HASAN CAN
Active member
Bu konuyu dikkatle okuyup, güzel Türkçe'mizin bozulmaması için daha dikkatli olmalıyız. Türkçeyi yanlış kullananları uyarıp dilimize sahip çıkmalıyız.
Türkçe'nin ölümü...
Yeni nesil gençlerimizin kelimelerin yarisini yuttugunu, birbirleri ile yazisirken ya sesli harfleri ya da sessiz harfleri yutarak haberlestiklerini görüyor okuyoruz. Türkçe’nin güzelliklerini, merhabanin ve selamin sicakligini mrb, nbr, slm… gibi anlamsiz kisaltmalara Türkçe’nin sicakligini, kelimelerin estetigini feda ettigini kurban ettigini üzüntüyle seyrediyoruz.
Aslinda dilimiz o kadar sicak ve o kadar yürekten sözlerin harmanlandigi bir dil ki bunu sairlerin misralarinda, halkimizin manilerinde ne kadar enfes sekilde yansidigi müsahede ederiz.
Sehl-i mümteni diye bir sanat vardir. Bu edebi sanat, bir sözün veya siirin çok kolay söylenmis gibi görülmesine ragmen çok derin anlamlar ifade eden ve hadi bir de biz söyleyelim dedigimiz zaman söyleyemedigimiz söz numuneleridir. Dilimiz bu tür misralarla doludur.
Mesela;
A benim bahti yârim
Gönlümün tahti yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim bakti yârim
Bu manide bir gencin sevgilisine duydugu muhabbeti görüyoruz. Ona duydugu saf , temiz ve gönülden sevgiyi ve bir baskasinin yârine bakisina ve tahammül edemeyisini görüyoruz. Sevgiliye bakan bir kem gözü hissedecek kadar zarif bir gözle bakan bagliligi baska nasil ifade edebilirdik.
Yunus’un,
Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldik döndük mezara
Misraindan daha güzel hayatin kisaligini ve dünyanin faniligini ne anlatabilir?
Niçin kondun a bülbül
Bahçemdeki asmaya
Ben yârimden ayrilamam
Götürseler asmaya
Söyleyeninin belli olmadigi, eskilerin lâedri dedigi bu manideki sevgiliye baglilik, onun için ölüme razi olmak daha nasil anlatilabilir Günümüzde her seyin menfaate, para ve maddi degerlere baglandigi bir ortamda yâri için ölüme gidecek adam bulabilir miyiz?
Yine sevgilinin yüzünün güzelligini anlatmak için Karacaoglan’in su misralari tam bir sehl-i mümteni, tam bir söz harikasi,
Dökünce zülfünü bedir yüzüne
Ben sandim ki bulut aya baglidir
Bir sevgilinin, bir yârin yüz ve gönül güzelligi ancak bu kadar güzel söylenebilir
**
Fuzuli bir beytinde sevgiliye sitem ederken söyle diyor:
Beni candan usandirdi, cefâdan yâr usanmaz mi?
Felekler yandi âhimdan murâdim sem’i yanmaz mi?
Muhibbî mahlasiyla siir yazan Kânunî Sultan Süleyman sagligin ve sihhatin önemini anlatmak için diyor ki:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi
Yine Selimî mahlasiyla siirler yazan ve önemli bir sair olan cihanin karsisinda titredigi Yavuz Sultan Selim’in gönlünü kaptirdigi bir cariye için söyledigi ifade edilen su beyit ne kadar harika. Bir padisahin da yeri geldigi zaman derbeder bir genç gibi gönlünü kaptiracaginin en güzel ifadesi bu misralar olsa gerekir:
Sîrler pençe-i kahrimdan olurken lerzan
Bir gözleri âhuya zebun eyledi felek
(Sir-aslan, lerzan- titremek, ahu-ceylan, zebun- kul, köle)
Yenisehirli Avnî su beyitinde sevgilinin ardindan gönlü sürünüp giden, her seyini sevdigine feda etmeye hazir bir asigin duygularini ne güzel dile getirmis:
O gül endam bir al sâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardinca sürünsün yürüsün
Söyleyenini bilmedigim asagidaki beyit her seyin bitti anda bir kulun Rabbine en güzel niyazi olsa gerek;
Kimsesiz kimse olmaz, kimsenin var kimsesi,
Kimsesiz kaldim, meded ey kimsesizler kimsesi
Seyyid Nesimi’nin alttaki beyiti de, sevgililer esler arasindaki muhabbete ve yer yer olabilecek sitemlere kimsenin karismamasini “Yâr benim ise size ne, ister hos olurum ister hos olmam size ne?”deyisini görüyoruz:
Nesîmî`ye sormuslar o yârin ile "hos musun?"
