içinde genellikle açık tuttuğu kısımlarına gelince, bir görüşe göre: Oralara bakmak helâl değildir Çünkü hiç açılmayan kısımları gibi oralara bakmak da helâl kılınmamıştır ve ihtiyaç, eller ve yüz ile giderilir Diğer bir görüşe göre; oralara da bakılabilir Çünkü başına açık olarak bakılabileceği rivâyeti vardır (Ibn Kudâme, age VI/553-54) Imam Mâlik, avret bölgeleri görülür korkusu ile habersizce bakmayı kerih görmüştür Ondan diğer bir rivâyete göre, kadına izinsiz bakmak câiz değildir Fakat bu görüş zayıftır Çünkü Peygamber (sas) tâlip olunan kadına bakmaya mutlak surette izin vermiş ve bu konuda onun müsaâdesini şart koşmamıştır Hâttâ kadın genellikle bu izinden utanır Bakan kimsenin o kadın beğenmemek ihtimalı vardır Izin şart olursa beğenilmeyen kadın gücenir Onun içindir ki ulemâdan bazılârı: "Kadına dünür göndermeden önce onu görmek ve bakmak Bu bizzat mümkün olmazsa güvenilir bir kadın göndermek müstehaptır" demişlerdir( Davudoğlu, age, Vll/271-72)
Özetlersek, erkeğin evlenmek istediği kadına tâlip olduğu zaman bakabileceği gibi, evlenme niyyeti devam ettiği sürece daha sonra da bâkabileceği anlaşılıyor Yeter ki; henüz nikâhları yapılmamışken halvette kalmasınlar, yanlarında başka yabancı erkek bulunmasın, vücudunun normal ev kiyafeti dışındaki yerleri açık olmasın, elbisesi çok dar ve şeffaf bulunmasınÇünkü bu durumdaki kadın ve erkek -niyetleri gerçekten evlenmek olduğu sürece birbirine büsbütün yabancı olan kadın ve erkekler gibi değildirler Duyguları hırsızlama şehevî hislerden değil, sevgi ve muhabbetten kaynaklanır (Allahu a'lem)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLERDE KUŞ BESLENMESİ YA DA TİCARETİNİN YAPILMASI CAİZ MİDİR? Bu mes'elenin iki yönü vardır:
1 Eti yenen ya da avcılık gibi başka meşru bir gaye ile kullanılan bir kuşun evde beslenmesi ve alım-satımı helâldir Çünkü "yeryüzündeki her şey insanlar için yaratılmıştır"(K Bakara (2) 29)
2 Bir süs unsuru olarak evde kuş beslemek ve böyle bir kuşun ticaretini yapmak Bunun caiz olmadığına dair de bir şey yoktur Hatta Enes b Malık'in rivayetine göre: "Rasulüllah (sav) onun Ebu Umeyr denilen kardeşini gördüğünde: Ebu Umeyr! ne yaptı Nugayr?, diye latife ederdi"(Buharî, Edep 81,112; Müslim Terceme ve Serhi, IX/545) Nugayr, serçe büyüklüğünde bir kuşun adıdır Enes'in kardeşinin böyle bir kuşu varmış ve onunla eğlenirmiş
Bu hadisi şerhedenler, hadisten çıkarılan hükümler arasında, "çocukların serçe ile oynamasına müsade etmek caizdir" diye zikrederler(bk Davudoğlu, Sahihi Müslim Terceme ve Serhi, IX/545) Fıkıh kitaplarımızdaki ibarelerden de serçe gibi kuşların satışı alınabileceği (satılabileceği) ve mal sayılabilecekleri anlaşılıyor(bk Fetavay-i Hindiyye V/364) Ancak sırf bir süs unsuru olarak ve göz zevkini tatmin için, hayvan dahi olsa bir can sahibini ömür boyu hapse mahkûm etmenin, İslam'ın ciddiyetiyle ve acıma duygusuyla bağdaşmayacağı da açıktır Bunda fıtrata müdahale de vardır Istediği gibi gezip-tozma ve çiftleşme kuşun da hakkıdır Kendi ekstra zevkleri için başkasının tabiî zevklerine engel olma egoistçe, belki de sadistçe bir davranış olur Sözü edilen hadisten hüküm çıkarırken "çocukların oynamasına müsade edilmiştir" demeleri, bunun çocukça bir zevk olduğunu gösteriyor olmalıdır Her haram olmayan şeyin yapılması güzel demek değildir Bu tür kuş alım-satımı ile uğraşanların işlerini değiştirmeleri uygun bir davranış olur kanaatindeyiz (Allah'u a'lem) Akvaryum balıkları için de aynı şeyler söylenir Ebu Yusufun av hakkında: "Oyun ve eglence için olursa hayrı yoktur Mekruh (haram) olduğu görüşündeyim"(bk Ibn Abidin, VI6462) demesi de söylediklerimizi doğrular mahiyettedir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLİ BİR KADINA ÂŞIK OLMAK Kendim de evli olduğum halde, işyerimden alışveriş eden bir kadına ileri derecede tutuldum Bütün uğraşmalarıma rağmen kendimi ondan vazgeçiremiyorum Öyle ki meseleyi yakınlarım ve kadının bizzat kendisi dahi anladılar Buna rağmen o alışverişi kesmediği gibi ilgisini daha da arttırdıRezillik açısından olacak olan oldu Ben Şimdi işin günahını soruyorum: Ona evlilik teklif etsem ve sarhoş olduğu için Ailesinin hukukunu zaten gözetmeyen kocasından ayrılmasını istesem günaha girmiş olur muyum?
Sorunuzda İslam'ın güzelliği ve Islâmsızlığın çirkinligi bir kaç noktadan kendini gösteriyor: Önce müslüman içki içmez, böylece âilesinin hem maddî, hem de manevî hukukunu çiğnemiş ve hanımıyla ilgilenmeyecek kadar sızmış, enerjisini haramda tüketmiş olmaz Evinin, alış veriş dahil, bütün dış ihtiyaçlarını bir ibâdet duygusu ile kendisi temin eder Kendisi gibi müslüman olan karısı da zorunlu durumlar olmadıkça dışarı çıkmaz; bakkalla-çakkalla uzun uzadıya yüzyüze, göz-göze gelmez Konuşmak zorunda kaldığında kadınlığını ortaya dökecek şekilde kırılıp dökülmez Karşısındakine ümit vermeyen bir edâ ile ve ihtiyaç miktarınca konuşur Buna rağmen laf eden olursa ağzının payı edeplice verir Anlaşılan bunların hiç birisi sizde olmamış; ciger kedinin önüne açıkça konulmuş Buna rağmen işin günahını düşündüğünüze göre size, Rasûlüllah'ın (sas) bir hadîs-i şeriflerini hatırlatalım:"Kim kocası olan bir kadını aldatırsa, aralarını açmaya çalışırsa bizden değildir" (Hâkim, Müstedrek N/196; Ebû Dâvûd, talâk 1) Hadîsi şerheden Münâvî diyor ki, "Bu kadın bir de komşu kadın olursa bunun günah ve çirkinliği o kadar daha artar" Çünkü, şerrinden komşusu emin olmayan kimse cennete giremez, buyurulmuştur Imam Nevevide: "Demek ki, insan bir iyiliği öğretmenin dışında, başka bir adamın karısı, kızı, çocuğu vBulletin ile onu ifsad edici şekilde konuşması haramdır, der" (Münâvî, Feyzul-Kadîr V/385; Ayrıca bk VI/123) Burada mesele örneklendirilerek anlatılırAdamın içkici olması, karısının nikâhsız olduğu anlamına gelmez ve nikâhlı bir kadın boşanmaya teşvik eden de "bizden değildir" Meseleye, kendinizi bir an, kadının kocasının yerine koyarak, yine kendiniz de fetva verebilirsiniz
Ancak zayıf bir hadîste: "Hevâ (arzu ve aşk) peşinden gidilip o doğrultuda davranılmadıkça ve kimseye söylenmedikçe, sahibi için bağışlanır"(Suyutî, el-Câmi'us-sağîr (Feyz'uI-Kadîr ile, den) VI/358) buyurulmuştur Burada kastedilen, elbette helâl olmayan arzudur "Hevâ ve hevese uyma; zirâ o seni Allah yolundan saptırır "(Sâd/26) âyet-i kerîmesi de bunu gösterir Buna göre insan elinde olmayarak evlenmesi câiz olmayan birisine âşık olur da bunu kimseye açmazsa ve nefsini bundan vazgeçirmeye uğraşırsa, günaha girmeyeceği umulur(bk Münâvî, Feyz VI/358)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLİ KADININ NAFAKASI Bir kadın evlenip kocasının evine yerleştikten sonra bütün yiyecek, giyecek ve mesken masrafları kocaya aittir Bunlar, israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eşlerin sosyal seviyelerine göre sağlanır Eşlerin her ikisi de zengin ise, buna uygun harcama yapılır Ikisi de fakirse, kadın kocasından zenginler seviyesinde bir harcama isteyemez Birisi zengin, diğeri fakirse, ortalama yol izlenir Ancak bazı alimler nafakanın miktarı konusunda yalnız kocanın durumunun dikkate alınacağını söylerler
Ayet-i kerîmelerde şöyle buyurulur: Annelerin yiyecek ve giyeceği gücünün yettiği ölçüde çocuğun babasına aittir" (el-Bakara, 2/233)
Hâli vakti geniş olan, nafakayı genişliğine göre versin Rızkı kendisine daraltılan fakir de nafakayı Allah'ın ona verdiğinden versin Allah hiçbir nefse ona verdiğinden başkasını yüklemez Allah güçlüğün arkasından kolaylık ihsan eder" (et-Talak, 65/7)
Koca, hanımının giyim masraflarını da karşılamak zorundadır Burada da sosyal seviye ve Islâm'a uygun olan örf ve âdetler ölçü alınır Kadının biri yazlık, diğeri kışlık olmak üzere yılda en az iki kat elbiseye hakkıvardır Giyim kapsamına yorgan, döşek, çarşaf ve yastık gibi evin normal eşyası da girer
