HASAN CAN
Active member
Risale-i Nur'un hakikî şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittibâ-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvâlarında, Kur'an hesabına vazifedar sayılırlar. İnşaallah riya olmaz. Meğer ki, Risale-i Nur'a, başka bir maksad-ı dünyeviye için girmiş ola. Daha yazılacaktı, fakat bir tevakkuf hali kesti.
• • •
Küçük Hüsrev Feyzi'nin bir istihracıdır.
Otuz üçüncü ayetten Hafız Ali'nin istihracının bir zeyli ve lâhikasıdır.
Sûre-i Zümer'de
* . ayet-i azimenin mana-yı sarihinden başka, bir mana-yı işârî tabakasının külliyetinde dahil bir ferdi Risale-i Nur ve tercümanı olduğuna kuvvetli bir delil buldum. Çünkü,
cümlesi, hesab-ı cifrî ve ebcedî ve riyazîyle bin üç yüz yirmi dokuz veya sekiz eder. Demek
külliyetinde ve
işaretinde dahil ve medâr-ı nazar bir fert, inşirah-ı sadır Haşiye nuruyla başka bir hâlete girip eski sıkıntıdan kurtulup nuranî bir mesleğe giren bir şahsı, eski ve yeni Harb-i Umumînin gelmeye hazırlanmaları olan o dehşetli tarihe ve o ferdin vaziyetine remzen bakar.
'deki
kelimesi, Risale-i Nur ismine ve manasına hem cifrî, hem sureti, hem manası, tevafuk ettiği gibi,
cümlesinin de makam-ı cifrîsi gösterdiği tarihte Risale-i Nur'un tercümanı olan Üstadımın-tahkikatımla-aynen vaziyetine tevafuk ediyor.
Çünkü, o zamanda Harb-i Umumînin mebde'lerinde, Üstadım, eski âdetini ve sair ulûm-u felsefeyi ve ulûm-u âliyeyi bırakıp tam bir inşirah-ı sadırla Risale-i Nur'un fatihası ve birinci mertebesi olan İşârâtü'l-İ'câz tefsirine başlayıp, bütün himmetini, efkârını Kur'an'a sarf etmeye başladığına tevafuku kavî bir emaredir ki, bu asırda o küllî mana-yı işârîde medâr-ı nazar bir fert, Risale-i Nur'un tercümanı ve şakirtlerinin şahs-ı manevisini temsil eden mümessilidir.
--------------
Haşiye: Bu şerh-i sadra münasebettar bir tevafuktur ki, Üstadımdan anladım. Yirmi beş senedir daima ve en mühim bir duası
[Allah'ım, göğsümü imana ve İslama aç] münâcâtı olmuş.
--------------
* "Allah kimin kalbini İslama açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir?" Zümer Sûresi: 39:22.
• • •
Küçük Hüsrev Feyzi'nin bir istihracıdır.
Otuz üçüncü ayetten Hafız Ali'nin istihracının bir zeyli ve lâhikasıdır.
Sûre-i Zümer'de
Çünkü, o zamanda Harb-i Umumînin mebde'lerinde, Üstadım, eski âdetini ve sair ulûm-u felsefeyi ve ulûm-u âliyeyi bırakıp tam bir inşirah-ı sadırla Risale-i Nur'un fatihası ve birinci mertebesi olan İşârâtü'l-İ'câz tefsirine başlayıp, bütün himmetini, efkârını Kur'an'a sarf etmeye başladığına tevafuku kavî bir emaredir ki, bu asırda o küllî mana-yı işârîde medâr-ı nazar bir fert, Risale-i Nur'un tercümanı ve şakirtlerinin şahs-ı manevisini temsil eden mümessilidir.
--------------
Haşiye: Bu şerh-i sadra münasebettar bir tevafuktur ki, Üstadımdan anladım. Yirmi beş senedir daima ve en mühim bir duası
--------------
* "Allah kimin kalbini İslama açmışsa, o kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir?" Zümer Sûresi: 39:22.