Hos olayim olmayayim o yâr benim kime ne?
Dilimizdeki sonradan görmeleri ve burnu buluttan su içenleri en güzel ifade eden beyitlerden biri de anonim olarak bildigimiz su misralar ediyor olsa gerek;
Bögürtlen açilsa bag oldum sanir
Türk Sehre inse beg oldum sanir
Yine sözün ve dilin gücünü anlatan Yunus Emre’nin su misralarini altinla kefeye koyup tartsaniz altindan daha agir gelecek kadar anlam güzelligine sahiptir .Bu anlamda söylenecek söz ancak bu kadar güzel söylenirdi.
Söz ola kese savasi
Söz ola kestire basi
Söz ola agulu asi
Yag ile bal ede bir söz
*******
Sözün kisasi, yukarida siralanmaya çalisilan misralara bakarak bu günün neslinin konusmalarini, yazismalarini, haberlesmelerini gözümüzün önüne getirelim.
Acaba nerelerdeyiz ?
Dilimizin Güzel Türkçe’mizin ne hallere düstügünü düsünelim.
Kisa, ruhsuz, harfleri uçmus, hiçbir sicakligi ve samimiyeti olmayan ifadeleri, yazismalari ve konusmalari birakalim.
Acaba Türkçe’miz ölüyor mu?
Ne yapabiliriz?
Çocuklarimizin gençlerimizin haberdar olmadigi, beton duvarlar arasina sikistigi, gülün güzelligini, bülbülün hazanini, göz yasini ve hüznünü görmedigi bu toplumda gerçekten dilimizi felaketler bekliyor demektir.
Yukarida birkaç örnek verilmis Türkçe’nin saheser sözlerinin yenisi söylenemez mi acaba !
Yeniden ayni sehl-i mümteni sözlere ulasamaz miyiz?
Dilleri olmayan milletlerin millet olmaktan çikacagini düsünüyorum. Dili bozuk olanin dinin de, ahlakinin da gençlerinin de toplumunun da bozulacagini düsünüyorum.
Dilimiz ölürse bizi kimse ayakta tutamaz diye düsünüyorum.
Türkçe'nin ölümü...
Yeni nesil gençlerimizin kelimelerin yarisini yuttugunu, birbirleri ile yazisirken ya sesli harfleri ya da sessiz harfleri yutarak haberlestiklerini görüyor okuyoruz. Türkçe’nin güzelliklerini, merhabanin ve selamin sicakligini mrb, nbr, slm… gibi anlamsiz kisaltmalara Türkçe’nin sicakligini, kelimelerin estetigini feda ettigini kurban ettigini üzüntüyle seyrediyoruz.
Aslinda dilimiz o kadar sicak ve o kadar yürekten sözlerin harmanlandigi bir dil ki bunu sairlerin misralarinda, halkimizin manilerinde ne kadar enfes sekilde yansidigi müsahede ederiz.
Sehl-i mümteni diye bir sanat vardir. Bu edebi sanat, bir sözün veya siirin çok kolay söylenmis gibi görülmesine ragmen çok derin anlamlar ifade eden ve hadi bir de biz söyleyelim dedigimiz zaman söyleyemedigimiz söz numuneleridir. Dilimiz bu tür misralarla doludur.
Mesela;
A benim bahti yârim
Gönlümün tahti yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim bakti yârim
Bu manide bir gencin sevgilisine duydugu muhabbeti görüyoruz. Ona duydugu saf , temiz ve gönülden sevgiyi ve bir baskasinin yârine bakisina ve tahammül edemeyisini görüyoruz. Sevgiliye bakan bir kem gözü hissedecek kadar zarif bir gözle bakan bagliligi baska nasil ifade edebilirdik.
Yunus’un,
Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldik döndük mezara
Misraindan daha güzel hayatin kisaligini ve dünyanin faniligini ne anlatabilir?
Niçin kondun a bülbül
Bahçemdeki asmaya
Ben yârimden ayrilamam
Götürseler asmaya
Söyleyeninin belli olmadigi, eskilerin lâedri dedigi bu manideki sevgiliye baglilik, onun için ölüme razi olmak daha nasil anlatilabilir Günümüzde her seyin menfaate, para ve maddi degerlere baglandigi bir ortamda yâri için ölüme gidecek adam bulabilir miyiz?