Koca, hanımına müstakil ve içinde sosyal durumuna uygun mefrûşatı bulunduran, kötü komşulu olmayan bir mesken sağlamak zorundadır Bu yer kadının malı, canı ve ırzı hakkında güvenli olmalı ve karıkoca hayatı yaşamaya elverişli bulunmalıdır
Ayet-i kerime'de şöyle buyurulur: "Boşanan o kadınları, gücünüzün yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerin bir bölümünde oturtun Evleri başlarına dar etmek için kendilerine zarar vermeyin" (et-Talâk, 65/6)
Karı, kocasının hısımlarıyla birlikte oturmaya zorlanamaz Ancak koca, bir başka evliliğinden olan ve henüz bülûğ çağına gelmemiş bulunan kızını karısıyla birlikte oturtmak hakkına sahiptir
Kadın kendi evini, kendisinin ikametine tahsis etmesi için kocasına kiraya verebilir (Ibnül-Hümâm, Fethul-Kadir, III, 321-339; el-Kâsânî, age, IV,14,15; el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 544 vd; Ö N Bilmen, Istilâhat-ı Fıkhıyye Kâmusu, II, 450)
Kadın, bakıma muhtaç olduğu veya sosyal seviye bakımından emsali kadınların hizmetçisi bulunduğu takdirde, hizmetçi tutmak da nafaka kapsamına girer
Kadın, kocasının talebine rağmen, onun evine gelmez veya itaatsiz olarak evden çekip gider yahut irtidat ederse erkeğin nafaka yükümlülüğü kalkar
Iddet bekleyen kadının nafakası: Iddet kocanınölümü veya eşini boşaması halinde söz konusu olur
Vefat iddeti bekleyen kadına nafaka gerekmez Çünkü koca vefat edince tüm malı mirasçılara geçer Karısı da dörtte bir veya şekilde bir oranında mirasçı olur İslam'ın ilk dönemlerinde koca, eşi için ölümünden sonra bir yıl süreyle nafaka verilmesini vasiyet etmek zorundaydı
Ayette şöyle buyurulur: "Sizden karısını geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin kendi evlerinden çıkarılmayarak bir yıl süreyle yararlanmasını vasiyet etsinler" (el-Bakara, 2/240)
Ancak bu ayette belirtilen bir yıl süreli nafaka ve mesken ile vasiyet hükmü kadına miras hakkıtanıyan Nisâ Sûresi 12 ayetin inmesiyle neshedilmiş, bir yıllık iddet süresi de şu ayetle kısaltılmıştır: "Içinizden ölenlerin geride bıraktıkları karıları kendi kendilerine dört ay on gün beklerler" (el-Bakara, 2/234)
Ric'î olsun, bâin olsun boşanma hâlinde iddet süresince kocanınnafaka yükümlülüğü devam eder Boşamanın iki veya üç defa olması sonucu değiştirmez Ancak üçlü boşamada Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b Hanbel'e göre yalnız mesken temin edilir; diğer giyim, yiyecek vBulletin gerekmez
Çocukların geçim masrafları kız ve erkek çocukların nafakaları babalarına aittir nafakanın kapsamına bu çocukların yiyecek, giyecek ve mesken ihtiyaçları girer
Talâk sûresi 6 ayette şöyle buyrulur: "Eğer (çocuklarınızı) sizin için, onlar (anneleri) emzirirlerse, onlara emzirme ücretlerini tam olarak veriniz" Burada, boşanmış bir kadının iddetini tamamladıktan sonra, çocuğunu emzirmesi halinde ücrete hak kazanacağı hükmü yer almaktadır Bu da, çocuğun nafakasının babaya ait olduğunu gösterir
Evli kadın çocuğunu emzirmek istemezse, eğer çocuk başka kadının sütünü alırsa, annesi emzirmeye zorlanamaz
Hz Âişe (ranha)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir Ebû Süfyanın karısı Hind b Utbe Rasûlüllah'ın huzuruna girdi ve "Ey Allah'ın elçisi, gerçekten Ebû Süfyan çok cimri bir adamdır Bana kendime ve çocuklarıma yetecek kadar nafaka vermiyor Onun malından haberi olmaksızın birşey alırsam, bana günah var mıdır?" dedi Rasûlüllah (sas); "Onun malından sana ve çocuklarına yetecek kadarını ma'ruf şekilde al" buyurdu (Buhârî, Büyû', 95; Nesâî, Kudât, 31; Ibn Mâce, Ticârât, 65)
Bu hadis-i şerif, karısı ile çocuklarının nafakasını vermenin erkek üzerine vacib olduğunu gösterir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
EVLİLİKTE DENKLİK (KEFAET) Aile huzurunu teminde çok büyük hikmetler içeren denklik, Islâm'da sadece kadından yana ve onun ve ailesinin onurunu korumayı hedefleyen bir müessesedir Nikâhın sahih olmasının değil geçerli olmasının şartıdır Yani denklik bulunmasa da nikah sahihtir Ancak kadının velisinin onayına bağlıdır Buna göre; nesep, dindarlık ve takva, meslek, hürriyet ve servet konularında kendisinden daha aşağı itibar edilen bir erkeğe nikahlanan kadının velileri, denksizliği bahane ederek evliliğe mani olabilirler Kabul ederlerse sahih olan bu nikah yürür ve artık vazgeçme hakları olmaz Denksizlige bir Islâm ülkesinde kız velisinin başvurusu ile mahkeme karar verir Diğer yerlerde bunu "Eminül-kavm" yani inananların güvendigi ehl-i ilim belirler Ancak bunun bir bağlayıcılığı olmaz Bu yüzden günümüzde, Imam Serahsî'nin tercihiyle, dengini bulmadan nikah yaptıran kadının nikahını velileri-istemiyorlarsa-hepten geçersiz saymaları ve kabul etmemeleri uygun olur Buna göre dini bütün ve kapalı bir bayan, namazsız-niyazsız birisine, toplumda cazip itibar edilen bir meslek erbabının kızı, bayağı, sayılan bir meslek erbabına, zengin bir aile kızı, kendisinin nafakasını dahi teminden aciz bir erkeğe sırf kendi isteğiyle varması ve meselâ dinî nikah yaptırmaları halinde velilerin bu nikahı hiç hesaba katmamaları mümkündür ve doğru olandır Nesep ve hürriyet şartı ülkemiz için artık geçerli değildir Yalnız bu müessesenin iyi anlaşılmaması halinde başkalarınca istismar edilmesi mümkündür Onun için şu noktaların tekrar hatırlatılmasında yarar vardır:
1 Denkliğin bulunmaması nikahın sıhhatine mani değildir Binaenaleyh, kız da velileri de istiyorlarsa kadın istediği ile evlenebilir
2 Denklik müessesesi kadın lehine bir sonucu hedefler Çünkü genellikle kadın ve onun velileri daha aşağı itibar edilen birisine eş ya da hısım olmayı kendilerine yediremezler ve böyle bir şeyin olması halinde kadın erkeği küçümseyici ve hukukunu tanımaz bir tavır alır, huzur ortamı olması gereken aile, Cehennem'e dönüşür, boşanmalar ve yıkımlar olur
3 Meşru olan her türlü işin adisi ve şereflisi olmaz Şeref, insanlara ve Hakk'a hizmetle ölçülür Ibadet duygusu ile sokağı süpüren bir çöpçü şerefli, istediği parayı veremeyen hastasını ameliyat etmeyip ölüme terkeden doktor ise şeref sizdir Ancak halkın genel kabullenişinin bu müessese için etkisi vardır Bu yüzden sırf öyle itibar edildiği için hesaba katılması aklın gereğidir
4 Günümüzde velilerinin kabulu olmadan kendi kendisini evlendiren kadının velileri, güvenilir bir ehl-i ilimden onun dengine gitmediğini tesbit ettirmeleri halinde kendi başına yaptırdığı dini nikahı geçersiz sayar ve kızlarını geri alabilirler Ancak denksizlik sözkonusu olmaması halinde kendi rızası ile evlenen bir kadının nikahını geçersiz saymak kimsenin elinde değildir Böyle bir durumda velilerin kızlarını almaları, erkeğin de boşamıyorum demesi halinde kadının bir başkası ile evlenmesi -Hanefi mezhebine göre- gayr-i meşru olur ve zinayı sonuç verir
 
Üst Alt