19- Dahiliye Vekili İle Bir Hasb-i Halden Bir Parçadır

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim
Evvela: Hadsiz şükür olsun ki, Isparta tam bir Medresetü z-Zehra ve Camiü l-Ezher olacağını ve olmaya başladığını, kahraman talebelerinin bu ağır şerait altında sarsılmadan faaliyetleri ispat ediyor. Diyanetçe ve Kur'ân ve Risale-i Nur a müştakane çalışmaları, hatta Ali Köyünde, Ali lerin gayretiyle çok çocukların talebeliğe girmeleri ve diğer bir köyün umum gençleri gece de Kur'ân a çalışmaları ve camiler cemaatle dolmaları, Nur şakirtlerinin çektikleri bütün sıkıntıları hiçe indiriyor.
Saniyen: Fevkalade sadakat ve alaka taşıyan Halil İbrahim in bu dördüncü şehnamesi, benim Nur a hadimliğim noktasında haddimin pek fevkindeki tarifnamesi gerçi çok güzeldir; fakat Risale-i Nur dan ziyade benim şahsıma baktığı cihetiyle, şimdilik size göndermedim. Tadilden sonra gönderilecek. Hem ona, hem onun rüfekalarına bilhassa selam ederiz.
Salisen: Siz, bana karşı suikastlere merak etmeyiniz. Belki bir cihette memnun olunuz ki; Risale-i Nur ve şakirtleri yerinde, benim cüz i ve vazifesi bitmiş olan şahsıma hücum ediyorlar, tazip ederler.
Bu günlerde, buranın büyük memurları, çekinmeyerek, bazıları demiş: "Said in vücudu ortadan kalkmalı" hadisesi var. İşte gizli düşmanlarım, bunun gibi, bu fikirlerinden istifade ederek, mutemed hizmetçilerimi dağıtmakla fırsat bulup beni zehirlediler. Ve bu gibi memurlardan kuvvet alıyorlar. Fakat hıfz ve inayet-i İlahiye, bu suikastleri de akim bıraktı. İnşaallah, daima inayet, himayet edecek, bütün planlarını akim bıraktı, bırakacak.
• • •
DAHİLİYE VEKİLİ İLE HASB-İ HALDEN BİR PARÇADIR
Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku bulmayan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyike hedef olmuşum. Şöyle ki: Hem şiddetli suikast eseri olarak zehirlenme-den hasta; hem gayet zayıf, yetmiş bir yaşında ihtiyar; hem kimsesiz, acınacak bir gurbette, hem palto ve fanila ve pabucunu satmakla maişetini temin eden fakirü l-hal. hem yirmi beş sene münzevi olmasından, bin-den ancak tam sadık bir adamla görüşebilen bir merdumgiriz, mütevahhiş, hem yirmi sene hayatını ve eserlerini üç mah-keme ve Ankara ehl-i vukufu inceden inceye tet-kikten sonra bil ittifak beraatine ve eserleri va-tana, millete zararsız olarak menfaatli olmasına karar verilmiş bir masum, hem eski Harb-i Umumide ehemmiyetli hiz-met etmiş bir evlad-ı vatan, hem şimdi bu milleti, bu vatanı, anarşilikten ve ecnebi ifsadlarından kurtarmak için meydandaki tesirli asarıyla bütün kuvvetiyle çalışan bir hamiyetperver; ve mahkemede yetmiş şahitle ispat edildiği gibi, yirmi beş senede bir gazeteyi okumayan, merak etmeyen
 

HASAN CAN

Active member
ve yedi sene Harb-i Umumiye bakmayan, sormayan, bilmeyen ve eserlerinde kuvvetli delillerle siyasetten bütün bü-tün alakasını kestiğini ispat eden ve dünyanıza karışmadığını adliyeleriniz resmen itiraf ettiği bir zararsız adam; hem ahiretine ve ihlasına zarar gelmemek için şiddetle teveccüh-ü ammeden kaçan ve kardeşle-rinin onun hakkındaki hüsn-ü zanlarından ve me-dihlerinden çekinen, beğenmeyen bu biçare Sa-id e, başta Dahiliye Vekili olan sen, Afyon Valisini ve Emirdağ zabıtasını musallat edip, hergün bir ay haps-i münferid azabını çektirmek ve tecrid-i mutlak içinde tek başıyla bir haps-i münferitte durmaya mecbur etmek, hangi maslahatınız ikti-za eder? Hangi kanun bu dehşetli gadre müsaade eder diye, hukuk-u umumiyeyi muhafaza eden adliyenin yüksek dairesi vasıtasıyla Dahiliye Veki-line beyan ediyorum.
Zulmen bütün hukuk-u medeniyeden
ve insaniyeden ve yaşamak hakkından
mahrum edilen
Said Nursi

• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim ve benim hakkımda bu gurbette samimi akrabalarım Osman, Mehmed, Hasan efendiler,
Sizin halisane bana ve Risale-i Nur a karşı hiç unutulmayacak hizmetinize bir mükafat-ı acile olarak Hasan Feyzi ve sair talebelerin, Çalışkan hanedanına karşı fevkalade teveccühleri ve umum memlekette sizin şerefinizi neşretmeleri ve ehl-i hakikati size dost yapmakları cihetiyle, benden ziyade Risale-i Nur ve şakirtlerini himaye ve muhafaza etmek ve ehl-i siyasetin ve beni zehirleyen düşmanlarımın desiselerinden kurtarmak için gayet derecede bir ihtiyat, tam bir sadakat ve benim yerimde tam bir dikkatle mükellefsiniz. Yoksa az bir hata, yalnız bana değil, belki binler masum şakirtlere ve şimdi parlayan şerefinize dokunacak. Benim vaziyetim ve verilen sıkıntılar altı vecihle kanunsuz olmasından, ileride mes uliyetten kurtarmak için insafsız ve kanunsuz beni tazip edenler, kendilerine bir bahane, bir vesile arıyorlar. Pek çok dikkatli olmanız lazımdır.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bir iki gün evvel hasbihalin bir parçası size gönderilmiş.-ta, siz onu esas tutup, lüzum olduğu zaman ya istida veya o Vekile ve mahkemeye vermek veya başka makamata o parça ile müracaat etmek ve kardeşlerimiz dahi o esas üzerine kendilerini münafıklara karşı müdafaa etmek için size gönderilmiş. Demek, şimdiye kadar bana garazla işkenceli sıkıntıları verdiren, en başta o imiş. Her ne ise. Siz, meşveretle ne lazımsa yaparsınız. Fakat ihtiyatla, telaşsız, velveleye vermemek lazım.​
 

HASAN CAN

Active member
Saniyen: Bu defa görüşmediğim buranın korkak müftüsü vasıtasıyla, Hulusi nin Kars tan bir mektubunu biraderzadem Nihad ın mektubuyla aldım. Elhak, o kardeşimiz, daima fevkalade sadakatini ve Nurlara kuvvetli alakasını muhafaza ediyor. Manidar bir tevafuktur ki, bilmediği halde, Nihad ın orada bulunması ihtimaliyle, Sabri ye ait fıkrada demiştim ki: Nihad Kars ta ise Hulusi ile görüşür, mealinde burada söylediğim ve sonra size yazdığım aynı zamanda, o ikisi şimdiye kadar sükut ettikleri halde, beraber bana mektup yazıyorlar.
Salisen: Refet kardeşimizin kemal-i sadakat ve alakasını ve Hulusi gibi Nurların bir kumandanı olduğunu gösteren mektubu, Hulusi nin mektubunu aldığım zamanına tevafuku, latif ve sürurlu oldu. O ikisi Lahikaya girsin. Ve Refet in masumlara Kur'ân okutması ve kendisi Lem alar ile, yazmak ve okumakla meşgul olması ve benim hastalığımın şifasına o masumlarla dua etmeleri, bir merhem gibi hastalığıma ferah ve hiffet verdi.
Ve Rabian: Yazıda, merhum Asım a benzeyen Yakup Cemal in hayatta olduğunu; ve hayatta ise Nurlarla, o güzel kalemi ile hizmet ediyor mu, bilemediğim için, çok defa hazinane ve müteessifane düşünüyordum. Hadsiz şükür olsun ki, hem hayatta, hem Nurlara hizmette, hem sadakatte olduğunu gösteren bir mektubunu aldım, elhamdü lillah dedim.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Yüz defadan ziyade, gayet kıymetli bir hakikat-ı imaniye bana görünüyor. Telif zamanı tamam olması hikmetiyle, ne kadar çalıştım, o çok ehemmiyetli hakikatı avlayamadım. Vazıhan ifade ve ihsas etmek için bekledim, muvaffak olamadım. Şimdi gayet kısa bir işaretle, o çok geniş ve çok uzun hakikattan kısacık bahsedeceğim.
b196.gif
hadisi, hem cevamiü l-kelimden, hem müteşabih hadislerdendir. Pek büyük ve külli nüktesi, benim kalbime, Hülasatü l-Hülasa ile Cevşenü l-Kebir i okuduğum vakit zahir oldu. Ben de, o acip ve çok güzel nükteyi kaçırmamak için, şifreler, işaretler nev inden Hülasatü l-Hülasa nın on yedinci mertebesi olan "Kur'ân lisanıyla şehadet" ve on sekizinci mertebesi olan "kainat lisanıyla şehadet" ortasında o şifreli işaretleri şöyle koydum:
Muhakkak ki Allah, insanı Rahman suretinde yaratmıştır. (Buhari, İsti zan: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned, 2:244, 251, 315.)​
 