Yine sevgilinin yüzünün güzelligini anlatmak için Karacaoglan’in su misralari tam bir sehl-i mümteni, tam bir söz harikasi,
Dökünce zülfünü bedir yüzüne
Ben sandim ki bulut aya baglidir
Bir sevgilinin, bir yârin yüz ve gönül güzelligi ancak bu kadar güzel söylenebilir
**
Fuzuli bir beytinde sevgiliye sitem ederken söyle diyor:
Beni candan usandirdi, cefâdan yâr usanmaz mi?
Felekler yandi âhimdan murâdim sem’i yanmaz mi?
Muhibbî mahlasiyla siir yazan Kânunî Sultan Süleyman sagligin ve sihhatin önemini anlatmak için diyor ki:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi
Yine Selimî mahlasiyla siirler yazan ve önemli bir sair olan cihanin karsisinda titredigi Yavuz Sultan Selim’in gönlünü kaptirdigi bir cariye için söyledigi ifade edilen su beyit ne kadar harika. Bir padisahin da yeri geldigi zaman derbeder bir genç gibi gönlünü kaptiracaginin en güzel ifadesi bu misralar olsa gerekir:
Sîrler pençe-i kahrimdan olurken lerzan
Bir gözleri âhuya zebun eyledi felek
(Sir-aslan, lerzan- titremek, ahu-ceylan, zebun- kul, köle)
Yenisehirli Avnî su beyitinde sevgilinin ardindan gönlü sürünüp giden, her seyini sevdigine feda etmeye hazir bir asigin duygularini ne güzel dile getirmis:
O gül endam bir al sâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardinca sürünsün yürüsün
Söyleyenini bilmedigim asagidaki beyit her seyin bitti anda bir kulun Rabbine en güzel niyazi olsa gerek;
Kimsesiz kimse olmaz, kimsenin var kimsesi,
Kimsesiz kaldim, meded ey kimsesizler kimsesi
Seyyid Nesimi’nin alttaki beyiti de, sevgililer esler arasindaki muhabbete ve yer yer olabilecek sitemlere kimsenin karismamasini “Yâr benim ise size ne, ister hos olurum ister hos olmam size ne?”deyisini görüyoruz:
Nesîmî`ye sormuslar o yârin ile "hos musun?"
Hos olayim olmayayim o yâr benim kime ne?
Dilimizdeki sonradan görmeleri ve burnu buluttan su içenleri en güzel ifade eden beyitlerden biri de anonim olarak bildigimiz su misralar ediyor olsa gerek;
Bögürtlen açilsa bag oldum sanir
Türk Sehre inse beg oldum sanir
Yine sözün ve dilin gücünü anlatan Yunus Emre’nin su misralarini altinla kefeye koyup tartsaniz altindan daha agir gelecek kadar anlam güzelligine sahiptir .Bu anlamda söylenecek söz ancak bu kadar güzel söylenirdi.
Söz ola kese savasi
Söz ola kestire basi
Söz ola agulu asi
Yag ile bal ede bir söz
*******
Sözün kisasi, yukarida siralanmaya çalisilan misralara bakarak bu günün neslinin konusmalarini, yazismalarini, haberlesmelerini gözümüzün önüne getirelim.
Acaba nerelerdeyiz ?
Dilimizin Güzel Türkçe’mizin ne hallere düstügünü düsünelim.
Kisa, ruhsuz, harfleri uçmus, hiçbir sicakligi ve samimiyeti olmayan ifadeleri, yazismalari ve konusmalari birakalim.
Acaba Türkçe’miz ölüyor mu?
Ne yapabiliriz?
Çocuklarimizin gençlerimizin haberdar olmadigi, beton duvarlar arasina sikistigi, gülün güzelligini, bülbülün hazanini, göz yasini ve hüznünü görmedigi bu toplumda gerçekten dilimizi felaketler bekliyor demektir.
Yukarida birkaç örnek verilmis Türkçe’nin saheser sözlerinin yenisi söylenemez mi acaba !
Yeniden ayni sehl-i mümteni sözlere ulasamaz miyiz?
Dilleri olmayan milletlerin millet olmaktan çikacagini düsünüyorum. Dili bozuk olanin dinin de, ahlakinin da gençlerinin de toplumunun da bozulacagini düsünüyorum.
Dilimiz ölürse bizi kimse ayakta tutamaz diye düsünüyorum.
Moderatör tarafında düzenlendi: