22- Bir Derece Mahremdir

HASAN CAN

Active member
Bir derece mahremdir

Geçen kışta bana karşı suikastlerin, inayet-i İlahiye ile ve duanızın yardımıyla gelen sabır ve tahammülüm neticesinde akim kalan planı pek geniş bir tarzda olduğuna delil ise, bu yakında reisicumhur Afyon da demiş: "Bu vilayette din cihetinde bir karışıklık çıkacağını zannederdik."
Demek, gizli komite beni sıkıştırmakla bir hadise çıkarmak istiyordular. Bir ecnebi müdahelesi hesabına ve Müslümanlar ve vatan zararına, bütün bütün kanunsuz ve keyfi bir tarzda, damarıma şiddetle dokunan ihanetler ve sıkıntılarla tazipleri, onlara dünyada tam zarar, ahirette Cehennem ve sakar; ve bize, dünyada mükemmel sevap ve zafer, ve ahirette, inşaallah Cennet ve ab-ı kevseri kazandırır. Demek bu gizli planı Heyet-i Vekile ve Reis hissetmiştiler ki, buralarda umum me murlar, hatta vali ve kaymakam, zabıta benimle görüşmekten kaçıyor ve ürküyordular. Ben de hayret ederdim. Fakat, elimizde yalnız Nur bulunduğunu ve siyaset topuzu bulunmadığını, zerre kadar aklı bulunanlar anladılar.
Gariptir ki, en ziyade lehime çalışması lazım olan bazı vazifedarlar, aleyhimde istimal ve istihdam edildi. Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bulunmaları lazımdır. Çünkü, manevi fırtınalar var; bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İstibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırkasına girer, ta onları bozsun ve esrarlarını bilsin, ifşa etsin.
Hem Salahaddin in, Asa-yı Musa yı Amerikalıya vermesi münasebetiyle deriz:
Misyonerler ve Hıristiyan ruhanileri, hem Nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhalde şimal cereyanı, İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek fikriyle, İslam ve misyonerlerin ittifaklarını bozmaya çalışacak. Tabaka-i avama müsaadekar ve vücub-u zekat ve hurmet-i riba ile, burjuvaları avamın yardımına davet etmesi ve zulümden çekmesi cihetinde Müslümanları aldatıp, onlara bir imtiyaz verip, bir kısmını kendi tarafına çekebilir.
Her neyse, bu defa sizin hatırınız için kaidemi bozdum, dünyaya baktım.
Said Nursi
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Çok ehemmiyetli mektuplarınıza bir tek muhtasar cevaba mecburiyetim var.
Evvela: Sualleri, çok nurlu hakikatlerin zuhuruna vesile olan Refet in, hem masumlara Kur'ân ve Nur ları ders vermesi, hem kendisi Nur Lem alarıyla meşgul olması, hem tashihatta bana ve Hüsrev e yardım etmesi, hem İstanbul da Asa-yı Musa nın insaflı alimlerin ellerine geçmesine çalışması, çok şayan-ı tebriktir. Ve yeni sualine şimdi cevap verilmez, daha zamanı gelmemiş.
Kahraman Burhan ın Serbest Fırkasının reisine verdiği cevap güzeldir. Evet, Nurcular, siyasetlerle alakaları olmaz. Yalnız İmân hakikatleriyle bütün hayatları bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya alet edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnşaallah, bir sebep çıkar Haşiye o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat çok dikkat ve ihtiyat lazımdır. Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi ve dahil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinat olur. Fakat siyaset hesabına değil, belki Nur ların intişarı ve maslahatı hesabına, bazı kardeşler, Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir. Hususan, mübarek Isparta nın şimdiye kadar Nurlar medresesi olması ve muarızların dahi ona çok ilişmemesi noktasında, dahilde tarafgirane vaziyet almamak, muterizlerin nedametine ve hakikate dönmelerine bir vesile olabilir. Siz daha iyi bilirsiniz.
Salahaddin in mektubu, birkaç cihette ehemmiyetlidir. Amerika alimleri, elbette Asa-yı Musa risalesine lakayt kalmayacaklar. Eğer dini, din için seven kısmının ellerine geçse, fütuhat yapar. Yoksa, bazı enaniyetli hocalarımız gibi, kıskançlık damarıyla neşrine ve tervicine çalışmaları meşkuktür. Her neyse, inayet-i İlahiyeye havaledir.
• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Tahiri nin İstanbul a gitmesi, inşaallah hayırdır. Ve Hüsrev in pek çok vazifelerini tamamen yapması, kanaatim geldi ki, Barla da bulunduğum zaman bütün yazanların tashihatını ve telif hizmetini yapmamda tahakkuk eden büyük inayet ve harika muvaffakiyet, aynen Hüsrev de, yardımcılarında dahi nümunesi var.
Saniyen: Tahiri nin, Denizli hapsinde, unutulmaz halisane hizmetiyle ve Nurlara sarsılmaz sadakatiyle ve yanılmaz zekavetiyle ve çekilmez bahadırlığıyla daire-i Nurda ehemmiyetli makamı için, bütün bu defaki mektubunu Lahikaya geçirdik. Başta Nurun şakirtlerinden validesi Zübeyde olarak, akrabasına ve rüfekasına selam ederim. Cenab-ı Hak onlardan ebeden razı olsun. Amin!



-------------------

Haşiye: Demokrat çıktı, bir derece kırdı.
 

HASAN CAN

Active member
Salisen: Nis li Kureyşilerden Ahmed Kureyşi, muhterem pederiyle ve ammizadesi Ahmed ile Nurların has naşir ve talabelerinden olması, o havali şakirtlerinin namına Nurlar hakkında güzel manzum fıkraları Lahikaya girdi. Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin. Amin.
Rabian: Eğirdir kasabasında, isimlerini yazmadığım gayet ehemmiyetli kardeşlerimiz var. Onlara ve Mehmed Sabri gibi büyük santrala istinaden ve Sabri nin yazısına benzettiğim dikkatli ve güzel ifadeli bir mektubu çalışkan ve ciddi kardeşlerimizden Çilingir Ali den aldım. Onun arzusuyla aynını Lahikaya geçirdik. Ona ve onu çalıştırana "Maşaallah ve veffakakümullah" deriz.


• • •

Aziz, sıddık, alicenap eski ve yeni kardeş Yeşil Salih,
Benden, sergüzeşte-i hayatıma ait sorduğun maddelere gayet kısa ve mücmel işaret edilecek. Bir zaman sonra inşaallah başkalar izahla cevap verecekler. Fakat tarihe geçmek ve bu asır alimlerinin içinde kendi adi şahsımı nesl-i atiye göstermek, bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-ı Hakka hadsiz şükrederim ki; beni, bana beğendirmemiş, dehşetli kusurlarımı bana göstermiş.
Hem insanlara kendini bildirmek bir şöhretperestlik olmasından, bir enaniyet, bir hodfüruşluk, bir riyakarlık ihtimali var. Bu ise, bizim gibilere tam zarardır.
Hem ben, madem bu asırda maddeten ve manen münferit yaşamaya ve hayat-ı içtimaiyeden çekilmeye mecbur olmuşum; elbette hakkım yoktur ki, hayat-ı içtimaiyeyi geçirenler içinde tarihe binip istikbaldekilere görüneyim. Yalnız bu cihet var ki, Risale-i Nur, bu vatana ve bu millete pek büyük menfaati, mahkemelerin ve ehl-i vukufların müttefikan kararlarıyla tahakkuk etmiş. Bu nokta-i nazarda, benim ehemmiyetsiz, biçare, perişan, çok kusurlu şahsiyetim değil, belki yalnız Kur'ân ın malı ve meali olan Risale-i Nur namına, sizin suallerinize cevap için ben işaretler ederim, sonra da Risale-i Nur ve şakirtleri izahla cevap versinler.
Evvela: Otuz sene evvelki hayatımın tarihçesini merhum Abdurrahman yazmış, tab edilmiş.
Saniyen: Risale-i Nur'un zuhur zamanının bir nevi tarihçesi Eskişehir hapsinin müdafaanamesiyle Yirmi Yedinci Lem a olmuş. Ve Denizli hapsindeki müdafaa risaleleriyle (On birinci ve On ikinci Şua) İhtiyarlar Lem ası ve Ayet-i Hasbiye Risalesi ve Onaltıncı Mektupla Hücumat-ı Sitte ve İşarat-ı Selase ve İşarat-ı Seb a risaleleri gibi Nur eczaları, suallerinize tafsilen cevap vermek için mahkeme bana iade ettiği ve şimdi elimde bulunmayan risaleler, bir zaman elinize gelecek. İnşaallah sizi hiç unutmayacağım. Bu halimde bu alakadarlığınız, benim çok ağır sıkıntılarımı hafifleştirdi. Allah senden razı olsun. Amin.
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bir biçare vesveseli ve hassas ve dinsizlerle görüşen bir adam, meşhur dua-i Nebevi olan Cevşenü l-Kebir hakkında ve akıl haricindeki sevap ve faziletine dair bir hadisi görmüş, şüpheye düşmüş. Demiş:
"Ravi, Ehl-i Beytin imamlarındandır. Halbuki hadsiz bir mübalağa görünüyor. Mesela içinde der: Bu duaya Kur'ân kadar sevap verilir. Hem Göklerdeki büyük melaikeler, o dua sahibini gördükçe kürsilerinden inip ona pek büyük bir tevazu ile hürmet ederler. Bu ise, aklın ve mantığın mikyaslarına gelmez" diye, Risale-i Nur dan imdad istedi. Ben de Kur'ân dan ve Cevşen den ve Nur lardan gayet kat i ve tam akıl ve hikmete mutabık bir cevap verdim. Size gayet kısa bir icmalini beyan ediyorum. Şöyle ki, ona dedim:
Evvela: Yirmi Dördüncü Sözün Üçüncü Dalında on adet "usul" var, böyle şüpheleri esasıyla keser, izale eder. Ona bak, cevabını al.
Saniyen: Hergün bütün ümmet kadar hasenat ona işlenen ve bütün ümmetin saadetlerine yardım eden ve İsm-i Azamın mazharı ve kainatın çekirdek-i aslisi, hem en mükemmel ve cami meyvesi olan zat-ı Ahmediye Aleyhissalatü Vesselam, o duanın kendi hakkında o azim mertebesini görmüş, ona haber veren Cebrail Aleyhisselamdan işitmiş, başkalarını kendine kıyas etmiş veya edilmiş. Demek o pek fevkalade ve acip sevap, zat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) velayet-i kübrasından ona gelmiş. Külli, umumi değil, belki o duanın mahiyetinde böyle harika bir kıymet var ve ism-i Azam mazharı olan zatın tebaiyetiyle başkalara dahi o sevap mümkündür; fakat gayet ehemmiyetli şartları var, yalnız okumak kafi gelmez. Yoksa muvazene-i ahkamı bozar, farzlara ilişir.
Salisen: O dua, nasıl ki zat-ı Ahmediyeye baktığı vakit mübalağadan münezzeh ve ayn-ı hakikat oluyor. Öyle de, o duadaki yüzer Esma-i Hüsnanın hakikatlerine baktığı zaman, değil mübalağa, belki onların nihayetsiz tecellilerinden gelmesi mümkün ve gelebilen feyizlerin nihayetsizliğini göstermek için pek az bir kısmını Muhbir-i Sadık (a.s.m.) haber vermiş ve teşvik için müphem ve mutlak bırakmış. Sonra, mürur-u zamanla, o kaziye-i mümkine ve mutlaka, bilfiil vaki ve külliye telakki edilmiş.
Rabian: Yirminci Lem a-i İhlasda, bir adama beş yüz senelik bir genişlikte bir Cennet verilmesine dair olan bir haşiye var. Ona da bak, gör ki, o koca Cennetin verilmesi, bilmediğimiz tarzda bir malikiyet değil, belki insan nasıl hususi hanesine çok cihetlerle maliktir, sahiptir; öyle de, zemin yüzündeki şeylere çok duygularıyla bir nevi maliktir, tasarruf ve istifade edebilir. Hem, koca dünyayı, benim hanemdir, bana vermiş ve güneş lambamdır diyebilir.


Demek bazı fevkalhad, harika ve akıl haricindeki bir kısım sevaplar, bu mezkur hakikate bakar.

Hem İslamiyette her sevabın, her fazilet-i a malin en evvel mazharı ve bizlerin bir duada bir zerre sevabımızda, o duada bir dağ kadar sevap ve feyzi kazanan zat-ı Ahmediye (a.s.m.), hususi virdler ve dualar ve şeriat ve risalet cihetiyle değil, belki velayet-i Ahmediye noktasında ve umumi olmayan derslerinde, kendine verilen en yüksek mertebeyi beyan eder. Kendine tam tebaiyet eden has varislerini, o noktalara teşvik eder.
b988.gif

b690.gif
dedim. O vesvese edip şüphelere düşen adam, lillahilhamd, kurtuldu, tam kanaatı geldi. Belki sizin bazılarınıza faydası var diye size de gönderdim.

Umumunuza binler selam...


• • •


-----------------------------
Gerçek ilim Allah katındadır. Gaybı Allahtan başka kimse bilemez.
 
Üst Alt