HASAN CAN

Active member
b197.gif

İşte bu kısa şifreyi, yine gayet muhtasar bir şifre ile tercüme ve izah edeceğim. Bunu Hülasatü l-Hülasa ya bir haşiye yapınız.
Evet ben, Hülasatü l-Hülasa yı okuduğum zaman, koca kainat, nazarımda bir halka-i zikir oluyor. Fakat her nevin lisanı çok geniş olmasından, fikir yoluyla sıfat ve esma-i İlahiyeyi ilmelyakin ile iz an etmek için akıl çok çabalıyor, sonra tam görür. Hakikat-ı insaniyeye baktığı vakit, o cami mikyasda, o küçük haritacıkta, o doğru nümunecikte, o hassas mizancıkta, o enaniyet hassasiyetinde öyle kat i ve şuhudi ve iz ani bir vicdan, bir itminan, bir İmân ile o sıfat ve esmayı tasdik eder. Hem çok kolay, hem hazır yanındaki aynasında hiç uzun bir seyahat-ı fikriyeye muhtaç olmadan iman-ı tahkikiyi kazanır ve
b198.gif
hakiki bir manasını anlar. Çünkü, Cenab-ı Hak hakkında suret muhal olmasından, suretten murat, sirettir, ahlak ve sıfattır.
Evet, nasıl ki ehl-i tarikat, seyr-i enfüsi ve afaki ile marifet-i İlahiyede iki yol ile gitmişler ve en kısa ve kolayı ve kuvvetli ve itminanlı yolunu enfüside, yani kalbinde zikr-i hafiyy-i kalble bulmuşlar. Aynen öyle de, yüksek ehl-i hakikat dahi, marifet ve tasavvur değil, belki ondan çok ali ve kıymetli olan İmân ve tasdikte, iki cadde ile hareket etmişler.
Biri: Kitab-ı kainatı mütalaa ile, Ayetü'l-Kübrâ ve Hizbü n-Nuriye ve Hülasatü l-Hülasa gibi afaka bakmaktır.
Diğeri: Ve en kuvvetli ve hakkalyakin derecesinde vicdani ve hissi, bir derece şuhudi olan hakikat-i insaniye haritasını ve enaniyet-i beşeriye fihristesini ve mahiyet-i nefsiyesini mütalaa ile, imanın şüphesiz ve vesvesesiz mertebesine
Hayatı, hissiyatı, seciyeleri, mikyaslığı ve ayineliği kelimeleriyle, ve sigatları, ahlakı, halifeliği, firhisteliği ve eneniyeti kelimeleriyle; ve cami mahlukiyeti, mütenevvi ubudiyeti, ihtiyacatı kesiresi, fakrı, aczi, gayr-i mahdut naksı, gayr-i mahsur istidatlar kelimeleriyle lisan-i hakikat-ı insaniyenin şehadetiyle, Vâcibü'l-Vücud ve Vahidü l-Ehad olan Allah'tan başka hiçbir ilan yoktur.​
 

HASAN CAN

Active member
çıkmaktır ki, sırr-ı akrebiyete ve veraset-i Nübüvvete bakar. Ve enfüsi tefekkür-ü imani hakikatinin bir parçası, Otuzuncu Sözün, ve "ene" ve "enaniyet"te ve Otuz Üçüncü Mektubun Hayat Penceresinde ve İnsan Penceresinde ve bazı parçaları da sair ecza-yı Nuriyede bir derece beyan edilmiş.
Bu hem Lahikaya, hem Sikke-i Gaybiye ye, hem Hülasa nın ahirine yazılsın.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Halimin müsaadesizliği için müteaddit mektuplarınıza birtek perişan mektubumla cevap verdiğimden gücenmeyiniz.
Evvela: Gizli düşmanlarımız hükumetin ehemmiyetli ve bir kaç vazifedarlarını elde edip beni tazyikatla Menemen ve Şeyh Said hadisesi gibi bir hadise çıkarmak için bütün kuvvetiyle, en hassas damarlarıma dokunduracak tarzda, her desiseyi istimal ettiler. Gördüler ki, Eski Said yok; yenisi ise herşeye tahammül ediyor. O planı sair suikastlere, ezcümle zehir vermeye tebdil ettiler. Hıfz-ı İlahi onu da akim bıraktı. Şimdi o münafıklar resmen hükumetin nüfuzunu benden halkları ürkütmek ve vazgeçirmek için burada dehşetli bir propaganda ile istimal ediyorlar. Fakat siz hiç telaş etmeyiniz. İnayet-i Rabbaniye devam eder. Gittikçe fütuhat-ı Nuriye tevessü ediyor.
Saniyen: Bu defa Hasan Feyzi nin ve bir hafta evvel Halil İbrahim in şahsıma karşı fevkalade hüsn-ü zan ile mersiyeleri ve samimi ve hazin vedanameleri, az tadil ile üç sebep için kabul edildi.
Birincisi: Onlar, şahsıma değil, belki Kur'ân ve imana ve Nurlara hadimliğim ve o vazife-i kudsiyeye bakıp yazmışlar.
İkincisi: Onların ve onlar temsil ettikleri o civardaki halis kardeşlerimizin ve haddimin çok fevkındeki tarifatlarını, bir nevi samimi dua ve ulvi bir tefe ül ve yüksek bir arzu-yu hayır ve istidatlarının ve itikadlarının ve Nurlara pek ciddi alakalarının bir in ikası olmasıdır.
Üçüncüsü: Ben onların nazarında Risale-i Nur ve şakirtlerdeki şahs-ı manevisinin mümessili ve nümunesi olmam cihetiyle onların sebeb-i teşvikleri olan o harika hüsn-ü zanlarını ve kuvve-i maneviyelerini kırmak, maslahat değildir. O ikisine ve arkadaşlarına, hususan Ahmed Feyzi ve Denizli hapsindeki kardeşlerimize ve hakkımızda adalete çalışanlara binler selam...
Salisen: Çok defa benim sıkıntılarıma bir merhem hükmüne geçmiş ve yanımdaki sakladığım kahraman Hüsrev in çok mektupları ve onların herbirinden birer ehemmiyetli fıkrayı alıp mecmuunu Lahikaya geçirmek için zaman bulamıyorum.​
 

HASAN CAN

Active member
İnşaallah, bir istirahat zamanında tetkik edeceğim. Ahmed Nazif in İnebolu talebeleri namına yazdığı ve Halil İbrahim in ağlatıcı mersiyesinden iştiraklerini gösteren mektubu, benim o havalideki sebatkar kardeşlerim hakkında endişelerimi izale eyledi. Cenab-ı Hak, onlardan razı olsun.
Rabian: Çoban İsa Köyünde Ahmed in mektubunda isimleri bulunan eski ve yeni kardeşlerimizin Risale-i Nur a çalışmaları ve çocukları da Kur'ân a ve Nurlara çalıştırmaları, bu vakitte Nurlara büyük bir hizmettir. Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin. Amin.
Hamisen: Münafık düşmanlarımın maddi ve manevi zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar, fakat maatteessüf, asabımda ve sinirlerimde ve hassasiyetimde, o zulümden öyle şiddetli bir tesir, bir heyecan, bir teellüm, bir teneffür gelmiş ki, en samimi dostumu ve tam sadık bir kardeşimi bir saat yanımda tahammül edemiyorum, ruhum kaldırmıyor. Hatta biri bana baksa da sıkılıyorum. Eskide bende biraz bulunan merdumgirizlik hastalığı, o zalimlerin gaddarane sıkıntılarıyla ve tarassutlarıyla bende çok şiddetlenmiş. Güya ölmeden evvel hayat-ı içtimaiye cihetinde ölmüşüm ki, bu hakikat ve bu sır için hakkımda, has kardeşlerim vefat mersiyelerini yazıyorlar.
Hem, buranın havası, benim asabıma pek çok dokunuyor. Bu kışın bir günü, Denizli hapsinin o geçirdiğimiz kış kadar bana ağır geliyor, beni üzüyor.
Evet, nasıl göz, bir saçı kaldırmıyor; aynen öyle de, şimdiki ruhum ve o durum, bir saç kadar sıkletten, ağırlıktan müteessir olduğu halde, Risale-i Nur'un ve şakirtlerinin selametlerine, onların bedellerine ve yerlerinde dağ gibi ağır tazyikat ve sıkıntıları memnuniyetle o ruh omuza çeker, tahammül eder ve şakirane sabreder diye size katiyen haber veriyorum. Fakat madem acz ve zaafım ve teessüratım çok ziyadedir; has kardeşlerim beni medihlerle yüklerimi ağırlaştırmaya bedel, dualarıyla ve şefkatleriyle ve himmetleriyle ve acımalarıyla yardım edip yükümü hafifleştirmek lazımdır. İnayet-i Rabbaniyenin bir cilvesidir ki, bu şiddetli merdumgirizlik hastalığıyla, zalimlerin tecrid-i mutlaklarını hiçe indiriyor, beni tazib etmiyor, bir cihette memnun ediyor.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim, bu dehşetli asırda mükemmel tesellilerim ve varislerim,
Sizin fevkalade sa y ve gayretiniz Isparta ve civarını bir geniş Medresetü z-Zehraya ve bir Camiü l-Ezhere çevirdiğine bir delil de, bu defa matbaacıları da hayrette bırakan yazdıklarınız Asa-yı Musa mecmuasından yirmiden ziyade mükemmel​
 

HASAN CAN

Active member
tevafuklu nüshalarını bu yarım ümmi kardeşinize göndermenizdir. Cenab-ı Erhamürrahimin, sizlere, yazanlara ve yardım edenlere herbir harfine mukabil bin rahmet eylesin ve binler meyve-i Cennet ihsan etsin ve yüzer hasenat defter-i amalinizde yazdırsın. Amin. Amin. Amin.
Ben onlara baktım, kalbime geldi ki: Bu kahramanların şimdi de bir mükafatları yok mu?
Birden ihtar edildi ki: Onlar, bu mecmuayı yazmakla filozofları susturan, imana getiren kuvvetli bir ders-i imaniyi en evvel kendi kendine tam okuyorlar, manevi bir hazine kazanıyorlar.
Hem onların nüshaları, pek çokların imanlarını kurtaracaklar veya imana gelecekler. Bir hadiste vardır ki, "Bir tek adam seninle imana gelse, sahra dolusu kırmızı koyundan daha hayırlıdır."
b423.gif
Hem onlar, bu mübarek kalemleriyle, eski zamanda İslamiyetin büyük mücahid kahramanlarının kılıçlarının kudsi hizmetlerini görüyorlar. Elbette istikbal, onları ve Nurcuları çok alkışlayacak.
Saniyen: Asa-yı Musa mecmuasının başında bu gelen ve çizgiyle işaret edilen fıkra yazılsa münasiptir. İsteyen, bu mektubun başındaki kısmını da beraber yazabilir.
İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Celcelutiye sinde pek kuvvetli ve sarahate yakın bir tarzda Risale-i Nur dan ve ehemmiyetli risalelerinden aynı numara ile haber verdiğini, Yirmi sekizinci Lem a ile Sekizinci Şua tam ispat etmişler. İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risale-i Nur'un en son risalesini Celcelutiye de
b199.jpg
-1 - fıkrasıyla haber veriyor. Biz bir iki sene evvel Ayetü'l-Kübrâ yı en son zannetmiştik. Halbuki şimdi altmış dörtte telifçe Risale-i Nur'un tamam olması ve bu cümle-i Aleviyenin mealini, yani, karanlığı dağıtacak, asa-yı Musa (Aleyhisselam) gibi ışık verecek, sihirleri ibtal edecek" bir risaleden haber vermesi; ve bu mecmuanın "Meyve" kısmı bir müdafaa hükmüne geçip başımıza çöken dehşetli, zulümlü zulmetleri dağıttığı gibi, "Hüccetler" kısmı da, Nurlara karşı cephe alan felsefe karanlıklarını izale edip Ankara ehl-i vukufunu teslime ve tahsine mecbur etmesi; ve istikbalde zulmetleri dağıtacak çok emareler bulunması; ve asa-yı Musa (Aleyhisselamın) bir taşta on iki çeşme akıtmasına ve on bir mucizeye medar olmasına mukabil ve müşabih bu son mecmua dahi, "Meyve", on bir mesele-i nuraniyesi ve "Hüccetullahi l-Baliğa" kısmı on bir hüccet-i katıası bulunması cihetinde bize kanaat verdi ki, İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, o fıkra ile doğrudan doğruya bu Asa-yı Musa ismindeki mecmuaya bakar ve ondan tahsinkarane haber verir.
b423.gif
Bkz. 1018, dip not: 1. Buhari, Cihat: 102; Ebu Davud, İlim: 10; Darimi, İlim:10; el-Münavi, Feyzü l-Kadir: 6:359, hadis no: 9606.
1 Asa-yı Musa ismiyle zulmeti aydınlattı.​
 

HASAN CAN

Active member
Salisen: Nur santralı ve Yirmi yedinci Mektupta çok ehemmiyetli fıkraları bulunan Sabri nin bu defaki mersiyesini Lahikaya geçirdik ve size de gönderdik. Ve çalışkan mübareklerden ve Nurların neşrine çok hizmet eden Hafız Mustafa nın yedi yaşında iken Altıncı Şuayı ve bana bir mektup yazan tam mübarek, masum mahdumu, burada, masumlar içinde Nurlara bir iştiyak uyandıracak. Onun namı Said Nuri olmalı; Nursi köydür, manasız olur. Sin olmasın, yalnız ye olsun; ta Nurlara alakasını göstersin. Daha çok şeyler yazacaktım, fakat başımda çok vazifeler ve işler bulunmasından kısa kesmeye mecbur oldum.
Said Nursi
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: İkinci vazife Mucizat Mecmuasına birinci vazifeyi bitirenler başlamalarını müjde vermeniz, sizleri bu hizmet-i imaniyede bana hakiki kardeş veren Erhamürrahimin, beni hadsiz şükre sevk eyledi. Hatt-ı Kur'âni lehinde birincisinin bir kerameti, merkezde hatt-ı Kur'âninin bir kursu açılması olduğu gibi, inşaallah ikincisi, daha mucizane bir keramet gösterecek.
Saniyen: Konyalı Sabri sizin vasıtanızla benimle muhabere etse, daha maslahattır ve münasiptir. Çünkü ekserce siz benim bedelime istediğini yapabilirsiniz. Mesela, tashihat için oradaki alimler tam yardım edebildikleri için, orada tashihat yapılsın, etsinler. Siz benim tashihimden geçmiş bazı nüshaları onlara gönderirsiniz. Hakikaten tashih meselesi ehemmiyetlidir. Bazan bir harfin ve bir noktanın yanlışı, kıymetli bir manayı zayi eder. En evvel yazanlar, bir kere güzelce mukabele etsinler. Sonra tashihçi adamlara ve bana versinler. Maşaallah, bu defa bana gelen Asa-yı Musa mecmualarında hem yanlışlar azdır, hem bir derece tashih edilmiş. Cenab-ı Hak hem yazanlardan, hem tashihçilerden ebeden razı olsun. Amin.
Salisen: Yozgat ta oturan, Risale-i Nur la alakadar Tonuslu Hoca Haşmet, evvelce vefatımı, sonra hayatta olduğumu işitip buraya samimi iki mektup yazmış. Ona benim tarafımdan selam gönderiniz.
Rabian: Rüştü nün çok defadır hususi selam eden kahraman biraderi Burhan, eskiden beri, ümmiliğiyle beraber, Nurlara lüzumlu zamanlarda ehemmiyetli hizmetleri için, onu da haslar sırasında her gün ismiyle kazançlarımızda hissedar ediyoruz.
Manidar bir tevafuktur ki, ben Hüsrev in ve Sabri nin mektupları gelmemesinden külli endişelerimi yazarken, aynı zamanda memulümün haricinde en cemiyetli ve bütün o endişelerimi izale eden müteaddit mektupları kapıya geldi.
Umum kardeşlerime selam...
• • •
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim ve ebed ve Hak yolunda hakikatlı arkadaşlarım,
Kastamonu efelerinden ve Nurun kahramanlarından ve Safranbolu fedakarlarından size oradan buraya gelen hususi mektuplarına hususi cevap vermeye müstehak ve layıktırlar. Fakat halim, vaktim müsaade etmediğinden, vasıtanızla bir kısa cevap verdiğime gücenmesinler.
Evvela: Hilmi, İhsan, Emin in, Taşköprülü Sadık ın mektupları beni çok mesrur eyledi. Hakikaten bu kardeşlerimiz, hapishanede dokuz ayda dokuz sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaparak Isparta kahramanlarıyla omuz omuza geldiler. Ben onların hem istirahatime, hem hapisteki arkadaşlarımızın ittifaklarına ve yeni Nurların hizmetine tam çalışmalarını hiçbir vakit unutmayacağım. Cenab-ı Hak onlardan ve sizden ebeden razı olsun. Ben, hayalen, çok defa eski zamana ve Kastamonu daki ve Barla daki malum yerlere ve seyrangahlara şevkle gidiyorum. Oralarda oturup ağlıyorum. O enislerimi hayalen görüyorum.
Kahraman Sadık ın kuvvetli ifadesine ve güzel yazısına benzeyen bir kısa mektup da, Safranbolu şakirtlerinin selamını da, Mustafa Osman ve Hıfzı (r.h.) yazıyor. Şüphelendim, acaba Sadık oraya gelmiş, yoksa onlar oraya gitmişler, veya başka Sadık namında bir kardeşimiz midir?
Barla sıddıkları Nurların yazmasına tam çalışmaları, herkesten evvel onların vazifeleridir. Çünkü Barla, birinci medrese-i Nuriye şerefini kazanmasından, o mübarek medreseyi talebesiz bırakmak caiz değil. İnşaallah, tekrar şenlenecek. Çalışanlara Barekallah deriz. Cenab-ı Hak tevfik versin. Amin.
Saniyen: Safranbolu nun sadık şakirtlerinden Osman ve Ahmed in iki mektupları, onların fevkalade sadakat ve Nurlara alakadarlıklarını gösteriyor. Maşaallah, Osman, az zamanda hem Kur'ân ı ders almış, hem Nurları yazmış; şimdi de Asa-yı Musa yı yazıyor. Fedakar Mustafa Osman ve Hıfzı ya tam bir kardeş ve Ahmed dahi tam alakadardır. Mektubunda imlası noksan olmasından, dediğini bilemedim. Onlara, Safranbolu da ve Kastamonu ve civarındaki kardeşlerime çok selam ve dua ederiz, dualarını isteriz. Medresetü z-Zehradaki Isparta ve civarı umum kardeşlerimize birer birer selam ve selametlerine dua ederiz.
Said Nursi

• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bir iki hafta Hüsrev in kalemiyle mektubunu almadığımdan; ve Konya ya gönderdiğim mecmuaların cevabı gelmediğinden; ve bir Vekil-i Dahiliye başta olarak, düşmanlarımız, anarşistlerle beraber beni emsalsiz tazyiklerinden; ve buradaki münafıklar bazı safdil dostlarımızdan hem Eskişehir e, hem​
 

HASAN CAN

Active member
Konya ya kitaplar gönderdiğimi ve Asa-yı Musa mecmualarını aldığımı haber almalarından endişeler ederken, birden hiç emsali görülmemiş bir buçuk metre kar ve dehşetli fırtına ve soğuk bu mevsimde gelmesi, bir hiddet, bir gazap, dört defa zelzeleler ve geçen sene yağmursuzluk gibi, Risale-i Nur ve şakirtleriyle münasebettar olabilir diye sordum: "Bu bela umumidir, yoksa Afyon ve Eskişehir vilayetlerine mi mahsustur?"
Dediler ki: "O iki vilayete mahsustur."
Ben de, elhamdü lillah, dedim. Demek Risale-i Nur a ve şakirtlerine umumi bir taarruz yoktur, belki yalnız bana ve elimdeki Nur lara... Çok güvendiğim Eskişehir, Denizli gibi bir medrese-i Nuriye olacağını tahmin ettiğim halde, Denizli den on derece noksan kalmasının sebebi, onları da Afyon ve Emirdağı gibi ürkütmektir. Her neyse, merak etmeyiniz, inşaallah bu hadise-i cevviye, aynı İstanbul mekteplerinin hadisesi gibi, gizli masonları, niyet ettikleri yeni bir taarruzdan vazgeçirdi. İnayet-i Rabbaniye himaye ediyor.
Saniyen: Bu defa yedi sekiz mektuplarınızı aldım. Hususi cevaplara halim, kalemim ve vaktim müsaade etmediğinden gücenmeyiniz. Mehmed Feyzi ve Emin in mektuplarını, ilişmeden Lahikaya geçirdik. O ikisi, sekiz sene hususi hizmetimde bulunmaları cihetiyle, haddimden çok ziyade tavsifatlarını bir nevi manevi dua ve sebeb-i teşvik ve kanaat, bir hüsn-ü zan ve tercüman-ı Nur haysiyetiyle Üstadlarına bir alamet-i sadakat ve bir vesika-i itikad ve irtibattır diye ilişmedim. Ve Feyzi nin merhume validesinin Risale-i Nur dersleriyle güzel ve Nurani vefatı, Nurların, şakirtlerine sekerat vaktinde ve sıkıntılı zamanlarında imdada yetişmesine bir parlak nümune olarak Lahikaya girmesi münasiptir.
Halil İbrahim in bu defaki mektubunda kaza ve kader-i İlahiden "Ne kadar? Nedendir?" diye çok suallerinin birden cevabı, bizlere mücahidane çok hasenat kazandıracak ve Nurlara herkesin nazar-ı dikkatini celb etmekle umuma okutmaktır. Fakat bir derece kaza ve kadere itiraz manasını hayale getirdiği için, şimdilik Lahika ile tamimi münasip olmaz. Ve mektubun ahirindeki Cevşenü l-Kebir den alınan fıkralar, dualar çok güzeldir.
Salisen: Hüsrev in mektubunda, Atabeyli kötürüm Ali ve Eğirdirli Kazım ın Nur lara tam şevkle hizmetleri, hatta ruhanileri de onları tebrike ve tahsine sevk eder. Ve Ali Köyünden bana mektup yazan on dört yaşındaki Mustafa Yeşil, pederiyle, hem Kur'ân a, hem Nurlara hizmetleri ve üç Alilerin gayret ve himmetleriyle o köy masumları Risale-i Nur a çalışmaları, değil yalnız beni, belki umum Nur şakirtlerini tahsine ve şükre sevk eder.
Rabian: Salahaddin,-Abdurrahman-ve Feyzi nin validesinin vefatı münasebetiyle yazdığı mektubun ahirindeki kaziye taziyesi ve haşiyede benim ölümümü kabul etmemesi ve Gavs-ı Azamın bir kısım himayeti Asa-yı Musa risalesine geçmesi diye beni sürurlarla ağlattırdı. Ve Safranbolu kahramanları Mehmed Feyzi ve Emin in şehnamelerine iştirakleri ve merkez-i hükumette umumi bir Arabi hattı ve​
 
Üst Alt